CERN'de başlaması heyecanla beklenen "büyük deney"in arefesinde; deneyin sonuçlarıyla ilgili tartışmalar artmış görünüyor. CERN çevreleri, deneyden beklentilerini dile getirirken, duyulan endişelerin yersiz olduğunu söylüyorlar. Tam böyle bir zamanda da, Türkiye gecikmiş olarak da olsa, CERN'e üye oluyor ve üyelik anlaşması 14 Nisan 2008'den itibaren hayata geçmiş bulunuyor.
CERN'deki deneylerden, beklentiler nedir? "Her Şeyin Teorisi" yahut astrofiziğin ulaşmak istediği son nokta; deneylerle tamamlanabilecek midir? Gerçekten bu "büyük deney", Dünya'yı tehdit ediyor mu? Bu soruları, kısa bir haber kapsamında cevaplandırmak mümkün değildir. Ancak biz yine de bu soruların cevapları üzerinde durmaya çalışacağız.
BÜYÜK PATLAMA DENEYİNDEN BEKLENTİLER
Büyük Patlama'nın bir küçük taklidi olarak görülen bu büyük deneyden neler bekleniyor? Büyük Patlama anında çok kısa sürede ortaya çıkan ve gizlenen bir şeyler; "enerji ötesi bir enerji" aranıyor. Deneyler, kuarkları ortaya çıkaramıyor. Protonların çarpışmasında, ortaya çıkması beklenen 2 kuark parçacığının, 8-10 saniyelik yaşam öyküsü, şu ana kadar gözlemlenemedi. Proton parçalanmasıyla, ortaya çıkan kuarklar, tekrar çarpıştırıldığında; kendilerini hemen toplayarak, gözlemlenmelerine adeta müsade etmiyorlar. Ancak yapılan bu deneylerde, kuark parçalanması ve gözlenmesi başarılabilirse; kara maddenin tespiti, mümkün olabilir deniyor.
Temel parçacıklar, nasıl kütle kazanıyor? Fizik bunu çözebilmiş değil. Temel parçacıkların kütle farklılıklarını açıklayan modeller var. Peter Higgs'in, ortaya koyduğu "Higgs alanı ve parçacığı teorisi" de doğrulanmayı bekleyen böyle bir model. Higgs parçacığı, tüm diğer temel parçacıklar gibi, kara maddeyle de ilişkili görülmektedir. Özellikle Peter Higgs, kendi ismini taşıyan parçacığın, mutlaka deneyde ortaya çıkacağını söylemektedir.
Bir ateist olan Peter Higgs, "Tanrı Parçacığı" denmesinden memnun olmasa da; bu isim yaygın olarak kullanılıyor. Bu isim nereden geliyor? Nobel Fizik ödülü sahibi Leon Lederman, peşinden koştuğu ve bir türlü yakalayamadığı bu Higgs parçacığına izafeten; kitabına "Tanrı Kahretsin Parçacığı" ismini vermek isterken; yayımcısının uyarısıyla; "Tanrı Parçacığı" adını veriyor ve bu isim böylece ortaya çıkıyor. O halde beklentilerden birisi de, Higgs parçacığının kendisini göstermesidir. Bu parçacığın, bu deneylerde; orada olduğuna dair bir sinyal vermesi, bilim adamlarını mutlu etmeye yetecektir.
Süpersimetri, kuantum kromodinamiği ve büyük birleşik teorileri de içeren alanlarda, önde gelen çalışmalarından dolayı, son derece saygın bir fizikçi olan Prof. Howard Georgi; maddeyi oluşturan ve madde olmayan bir "şey"(aparçacık) keşfinden söz ediyor. Harvard Üniversitesi fizikçisi Prof. Dr. Howard Georgi; evrenin, parçacık olmayandan yapılmış, tamamen yeni bir madde çeşidiyle kaplı olduğu önerisini getiriyor ve şöyle diyor:
"Parçacık olmayan; kimlik değiştirebilen, ışıktan hızlı gidebilen ve normal parçacıkların bir bileşenine dönüşebilen bir şey. Onlar, bizim alışkın olduğumuz hiçbir şeye benzemiyor."
Georgi bu parçacık olmayan aparçacığın, ortaya çıkması konusunda şunları söylüyor:
"Aparçacıkların, diğer garip özellikleri zaten açığa çıkmış durumda. Daha fazlasının beklentisi içindeyim. Bu çok eğlenceli. Herhangi bir "aparçacık yapı"nın, Büyük Hadron Çarpıştırıcısı'nda ortaya çıkması, çok zayıf bir olasılık. Ancak şayet bu gerçekleşirse, bunu sıra dışı bir işaret ile anlayacağız. Yani deneyciler, bu "hayalet parçacık"a ait işaretleri görebilirlerse, "aparçacık yapılar"ın izini bulmuş olabileceklerdir."
"BÜYÜK DENEY"İN KORKULARI NEDİR?
Evet, bunlar olumlu beklentiler. Bu beklentilerin gerçekleşmemesi tabii ki olumsuzluk sayılmaz. Bilim, yeni deneyler düzenler ve çabalarını sürdürür. Asıl deneyin olumsuz sonuçları, insanlığı yahut Dünya'yı tehdit edecek felaketlerin ortaya çıkması riskidir.
Böyle bir risk olmadığı yetkililerce ifade ediliyor. Buna rağmen, iki bilim adamı, Büyük Hadron Çarpıştırıcısı'nın, beklenenden büyük bir karadelik yaratarak; Dünya'yı yok edeceği iddiasıyla dava açıyor. Walter Wagner ve Luis Sancho isimli uzmanların, Amerikan mahkemesinde açtığı davada, çalışmanın durdurulması isteniyor.
Diğer taraftan, İsviçre'de davanın yankıları devam ediyor. Cenevre gazeteleri, "Haziran'da Dünya'nın sonu mu gelecek?", "Evren'de yok edilebilir" gibi başlıklar atıyor.
Almanya'nın Tübingen Üniversitesi'nden Prof. Otto E. Rössler, CERN'de yapılacak deneyde; yaratılacak suni karadeliğin, 4 yıl içinde Dünya'yı yok edebileceğini savunuyor. Bu deneyler sırasında oluşacak karadeliklerin, kontrolden çıkabileceği iddiasını ortaya atan Prof. Dr. Rössler, bütün insanlığın, büyük bir tehlike altında olduğunu söyleyerek, Bild gazetesine şöyle konuşuyor:
"Eğer karadelik, dengede tutulamazsa; hesaplamalarıma göre 4 yıl içinde Dünyamız'ı yutacak. Dünya'nın ağırlığı, minicik bir noktada yoğunlaşacaktır"
O halde bu büyük patlama deneyleriyle ilgili gerçek nedir? Gerçekten bu deneyler, bugün olmasa da, yarın bir tehdit oluşturabilir mi? Bu sorulara cevap vermeden önce, bilimin geldiği noktayı tespit etmek gerekir. Bu mesele, Büyük Patlama'yla ilgili araştırmamızda ele alınacaktır. Ancak biz burada, şimdilik şunları söyleyebiliriz:
BİLİMİN PEŞİNDE OLDUĞU "TANRI PARÇACIĞI": "MELEKUT"TUR
Büyük Patlama'dan önce yaratılan, madde olmayan ve maddenin arkasında duran; yani maddeye vücut veren "melekût"tur. Gerçekte aranan ve fiziğin sorunlarını ve eksik süpersimetri modellerini çözecek olan "melekût"tur. Kuarkların ve maddenin arkasında duran bu fizik-ötesi şey(maddenin ruhu); Howard Georgi'nin ifadesiyle "aparçacık"(parçacık olmayan) fiziğin aradığı şeydir. Fizik, bu aparçacıkla tamamlanacak ve "Her Şeyin Teorisi" aydınlanacaktır.
Bizim Kur'an merkezli tespitimiz budur. Higgs parçacığı, bir gerçek midir, yanılgı mıdır? Bunu ileride deneyler gösterecektir. Ancak biz şunu söyleyebiliriz ki; gerçek "Tanrı parçacığı" "melekût"tur. Higgs bozonu, yanılgı değilse; diğer temel parçacıklar gibi "melekut"un bir türevidir. Kara enerji de, bizce, "melekut"a bağlı bir enerjidir ve onun bir yansımasıdır.
Özetle "melekût", Allah'tan bir emir; fiziksel olmayan bilinçli-canlı bir enerjidir. Allah'ın mutlak emrindedir. Tüm temel parçacıklara, dolayısıyla evrene vücut vermektedir. Tüm melekler ve ruhlar gibi Allah'ın Nuru'ndan yaratılmıştır. Adeta, Nur'un birinci türevidir. Sonuç olarak; fiziğin ve deneylerin aradığı parçacık(aparçacık), işte bu "melekût"tur. Sonsuz yüce olan Allah, gerçekten de bir Tanrı parçacığı olan "melekut"u; Kitabı Kur'an da, bize, şöyle tanımlıyor:
Böylece Biz, İbrahim'e, yakin (ilim sahiplerinden) olsun diye; "göklerin ve Arz'ın"(evrenin) "melekût"unu(özünü-ruhunu) gösterdik.
[EN'AM(6)/75]
De ki: "Her şeyin melekutu (en temel yapıtaşı-özü-ruhu), kimin elindedir? Ki O, (her şeye) yakın-komşuyken, Kendisine yakın-komşu olunamaz, şayet biliyorsanız."
[MÜ'MİNUN(23)/88]
Her şeyin "melekût"u(özü-ruhu) elinde bulunan (Allah), ne yücedir! Sizin dönüşünüz O'nadır.
[YASİN(36)/83]
Allah'ın, yarattığı alemleri(evrenleri), nasıl yönettiği; göklere, yerlere hitabettiği zaman; onların, ruhları olan melekutla, nasıl cevap verdiğini; Allah'ın Elçileri'nin(insanlardan yahut meleklerden), mucizelerini, Allah'ın izniyle ve bu "melekut"la nasıl gerçekleştirdiğini; sayısız ayetlerden bilmekteyiz. Ancak şuan ki hacmimiz, bunları burada açıklamaya yetmez.
Bir misal olarak Musa; Allah'ın izniyle denize asasını vurduğunda; su moleküllerinin kuark yapıtaşlarının ruhu olan melekut, suyu, amaca uygun olarak açılmaya ve dağ gibi donmaya dönüştürmüştü. Kısacası, Allah'ın "ol" emrinin ve tüm mucizelerin sonucunda ortaya çıkan yaratmaların, aracı, "melekut"tur."MELEKUT"TAN SONRA, HANGİ SÖZE İNANACAKLAR? üm evren, bir melekut alanı içinde yüzmektedir ve melekut aparçacıkları arasında, tam bir iletişim ve gerektiğinde ortak dönüşüm söz konusudur. Özetle, ışıktan hızlı, maddeye kütlesini ve enerjisini veren; "bir şeye" ve Allah'ın istediği "her şeye" dönüşebilen "melekut"tur. Gerçek Tanrı parçacığı budur. Ona, kimse erişemez ve kontrol altına alamaz. İnsanoğlu, ona elini uzattığında; işte o zaman "gerçek bir kıyametle" karşı karşıyadır. Yaklaşansaat'ın önemli alametlerinden birisi de; bilimin "melekut"u tanımasıdır. Onun varlığını, keşfetmek ve işaretlerini almak; oldukça zor olsa da, mümkün olabilir.Ancak onu, ele geçirmeye heveslenmek; beyhude ve teşebbüs edenler açısından da felaket doğurabilecek bir iştir.
Nitekim ünlü bilim adamı Georgi, bizce "melekut"u, süper simetri modelinde, teorik olarak farketmiştir. Yaptığı tüm tanımlamalar, bizim önceden Kur'an'dan ve Peygamber Sünneti'nden ulaştığımız "melekut yapısı"nı ortaya koymaktadır.
Ancak "melekut"a el uzatarak; kontrol etmeye çalışmak; kesinlikle yasaklanmıştır. İşte Allah'ın uyarısı:
Göklerin, Arz'ın ve Allah'ın yarattığı her şeyin "melekût"una(özüne-ruhuna) bakmıyorlar mı(incelemiyorlar mı)? (Bu "melekut"a ulaştıklarında), "onların ecellerinin yaklaştığı umulur". Ondan("melekut"tan) sonra, hangi söze inanacaklar?
Allah'ın saptırdığı bir kimseyi, doğrultacak yoktur. (Allah), onları, azgınlıkları içinde şaşkın vaziyette bırakır.Sana, Saat'in(Kıyamet'in) ne zaman demir atacağını(gerçekleşeceğini) soruyorlar. De ki: "Onun ilmi, ancak Rabbim'in yanındadır. Onun vaktini, Allah'tan başkası ifşa etmez. "Gökler-Arz"(Evren), ağırlaştı("kritik kütle"ye yaklaştı). Saat(Kıyamet), size ansızın gelir."Sanki sen, (Kıyamet'in vaktinden) haberdarmışsın gibi sana soruyorlar. De ki: "Onun ilmi, ancak Allah'ın yanındadır, insanların çoğu bilmezler."
[ARAF (7)/185-187]
Tüm bu deneyler, bilimci evrenci ve evrimciler inanmasa da; "Kur'an'ın gölgesi"nde cereyan edecektir. Bize düşen, tarihe not düşmektir. Sonuç olarak "Melekut"; madde-enerjinin, kara-ak maddenin, canlı evrimin, evrenin, fiziğin tüm problemlerinin ve Allah'ı örtmenin sonudur. Hatta bu Gezegen'deki yaşamın da sonudur. Zira bilim merdiveni, artık son basamağına; cennete dayanmış olacaktır. "Melekut"tan sonra hangi söze inanacaklar?