Kurban Bayramında Dini Görevlerimiz

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici
Kurban Bayramında Dini Görevlerimiz

Malûm olduğu üzere senede iki bayramımız vardır. Bunlar Ramazan bayramı ve Kurban bayramıdır. Bu bayram günlerinde her Müslüman’ın yapması vacip olan bir takım vazifeleri bulunmaktadır. Senede sadece iki defa olduğundan bu vazifeleri hatırlamakta faide olacaktır. Kurban bayramında yapılması gereken dinî vecibeleri şöyle sıralayabiliriz:
Bayram Namazı
Bayramlarda her Müslüman’ın ilk yapması gereken işlerden biri bayram namazı kılmaktır. Bayram namazı hicretin ikinci senesinde meşru kılınmıştır. Biz Hanefilere göre; Kendisine cuma namazı farz olan kişinin, bayram namazı kılması vaciptir. Bayram namazı camide cemaatle kılınır. Tek kılınmaz. İki rekât olan bayram namazında ezan okunmaz, kamet getirilmez.
Bayramlar, Allah’ın bu ümmete birer hediyesi ve ikramıdır. Nitekim Enes ibni Mâlik (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir:
“Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Medine’ye geldiklerinde, Medinelilerin eğlendikleri iki günleri vardı.
Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem):
Bu günler nedir?’ diye sordu.
Medineliler:
‘Biz câhiliyet devrinden beri bu günlerde eğleniriz’ dediler.
Bunun üzerine Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem):
‘Şüphesiz Allah (Celle Celâluhû) size, o iki günün yerine daha hayırlı olan iki bayramı: Kurban bayramı ile Ramazan bayramını vermiştir.’ buyurdu.”


Bayram Günlerinde Müstehâb Olan Ameller
Bayram günlerinde erken kalkmak, yıkanmak, misvak kullanmak, gülyağı ve benzeri hoş koku sürünmek, giyilmesi mubah olan elbiselerden en güzel ve temizini giymek, Allah Te‘âlâ’nın nimetlerine şükür için neşe ve sevinç göstermek, karşılaşılan mümin kardeşlere karşı güler yüz göstermek, elden geldiği kadar fazla sadaka vermek ve Bayram gecelerini ibâdetle geçirmek müstehâb ve güzel bulunmuştur.
Bayram günlerinde, varsa dargınlar barıştırılır. Yoksullar, yetim ve öksüzler sevindirilir.
Zira bir hadîs-i şerîfte şöyle buyurulmuştur:
“Bir Müslüman’ın, din kardeşini üç günden fazla terk edip küs durması helâl değildir.”
Sehl İbnu Sa‘d (Radıyallâhu Anh) anlatıyor: “Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki:
‘Ben ve yetime bakan kimse cennette şöyleyiz.’ Orta parmağı ile başparmağını yan yana getirip aralarını açıp kapayarak işaret etti.”


Kurban Kesmek
Bayram namazından sonra ikinci olarak yapmamız gereken vazifemiz ise kurban kesmektir. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) de böyle yapmış ve ashâbına da böyle yapılması gerektiğini beyan etmiştir. Nitekim Berâ ibni Âzib (Radıyallâhu Anh)dan şöyle rivâyet edilmiştir: “Kurban bayramı namazında Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)i hutbe okurken işittim;
‘Bugün ilk yapacağımız şey bayram namazı kılmak, sonra dönüp kurbanlarımızı kesmektir. Kim böyle yaparsa bizim sünnetimize uygun hareket etmiş olur.’ buyuruyordu.”

Kurban Bayramında ibâdet niyeti ile kurban kesmek; hür, mukîm (yolcu olmayan), müslim ve zengin kimseye vacibdir. Vâcib olan kurban görevi, Hak yolunda fedakarlığın bir nişanıdır. Allah Te‘âlâ’ya itaatin, teslimiyetin ve verdiği nimetlere karşı şükrün bir ifadesi olan kurban’dan maksat et yemek veya et yedirmek değil; Allah Te‘âlâ’ya yaklaşmaya bir vesile olmasıdır.
Âyet-i kerîmede,
“Onların ne etleri ne de kanları Allâh’a ulaşır. Sizden, Allâh’a ulaşacak olan takvanızdır.”(Hac: 22/37) buyrularak kurbanda taşınması gereken niyetin, takva ölçüsü olduğu ifade ediliyor. Takva arttıkça kurbiyetin derecesi daha da artacaktır.

Kurban İbâdetine Karşı Kıymetsiz Birtakım Sözler
Bâhusus Kurban bayramında gündeme gelen şu duruma da değinmek istiyoruz: Her sene kurban bayramında duymuş olduğumuz “vahşet, cinayet” gibi nitelendirmeler, İslâm’ın özünü, aslını anlamadan, düşünmeden söylenen kıymetsiz birtakım sözlerden başka bir şey değildir. İslâm’a aykırı olan bu söylemlerde bulunmak durumunda iş ciddi, tehlike büyüktür. Zira burada Allah Te‘âlâ’nın meşrû kıldığı bir ibâdeti ve de İslâm dininin şeâiriden, sembollerinden addedilen ilâhî bir simgeyi hafife alma, kabul etmeme durumu söz konusu olacaktır ki, bunun da cezası Allah Te‘âlâ indinde pek büyüktür. Nitekim Allah Te‘âlâ’nın nişânelerine, yani şeâirine saygı göstermemek, Allah Te‘âlâ’ya saygı göstermemek demektir.

Teşrîk Tekbirleri
Teşrik tekbiri, Kurban bayramı günlerinde farz namazlardan sonra getirilen tekbirlerdir. Kurban Bayramının ilk gününe “yevm-i nahr”, diğer üç güne ise “eyyâmü’t-teşrîk (teşrîk günleri)” denir. Bayramdan bir gün önceki güne de “arefe günü” denir. Arefe günü sabah namazından itibaren bayramın dördüncü gününün ikindi namazı da dâhil olmak üzere, yirmi üç vakit farz namazın arkasından birer defa
اَللّهُ اَكْبَرُ اَللّهُ اَكْبَرُ، لاا اِلهَ اِلاَّ اللّه وَاللّهُ اَكْبَرُ، اَللّهُ اَكْبَرُ وَلِلّهِ الْحَمْدُ
“Allâhu ekber Allâhu ekber, Lâ ilâhe illâllâhu vallâhu ekber. Allâhu ekber ve lillâhi’l-hamd” diye tekbir getirilir ki, buna “teşrîk tekbiri” denir. Tekbirlerin bu şekli, Hazreti Ali ve Abdullah ibni Mes‘ûd (Radıyallâhu Anhümâ)ya dayanır.
Anlamı şöyledir: “Allah her şeyden yücedir, Allah her şeyden yücedir. Allah’tan başka ilâh yoktur. O Allah, her şeyden yücedir, Allah her şeyden yücedir. Hamd, Allah’a mahsustur”.
Teşrîk tekbirlerinin başlangıcı, İbrahim (Aleyhisselâm)ın, oğlu İsmail (Aleyhisselâm)ı kurban etme olayına kadar uzanır. İbrahim (Aleyhisselâm), gördüğü sahîh rüya üzerine oğlunu Allah (Celle Celâluhû) yolunda kurban etmeye karar verir. Kurban hazırlıkları sırasında Cebrail (Aleyhisselâm) gökten buna bedel olarak bir koç getirir. Dünya semasına ulaştığında Cebrail ((Aleyhisselâm), “Allâhu Ekber Allâhu Ekber” diyerek tekbir getirir. İbrahim (Aleyhisselâm) bu sesi işitince başını gökyüzüne çevirir ve onun bir koçla geldiğini görünce; “Lâ ilâhe illâllahu vallâhu ekber” diye mukabelede bulunur. Bu tekbir ve tevhîd kelimelerini işiten ve kurban edilmeyi bekleyen İsmail (Aleyhisselâm) da, “Allâhu ekber velillâhi’l-hamd” der. Böylece kıyamet gününe kadar sürecek büyük bir sünnet başlatılmış olur.
 
Üst Alt