Kurban

ceylannur

Yeni Üyemiz
KURBAN

1- Kurban Kesişi:



Hz. Peygamber (s.a.) kurban kesmeyi terketmezdi. İki koç kurban ederdi. Onları da bayram namazını kıldıktan sonra keserdi. Haber vermektedir ki, kurbanını namazdan önce kesen kimsenin kestiği bu hayvan kurban yerine geçmez, yalnızca o kimsenin, ailesine takdim ettiği bir et olur.[696] Hz. Pey-gamber'in (s.a.) sünnetinden ve tavrından çıkarılan netice işte budur. Asıl gözönünde bulundurulacak husus, namazın ve hutbenin vakti değil, bizzat namazın kılınmış olmasıdır. İşte ALLAH'ın dini olarak biz, bunu kabul et­mekteyiz. Hz. Peygamber (s.a.) sahabîlere koyun cinsinden toklu,[697] onun dışında kalanlardan da iki yaşında -yani yaşını almış- olan hayvan kesmele­rini emretmiştir.

Rivayete göre Hz. Peygamber (s.a.); "Teşrik günlerinin hepsi kurban kesim günüdür." buyurmuştur.[698] Ancak bu hadis munkatı'dır, mevsûl ola­rak rivayeti sabit değildir. [699]

[696] Buharı, 73/11; Müslim, 1961 (7).

[697] Buharı, 73/2; Müslim, 1965. Ukbe b. Âmir anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a.) ashabı arasında kurbanlıklar dağıttı. Ukbe'ye (bana) bir toklu düştü. Hz. Peygamber (s.a.) bana: "Sen bunu kurban et" buyurdu. Ahmed (2/444 ve 445), Tirmizî (1499) ve Bey-hakî'nin (9/27) Ebu Hureyre'den rivayetlerine göre ALLAH Rasûlü (s.a.): "Koyun cin­sinden toklu ne güzel kurbanlıktır" buyurmuştur. Bu hadis, zayıf ise de şu şahid hadisler takviye eder: a) Ebu Davud (2799) ve İbn Mâce'nin (3147) Mücâşî b. Sü-leym'den rivayetlerine göre ALLAH Rasûlü (s.a.) "İki yaşında olanın ifa ettiği vazifeyi toklu da ifa eder." buyurmuştur. Hadisin senedi sahihtir. Bu hadisi Nesâî (7/219) de rivayet etmiş, ancak sahabînin ismini zikretmemiştir. b) Ahmed (6/368) ve İbn Mâce'nin (3139) rivayetlerine göre Hz. Peygamber (s.a.): "Koyun cinsinden kurban olarak toklu kesilmesi caizdir." buyurmuştur. Müslim'in (1963) Câbir'den rivayet etti­ği "Kurban olarak ancak yaşını almış hayvan kesin. Bulamazsanız koyun cinsinden loklu kesiniz" hadîsi zayıftır. Çünkü bu hadisde Ebu'z-Zübeyr el-Mekkî'nin tedlisi vardır. Hanefî ve hanbelîlere göre toklu, altı ayını doldurmuş kuzuya denir. TirmizF-

nin Vekî'den nakline göre ise, altı yahut yedi ayım doldurmuş olana denir. Hidâye sahibi (Merginanî) diyor ki:

Şayet yaşını almış olan koyunlarla karıştığında uzaktan bakan kimse yaşını almış olanla onu ayıramayacak kadar iri yapılı olsa bu kuzu kur­ban edilebilir. Deve cinsinin, yaşını almış olanı beş yaşını doldurmuş olandır. Sığır ve keçi cinsinin yaşını almış olanı ise ikisini doldurmuş, üçüne ayakbasmış olandır. Bk. Merginanî, Hidâye, A/15.

[698] Hadîs sahihtir. Ahmed (4/82), Saîd b. Abdülazîz—Süleyman b. Musa—Cübeyr b. Mut'im senediyle rivayet etmiştir. Râvileri sika ise de Süleyman b. Musa, Cübeyr b. Mut'im'e yetişmemiştir. Bu yüzden hadis munkatı'dır. îbn Hibbân (1008) ve Bezzâr ise Saîd b. Abdülazîz—Süleyman b. Musa—Abdullah b. Abdurrahman b. Ebu Hü-seyn, Cübeyr b. Mut'İm senediyle rivayet etmişlerdir. Zeylaî'nin Nasbu'r-Râye'dt (3/61) Bezzâr'dan nakline göre Îbn Ebî Hüseyn Cübeyr b. Mut'im ile karşılaşmamıştır. Ta-berânî, Mu'cem'mde hadisi Ahmed b. Yahya b. Hâlid er-Rakkî—Züheyr b. Abbâd er-Rüâsî—Süveyd b. Abdülazîz—Saîd b. Abdülazîz—Süleyman b. Musa—Nâfİ' b. Cübeyr—babası Cübeyr senediyle rivayet etmiştir. Süveyd b. Abdülazîz hadisde gev­şektir. Bu hadisin İbn Adiy tarafından Ebu Saîd el-Hudrî'den rivayet edilen bir şahidi varsa da onun da senedinde zayıf bir râvi olan Muâviye b. Yahya es-Sadefî vardır.

[699] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 2/317-318.
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
Kurban Etini Saklamak:



Kurban etlerini üç günden fazla saklamayı yasaklaması kurban kesim günlerinin yalnız üç gün olduğunu göstermez. Çünkü hadis, kurban kesen kimsenin kesim gününden başlamak üzere üç günden fazla kurbanın etin­den herhangi bir şeyi saklamayı yasaklamaktadır. Şayet kişi kurban kesimi­ni bayramın üçüncü gününe tehir etse, kesimle onu takip eden üç gün ara­sında yasak olan vakte kadar kurban etini evinde bulundurması, elbet caiz­dir. Kurban kesimini üç günle sınırlayanlar Hz. Peygamber'in (s.a.) kurban etlerini üç günden fazla saklamayı yasaklamasından bunların başlangıcının bayramın ilk günü olduğu anlamını çıkarmışlardır. Diyorlar ki: Kurban etin­den yemenin haram olduğu bir vakitte kurban kesiminin meşru olması caiz değildir. Kurban etinden yemenin haramhğı daha sonra kaldırıldı ve böylece kesim vakti, olduğu gibi aynen kaldı.

Onlara şöyle cevap verilir: Hz. Peygamber (s.a.) yalnızca üç günden fazla saklamayı yasaklamıştır; üç günden sonra kurban kesimini yasakla­mamıştır. Birinin diğeriyle ne ilgisi var? Şu iki yönden Hz. Peygamber'in (s.a.) yasakladığı ile kurban kesiminin yalnız üç gün kesilebileceği arasında bir bağlantı söz konusu değildir:

1- Bayramın ikinci ve üçüncü günü kurban kesimi caizdir. O halde bu günlerde kesim yapan kimsenin kurban etini, kesim gününden itibaren üç gün tamamlanıncaya kadar saklaması caizdir. Bayramın birinci gününden sonra kurban kesiminin yasak olduğu ortaya çıkıncaya kadar bu hadisi delil göstermeniz tamam olmaz. Buna da imkânınız yoktur.

2- Bir kimse kurbanını, bayramın birinci gününün en son vaktinde kesmiş olsa o vakit hadisin icabı gereği kesimden sonra üç gün saklaması caiz olur. Ali b. Ebu Tâlib: "Kurban kesim günleri, bayramın birinci günü ile onu takip eden üç gündür." demiştir. Bu görüş Basralıların imamı Ha­san el-Basrî'nin, Mekkelilerin imamı Atâ b. Ebî Rabâh'ın, Şamlıların ima­mı Evzâî'nin ve hadis ehli fukahasınm imamı Şafiî'nin (r.h.) görüşü olup İbn Münzir de bunu tercih etmiştir. Çünkü bu üç gün Mina günleri, şeytan taşlama günleri ve teşrik günleri olmakla ayrı bir özellik taşırlar ve o gün­lerde oruç. tutmak da haram olur. Bu günler, sayılan şu hükümlerde birbiri­nin kardeşidirler. Kurban kesiminin caizliği konusunda -herhangi bir nas ve icmâ bulunmaksızın- aralarında farklılık nasıl düşünülebilir? Biri diğeri­ni destekleyecek şekilde iki farklı yönden rivayet edildiğine göre Hz. Pey­gamber (s.a.): "Mina'nın bütünü kurban kesim yeridir ve teşrik günlerinin hepsi kurban kesim günüdür." buyurmuştur. Bu hadis hem Cübeyr b. Mut'-im'den munkatı' bir senedle rivayet edilmiş ve hem de Üsâme b. Zeyd— Atâ—Câbir senediyle[700] rivayet edilmiştir. Yakub b. Süfyan: "Üsâme b. Zeyd[701] Medînelilere göre sika, emîn (=me'mûn) bir râvidir." diyor.

Bu konuda dört görüş vardır. Birisi budur.

İkincisi: Kurban kesim vakti, bayramın birinci günü ve onu takip eden iki gündür. Ahmed, Mâlik ve Ebu Hanîfe'nin -ALLAH onlara rahmet eylesin-görüşü budur. Ahmed: "Bu, Hz. Muhammed'in (s.a.) ashabından birçok kimsenin görüşüdür" diyor. Esrem, İbn Ömer (r.a.) ve İbn Abbas'ın (r.a.) bu görüşte olduklarını kaydeder.

Üçüncüsü: Kurban kesim (~nahr) vakti bir tek gündür. Bu, İbn Şîrîn'-in görüşüdür. Çünkü bu isim yalnız o güne özgüdür. Bu durum, kurban kesim hükmünün o güne mahsus olduğunu gösterir. Üç gün kurban kesimi caiz olsaydı bu günlere "şeytan taşlama günleri", "Mina günleri" ve "teş-rîk günleri" dendiği gibi "eyyâmu'n-nahr=kurban kesim günleri" de de­nirdi. Ayrıca bayram da (kurban bayramı denilmek suretiyle) kurban kesi­mine izafe edilmektedir. Bu da bir tek gündür. Nitekim "Fıtır=Ramazan bayramı" sözü de böyledir.

Dördüncüsü:
Saîd b. Cübeyr ve Câbir b. Zeyd'in görüşü: Kurban kesi­mi şehirlerde bir tek gün, Mina'da ise üç gündür. Çünkü bu günler orada şeytan taşlama, tavaf ve tıraş olma gibi hac fiillerinin yapıldığı günlerdir. Bu yüzden bu günler kurban kesim günleri olmuştur. Ama şehirlerde bulu­nanlar için bu durum sözkonusu değildir. [702]

[700] Bu, merhum müellifin bir yanılgısıdır. Çünkü Câbir hadisinde, Cübeyr b. Mut'im'in rivayet ettiği "Teşrik günlerinin hepsi kurban kesim günüdür" hadisine şahidlik ede­cek bir ifade yoktur. Câbir hadisinin Ebu Davud'daki (1937) metni şöyledir: "Ara­fat'ın bütünü vakfe yeridir. Mina'nın bütünü kurban kesim yeridir. Müzdelife'nin bütünü vakfe yeridir. Bütün Mekke sokakları hem yol, hem de kurban kesim yeri­dir." Yukarıda Cübeyr hadisine şahid olarak İbn Adiy'in Ebu Said el-Hudrî'den riva­yet ettiği hadisi belirttik.

[701] el-Leysî nisbesini taşıyan Üsâme b. Zeyd'den Müslim hadis rivayet etmiştir. Hafız İbn Hacer, et-Takrib'de onun hakkında diyor ki: Doğru ( = sadük), fakat vehimli biri­dir. Rivayet ettiği hadis, hasen sayılır.

[702] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 2/318-320.
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
Kurbanlık Hayvanın Özellikleri:



Hz. Peygamber (s.a.), bir kimse kurban kesmek-isterse zilhicce ayının ilk on günü girdiğinde kurbanlık hayvanın tüyünden ve dış derisinden her­hangi bir şey almasın, buyurmuştur. Bu konudaki yasaklayıcı ifade Sahih-i Müslim'de kaydedilmiştir.[703] Dârakutnî ise: "Bence sahih olan, bu hadis Ümmü Seleme'ye mevkuftur (yani onun sözüdür)" demektedir.

Hz. Peygamber (s.a.) kurbanlık hayvam seçer, iyisini araştırır ve kusur­suz olmasına özen gösterirdi. Kulağının yarısı veya daha fazlası kesik, boy­nuzunun yarısı veya daha fazlası kırık olan hayvam kurban etmeyi yasaklamistir. Bunu Ebu Davud rivayet etmiştir.[704]' Hz. Peygamber (s.a.), kurban­lık hayvanın göz ve kulağının kusursuz olmasına bakılmasını; bir gözü kör (yahut şaşı), kulağının ön veya arka tarafı kesik, kulağı yırtık veya delik olan hayvanları kurban etmemeyi emretti. Bu hadisi Ebu Davud rivayet etmiştir.[705]

Yine Ebu Davud'un rivayetine göre Hz. Peygamber (s.a.) buyurmuştur ki: "Şu dört hayvan kurbanlık olmaz: 1- Bir gözünün körlüğü (yahut şaşılı­ğı) açıkça belli olan, 2- Hastalığı açıkça belli olan, 3- Aksaklığı belli olan topal hayvan, 4- Ayağı kırık olup yürümeye dermanı olmayan, 5- Zayıflı­ğından ötürü kemiklerinde ilik kalmamış arık hayvan."[706]

Yine Ebu Davud'un rivayetine göre ALLAH Rasûlü (s.a.), kulak deliği ortaya çıkacak kadar kulağı kökünden kesik, boynuzu kökünden kırılmış, gözü çıkmış, zayıflığından ve arıklığından ötürü davarın peşinden gitmeye dermanı kalmayan ve ayağı kırılmış olan hayvanları kurban etmeyi yasakla­mıştır.[707] En iyi ALLAH bilir. [708]

[703] Müslim, 1977. Ümmü Seleme'nin dediğine göre ALLAH Rasülü (s.a.) buyurdu ki: "Zil­hicce ayının ilk on günü girdiğinde biriniz kurban kesmek isterse kurbanlık hayvanın tüyünden ve dış derisinden herhangi bir şey almasın." Şafiî (2/83), Ebu Davud (2791), Nesâî (7/211, 212), Tirmizî (1523) ve İbn Mâce'nin (3149) rivayetlerine göre ise şöyle buyurmuştur: "Zilhicce hilâlini gördüğünüzde herhangi biriniz kurban kesmek isterse kurbanlık hayvanın tüyünden ve tırnaklarından uzak dursun."

[704] Ahmed, 1/83, 127, 129, 150; Ebu Davud, 2805; Tirmizî, 1504; Nesâî, 7/217, 218; İbn Mâce, 3145. Senedi hasendir. Tirmizî bu hadisi sahih saymıştır. Ayrıca Hâkim (4/224) sahih olduğunu söylemiş, Zehebî de ona muvafakat etmiştir.

[705] Ahmed, 1/80, 108; Ebu Davud, 2804; Tirmizî, 1498; Nesâî, 7/216; İbn Mâce, 3143; Dârİmî, 2/77. Hâkim (4/222) hadisin sahih olduğunu söylemiş, Zehebî de ona muva­fakat etmiştir. Ahmed (1/95, 105, 125, 132, 149, 152) ve İbn Mâce (3143) hadisi Hz. Ali'den: "ALLAH Rasûlü (s.a.) bize kurbanlık hayvanın göz ve kulağını kontrol etmemizi emretti." metniyle rivayet etmişlerdir. Senedi hasendir.

[706] Ahmed, 4/284, 289; Ebu Davud, 2802; Tirmizî, 1497; Nesâî, 7/214, 216; İbn Mâce, 3144. Senedi sahihtir. Nesâî, rivayetlerinden birinde "ayağı kırık" ifadesi yerine "za­yıflığından ötürü kemiklerinde ilik kalmamış arık hayvan" İfadesini zikretmiştir ki, Tirmizî'nin rivayeti de bu şekildedir. Merhum müellif bu son kısmı Ebu Davud'un rivayeti arasında vermekle hata etmiştir. Çünkü bu takdirde dört değil, beş olur.

[707] Ebu Davud, 2803. Senedi zayıftır.

[708] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 2/320-321.
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
Kurbanını Namazgahta Kesmesi:



Hz. Peygamber (s.a.) kurbanını namazgahta (=musallâda) keserdi. Ebu Davud'un kaydettiği bu hadise göre Câbir, Hz. Peygamberin (s.a.) namaz-gâhda kurban keserken yanında bulundu: Hz. Peygamber (s.a.) hutbesini bitirince minberden indi, bu arada yanma bir koç getirildi. "Bismillahi val-lahu ekber. Bu, benim adıma ve ümmetimden kurban kesmeyenler adına." diyerek kendi eliyle koçu kurban etti.[709] Sahihayn'daki bir rivayete göre Hz. Peygamber (s.a.) hayvanı namazgahta keser, kurban ederdi.[710]

Ebu Davud'un rivayetine göre Hz. Peygamber (s.a.) kurban bayramı­nın ilk günü hayaları burulmuş, akh-karah, boynuzlu iki koç kesti. Koçları (yatırıp kıbleye karşı) çevirince şu duayı okudu ve sonra kesti:

"Yüzümü bütün samimiyetimle gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Ben, müşriklerden değilim. Kıldığım namaz, kestiğim kurban, hayatım-ölümüm âlemlerin Rabbi olan ve ortağı bulunmayan ALLAH'ındır. Zaten bununla em-rolundum. Ben müslümanların ilkiyim. ALLAH'ım! Muhammed ve ümmeti adına Senden Sana (bir hediyedir bu kurban). ALLAH'ın adıyla... ALLAH en büyüktür.''[711]

Hz. Peygamber (s.a.) insanlara, hayvan kestikleri zaman iyi kesmelerini, ve öldürdükleri zaman iyi şekilde öldürmelerini emredip: "Kuşkusuz ALLAH herşeyde iyiliği emretmiştir." buyurdu.[712]

Hz. Peygamber'in (s.a.) sünnetine göre bir koyun hem kesen adam adı­na, hem de sayıları çok bile olsa ailesi adına yeterli olur. Nitekim Atâ b. Yesâr diyor ki: Ebu Eyyub el-Ensârî'ye: "ALLAH Rasûlü (s.a.) devrinde kur­banlar nasıldı?" diye sordum. Cevap olarak: "Bir kimse kendisi ve ailesi adına bir koyun kurban ettiğinde hem kendileri yerler ve hem de (misafirle­re, fakirlere) yedir ir lerdi." dedi.[713] Tirmizî: "Bu hadis hasen sahihtir diyor[714]


[709] Ebu Davud, 2810; Tirmizî, 1521. Râvileri sikadır; ancak Câbir'den önceki râvinin bu sahabîden hadis işitmediği

söylenmektedir. Bu hadise şahid olacak şu hadisler var­dır: a) Ahmed'in (6/8, 391) Ebu Râfi'den rivayet ettiği hadis: Heysemî, Mecmau'z-Zeâid'de (4/22) bu hadisin hasen olduğunu ve ayrıca Bezzâr'ın da rivayet ettiğini söy­lemiştir, b) İbn Mâce (3122) ve Ahmed'in (6/220, 225) Ebu Hureyre ve Hz. Âişe'den rivayet ettikleri hadis; Senedi zayıftır, c) Ebu Ya'lâ ve Taberânî'nin (Evsafta) Ebu Saîd'den rivayet ettikleri hadis: Senedinde tedlisçi bir râvî olan Haccâc b. Ertât var­dır, d) Taberânî'nin Kebir'dt Huzeyfe b. Esîd'den rivayet ettiği hadisi: Senedinde ihti­laflı bir râvi vardır. Bu şahidlerle hadis kuvvetlenir -ve sıhhat bulur.

[710] Buhari, 73/6; Nesâî 7/213; İbn Mâce, 3161. İbn Battal diyor ki: Namazgâhda kesmek -İmam Mâlik'e göre- özellikle devlet başkanı için sünnettir. İbn Vehb'in rivayetine göre Mâlik: "Kendisinden önce hiç kimsenin kesmiş olmaması için devlet başkanı böyle yapar" demiştir. Mühelleb, onun şöyle dediğini de ilave eder: Halk, kesinlikle devlet başkanından sonra kesmiş olsun ve nasıl kesileceğini ondan öğrensinler diye devlet başkam böyle yapar.

[711] Ebu Davud, 2795; İbn Mâce, 3121. Senedinde İbn İshak tedlîs yapmıştır. Diğer râvileri sikadır.

[712] Müslim, 1955; Ahmed, 4/123; Ebu Davud, 2815; Tirmizî, 1409; İbn Mâce, 3170;Nesâî, 7/229. ALLAH Rasûlü (s.a.) buyuruyor ki: "Kuşkusuz ALLAH herşeyde iyiliği emretmiştir. Öldürdüğünüz vakit iyi şekilde öldürün. Hayvanı kestiğiniz zaman iyi imim­de kesin. Hayvan kesecek olanınız bıçağım bilesin, hayvanını rahatlatsın."

[713] Tirmizî, 1505; Mâlik, Muvatıa', 2/37; Ib'n Mâce, 3147. Senedi hasendir.

[714] Merhum müellif bu bölümde kurban kesmenin hükmüne değinmemiş. Biz burada müc-tehidler arasındaki görüş ayrılıklarını kısaca özetlemeyi ve tahkikçüerin kaydettikleri delilleri sunmayı uygun bulduk:

Saîd b. Müseyyeb, Atâ b. Ebî Rabâh, Alkame, Esved, Şafiî ve Ebu Sevr: Kurban farz değildir, mendubtur, kesen sevap kazanır, kesmeyen günahkâr olmaz demişlerdir. Bu ictihad, Ebu Bekir, Ömer, Ebu Mes'ûd el-Bedrî ve Bilâl'den de rivayet olunmuş­tur. Leys ve Rabîa er-Re'y: Kurban kesebilecek güce sahip zengin kimsenin terketme-sini caiz görmeyiz demişlerdir. Malik ise "Kurban kesmeyi bırakmamalıdır. Özürsüz bırakırsa ne fena iş yapmış olur!" demiştir. Rivayete göre İbrahim en-Nehaî: "Kur­ban, hacılardan başka şehir halkına vaciptir" demiştir. İbn Münzir diyor ki: "Mu­hammed b. Hasan, kurban, şehirlerde ikamet halinde olan her zengine vaciptir diyor. Ebu Hanîfe ve Ebu Yusuf ise müslüman, hür, zengin ve İkamet halinde olana vaciptir diyorlar." İbn Münzir'in yukarıda verdiği görüşü sırf İmam Muhammed'in görüşü olarak vermesi tutarlı değildir. Zira hanefi mezhebinin görüşünü Hidaye sahibi Mergi-nânî (Hidaye, 4/70) şu şekilde kaydetmiştir: "Kurban her müslüman, hür, zengin ve ikamet halinde olana kurban gününde kendi namına ve küçük çocukları namına va­ciptir. Vacip olduğu görüşü Ebu Hanîfe, Muhammed, Züfer, Hasan ve iki rivayetten birine göre Ebu Yusuf'un görüşüdür. Ebu Yusuf'tan sünnet olduğu da rivayet edilmiş­tir. Tahâvî, Ebu Hanîfe'nin görüşüne göre vacip, Ebu Yusuf ile Muhammed'in görü­şüne göre müekked sünnet olduğunu kaydetmiştir." İbn Hazm, Ebu Hanîfe'nin kur­ban kesme farzdır dediğini kaydeder. Sünnet olduğunu iieri sürenler Müslim ile Sünen sahiplerinin Saîd b. Müseyyeb aracılığıyla Ümmü Seleme'den rivayet ettikleri şu hadisi delil göstermişlerdir: "Sizden kim Zilhicce hilâlini görür de kurban kesmek isterse kurbanlık hayvanın tüyünden ve tırnaklarından uzak dursun." Kurban kesmenin (İs­terse denilmek suretiyle) isteğe bağlanması vacip olmasıyla çelişir. İbnü'l-Cevzî, Tah­kik adlı eserinde Ahmed b. Hanbel'in görüşünü böyle delillendirmiştir. Ayrıca Ahmed (1/231), Hâkim (1/300) ve Dârakutnî'nin (2/543) hepsi de zayıf olan senedlerle rivayet ettikleri şu hadis de kurbanın vacip olmadığının delili olarak ileri sürülmüştür: "Şu üç şey bana farz, size nafiledir: Vitir namazı, kurban kesme ve kuşluk namazı." Vacip olduğunu söyleyenlerin delilleri:

a) Ahmed (1/321), İbn Mâce (3123) ve Dârakutnî'nin (2/545) rivayet ettikleri, Hâkim'in (2/349 ve 4/231) sahih saydığı bir hadisde Hz. Peygamber (s.a.) buyuruyor ki: "Kurban kesme imkânına sahip olup da kesmeyen bizim namazgahımıza yaklaş­masın." Bu şekildeki bir tehdit vacip olmayan bir ibadetin terkinde sözkonusu olmaz.

b) Ahmed (4/215), Ebu Davud (2788), Tirmizî (1518), Nesâî (6/167, 168) ve İbn Mâce'nin (3125) rivayetlerine göre arefe hutbesinde Hz. Peygamber (s.a.) buyurdu

ki: "Her aileye her sene kurban kesme ve atîre bir yükümlülüktür. Atîre nedir, bilir misiniz? İnsanların recebiyye dedikleridir." Senedinde meçhul bir râvi vardır, diğer râvileri sikadır. Ahmed (5/76) bir başka -zayıf- senedle rivayet etmiştir. Bundan dola­yı Tirmizî hadisin hasen olduğunu söylemiştir. İbn Hacer, Fethu'l-Bârî'dt (10/3) hadi­sin güçlü olduğunu belirtmiştir. Hadisin sahihliği düşünülse, atîrenin neshediimiş ol­duğu iddiası kurban kesmenin neshediimiş olmasını icabettirmez. Atîre veya ıtr: Kâfir­lerin peresdş eyledikleri puta denir. Kesilecek hayvana denir. Cahiliye devrinde Arap müşriklerinin taptıkları putlar için kurban ettikleri koyuna denir. Recep ayında kesilir­di. Bk. Asım Ef-, Kamus Tercümesi, 2/520, İstanbul, 1305.

c) Buharî (73/12) ve Müslim (1960), Hz. Peygamber'in (s.a.) kurban bayramının birinci günü şöyle buyurduğunu rivayet ederler: "Bayram namazı kılınmadan önce kurbanını kesen, onun yerine yeniden bir başkasını kessin. (Namazdan önce) kesme­miş olanlar ise kurbanlarını kessinler." Buharı (73/4) ve Müslim (1962) hadisi "Na­mazdan Önce kesenler yeniden kessinier" metniyle de rivayet etmişlerdir. Emir, açık bir şekilde kurban kesmenin vacip olduğunu ortaya koymaktadır. Vacip olmadığım ileri sürenler vacip olduğu görüşünden vazgeçirecek güçte delil onaya koyamamışlar­dır. Geniş bilgi için bk. Aynî, Umdeîü'1-Kârî, 17/265-266, Mısır, 1972; ŞevkânîNeylü'l-Evlân S/126; Mergfnânî, Hidaye, 4/70 vd.

İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 2/321-323.
 
Üst Alt