Küresel ısınma, sanayide yaşanan devrimden günümüze kadar çok yüksek miktarda karbona sahip yakıtların şehir ve sanayilerde bolca kullanılması sonucu, yeryüzünde ve alt troposferde sıcaklıkların çok artmasına denir.
Sanayileşme ve şehirleşmenin hızla gelişmesi sonucunda kullanılan bu yakıtlar yüzünden doğaya aşırı miktarda sera gazı yayılır. Oluşan bu gazlar da doğal dengede olan sıcaklıkların artmasına sebep olur. Son yıllarda dünyayı tehdit eden bu oluşum birçok canlının zarar görmesine sebep oluyor ve daha büyük sorunlara da yol açabilir.
Yapay bir şekilde artan sıcaklıklar sonucu dünyanın yapısı ve canlılığı zamanla olumsuz yönde değişiyor. Bütün bu olumsuzlukların yanında iklimlerin oluşması için önemli olan sera gazları , eğer olmasaydı yeryüzünde sıcaklıklar da çok daha düşük seviyelerde olacaktı.
Yapılan araştırmalara göre; ölmüş canlıların kalıntılarının oksijen olmayan ortamlarda doğaya karışması sonucu oluşan fosil yakıtların, çok fazla kullanılmasından dolayı yeryüzünün ihtiyacından daha fazla sera gazı oluşmuştur. Bu durum da, iklimlerin ve sıcaklıkların doğal seyrinden çıkıp olumsuz yönde etkilenmesine sebep oluyor.
Ozon, metan, karbondioksit gibi gazlara verilen isim olan sera gazları, fosil yakıtların hala aşırı kullanılıyor olmasından dolayı gün geçtikçe çoğaldığı için küresel ısınmayı her geçen gün daha da aktif hale getiriyor.
Küresel Isınma Nedenleri Ve Sonuçları
Küresel Isınmanın Nedenleri Nelerdir?
Belirli bir zaman içinde gerçekleşen hava şartlarının gözlemlenmesi sonucu ortaya çıkan iklimin, yapısını bozan küresel ısınma , dünyanın bugüne kadar gerçekleşmiş sıcaklık döngülerini beklenenin aksine çeviriyor.
Bir milyar gibi bir sürede yaşanan sıcaklık ve soğukluk dönemlerinde yaşanan istikrar bozuluyor ve son dönemde olması beklenen sıcaklık düşüşleri son yüzyılda gerçekleşmiyor. Sıcaklıklara doğal olarak etki eden faktörlerin dışında, insan hatasından kaynaklı ısınma daha fazla oluyor.
Küresel ısınmanın nedenleri birçok farklı etkene dayanmakla birlikte, doğanın kendi dengesinden kaynaklanan doğal etkiden ve insan davranışları sonucu oluşan yapay etkiden söz edilebilir. Kendiliğinden gerçekleşen oluşumların küresel ısınma üzerindeki etkileri güneş ve dünya hareketleri ile alakalıdır.
Güneşte meydana gelen döngüsel hareketlerde oluşan değişmeler sonucu, güneşin zararlı ışınlarının yeryüzüne daha fazla ulaşması sonucu hem iklimler değişiyor hem de küresel ısınma artıyor. Güneşin meydana getirdiği radyasyon miktarının yeryüzünde artış göstermesi sonucunda ise ozon tabakası da değişikliğe uğramaktadır.
Dünyanın döngüsel hareketlerinde ise yapılan araştırmalar sonucunda, güneş çevresindeki konumunda değişmeler kaydedildi. Bunun yarattığı etki ise dünyada meydana gelen sıcak ve soğuk dönemlerdir. Sıcak dönem olarak düşünülebilecek son yıllardaki küresel ısınma süreci bu etkenden de kaynaklanabilmektedir.
Ortalama 4,5 yılda bir pasifik okyanusunda doğu yönünden batı yönüne doğru esmesi gereken alize rüzgarı durma noktasına geliyor. Bunun sonucunda da okyanustaki sıcak ve soğuk su dengesi bozulduğu için küresel ısınmanın etkenleri arasında yer alıyor. El Nino denilen bu etki oluştuğu konum gereği Türkiye’nin ikliminde kayda değer bir değişiklik yaratmasa da dünyanın genel dengesini bozuyor. Ve küresel ısınma için önemli bir sebep haline geliyor.
Küresel ısınmanın sebepleri arasında en önemli yere sahip olan insan kaynaklı oluşumlar en fazla etkiye sahip olanlarıdır. İnsan davranışları ve alışkanlıkları sonucu oluşan sera etkisi, küresel iklim değişikliği konusunda en büyük sebeptir.
Isınma ve sanayide artık insanların vazgeçemeyeceği yakıtlar haline gelen kömür, doğalgaz ve petrolün kullanım alanı genişledikçe doğada meydana gelen sera etkisi ve küresel ısınma , kaçınılmaz oluyor. Çok uzun yıllarda meydana gelen ve insanlık için önemli görülen bu yakıtların, uzun sürelerde oluşmasına rağmen, tüketme konusunda çok hızlı olan insan tarafından çok kısa sürelerde yok edilmesi, oluşan sera etkisinin gücünü artırıyor.
Doğaya salınan aşırı miktardaki karbondioksit ve diğer zararlı gazlar iklimlerin ve yeryüzünün dengesini bozuyor. Dünyada sınırlı miktarda bulunan ve yerine tekrarı gelmeyecek olan bu yakıtlar son yüzyılda düşünülmeden yaşamın her alanına girdiği için, olumsuz sonuçları da kullanımı kadar kısa sürelerde ortaya çıkıyor.
Yıllar geçtikçe ozon tabakasında meydana gelen incelme ve oluşan aşırı miktardaki sera gazları yeryüzünde zamanla iklimlerin bütünüyle değişeceğinin sinyalini veriyor.
Şehirleşmenin de getirdiği fosil yakıt kullanımındaki artışın yanında, şehirlerin ısı noktaları olması da küresel ısınma sebepleri arasındadır. Kalabalık nüfusa sahip şehirlerde doğal iklim yapısının bozulması kaçınılmaz bir durumdur. Şehirleşmiş yapıdaki bölgelerde gerçekleşmesi gereken hava akımı ve doğal olaylar insan etkisinde dolayı görevini yapamıyor ve o bölgelerde aşırı ısınma meydana gelebiliyor.
Dünyanın bir bütün olarak son yüzyılda çok fazla geliştiği ve şehirleştiği düşünülürse bu durumun sıcaklık üzerindeki etkisi de anlaşılabilir.
Küresel Isınmanın Sonuçları Nelerdir?
Küresel ısınmanın etkileri ise yeryüzü için pek de iç açıcı değildir. Dünyanın tüm noktalarında ve tabakalarında hissedilen küresel ısınmanın sonuçları, en belirgin haliyle kutup bölgelerindeki buzların erimesi olarak görülüyor. Deniz sularında yükselme ve oluşan toprak kayıpları da küresel ısınma sonucunda oluşan diğer olumsuz durumlardır.
Küresel ısınma ile birlikte birçok ülkede konumlarına göre artan sel ve taşkınlar yüzünde her yıl birçok insan ve diğer canlılar zarar görüyor. Bunun yanında normalden çok uzun süren kuraklık yaşanan bölgelerde de yine canlı hayatı büyük kayıp yaşıyor. Kışları mevsim normallerinden sıcak geçerken, baharın erken gelmesi iklimlerdeki etkiyi gösteriyor.
Bu değişikliklere alışık olmayan ve yeni oluşumlarda yaşayamayacak canlı ve bitkiler zamanla azalıyor ya da yok oluyor. Çevre sorunları arasında en başta gelen küresel iklim değişikliği insanın vermiş olduğu zarardan dolayı meydana gelerek yine insan hayatını etkiliyor.
Küresel Isınmaya Karşı Neler Yapabiliriz?
Küresel ısınma ile mücadele için; insan davranışlarından dolayı meydana gelen ormansız alanların çoğaltılması adına yoğun bir şekilde her bölgeye ağaç dikimi yapılmalıdır.
Fosil yakıtlarla çalışan makineler yerine yenilenebilir enerji kaynakları kullanılmalıdır. Bu konuda çalışmalar yapan birkaç ülke gelecek zamanda fosil yakıt kullanımını kaldırmayı hedeflemektedir.
Şehirleşmenin en önemli etkenlerden olduğu küresel ısınmanın engellenmesi için, kırsal alanlardan şehirlere olan göç engellenmelidir. Köy yaşamından örnek alınarak bir yaşam alanı oluşturulmalıdır.
Gelişmenin etkisi ve sonucu olarak giderek büyüyen sanayinin çevre açısından daha iyi koşullarda yürütülmesi gerekir. Atıklar ile ilgili yasal mevzuatların bütün ülkelerde katılaşması gerekir.
Alternatif enerji olarak kullanılacak elektrik, fosil yakıtlardan değil; su, buhar ya da rüzgar gücüyle üretilmelidir.
İnsanlık için çok önemli olan enerji kaynakları gereksiz yere tüketilmemeli ve servet olarak görülüp tasarruf yapılmalıdır.
Kullandığımız birçok materyalin geri dönüşümü mümkündür. Bizlerde geri dönüşüm hakkında kendimizi ve çevremizi bilinçlendirerek, küresel ısınma yı engelleyebiliriz.
Küresel Isınmanın Türkiye’ye Etkileri Nelerdir?
Türkiye’nin üç tarafı denizlerle kaplı bir ülke olması nedeniyle, farklı bölgelerinde yaşanan iklimlerin ozon tabakasının incelmesi ve sera gazlarından çok fazla etkilenmesi demektir. Küresel ısınma ve iklim değişikliği sonucunda artan sıcaklıklardan dolayı çöl iklimine yaklaşması durumu söz konusudur.
Su kaynaklarında oluşan azalma giderek kendini daha fazla hissettirecek ve zamanla içecek su ihtiyacı çoğalacaktır.
Topraklarda yaşanacak değişiklik bir ülkenin olmazsa olmazı olan tarımı zarara uğratır. Bu durum ise ülkelerin kalkınmasında önemli sorunları ortaya çıkarır. Türkiye de bir tarım ülkesi olduğu için toprak ve su çok önemli kaynaklardır.
Kyoto Protokolü Nedir?
Küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda, dünyanın bir bütün halinde sorumluluk alması ve sonuçları engellemesi için, birleşmiş milletler iklim değişikliği çerçeve anlaşması kapsamında yer alan Kyoto protokolü, doğaya salınan sera gazı miktarının azaltılması amacı ile yol çıkmıştır. Kyoto protokolünü onaylayan 38 ülke tarafından uygulanacak birçok kural vardır. Sanayileşmiş ülkeler tarafından kabul edilen önlemler sayesinde küresel ısınmanın etkilerini en aza indirmek amacı vardır.
Küresel Isınma İle İlgili Sloganlar
Çevre sorunlarına duyarlı örgüt ve vakıflar tarafından yürütülen birçok çalışmanın kapsamında insanları uyarmak için küresel ısınma ile ilgili sloganlar bulunmuştur.
- Çevreni koru, geri dönüşüme destek ver!
- Buzullar erirse dünyamız sular altında kalır bu nedenle küresel ısınmaya hayır!
- Fişini çek kullanmadığın zaman küresel ısınma artıyor aman!
- Suyunu ve elektriğini boşa harcama küresel ısınmaya destek olma!
DÜNYAMIZA NELER OLUYOR?
IPCC, yüzyılın sonuna kadar 1,5 ila 5,5 derecelik bir sıcaklık artışı öngörüyor. Ancak ısınma aşamalı olmayabilir.
Şu anda Alaska'dan, And Dağları'nın karlı zirvelerine kadar her yer ısınıyor, hem de hızla. Sıcaklıklar geçtiğimiz yüzyıldan bu yana Dünya genelinde 0,6 derece arttı ancak en soğuk, en uzak noktalar daha fazla ısındı.
BUZULLAR ERİYOR
Dünya'nın her yanında, buzullar değişime uğruyor. Kilimanjaro'nun ünlü karları,1912'den bu yana %80'in üzerinde eridi. Garhwal'da (Himalaya) buzulları öylesine büyük bir hızla eriyor ki, araştırmacılar Himalayalar'ın orta ve batı kesimlerindeki buzulların, 2035'e kadar yok olacağına inanıyor. Kuzey kutbu'nda deniz buzu, son 50 yılda büyük ölçüde inceldi ve son 30 yılda da kapladığı alan yaklaşık %10 azaldı. NASA'nın düzenli aralıklarla yapılan lazer altimetre ölçümleri, Grönland'ın buz örtüsünün küçüldüğünü gösteriyor. Kuzey Yarıküre'de tatlı su buzları, ilkbaharda çözülmeye, 150 yıl öncesine göre 9 gün erken, sonbaharda donmaya ise 10 gün geç başlıyor.
Alaska'nın bazı kesimlerinde, permafrostun (donmuş toprak tabakası) erimesi nedeniyle, yüzeyde neredeyse 5 metrelik çökme meydana geldi. Kuzey Kutbu'ndan Peru'ya, İsviçre'den Endonezya'nın İrian Jaya buzullarına kadar çok büyük buzul alanları, dev buzdağları ve deniz buzları yok oluyor; hem de büyük bir hızla.
SULAR YÜKSELECEK
Sıcaklıkların artışı paralelinde buzlar eridiğinde, buzullardan ve buz tepelerinden denizlere karışan su artıyor. Okyanusların suları ısınıyor ve hacmi genişliyor. Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli'ne(IPCC) göre; son 100 yılda Dünya genelinde deniz seviyesinde yaşanan 10 ila 20 cm yükselmede en büyük rolü, bu etkenlerin bileşimi oynadı.
Yükselen deniz seviyesinin, zincirleme gelişen etkileri var. Kıyılar üzerine araştırma yapan uzmanlardan Bruce Douglas, deniz seviyesindeki her bir cm'lik yükselmenin, erozyona bağlı olarak, kumluk kıyı şeritlerinde 1 m genişliğinde yatay bir geri çekilmeye yol açabileceğini hesaplıyor. Dahası tuzlu su, tatlı suya karıştığında, içme suyu kaynakları tehlikeye giriyor ve tarım ürünlerinde sorunlara yol açıyor.
IPCC 2001 raporunda bu kadar büyük bir olay meydana gelmese de, yüzyılın sonuna kadar deniz seviyesinin 10 ila 90 cm yükseleceğini öngörüyor. Bu öngörünün en üst sınırı ise yaklaşık 1 metre, Douglas'a göre; korkunç bir felakete yol açabilir.
Kayıtlardaki en sıcak yıllar: 1998-2002-2003-2001-1997
OKYANUS ISI DOLAŞIM SİSTEMİ ÇÖKÜYOR MU?
Okyanusların karşılaştığı tek değişim, yükselen deniz seviyesi değil. 1990'larda başlatılan 10 yıllık Dünya Okyanus Dolaşımı İnceleme Çalışması, araştırmacıların günümüzde okyanus taşıyıcı kuşağı olarak adlandırılan sistemi, daha iyi anlamalarına yardımcı oluyor.
Okyanuslar, aslında, insan vücudundaki kan dolaşımını andırır bir seyir izler ve gezegene, yaşamın sürmesini sağlayan bir dolaşım sağlar. Etkili rüzgârların ve deniz suyunun sıcaklığıyla tuzluluğuna bağlı olarak farklılık gösteren, su yoğunluğundaki değişikliklerin hareketlendirdiği akıntılar, gezegenin kara yüzeylerinin soğumasında, ısınmasında ve yağış almasında ve ısının ekvator bölgesinden kutuplara taşınmasında, büyük önem taşıyor. Taşıyıcı kuşağı çalıştıran motor ise, yoğunluğun harekete geçirdiği termohalin (ısı ve tuz) dolaşımıdır. Ilık, tuzlu su, Gulf Stream gibi yüzey akıntılarıyla, tropikal bölgelerdeki Atlas Okyanusu'ndan kuzeye, Kutba doğru akar. Bu tuzlu su, Atlas Okyanusu'nun en kuzeyine taşınırken, havaya ısı verir. Sıcaklığın düşük, tuzluluk oranının yüksek olması, yoğunluğu artırarak, suyun okyanus derinliklerine çökmesine neden olur. Yüzey suyu, dibe çöken suyun yerini almak için hareket eder. Derin soğuk su, Atlas Okyanusu'nun güneyi, Hint Okyanusu ve Büyük Okyanus'a akar ve sonunda yine sıcak suyla karışıp yüzeye çıkar.
Su sıcaklığı ve tuzluluk oranındaki değişimler,bu değişimlerin şiddetine bağlı olarak, okyanus taşıyıcı kuşağını, önemli ölçüde etkileyebilir. ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi(NOAA) araştırmacıları, okyanus sıcaklıklarının tüm okyanus havzalarında ve düşünülenden çok daha derinlerde arttığını belirtiyor.
Woods Hole Oşinografi Enstitüsü Başkanı Robert Gagosian, okyanusların, Dünya iklimindeki olası köklü değişikliklerin anahtarı olduğu inancında. Okyanus sıcaklıkları ve tuzluluk oranında çok fazla değişiklik yaşanması halinde, bunun okyanus taşıyıcı kuşağını yavaşlatabileceği ve belki de durdurabileceği uyarısında bulunuyor. Bu da 10 yıl gibi kısa bir sürede çok büyük iklim değişikliklerine neden olabilir.
OKYANUS CO[SUB]2[/SUB](KARBONDİOKSİT) ORANI ARTIYOR
Okyanuslar karbondioksit için önemli bir kuyu, ya da diğer bir deyişle soğurma merkezi ve insan faaliyetlerinden kaynaklanan karbondioksitin yaklaşık üçte birini emiyor. Bermuda gözlem programlarının elde ettiği veriler okyanus yüzeyinde karbondioksit düzeyindeki artışın atmosferdeki karbondioksit artışı ile hemen hemen aynı oranda olduğunu gösteriyor. Ama Bates, daha derinlerde çok daha büyük değişimler gözlemledi. 250 ila 450 metreler arasındaki derinliklerde karbondioksit düzeyleri, yüzey sularındakine oranla neredeyse iki kat daha hızlı artıyor. Bates:
"Bu inanca dayalı bir kuram değil; gözlemlenebilir bilimsel bir gerçek.Ve okyanusun bu bölümünde çok önemli bir şey değişmedikçe veriler bunu göstermez."
SERA GAZLARI YÜKSELİYOR
Tans, bana başlıca üç sera gazının karbondioksit, metan ve diazotmonoksitin, 1000 yılından günümüze kadar olan düzeylerini belgeleyen bir grafik gösterdi. Bu üç gaz ile birlikte, Dünya'ya ulaşan ışınımın tekrar uzaya yansıtılması (Dünya'nın soğuması) ve Atmosferdeki ışınımın soğurulması (yüzeye yakın yerlerde tutularak gezegenin ısıtılması) arasında karmaşık bir denge oluşturarak, Dünya'nın ılıman olmasını sağlıyor.
İKLİMLE BERABER CANLILAR VE ÇEVRE DE DEĞİŞİYOR
Yaşam dengesini yitiriyor. Sıcaklıklar arttıkça, mevsimlere ilişkin işaretlerde değişiyor ve yaşam, yer ve zamanda kaymalar gösteriyor. Çiçeklenme, yapraklanma, göç ve doğum gibi doğal süreçlerin zamanlamalarıyla birlikte, canlıların yaşam alanları da değişiyor. Birbirine bağımlı türler örneğin bitkiler ve polenlerini taşıyan böcekler, değişikliklere her zaman aynı uyumu sağlamıyor. Eş zamanlılıkların yitirilmesi risk oluşturabiliyor.
Kuzey Kutup Bölgesi'nde de, iklim hızla değişiyor ve göründüğü kadarıyla hayvanlar ve kuşlar, unun etkilerini hissediyor. Kuzey Kutup Bölgesi'nde, sıcaklıkların artışı paralelinde, buz örtüsünün uyduyla izlenmeye başlandığı 1978'den bu yana, kalıcı deniz buzu her on yıllık dönemde %9 küçüldü. Yılın büyük bölümünü buz üstünde yaşayıp beslenerek geçiren hayvanlar, özelliklede kutup ayıları ve buz fokları açısından deniz buzu kaybının sürmesi felakete yol açabilir.
Çevre bilimci Bill Fraser, son 30 yılın 23'ünde Güney Amerika'ya doğru bir parmak gibi uzanan Antarktika Yarımadası'na geldi ve artık, 1300 km'lik yarımadada değişmeyen tek şeyin olağanüstü manzara olduğuna tanıklık edebilir. Antartikanın bu köşesinde, gerek kara, gerekse burada varlık gösteren canlıların tümü, yeryüzünde en hızlı ısınmanın kaydedildiği bölgelerden birinde bulunmaktadırlar. Son 50 yılda, bölgede kış aylarında, ortalama sıcaklık yaklaşık 5,5 derece yükseldi. En göze çarpan değişiklik, Marr Buzulu'nun çekilmesiydi.
20 yıl önce Biscoe, üreyen 2800 asil penguen çiftinin yurduydu. Günümüzde Biscoe'da üreyen asil penguen sayısı yaklaşık 1000 çifte düştü; Bu, üreyen çift sayısının son 30 yılda 32.000'den 11.000'e indiği, çevre adalarda yaşanan %66'lık düşüşü de yansıtan bir gerçek.
Fraser: "100 yıl önce burası aslında kutup ikliminin hâkim olduğu bir bölgeydi. Bu alan Antarktika'yı temsil ediyordu. Şimdiyse Güney Kutup Dairesi'ni çevreleyen bölgelerdeki sistemin darbesiyle karşı karşıyayız. Son 30 yıl boyunca bu çatışmayı izledim; Palmer'da kutup iklimi, gerçekten de değişime uğradı. Bu kadar kısa zamanda gerçekleşmesi karşısında şaşkınlık.içindeyim. Benim açımdan aldığım en büyük ders şu: Ekoloji ve ekosistemler, şıp diye parmağını şaklatıyor. Ve jeolojik süreç açısından saniyenin milyarda birinde değişiyor."
Fraser'in, Antarktika Yarımadası'ndaki kılı kırk yaran araştırmaları, sıcaklıklardaki yükselmenin, gezegenin her yanında ekosistemleri nasıl derinden etkileyebildiğine ilişkin ipuçları sunuyor; Hayvanlar, bitkiler ve böcekler yayılım alanlarını kaldırarak, göç tarihlerini öne alarak, çiftleşme ve çiçek açma zamanlarını değiştirerek, gelişen iklim değişimine yavaş yavaş uyum sağlıyor.
HAYVANLAR VE BİTKİLER NEREYE KAÇACAKLAR?
Avrupa'daki pek çok bitki 50 yıl öncesine göre, bir hafta erken çiçekleniyor ve sonbaharda yapraklarını beş gün geç döküyor. İngiltere'de kuşlar, 20. yüzyıl ortalarına oranla ortalama dokuz gün erken kuluçkaya yatıyor, kurbağalarsa yedi hafta erken çiftleşiyor. Kuzey Amerika'da ağaç kırlangıçları, 25 yıl öncesine göre ilkbaharda kuzeye, 12 gün erken göç ediyor. Kanada'da kızıl tilkiler, yayılım alanlarını, kutup yönünde yüzlerce km kaydırarak, kutup tilkilerinin topraklarına giriyor. Alpin bitkiler, yükseğe tırmanıyor ve dağ doruklarının yakınında, nadir türleri istila etmeye başlıyor.
Dünya iklimi, her dönem soğukla sıcak arasındaki doğal değişimlerin etkisi altında kalmış olsa da, günümüzdeki ısınma eğilimi, çevre bilimcileri farklı nedenlerden dolayı kaygılandırıyor.
Tarihte ilk kez insanlar, değişimi hızlandırıyor gibi görünüyor. Üstelik ısınma o kadar hızlı gerçekleşebilir ki; türler uyum sağlamaya ve yok olmaktan kurtulmaya yetecek zaman dahi bulamayabilir. Dahası, farklı türlerin iklim değişimlerine, farklı biçimlerde tepki vermesi nedeniyle birbirine bağımlı olan canlıların; kuşlar ve besin kaynakları böcekler gibi doğal döngüleri eşzamanlı olma özelliğini yitirebilir. Bu da popülasyonlarında düşüşe yol açabilir.
Şimdilik Dünya'nın büyük bölümü ısındıkça, hayvanlar ve bitkiler daha yüksek enlem ve yüksek rakımlara çekilerek sıcaktan kaçabiliyor. Ancak bu kaçışın da sınırı var ve bu sınırlardan bir bölümü de, insanlar tarafından dayatılıyor. Geçmiş bin yılların aksine, flora ve fauna, hem ısınan hem de 6,3 milyar insan barındıran bir Dünya'ya uyum sağlamak zorunda.
Çevre bilimci Camille Parmesan:
"Geçmişteki büyük iklim değişiklikleri sırasında, insanın neden olduğu olumsuz etkinin boyutları büyük değildi. Türler yer değiştirebiliyordu. Şimdiyse yer değiştirmeye kalkışırlarsa kendilerini bir mısır tarlasında ya da büyük bir kentte bulabilirler."
NE KADAR ZAMANIMIZ KALDI?
Dünya'nın Güneş çevresindeki yörüngesi ve uzaydaki konumu, düzenli olarak değişiyor. Belli bir ritmi olan bu değişimler birleştiğinde, Dünya'nın yüzeyine düşen Güneş ışığı dağılımını etkiliyor ve bunun, buzul çağı zamanlamasını yönlendirdiği düşünülüyor. Geçen 2,5 milyon yılın büyük bölümünde, Dünya her 41.000 yılda bir soğuk ve sıcak döngüler arasında gidip geliyordu. İklim döngüleri bir milyon yıl önce, 100.000 yıl sürmeye başladı.
Son buzul çağı boyunca, yaklaşık olarak 70.000 yıl öncesinden 11.500 yıl öncesine kadar, ani iklim değişiklikleri yaşandı. Buzullanmanın en soğuk döneminde,çok geniş buzul tabakaları, Kuzey Amerika, Avrupa, Rusya'nın bazı bölümleri ve Güney Kutbu'nu kapladı. Buz, belirli aralıklarla eridi ve son erimeye kadar tekrar oluştu. Bu olay Holosen olarak bilinen modern sıcak ve iklim olarak daha kararlı dönemin başlangıcı oldu.
Ancak Holosen'e geçiş yumuşak olmadı. Dönem ani bir ısınmayla başladı. Büyük olasılıkla Whitlock'un hızla değişen ormanının nedeni de bu. Sonra yeniden soğuk dönemlere dönüş oldu ve 11.500 yıl önce yeniden ısınma yaşandı. Bu sıçrama döneminde, Grönland'ın yüzey sıcaklığı, sadece on yılda 8 derece arttı. İngiltere de aniden ısındı ve daha sıcak ortamlarda yaşayabilen bazı kınkanatlılar için sığınak haline geldi. Ve ani ısınma, Atlas Okyanusu'nun kuzeyinde, her iki kıyısında binlerce yıllık kara buzullarını sadece birkaç yüzyıl içinde eritti.
İrlanda'nın buzul jeolojisindeki iklim değişikliklerini gözlemleyen araştırmacı Peter Clark:
"Aslında tüm bu gelişmeler jeolojik süreçte bir gece içinde gerçekleşti" diyor.
Dünya ikliminin simülasyonunu yapan bilgisayar modellemeleri, Kuzey Atlas Okyanusu'nda gerçekleşen her olayın etkisinin, gezegenin geri kalanın da hızla hissedildiğini gösteriyor. Clark:
"Burada sular soğudukça, Güney Yarıküre'de okyanus ısınıyor" diyor. "Buna tahterevalli etkisi denir. Bu ısınma Güney Kutup Bölgesi'nde, bir buzul tabakası'nın erimesine neden olmuş olabilir."
Clark: "Sonuç olarak Dünya'nın iki ucundaki buzul tabakaları, çok az bir zaman farkıyla erimeye başladı" diyor. "Günümüzde iki büyük buzul tabakası var: Grönland ve Güney Kutbu. Ve iklim, atmosfere bıraktığımız yüksek miktardaki karbondioksit yüzünden değişiyor."
Karbondioksit ve metan gibi sera gazları, çeşitli insan faaliyetlerine bağlı olarak, atmosfere salınıyor. Geçtiğimiz 150 yıl boyunca, bu gazların miktarı, Dünya atmosferinde çok büyük oranda artarak, ısıyı tutup sıcaklığın yükselmesine ve dünya çapında buzulların erimesine neden oluyor.
OLUMSUZ DEĞİŞİMİ DURDURABİLİR MİYİZ? "HAYIR!"
Merkezde iklim uzmanı olarak çalışan Simon Tett, Londra'da kaldığım otelde dizüstü bilgisayarını kurup, Dünya haritasını açıyor. Harita'nın üstünde okyanus ve atmosfer akıntılarını simgeleyen çizgi ve renkler var. Bu, Dünya ikliminin bir modellemesi. Karbondioksit ve metan oranlarının artışı gibi farklı etkenleri de girdikten sonra, geriye yaslanıp havanın nasıl değiştiğini izleyebiliyorsunuz.
Tett: "2080'de Dünya iklimi işte öyle olabilir" diyor. Kuzey Amerika ile Avrupa'nın büyük bölümünde daha yüksek sıcaklıkların göstergesi, kırmızı renk hâkim. Kuzey Kutbu ise yazlık buz tepesi eridiği için, beyazdan maviye dönüyor. "İnsanlar bu değişikliklerin ne denli çarpıcı olacağının farkında değil. Ancak önümüzdeki 100 yıl içinde, iki ila beş derecelik bir ısınma bekliyoruz. Karada sıcaklıklar daha fazla artacak ancak bu arada okyanuslar da ısınacak" diyor.
Isınma her yerin aniden Miami gibi olacağı anlamına gelmiyor. ABD'nin iç kesimleri gibi bazı bölgeler, büyük olasılıkla daha da ısınıp kuraklaşacak. Çin, Güneydoğu Asya ve ABD'nin batısı gibi diğer bazı yerlerde ise, yağmur artarken kar yağışı azalabilir ve bu da içme suyu için tehlike yaratabilir.
Son buzullar eriyip ısınan okyanuslar genişledikçe, Dünya çapındaki deniz seviyesinin yükseleceği öngörülüyor. Şiddetli kasırgalar daha sık oluşabilir. Fırtına dalgaları, New York gibi kentlerde büyük boyutta hasara yol açabilir. Geçtiğimiz yıl Avrupa'yı vuran sıcak dalgası gibi sıcaklar, yaz aylarında mevsim normalleri haline gelecek.
Değişimi durdurmak için bir şey yapabilir miyiz?
"Hayır" diyor Tett ve ilave ediyor: "Atmosferde birikmiş olan karbondioksiti dengelemek için, ortaya çıkan karbondioksit miktarını sıfıra indirmemiz gerekiyor. Ancak toplum olarak, bizlerin seçtiği yol bu değil. Atmosfere salınan karbondioksit miktarını, şu anda durdursak bile, ısınmaya teslim olmuş durumdayız. Bir noktada okyanusun termohalin(ısı ve tuz) dolaşımı, yani taşıyıcı kuşak da etkilenecek. İklim modellemeleri dolaşımın yavaşlayacağını gösteriyor ama çökmesi de olası. Bunun bir sonucu, Avrupa'da kış sıcaklıkları düşecektir. 30 yıl sonra gerçek değişikliklerin ne olacağını daha iyi kestirebileceğiz. Çünkü bazılarımız bunları yaşamış olacak. Ancak Dünya 'nın çok farklı bir Dünya olacağı kesin."
Sanayileşme ve şehirleşmenin hızla gelişmesi sonucunda kullanılan bu yakıtlar yüzünden doğaya aşırı miktarda sera gazı yayılır. Oluşan bu gazlar da doğal dengede olan sıcaklıkların artmasına sebep olur. Son yıllarda dünyayı tehdit eden bu oluşum birçok canlının zarar görmesine sebep oluyor ve daha büyük sorunlara da yol açabilir.
Yapay bir şekilde artan sıcaklıklar sonucu dünyanın yapısı ve canlılığı zamanla olumsuz yönde değişiyor. Bütün bu olumsuzlukların yanında iklimlerin oluşması için önemli olan sera gazları , eğer olmasaydı yeryüzünde sıcaklıklar da çok daha düşük seviyelerde olacaktı.
Yapılan araştırmalara göre; ölmüş canlıların kalıntılarının oksijen olmayan ortamlarda doğaya karışması sonucu oluşan fosil yakıtların, çok fazla kullanılmasından dolayı yeryüzünün ihtiyacından daha fazla sera gazı oluşmuştur. Bu durum da, iklimlerin ve sıcaklıkların doğal seyrinden çıkıp olumsuz yönde etkilenmesine sebep oluyor.
Ozon, metan, karbondioksit gibi gazlara verilen isim olan sera gazları, fosil yakıtların hala aşırı kullanılıyor olmasından dolayı gün geçtikçe çoğaldığı için küresel ısınmayı her geçen gün daha da aktif hale getiriyor.
Küresel Isınma Nedenleri Ve Sonuçları
Küresel Isınmanın Nedenleri Nelerdir?
Belirli bir zaman içinde gerçekleşen hava şartlarının gözlemlenmesi sonucu ortaya çıkan iklimin, yapısını bozan küresel ısınma , dünyanın bugüne kadar gerçekleşmiş sıcaklık döngülerini beklenenin aksine çeviriyor.
Bir milyar gibi bir sürede yaşanan sıcaklık ve soğukluk dönemlerinde yaşanan istikrar bozuluyor ve son dönemde olması beklenen sıcaklık düşüşleri son yüzyılda gerçekleşmiyor. Sıcaklıklara doğal olarak etki eden faktörlerin dışında, insan hatasından kaynaklı ısınma daha fazla oluyor.
Küresel ısınmanın nedenleri birçok farklı etkene dayanmakla birlikte, doğanın kendi dengesinden kaynaklanan doğal etkiden ve insan davranışları sonucu oluşan yapay etkiden söz edilebilir. Kendiliğinden gerçekleşen oluşumların küresel ısınma üzerindeki etkileri güneş ve dünya hareketleri ile alakalıdır.
Güneşte meydana gelen döngüsel hareketlerde oluşan değişmeler sonucu, güneşin zararlı ışınlarının yeryüzüne daha fazla ulaşması sonucu hem iklimler değişiyor hem de küresel ısınma artıyor. Güneşin meydana getirdiği radyasyon miktarının yeryüzünde artış göstermesi sonucunda ise ozon tabakası da değişikliğe uğramaktadır.
Dünyanın döngüsel hareketlerinde ise yapılan araştırmalar sonucunda, güneş çevresindeki konumunda değişmeler kaydedildi. Bunun yarattığı etki ise dünyada meydana gelen sıcak ve soğuk dönemlerdir. Sıcak dönem olarak düşünülebilecek son yıllardaki küresel ısınma süreci bu etkenden de kaynaklanabilmektedir.
Ortalama 4,5 yılda bir pasifik okyanusunda doğu yönünden batı yönüne doğru esmesi gereken alize rüzgarı durma noktasına geliyor. Bunun sonucunda da okyanustaki sıcak ve soğuk su dengesi bozulduğu için küresel ısınmanın etkenleri arasında yer alıyor. El Nino denilen bu etki oluştuğu konum gereği Türkiye’nin ikliminde kayda değer bir değişiklik yaratmasa da dünyanın genel dengesini bozuyor. Ve küresel ısınma için önemli bir sebep haline geliyor.
Küresel ısınmanın sebepleri arasında en önemli yere sahip olan insan kaynaklı oluşumlar en fazla etkiye sahip olanlarıdır. İnsan davranışları ve alışkanlıkları sonucu oluşan sera etkisi, küresel iklim değişikliği konusunda en büyük sebeptir.
Isınma ve sanayide artık insanların vazgeçemeyeceği yakıtlar haline gelen kömür, doğalgaz ve petrolün kullanım alanı genişledikçe doğada meydana gelen sera etkisi ve küresel ısınma , kaçınılmaz oluyor. Çok uzun yıllarda meydana gelen ve insanlık için önemli görülen bu yakıtların, uzun sürelerde oluşmasına rağmen, tüketme konusunda çok hızlı olan insan tarafından çok kısa sürelerde yok edilmesi, oluşan sera etkisinin gücünü artırıyor.
Doğaya salınan aşırı miktardaki karbondioksit ve diğer zararlı gazlar iklimlerin ve yeryüzünün dengesini bozuyor. Dünyada sınırlı miktarda bulunan ve yerine tekrarı gelmeyecek olan bu yakıtlar son yüzyılda düşünülmeden yaşamın her alanına girdiği için, olumsuz sonuçları da kullanımı kadar kısa sürelerde ortaya çıkıyor.
Yıllar geçtikçe ozon tabakasında meydana gelen incelme ve oluşan aşırı miktardaki sera gazları yeryüzünde zamanla iklimlerin bütünüyle değişeceğinin sinyalini veriyor.
Şehirleşmenin de getirdiği fosil yakıt kullanımındaki artışın yanında, şehirlerin ısı noktaları olması da küresel ısınma sebepleri arasındadır. Kalabalık nüfusa sahip şehirlerde doğal iklim yapısının bozulması kaçınılmaz bir durumdur. Şehirleşmiş yapıdaki bölgelerde gerçekleşmesi gereken hava akımı ve doğal olaylar insan etkisinde dolayı görevini yapamıyor ve o bölgelerde aşırı ısınma meydana gelebiliyor.
Dünyanın bir bütün olarak son yüzyılda çok fazla geliştiği ve şehirleştiği düşünülürse bu durumun sıcaklık üzerindeki etkisi de anlaşılabilir.
Küresel Isınmanın Sonuçları Nelerdir?
Küresel ısınmanın etkileri ise yeryüzü için pek de iç açıcı değildir. Dünyanın tüm noktalarında ve tabakalarında hissedilen küresel ısınmanın sonuçları, en belirgin haliyle kutup bölgelerindeki buzların erimesi olarak görülüyor. Deniz sularında yükselme ve oluşan toprak kayıpları da küresel ısınma sonucunda oluşan diğer olumsuz durumlardır.
Küresel ısınma ile birlikte birçok ülkede konumlarına göre artan sel ve taşkınlar yüzünde her yıl birçok insan ve diğer canlılar zarar görüyor. Bunun yanında normalden çok uzun süren kuraklık yaşanan bölgelerde de yine canlı hayatı büyük kayıp yaşıyor. Kışları mevsim normallerinden sıcak geçerken, baharın erken gelmesi iklimlerdeki etkiyi gösteriyor.
Bu değişikliklere alışık olmayan ve yeni oluşumlarda yaşayamayacak canlı ve bitkiler zamanla azalıyor ya da yok oluyor. Çevre sorunları arasında en başta gelen küresel iklim değişikliği insanın vermiş olduğu zarardan dolayı meydana gelerek yine insan hayatını etkiliyor.
Küresel Isınmaya Karşı Neler Yapabiliriz?
Küresel ısınma ile mücadele için; insan davranışlarından dolayı meydana gelen ormansız alanların çoğaltılması adına yoğun bir şekilde her bölgeye ağaç dikimi yapılmalıdır.
Fosil yakıtlarla çalışan makineler yerine yenilenebilir enerji kaynakları kullanılmalıdır. Bu konuda çalışmalar yapan birkaç ülke gelecek zamanda fosil yakıt kullanımını kaldırmayı hedeflemektedir.
Şehirleşmenin en önemli etkenlerden olduğu küresel ısınmanın engellenmesi için, kırsal alanlardan şehirlere olan göç engellenmelidir. Köy yaşamından örnek alınarak bir yaşam alanı oluşturulmalıdır.
Gelişmenin etkisi ve sonucu olarak giderek büyüyen sanayinin çevre açısından daha iyi koşullarda yürütülmesi gerekir. Atıklar ile ilgili yasal mevzuatların bütün ülkelerde katılaşması gerekir.
Alternatif enerji olarak kullanılacak elektrik, fosil yakıtlardan değil; su, buhar ya da rüzgar gücüyle üretilmelidir.
İnsanlık için çok önemli olan enerji kaynakları gereksiz yere tüketilmemeli ve servet olarak görülüp tasarruf yapılmalıdır.
Kullandığımız birçok materyalin geri dönüşümü mümkündür. Bizlerde geri dönüşüm hakkında kendimizi ve çevremizi bilinçlendirerek, küresel ısınma yı engelleyebiliriz.
Küresel Isınmanın Türkiye’ye Etkileri Nelerdir?
Türkiye’nin üç tarafı denizlerle kaplı bir ülke olması nedeniyle, farklı bölgelerinde yaşanan iklimlerin ozon tabakasının incelmesi ve sera gazlarından çok fazla etkilenmesi demektir. Küresel ısınma ve iklim değişikliği sonucunda artan sıcaklıklardan dolayı çöl iklimine yaklaşması durumu söz konusudur.
Su kaynaklarında oluşan azalma giderek kendini daha fazla hissettirecek ve zamanla içecek su ihtiyacı çoğalacaktır.
Topraklarda yaşanacak değişiklik bir ülkenin olmazsa olmazı olan tarımı zarara uğratır. Bu durum ise ülkelerin kalkınmasında önemli sorunları ortaya çıkarır. Türkiye de bir tarım ülkesi olduğu için toprak ve su çok önemli kaynaklardır.
Kyoto Protokolü Nedir?
Küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda, dünyanın bir bütün halinde sorumluluk alması ve sonuçları engellemesi için, birleşmiş milletler iklim değişikliği çerçeve anlaşması kapsamında yer alan Kyoto protokolü, doğaya salınan sera gazı miktarının azaltılması amacı ile yol çıkmıştır. Kyoto protokolünü onaylayan 38 ülke tarafından uygulanacak birçok kural vardır. Sanayileşmiş ülkeler tarafından kabul edilen önlemler sayesinde küresel ısınmanın etkilerini en aza indirmek amacı vardır.
Küresel Isınma İle İlgili Sloganlar
Çevre sorunlarına duyarlı örgüt ve vakıflar tarafından yürütülen birçok çalışmanın kapsamında insanları uyarmak için küresel ısınma ile ilgili sloganlar bulunmuştur.
- Çevreni koru, geri dönüşüme destek ver!
- Buzullar erirse dünyamız sular altında kalır bu nedenle küresel ısınmaya hayır!
- Fişini çek kullanmadığın zaman küresel ısınma artıyor aman!
- Suyunu ve elektriğini boşa harcama küresel ısınmaya destek olma!
DÜNYAMIZA NELER OLUYOR?
Gezegenin sağlık durumunu değerlendiren uzmanların elinde Dünya'nın ısındığını gösteren kesin kanıtlar var. Ve bu kanıtlar, bu ısınmanın hızla gerçekleştiğini ortaya çıkarıyor. Uzmanlar normal koşullar altında jeolojik zaman ölçeğinde meydana gelen olayların, artık insan ömrü kadar kısa bir dönemde gerçekleştiğini dile getiriyorlar.
BM Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli(IPCC)nin, 2001'de yayımlandığı ve bir dönüm noktası oluşturan raporda, geçtiğimiz yüzyıldaki ısınmanın çok büyük ölçüde insan etkinliğinden kaynaklandığını açıkladı. Küresel sıcaklıklar, binlerce yıl öncesindeki dönemlerde olduğundan çok daha hızlı bir şekilde artıyor. Ve iklim modellemeleri, yanardağ ve Güneş patlamaları gibi doğal iklim güçlerinin, tüm bu ısınmayı açıklayamadığını gösteriyor.
IPCC, yüzyılın sonuna kadar 1,5 ila 5,5 derecelik bir sıcaklık artışı öngörüyor. Ancak ısınma aşamalı olmayabilir.
Şu anda Alaska'dan, And Dağları'nın karlı zirvelerine kadar her yer ısınıyor, hem de hızla. Sıcaklıklar geçtiğimiz yüzyıldan bu yana Dünya genelinde 0,6 derece arttı ancak en soğuk, en uzak noktalar daha fazla ısındı.
1875 | 2005 |
|
|
BUZULLAR ERİYOR
Dünya'nın her yanında, buzullar değişime uğruyor. Kilimanjaro'nun ünlü karları,1912'den bu yana %80'in üzerinde eridi. Garhwal'da (Himalaya) buzulları öylesine büyük bir hızla eriyor ki, araştırmacılar Himalayalar'ın orta ve batı kesimlerindeki buzulların, 2035'e kadar yok olacağına inanıyor. Kuzey kutbu'nda deniz buzu, son 50 yılda büyük ölçüde inceldi ve son 30 yılda da kapladığı alan yaklaşık %10 azaldı. NASA'nın düzenli aralıklarla yapılan lazer altimetre ölçümleri, Grönland'ın buz örtüsünün küçüldüğünü gösteriyor. Kuzey Yarıküre'de tatlı su buzları, ilkbaharda çözülmeye, 150 yıl öncesine göre 9 gün erken, sonbaharda donmaya ise 10 gün geç başlıyor.
Alaska'nın bazı kesimlerinde, permafrostun (donmuş toprak tabakası) erimesi nedeniyle, yüzeyde neredeyse 5 metrelik çökme meydana geldi. Kuzey Kutbu'ndan Peru'ya, İsviçre'den Endonezya'nın İrian Jaya buzullarına kadar çok büyük buzul alanları, dev buzdağları ve deniz buzları yok oluyor; hem de büyük bir hızla.
SULAR YÜKSELECEK
Sıcaklıkların artışı paralelinde buzlar eridiğinde, buzullardan ve buz tepelerinden denizlere karışan su artıyor. Okyanusların suları ısınıyor ve hacmi genişliyor. Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli'ne(IPCC) göre; son 100 yılda Dünya genelinde deniz seviyesinde yaşanan 10 ila 20 cm yükselmede en büyük rolü, bu etkenlerin bileşimi oynadı.
Yükselen deniz seviyesinin, zincirleme gelişen etkileri var. Kıyılar üzerine araştırma yapan uzmanlardan Bruce Douglas, deniz seviyesindeki her bir cm'lik yükselmenin, erozyona bağlı olarak, kumluk kıyı şeritlerinde 1 m genişliğinde yatay bir geri çekilmeye yol açabileceğini hesaplıyor. Dahası tuzlu su, tatlı suya karıştığında, içme suyu kaynakları tehlikeye giriyor ve tarım ürünlerinde sorunlara yol açıyor.
IPCC 2001 raporunda bu kadar büyük bir olay meydana gelmese de, yüzyılın sonuna kadar deniz seviyesinin 10 ila 90 cm yükseleceğini öngörüyor. Bu öngörünün en üst sınırı ise yaklaşık 1 metre, Douglas'a göre; korkunç bir felakete yol açabilir.
Kayıtlardaki en sıcak yıllar: 1998-2002-2003-2001-1997
OKYANUS ISI DOLAŞIM SİSTEMİ ÇÖKÜYOR MU?
Okyanusların karşılaştığı tek değişim, yükselen deniz seviyesi değil. 1990'larda başlatılan 10 yıllık Dünya Okyanus Dolaşımı İnceleme Çalışması, araştırmacıların günümüzde okyanus taşıyıcı kuşağı olarak adlandırılan sistemi, daha iyi anlamalarına yardımcı oluyor.
Okyanuslar, aslında, insan vücudundaki kan dolaşımını andırır bir seyir izler ve gezegene, yaşamın sürmesini sağlayan bir dolaşım sağlar. Etkili rüzgârların ve deniz suyunun sıcaklığıyla tuzluluğuna bağlı olarak farklılık gösteren, su yoğunluğundaki değişikliklerin hareketlendirdiği akıntılar, gezegenin kara yüzeylerinin soğumasında, ısınmasında ve yağış almasında ve ısının ekvator bölgesinden kutuplara taşınmasında, büyük önem taşıyor. Taşıyıcı kuşağı çalıştıran motor ise, yoğunluğun harekete geçirdiği termohalin (ısı ve tuz) dolaşımıdır. Ilık, tuzlu su, Gulf Stream gibi yüzey akıntılarıyla, tropikal bölgelerdeki Atlas Okyanusu'ndan kuzeye, Kutba doğru akar. Bu tuzlu su, Atlas Okyanusu'nun en kuzeyine taşınırken, havaya ısı verir. Sıcaklığın düşük, tuzluluk oranının yüksek olması, yoğunluğu artırarak, suyun okyanus derinliklerine çökmesine neden olur. Yüzey suyu, dibe çöken suyun yerini almak için hareket eder. Derin soğuk su, Atlas Okyanusu'nun güneyi, Hint Okyanusu ve Büyük Okyanus'a akar ve sonunda yine sıcak suyla karışıp yüzeye çıkar.
Su sıcaklığı ve tuzluluk oranındaki değişimler,bu değişimlerin şiddetine bağlı olarak, okyanus taşıyıcı kuşağını, önemli ölçüde etkileyebilir. ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi(NOAA) araştırmacıları, okyanus sıcaklıklarının tüm okyanus havzalarında ve düşünülenden çok daha derinlerde arttığını belirtiyor.
Woods Hole Oşinografi Enstitüsü Başkanı Robert Gagosian, okyanusların, Dünya iklimindeki olası köklü değişikliklerin anahtarı olduğu inancında. Okyanus sıcaklıkları ve tuzluluk oranında çok fazla değişiklik yaşanması halinde, bunun okyanus taşıyıcı kuşağını yavaşlatabileceği ve belki de durdurabileceği uyarısında bulunuyor. Bu da 10 yıl gibi kısa bir sürede çok büyük iklim değişikliklerine neden olabilir.
OKYANUS CO[SUB]2[/SUB](KARBONDİOKSİT) ORANI ARTIYOR
Okyanuslar karbondioksit için önemli bir kuyu, ya da diğer bir deyişle soğurma merkezi ve insan faaliyetlerinden kaynaklanan karbondioksitin yaklaşık üçte birini emiyor. Bermuda gözlem programlarının elde ettiği veriler okyanus yüzeyinde karbondioksit düzeyindeki artışın atmosferdeki karbondioksit artışı ile hemen hemen aynı oranda olduğunu gösteriyor. Ama Bates, daha derinlerde çok daha büyük değişimler gözlemledi. 250 ila 450 metreler arasındaki derinliklerde karbondioksit düzeyleri, yüzey sularındakine oranla neredeyse iki kat daha hızlı artıyor. Bates:
"Bu inanca dayalı bir kuram değil; gözlemlenebilir bilimsel bir gerçek.Ve okyanusun bu bölümünde çok önemli bir şey değişmedikçe veriler bunu göstermez."
SERA GAZLARI YÜKSELİYOR
Tans, bana başlıca üç sera gazının karbondioksit, metan ve diazotmonoksitin, 1000 yılından günümüze kadar olan düzeylerini belgeleyen bir grafik gösterdi. Bu üç gaz ile birlikte, Dünya'ya ulaşan ışınımın tekrar uzaya yansıtılması (Dünya'nın soğuması) ve Atmosferdeki ışınımın soğurulması (yüzeye yakın yerlerde tutularak gezegenin ısıtılması) arasında karmaşık bir denge oluşturarak, Dünya'nın ılıman olmasını sağlıyor.
Bu üç gaz olmasaydı Dünya, yörüngesi çevresinde dönen, üzerinde canlı yaşayamayacak kadar soğuk bir kaya parçasından ibaret olacaktı. Tans ve diğer pek çok uzman, iklim değişikliklerinin temelinde sera gazlarının yattığına inanıyor.
Tans: "Bu gazlar iklim değişikliğinin motoru" diyor.
Tans: "Bu gazlar iklim değişikliğinin motoru" diyor.
Bu gazlarla ilgili grafik, temel olarak 1800'lerin ortalarına kadar düz, sonra üçü de tırmanıyor ve yükselme eğilimi 1950'den sonra daha da şiddetleniyor. Ancak 20. yüzyıl, en azından son 1000 yıllık süreçteki en büyük ısınmaya tanık oldu ve bu ısınma sadece doğal güçlerle açıklanamaz. Isınmada , karbondioksit ve atmosferdeki ısıyı tutan diğer gazların seviyesindeki yükselmenin de etkisi oldu. Gerek sera gazları gerekse sıcaklığın daha da artması bekleniyor.
İKLİMLE BERABER CANLILAR VE ÇEVRE DE DEĞİŞİYOR
Yaşam dengesini yitiriyor. Sıcaklıklar arttıkça, mevsimlere ilişkin işaretlerde değişiyor ve yaşam, yer ve zamanda kaymalar gösteriyor. Çiçeklenme, yapraklanma, göç ve doğum gibi doğal süreçlerin zamanlamalarıyla birlikte, canlıların yaşam alanları da değişiyor. Birbirine bağımlı türler örneğin bitkiler ve polenlerini taşıyan böcekler, değişikliklere her zaman aynı uyumu sağlamıyor. Eş zamanlılıkların yitirilmesi risk oluşturabiliyor.
Kuzey Kutup Bölgesi'nde de, iklim hızla değişiyor ve göründüğü kadarıyla hayvanlar ve kuşlar, unun etkilerini hissediyor. Kuzey Kutup Bölgesi'nde, sıcaklıkların artışı paralelinde, buz örtüsünün uyduyla izlenmeye başlandığı 1978'den bu yana, kalıcı deniz buzu her on yıllık dönemde %9 küçüldü. Yılın büyük bölümünü buz üstünde yaşayıp beslenerek geçiren hayvanlar, özelliklede kutup ayıları ve buz fokları açısından deniz buzu kaybının sürmesi felakete yol açabilir.
Çevre bilimci Bill Fraser, son 30 yılın 23'ünde Güney Amerika'ya doğru bir parmak gibi uzanan Antarktika Yarımadası'na geldi ve artık, 1300 km'lik yarımadada değişmeyen tek şeyin olağanüstü manzara olduğuna tanıklık edebilir. Antartikanın bu köşesinde, gerek kara, gerekse burada varlık gösteren canlıların tümü, yeryüzünde en hızlı ısınmanın kaydedildiği bölgelerden birinde bulunmaktadırlar. Son 50 yılda, bölgede kış aylarında, ortalama sıcaklık yaklaşık 5,5 derece yükseldi. En göze çarpan değişiklik, Marr Buzulu'nun çekilmesiydi.
20 yıl önce Biscoe, üreyen 2800 asil penguen çiftinin yurduydu. Günümüzde Biscoe'da üreyen asil penguen sayısı yaklaşık 1000 çifte düştü; Bu, üreyen çift sayısının son 30 yılda 32.000'den 11.000'e indiği, çevre adalarda yaşanan %66'lık düşüşü de yansıtan bir gerçek.
Fraser: "100 yıl önce burası aslında kutup ikliminin hâkim olduğu bir bölgeydi. Bu alan Antarktika'yı temsil ediyordu. Şimdiyse Güney Kutup Dairesi'ni çevreleyen bölgelerdeki sistemin darbesiyle karşı karşıyayız. Son 30 yıl boyunca bu çatışmayı izledim; Palmer'da kutup iklimi, gerçekten de değişime uğradı. Bu kadar kısa zamanda gerçekleşmesi karşısında şaşkınlık.içindeyim. Benim açımdan aldığım en büyük ders şu: Ekoloji ve ekosistemler, şıp diye parmağını şaklatıyor. Ve jeolojik süreç açısından saniyenin milyarda birinde değişiyor."
Fraser'in, Antarktika Yarımadası'ndaki kılı kırk yaran araştırmaları, sıcaklıklardaki yükselmenin, gezegenin her yanında ekosistemleri nasıl derinden etkileyebildiğine ilişkin ipuçları sunuyor; Hayvanlar, bitkiler ve böcekler yayılım alanlarını kaldırarak, göç tarihlerini öne alarak, çiftleşme ve çiçek açma zamanlarını değiştirerek, gelişen iklim değişimine yavaş yavaş uyum sağlıyor.
HAYVANLAR VE BİTKİLER NEREYE KAÇACAKLAR?
Avrupa'daki pek çok bitki 50 yıl öncesine göre, bir hafta erken çiçekleniyor ve sonbaharda yapraklarını beş gün geç döküyor. İngiltere'de kuşlar, 20. yüzyıl ortalarına oranla ortalama dokuz gün erken kuluçkaya yatıyor, kurbağalarsa yedi hafta erken çiftleşiyor. Kuzey Amerika'da ağaç kırlangıçları, 25 yıl öncesine göre ilkbaharda kuzeye, 12 gün erken göç ediyor. Kanada'da kızıl tilkiler, yayılım alanlarını, kutup yönünde yüzlerce km kaydırarak, kutup tilkilerinin topraklarına giriyor. Alpin bitkiler, yükseğe tırmanıyor ve dağ doruklarının yakınında, nadir türleri istila etmeye başlıyor.
Dünya iklimi, her dönem soğukla sıcak arasındaki doğal değişimlerin etkisi altında kalmış olsa da, günümüzdeki ısınma eğilimi, çevre bilimcileri farklı nedenlerden dolayı kaygılandırıyor.
Tarihte ilk kez insanlar, değişimi hızlandırıyor gibi görünüyor. Üstelik ısınma o kadar hızlı gerçekleşebilir ki; türler uyum sağlamaya ve yok olmaktan kurtulmaya yetecek zaman dahi bulamayabilir. Dahası, farklı türlerin iklim değişimlerine, farklı biçimlerde tepki vermesi nedeniyle birbirine bağımlı olan canlıların; kuşlar ve besin kaynakları böcekler gibi doğal döngüleri eşzamanlı olma özelliğini yitirebilir. Bu da popülasyonlarında düşüşe yol açabilir.
Şimdilik Dünya'nın büyük bölümü ısındıkça, hayvanlar ve bitkiler daha yüksek enlem ve yüksek rakımlara çekilerek sıcaktan kaçabiliyor. Ancak bu kaçışın da sınırı var ve bu sınırlardan bir bölümü de, insanlar tarafından dayatılıyor. Geçmiş bin yılların aksine, flora ve fauna, hem ısınan hem de 6,3 milyar insan barındıran bir Dünya'ya uyum sağlamak zorunda.
Çevre bilimci Camille Parmesan:
"Geçmişteki büyük iklim değişiklikleri sırasında, insanın neden olduğu olumsuz etkinin boyutları büyük değildi. Türler yer değiştirebiliyordu. Şimdiyse yer değiştirmeye kalkışırlarsa kendilerini bir mısır tarlasında ya da büyük bir kentte bulabilirler."
NE KADAR ZAMANIMIZ KALDI?
Dünya'nın Güneş çevresindeki yörüngesi ve uzaydaki konumu, düzenli olarak değişiyor. Belli bir ritmi olan bu değişimler birleştiğinde, Dünya'nın yüzeyine düşen Güneş ışığı dağılımını etkiliyor ve bunun, buzul çağı zamanlamasını yönlendirdiği düşünülüyor. Geçen 2,5 milyon yılın büyük bölümünde, Dünya her 41.000 yılda bir soğuk ve sıcak döngüler arasında gidip geliyordu. İklim döngüleri bir milyon yıl önce, 100.000 yıl sürmeye başladı.
Son buzul çağı boyunca, yaklaşık olarak 70.000 yıl öncesinden 11.500 yıl öncesine kadar, ani iklim değişiklikleri yaşandı. Buzullanmanın en soğuk döneminde,çok geniş buzul tabakaları, Kuzey Amerika, Avrupa, Rusya'nın bazı bölümleri ve Güney Kutbu'nu kapladı. Buz, belirli aralıklarla eridi ve son erimeye kadar tekrar oluştu. Bu olay Holosen olarak bilinen modern sıcak ve iklim olarak daha kararlı dönemin başlangıcı oldu.
Ancak Holosen'e geçiş yumuşak olmadı. Dönem ani bir ısınmayla başladı. Büyük olasılıkla Whitlock'un hızla değişen ormanının nedeni de bu. Sonra yeniden soğuk dönemlere dönüş oldu ve 11.500 yıl önce yeniden ısınma yaşandı. Bu sıçrama döneminde, Grönland'ın yüzey sıcaklığı, sadece on yılda 8 derece arttı. İngiltere de aniden ısındı ve daha sıcak ortamlarda yaşayabilen bazı kınkanatlılar için sığınak haline geldi. Ve ani ısınma, Atlas Okyanusu'nun kuzeyinde, her iki kıyısında binlerce yıllık kara buzullarını sadece birkaç yüzyıl içinde eritti.
İrlanda'nın buzul jeolojisindeki iklim değişikliklerini gözlemleyen araştırmacı Peter Clark:
"Aslında tüm bu gelişmeler jeolojik süreçte bir gece içinde gerçekleşti" diyor.
Dünya ikliminin simülasyonunu yapan bilgisayar modellemeleri, Kuzey Atlas Okyanusu'nda gerçekleşen her olayın etkisinin, gezegenin geri kalanın da hızla hissedildiğini gösteriyor. Clark:
"Burada sular soğudukça, Güney Yarıküre'de okyanus ısınıyor" diyor. "Buna tahterevalli etkisi denir. Bu ısınma Güney Kutup Bölgesi'nde, bir buzul tabakası'nın erimesine neden olmuş olabilir."
Clark: "Sonuç olarak Dünya'nın iki ucundaki buzul tabakaları, çok az bir zaman farkıyla erimeye başladı" diyor. "Günümüzde iki büyük buzul tabakası var: Grönland ve Güney Kutbu. Ve iklim, atmosfere bıraktığımız yüksek miktardaki karbondioksit yüzünden değişiyor."
Karbondioksit ve metan gibi sera gazları, çeşitli insan faaliyetlerine bağlı olarak, atmosfere salınıyor. Geçtiğimiz 150 yıl boyunca, bu gazların miktarı, Dünya atmosferinde çok büyük oranda artarak, ısıyı tutup sıcaklığın yükselmesine ve dünya çapında buzulların erimesine neden oluyor.
OLUMSUZ DEĞİŞİMİ DURDURABİLİR MİYİZ? "HAYIR!"
Merkezde iklim uzmanı olarak çalışan Simon Tett, Londra'da kaldığım otelde dizüstü bilgisayarını kurup, Dünya haritasını açıyor. Harita'nın üstünde okyanus ve atmosfer akıntılarını simgeleyen çizgi ve renkler var. Bu, Dünya ikliminin bir modellemesi. Karbondioksit ve metan oranlarının artışı gibi farklı etkenleri de girdikten sonra, geriye yaslanıp havanın nasıl değiştiğini izleyebiliyorsunuz.
Tett: "2080'de Dünya iklimi işte öyle olabilir" diyor. Kuzey Amerika ile Avrupa'nın büyük bölümünde daha yüksek sıcaklıkların göstergesi, kırmızı renk hâkim. Kuzey Kutbu ise yazlık buz tepesi eridiği için, beyazdan maviye dönüyor. "İnsanlar bu değişikliklerin ne denli çarpıcı olacağının farkında değil. Ancak önümüzdeki 100 yıl içinde, iki ila beş derecelik bir ısınma bekliyoruz. Karada sıcaklıklar daha fazla artacak ancak bu arada okyanuslar da ısınacak" diyor.
Isınma her yerin aniden Miami gibi olacağı anlamına gelmiyor. ABD'nin iç kesimleri gibi bazı bölgeler, büyük olasılıkla daha da ısınıp kuraklaşacak. Çin, Güneydoğu Asya ve ABD'nin batısı gibi diğer bazı yerlerde ise, yağmur artarken kar yağışı azalabilir ve bu da içme suyu için tehlike yaratabilir.
Son buzullar eriyip ısınan okyanuslar genişledikçe, Dünya çapındaki deniz seviyesinin yükseleceği öngörülüyor. Şiddetli kasırgalar daha sık oluşabilir. Fırtına dalgaları, New York gibi kentlerde büyük boyutta hasara yol açabilir. Geçtiğimiz yıl Avrupa'yı vuran sıcak dalgası gibi sıcaklar, yaz aylarında mevsim normalleri haline gelecek.
Değişimi durdurmak için bir şey yapabilir miyiz?
"Hayır" diyor Tett ve ilave ediyor: "Atmosferde birikmiş olan karbondioksiti dengelemek için, ortaya çıkan karbondioksit miktarını sıfıra indirmemiz gerekiyor. Ancak toplum olarak, bizlerin seçtiği yol bu değil. Atmosfere salınan karbondioksit miktarını, şu anda durdursak bile, ısınmaya teslim olmuş durumdayız. Bir noktada okyanusun termohalin(ısı ve tuz) dolaşımı, yani taşıyıcı kuşak da etkilenecek. İklim modellemeleri dolaşımın yavaşlayacağını gösteriyor ama çökmesi de olası. Bunun bir sonucu, Avrupa'da kış sıcaklıkları düşecektir. 30 yıl sonra gerçek değişikliklerin ne olacağını daha iyi kestirebileceğiz. Çünkü bazılarımız bunları yaşamış olacak. Ancak Dünya 'nın çok farklı bir Dünya olacağı kesin."