TÜRKOĞLU
Aktif Üyemiz
Arkeologlar, ABD’nin Oregon eyaletindeki mağaralarda, Kuzey Amerika’da yaşamış en eski insanlara ait olduğunu düşündükleri eşyalar ve DNA kalıntıları buldu. Yeni Dünya’da yaşamış ilk insanlarla aynı dönemde yaşamış bir kültürün işaretlerini ortaya çıkaran arkeologlar, Amerikan yerlilerinin üç göç dalgasıyla Sibirya’dan gelen Asyalılar olduğunu kesinleştirdi. ABD’nin British Columbia eyaletinden başlayan, Washington ve Oregon’dan geçerek California eyaletinin kuzeyine ulaşan Cascade dağlarının doğusundaki Paisley Mağaraları, Kuzey Amerikanın tarihi hakkında bilinmeyen yeni bilgiler sundu.
Elde edilen bulgular, son buzul çağının bitişine tanık olan ve kemik ile fildişinden yaptıkları el aletleriyle bilinen Clovis kültürünün, Yeni Dünya’da 13 bin yıl önce yaşamış tek insan topluluğu olmadığını ortaya çıkardı.
Mağaralarda bulunan birçok mızrak ucunun, farklı oyma yöntemleriyle yapıldığı görüldü. Sivri uçlu mızrakların, Clovis kültürünün ardından kullanılmaya başlandığı düşünülse de, bulunan 13 bin yıllık mızraklar bu düşüncenin tersini ortaya koydu.
SANILANDAN DAHA ESKİ TARİHLERDE YAŞADILAR
Science dergisinde yer alan araştırmaya göre, bulunan arkeolojik kalıntılar, Clovis kültüründen sonra aynı kültürün eseri olarak ortaya çıktı veya Clovis’lerden önceki dönemde var oldu. ABD’li bilim insanları, Clovis’lerin ardından gelen ve 10,500 ile 9,500 yıl önce yaşamış olan “Paleo-Indians” uygarlığının dönemini Western Stemmed Tradition (WST) olarak adlandırılıyor.
Araştırma ekibinin başında yer alan Oregon Üniversitesinden Dennis Jenkins, “Aynı bölgede rastladığımız iki farklı teknoloji paralel gelişime işaret ediyor, ancak tek bir teknolojik evrimin sonucu değiller… Amerikalıların kıtaya yerleşim süreci hem teknolojik hem de genetik açıdan birçok farklı gruba sahne oldu” dedi.
SİBİRYA’DAN AMERİKA’YA GÖÇ AKINI
Bilim insanlarının antik eşyalar üzerinde yaptığı radyo karbon tarihleme yöntemiyle DNA kalıntıları üzerinde gerçekleştirilen analizler, Amerikalıların ilk olarak Sibirya’dan gelen göçlerle kıtada belirmeye başladığına işaret ediyor.
Nature dergisinde yayımlanan genetik analiz sonuçlarına göre, Amerika’daki ilk insanlar Sibirya’dan gelen üç göç dalgasıyla Yeni Dünya’ya ulaştı. İlk büyük göç, 15 bin yıl önce yaşandı. Ardından iki tane daha ancak daha küçük iki göç geldi. ABD’li araştırmacılar, Kuzey Amerika’da konuşulmakta olan antik dilleri inceleyerek, 25 yıl önce göç akımına yönelik hipotezi destekleyen bulgular elde etti ancak hipotez tüm dil bilimciler tarafından kabul edilmedi.
Jenkins ve meslektaşları, Science dergisindeki makalelerinde, Sibirya’dan Kuzey Amerika’nın içlerine izlenen göç yollarının, antik uygarlıkların teknolojilerini nasıl etkilemiş olabileceğine dair bilgi vermedi. Jenkins ve ekibi, mağaradaki kokprolit (fosilleşmiş dışkı) ve kurumuş dışkıdan elde ettikleri DNA’ların, Sibirya’nın doğusundaki Asya kökenli insanlara işaret ettiğini ortaya koydu.
Clovis uygarlığı adını, bu medeniyete ait ilk kalıntıların bulunduğu New Mexico eyaletindeki bir kasabadan alıyor. Uygarlığa ait izler, 13 bin önce yaşamış insanların modern ABD’nin güneydoğusuna yerleştiğini, ardından batı ve güneybatıya ilerlediklerini gösterdi.
Arkeologlar son bulgulara dayanarak, Clovis’lerden sonra ortaya çıktığı düşünülen WST teknolojisinin belki Clovis’lerden önce, ABD’nin batısında başlamış olabileceğini öne sürdü. Jenkins, “Amerika topraklarında aynı anda var olmuş ancak yüzyıllarca kaynaşmamış olan iki farklı medeniyet bulduğumuzu düşünüyorum” dedi.
BULGULAR GÜÇLENİYOR
Clovis insanından önceki uygarlığa işaret eden ilk kalıntılar, Şili’deki Monte Verde bölgesinde bulunmuştu. 14 bin 600 yıl öncesine işaret eden bu kalıntıların ardından Paisley Mağaralarında ki ortaya çıkarılan yeni deliller, Clovis’lerin öncesine rastlayan medeniyetin izlerini güçlendirdi.
Bilim insanları, ilk dışkı fosillerine 2008 yılında ulaşmış ancak, mağara ortamında fazlasıyla bozulmuş olması muhtemel fosillerin yanlış bir tarih gösterebileceğinden endişelenmişti. 2009’da bu şüpheleri ortadan kaldırmak için çalışmalara başlayan ve yaklaşım iki metre derinliğinde kazı yapan Jenkins, WST izlerine ulaştı ancak Clovis’lerden iz yoktu. Daha fazla dışkı numunesi toplayan Jenkins ve ekibi, dışkılardaki gıda artıklarından fosili çürütebilecek karbonu temizleyerek analiz yaptı.
WST kalıntılarına ait bir numune, 13,000 ile 13,200 yıl öncesine işaret etti. Jenkins, bu sonuca ulaşabilmek için 65 dışkı numunesi incelediklerini ve birçok mağaradan elde edilen numuneler üzerinde yapılan radyo karbon tarihleme yönteminin 190 farklı sonuç verdiğini belirtti.
DNA analizlerinde kullanılan dışkı numunelerinden biri
“HİPOTEZ KESİNLEŞTİ”
Araştırmada yer alamayan Texsas A&T Üniversitesi akademisyeni ve İlk Amerikanlı Yerleşimciler Merkezi direktörü Michael R. Waters, “Paisley Mağarası’nda bulunan bulguların, iki ayrı teknolojinin aynı dönemde ortaya çıktığına yönelik önemli deliller sunduğunu” söyledi.
Kopenhag Üniversitesi’nden arkeolog Eske Willerslev ise iki bağımsız laboratuvarda düzenlenen deneylerin, radyo karbon tarihleme analizlerini doğruladığını ve Clovis’lerin öncesinde yaşamış olan insanlara işaret ettiğini belirtti.
New York Times’a açıklamada bulunan Willerslev, “Dışkılardan numune etmenin son derece zor olduğunu, geçmişte bilim insanlarının sadece anneden geçen genetik bilgileri taşıyan mitokondriyal DNA incelediklerini, ancak en son bulguların “kesinlikle” Asya’dan gelen insanlara işaret ettiğini söyledi.
Willerslev, “Mağaradan nükleer DNA elde etmeye çalışacağız… Böylece bu mağaralarda yaşamış olan insanlar hakkında çok daha kesin bilgilere ulaşabileceğiz” dedi.
Elde edilen bulgular, son buzul çağının bitişine tanık olan ve kemik ile fildişinden yaptıkları el aletleriyle bilinen Clovis kültürünün, Yeni Dünya’da 13 bin yıl önce yaşamış tek insan topluluğu olmadığını ortaya çıkardı.
Mağaralarda bulunan birçok mızrak ucunun, farklı oyma yöntemleriyle yapıldığı görüldü. Sivri uçlu mızrakların, Clovis kültürünün ardından kullanılmaya başlandığı düşünülse de, bulunan 13 bin yıllık mızraklar bu düşüncenin tersini ortaya koydu.
SANILANDAN DAHA ESKİ TARİHLERDE YAŞADILAR
Science dergisinde yer alan araştırmaya göre, bulunan arkeolojik kalıntılar, Clovis kültüründen sonra aynı kültürün eseri olarak ortaya çıktı veya Clovis’lerden önceki dönemde var oldu. ABD’li bilim insanları, Clovis’lerin ardından gelen ve 10,500 ile 9,500 yıl önce yaşamış olan “Paleo-Indians” uygarlığının dönemini Western Stemmed Tradition (WST) olarak adlandırılıyor.
Araştırma ekibinin başında yer alan Oregon Üniversitesinden Dennis Jenkins, “Aynı bölgede rastladığımız iki farklı teknoloji paralel gelişime işaret ediyor, ancak tek bir teknolojik evrimin sonucu değiller… Amerikalıların kıtaya yerleşim süreci hem teknolojik hem de genetik açıdan birçok farklı gruba sahne oldu” dedi.
SİBİRYA’DAN AMERİKA’YA GÖÇ AKINI
Bilim insanlarının antik eşyalar üzerinde yaptığı radyo karbon tarihleme yöntemiyle DNA kalıntıları üzerinde gerçekleştirilen analizler, Amerikalıların ilk olarak Sibirya’dan gelen göçlerle kıtada belirmeye başladığına işaret ediyor.
Nature dergisinde yayımlanan genetik analiz sonuçlarına göre, Amerika’daki ilk insanlar Sibirya’dan gelen üç göç dalgasıyla Yeni Dünya’ya ulaştı. İlk büyük göç, 15 bin yıl önce yaşandı. Ardından iki tane daha ancak daha küçük iki göç geldi. ABD’li araştırmacılar, Kuzey Amerika’da konuşulmakta olan antik dilleri inceleyerek, 25 yıl önce göç akımına yönelik hipotezi destekleyen bulgular elde etti ancak hipotez tüm dil bilimciler tarafından kabul edilmedi.
Jenkins ve meslektaşları, Science dergisindeki makalelerinde, Sibirya’dan Kuzey Amerika’nın içlerine izlenen göç yollarının, antik uygarlıkların teknolojilerini nasıl etkilemiş olabileceğine dair bilgi vermedi. Jenkins ve ekibi, mağaradaki kokprolit (fosilleşmiş dışkı) ve kurumuş dışkıdan elde ettikleri DNA’ların, Sibirya’nın doğusundaki Asya kökenli insanlara işaret ettiğini ortaya koydu.
Clovis uygarlığı adını, bu medeniyete ait ilk kalıntıların bulunduğu New Mexico eyaletindeki bir kasabadan alıyor. Uygarlığa ait izler, 13 bin önce yaşamış insanların modern ABD’nin güneydoğusuna yerleştiğini, ardından batı ve güneybatıya ilerlediklerini gösterdi.
Arkeologlar son bulgulara dayanarak, Clovis’lerden sonra ortaya çıktığı düşünülen WST teknolojisinin belki Clovis’lerden önce, ABD’nin batısında başlamış olabileceğini öne sürdü. Jenkins, “Amerika topraklarında aynı anda var olmuş ancak yüzyıllarca kaynaşmamış olan iki farklı medeniyet bulduğumuzu düşünüyorum” dedi.
BULGULAR GÜÇLENİYOR
Clovis insanından önceki uygarlığa işaret eden ilk kalıntılar, Şili’deki Monte Verde bölgesinde bulunmuştu. 14 bin 600 yıl öncesine işaret eden bu kalıntıların ardından Paisley Mağaralarında ki ortaya çıkarılan yeni deliller, Clovis’lerin öncesine rastlayan medeniyetin izlerini güçlendirdi.
Bilim insanları, ilk dışkı fosillerine 2008 yılında ulaşmış ancak, mağara ortamında fazlasıyla bozulmuş olması muhtemel fosillerin yanlış bir tarih gösterebileceğinden endişelenmişti. 2009’da bu şüpheleri ortadan kaldırmak için çalışmalara başlayan ve yaklaşım iki metre derinliğinde kazı yapan Jenkins, WST izlerine ulaştı ancak Clovis’lerden iz yoktu. Daha fazla dışkı numunesi toplayan Jenkins ve ekibi, dışkılardaki gıda artıklarından fosili çürütebilecek karbonu temizleyerek analiz yaptı.
WST kalıntılarına ait bir numune, 13,000 ile 13,200 yıl öncesine işaret etti. Jenkins, bu sonuca ulaşabilmek için 65 dışkı numunesi incelediklerini ve birçok mağaradan elde edilen numuneler üzerinde yapılan radyo karbon tarihleme yönteminin 190 farklı sonuç verdiğini belirtti.
DNA analizlerinde kullanılan dışkı numunelerinden biri
“HİPOTEZ KESİNLEŞTİ”
Araştırmada yer alamayan Texsas A&T Üniversitesi akademisyeni ve İlk Amerikanlı Yerleşimciler Merkezi direktörü Michael R. Waters, “Paisley Mağarası’nda bulunan bulguların, iki ayrı teknolojinin aynı dönemde ortaya çıktığına yönelik önemli deliller sunduğunu” söyledi.
Kopenhag Üniversitesi’nden arkeolog Eske Willerslev ise iki bağımsız laboratuvarda düzenlenen deneylerin, radyo karbon tarihleme analizlerini doğruladığını ve Clovis’lerin öncesinde yaşamış olan insanlara işaret ettiğini belirtti.
New York Times’a açıklamada bulunan Willerslev, “Dışkılardan numune etmenin son derece zor olduğunu, geçmişte bilim insanlarının sadece anneden geçen genetik bilgileri taşıyan mitokondriyal DNA incelediklerini, ancak en son bulguların “kesinlikle” Asya’dan gelen insanlara işaret ettiğini söyledi.
Willerslev, “Mağaradan nükleer DNA elde etmeye çalışacağız… Böylece bu mağaralarda yaşamış olan insanlar hakkında çok daha kesin bilgilere ulaşabileceğiz” dedi.