TÜRKOĞLU
Aktif Üyemiz
]MAYALARIN ATALARI, ORTA AMERİKA’YA YELKEN AÇMIŞLARDI
Zaman, yaklaşık olarak M. Ö. 1,500’ler. Günümüzün Maharasthra eyaletinden Batı Hindistan’a kadar uzanan beyaz kumlu güzel bir kıyı şeridi olan Konkan’ın ya da Kankon’un birkaç limanındaki Tamil gemi filosu, çapa kaldırıyor ve şimdiki Seylan ulusunun büyük adasına (günümüzdeki Sri Lanka) doğru güneye yelken açıyor.
Amaçları, göçmen yerleşimcileri orada bıraktıktan sonra gemilerle Patala’ya ya da şimdiki Meksika ve Orta Amerika’ya gitmektir. Seylan’daki kalışları sırasında, evvelce Orta Amerika’da Olmekler veya Olman uygarlığı olan Akad tipi (Sumerli) bir uygarlığın üzerine ya da yanı başına yeni bir Tamil uygarlığının inşasına başlamak için becerikli taş işçilerini, marifetli ustaları ve Maya vilayetindeki tapınak inşaatçılarını topluyorlar.
Antik Tamiller, uluslararası tüccar ve kolonicilerdi. Dünya üzerinde gittikleri her yerde, yer adları, yiyecekler, oyunlar ve tapınak binaları gibi kuşkuya yer bırakmayacak şekilde varlıklarının izlerini bıraktılar. Yaptıkları tapınak binaları genellikle zikhariler (katmanlı veya piramitsel tapınak platformları) şeklinde idi. Sıklıkla, ama daima olmamak üzere, her bir katmanda ufak girişler ya da tapınaklar yer alırdı. Tepedeki katmanda daima bir tapınak olurdu. Bunun üzerinde ise, dikdörtgen prizma şeklinde süslü bir kule bulunurdu. Ancak, bunun yanı sıra tapınağın üstünde sık sık yuvarlak kümbetler ya da döne döne çıkılan tek bir sarmal kule tepesi de yer alırdı. Zikhariler genelde ev sahibi ulusların Dravit ya da Tamil-türevli kültürlerine göre görünüm bakımından değişiklikler arz etmekteydi. Fakat bir şey asla değişmezdi : Tamil etkisinin kolayca tanınan varlığı.
]
FENİKELİLERİN GERÇEKTE KİM OLDUKLARI HAKKINDA
Bu makaleye devam etmeden önce, Fenikelilerin kim olduğunu açıklığa kavuşturmam gerekiyor. Hakkında modern insanın hiçbir şey bilmediği, yeryüzünde yerleşimler kurmuş olan bu halk hakkındaki ilk bilgileri 19’uncu yüzyıl İngiliz Şarkiyatçısı George Rawlinson tarafından yazılan Phoenicia (Fenike) adlı kitaptan öğrendim. Rawlinson, bu gözü pek denizciler hakkında önde gelen bir otorite sayılmaktaydı. Fakat o bile yanlış yolda idi. Fenikelilerin belli başlı bir anavatanının olmadığını, ama tüm Orta Doğu’daki ticaret limanlarını tuttuklarını söylemişti. Batı yarımküresinde onlara Puni deniyordu; ama genelde bu isme cevap vermiyorlardı. Üstelik, Rawlinson, Fenikelilerin Akdenizli olduğunu söylemişti. Ancak, ben Hindu tarihini incelerken, onların ayrıca Orta Asya ve Hindistan’da da bulunduklarını keşfettim. Fakat oralarda Pani diye adlandırılmışlardı. Onlar ise, Hindistan’da bile kendilerine Pani dememişlerdi.
Rig Veda’nın Tarihi adlı kısa ama aydınlatıcı kitabında Bengalli tarihçi Rajeswar Gupta şöyle demiş : “Antik zamanlarda Kızıl Deniz ve Akdeniz, Fenikelilerin ve Aryan ticaret gemilerinin Akdeniz’e giriş yaptığı bir boğaz yoluyla birbirleriyle bağlantılıydı. Bu geçit, alüvyonlarla dolup tıkanınca, Hindistan ile Avrupa arasındaki bağlantı koptu”(s.4).
Eğer Profesör Gupta, Orta Asya’daki Türk bağlantılı uluslarla daha tanışık olsaydı, Fenikelilerin ve Aryanların aynı halk olduğunu fark ederdi. Orta Doğu’daki Fenikeliler, kendilerini sahiller boyunca ufak şehir devletlerine bölmüşler ve sonunda Dravit olma bilincini kaybetmişlerdi. Hatta bugün bile Türk halkları kendilerini Ari diye çağırırlar. Türk halklarının ataları da kendilerini Pancha (Beş) Krishtayalar (İnsanlığın Orijinal Beş Irkı) diye çağırmışlardı.
Benim gibi, Profesör Gupta da Fenikelilerin Orta Asya’da doğduğunu sezinlemişti. Yunan tarihçisi Herodot, Fenikelilerin dağınık ve düzensiz şehir devletleri derlemesi olduklarından bahsetmemiş, ancak tek bir siyasi kuruluş olduğunu belirtmişti. Ben asıl Fenike’nin Anadolu (Türkiye) ve Bulgaristan olduğunu sezdim. Yunanistan, bir süreliğine Fenike’nin bir parçasıydı; fakat sonradan kaçıp kurtulmuştu. Şimdi bile Yunanlılar, Türkler gibi büyük bir deniz halkıdır. Doğruyu söylemek gerekirse, 6000 yıllık meşhur Piri Reis haritası, daha eski Türk haritalarından yapılmıştı. Mercateur haritası bir başka örnektir.
PANİ YA DA PUNİ TERİMİNİN MANASINI ANLAMAK
Eğer Paniler veya Puniler kendilerini bu isimle çağırmadılarsa, bu benzer terimler ne anlama geliyordu? Bu kuraldışılık kafamı karıştırıyordu; çünkü sözcük dünyanın nerdeyse tüm dillerinde, hatta Orta Amerika’da bile bulunmaktadır. Panama’nın adının onlardan gelmesi bir gerçektir; çünkü Panama, gemilerin geçmesini sağlayan bir geçit idi ve halen de öyledir. Pani’nin ne anlama geldiğini öğrenmek için, Malati J. Shendge tarafından yazılmış olan The Civilized Demons, the Harappans in Rig Veda (Uygar İblisler, Rig Veda’daki Harappalılar) adlı kitaba başvurdum : “Uluslararası ticarete katılmışlardı; malları ihtiyaç fazlası yerlerden getirip talebe göre temin ediyorlar, kervanları yöreden yöreye götürüyorlardı (s. 222). Kısacası, bunun anlamı “trafik, bir yerden başka bir yere hareket etmek” demektir. Aynı anlam, Nahuatl dilinde de bulunur : pan (dış mekan); pano; opano (diğer tarafa geçmek), vb. (bkz : Angel Maria Garibay tarafından yazılan Llave del Nahuatl (Nahuatl’ın Anahtarı) adlı kitap). Hatta İngilizcede “pan” öntakısı kabaca aynı şeyi kasteder : “tümünü kuşatan, her yerde olan, vb.”
SUMERLER TÜRK İDİ
Çoğu kişi, Akad ya da Sümerlerin Türk olduğunu kabullenmekte güçlük çeker. Akadlar (Sumerler), ayrıca Kadlar, Khattiler (Hattiler), vb. olarak bilinen Fenikeliler idi. Onlar, köken olarak, İncil’in Eden (Aden adlı cennet) dediği ve Akad dilinde Bozkır (Orta Asya) anlamındaki yerden gelen bir Türk (Kur, Tur, Tul, Tol, vb.) halkıydı. Tufan’dan önce Bozkır ya da Eden, bir yeryüzü cenneti olarak kabul edilirdi. Ancak Tufan nedeniyle şimdiki Altay, Tannu (Tıva, Teva veya Tuva) ve Hakasya Türk Cumhuriyetlerinin bulunduğu yerleri sular basınca, hayatta kalanlar uygarlıklarını yeni baştan kurmak zorunda kaldılar. Çoğu şimdiki Hindistan’a kaçarak Kuzeyin doğu bölümü ile güney yarımküreyi tek bir ulus halinde birleştiren Hintlilerin kendisi haline geldi.Tufan sonrası kabilelerin çoğu vahşileşmişti. Aryanlar ve Kurlar (Türkler) eski hallerine geri dönemediler. Hint mitolojisinde iyi talih, hazine ve altın tanrısı olarak bilinen Kubera adında bir Bulgar kralı (Khyber, Kheever veya İncil’deki adıyla Heber), onları Lanka’ya sürgüne yollamaya karar verdi. O ve takipçileri olan Yakhular veya Yakshalar, onların bu verimli tropikal ülkede refaha kavuşacaklarını düşünüyorlardı. Ancak orada bile kendilerini uygarlaştıramadılar. Altaylı Mayalar ve birtakım Huna (Hunların benzerleri veya Moğollar) kavimleri hariç, Rakshasalar ve Pisacalar denilen iflah olmaz göçebe kabilelerinin çoğu, bozuk ve aşağılıkça bir hayatın derinliklerinde kalmayı tercih etti.
Kubera halkına Nagalar veya Chanlar adı verildi; çünkü simgeleri yılan idi. Ramayana’ya göre yaklaşık olarak 10,000 yıl süren bir zamanda dünyayı halklaştırdılar. Kubera ve onun Yakshaları, önceden bahsettiğim Mayalarla birlikte, ne kadar Rakshasalı ve Pisacalı varsa öldürdü, kalanları ise Patala’ya götürdü.
Tarihçi Kuttikhat Purushothoma Chon, Remedy the Frauds in Hinduism (Hinduizm’deki Sahtekarlıkları Çözün) adlı kitabında Mayaların Sibiryalı kökenlerinden bahsetmiştir. “ Bizim Mahabharata adlı destanımızda Maya mimarlarından bahsedilir. Maya halkı, Siyam’da (Tayland) ve Doğu Asya’dadır. Kerala’da Mayyavad denilen bir yer vardır. Uttar Pradesh halkının dilinde Maya sözcüğü, “Ganga ki Maya” deyiminde olduğu gibi, anne anlamında kullanılır. Rus Doğu Sibiryasında, Maya adında bir ırmağın yanı sıra geniş bir alan vardır”.
Cologne Sanskritçe Sözlüğü (Cologne Sanskrit Lexicon), Maya sözcüğünün tanımını matematikçiler (ölçümçüler), askeri strateji uzmanları, büyücüler, bilgeler ve inşaatçılar şeklinde yapar. Bizim Orta Amerikalı Mayalar, bu tanıma kesinlikle uymaktadı
Malati J. Shendge, Panilerin, Asuraların, Yakshaların ve Mayaların benzer bir nedenle birbirlerinin ortakları olduklarını söylemiştir.
AMERİKALI KIZILDERİLİLERİMİZİN SİBİRYALI KÖKENİNİN DNA KANITI
Rus bilimcileri son zamanlarda Tuva (ayrıca Tannu, Tıva ve Teva olarak bilinir) sınırındaki Sibirya Hakasyası ve Altay bölgelerindeki halkın DNA‘sı aracılığıyla Mayaların ilk olarak Altay’da ortaya çıkmış olması gerektiğini keşfettiler. Sonradan Kubera takipçileri onları, büyük bir halk haline geldikleri yer olan Seylan’a götürmüştü. Güncel olarak bakıldığında, Tuvalıların DNA’sı üzerine az araştırma yapılmıştır. Hatta Rus bilimcileri Tuvalıların Amerikan Kızılderilileri ile daha yüksek bir oranda DNA eşleşmesine sahip olduklarına inanıyorlar. Geriye sadece Mayaların DNA’sını diğer Asya ülkelerinde , tabi bizim kendi Mayalarımızda, İnka Nahualarında, Maya ve Mayo klanlarında ve ayrıca aynı dili konuşan iki kabilede, yani Meksikalı Yaqui (Yakhlar mı?) ve Mayo (Maya) kabilelerinde testler yapmak kalıyor.
ASURALAR KİMDİ?
Malati J. Shendge, Asuraların İndus Vadisi’nde (Batı Hindistan’da) hüküm sürdüklerini söyler : “Bu halklar, tarım, teknoloji, mühendislik, deniz ötesi yolculuk ve ticarette iyi bilgi sahibi idiler ve nehir sularında barajlar ve sulama kanalları kurarak denetim sağlamışlardı” (The Cvilized Demons (Uygar İblisler), s. 289). Bu bağlamda Fenikeliler bile Asuralıdır.
ASURALAR VE MÜTTEFİKLERİ AÇIK YA DA KOYU TENLİ MİYDİLER?
Batı Hindistan’ın kıyı bölgesi topraklarında yaşayan Aryanların koyu tenli olduğu konusunda herhangi bir şüphe yoktur. Indica adlı kitabında Arrian şöyle demiştir : “ İndus’daki yerleşimciler, kendi görünümlerinde olup Etiyopyalılar gibi görünmezler. Güney kıyısındakiler, çok kara ve ayrıca kara saçlı oldukları için onları en çok andıranlardır; ancak o kadar düz burunlu değildirler, saçları da pek yün gibi değildir. Onlar daha çok kuzeyli halleriyle Mısırlılara büyük ölçüde benzerler”.
]
Bazı Hindu milliyetçisi guruplar, Aryan istilası denilen şeyin, beyaz olmayanları ezmek için beyaz ırkın söylediği bir yalan olduğu konusunda Hinduları ikna etmeye çalışmıştır. Ancak, neden Türklerle bağlantılı uluslarda yaşayan yüz elli milyon kişinin kendilerini Ari (Aryan) diye adlandırdıklarını açıklayamamaktadırlar. Üstelik, Krishtayalar, insanlığın tüm beş ırkının kendileri olduğunu iddia ediyorlardı.
Tarihsel dilbilim profesörü olan Dr. Polat Kaya şöyle demiştir : “ Ön-İran kültürü, Aryanlardan önceki Turan uygarlığı ve kültürüdür. İndus uygarlığı da tıpkı Sumerlerin olduğu gibi, bir Turan kültürüdür. Bu antik kültürlerle ilişkide olan Dravitler, hep birlikte onlara ve ayrıca Türklere bağlıdır. Tarihçilerin ve dilbilimcilerin Tur/Türk adını kullanmamaya şartlanmış olmalarına karşın, hepsinin dilleri bitişkendir”
Antik Fenikeliler, köken olarak Eritre Denizi’ne kıyısı olan topraklardan geldiklerini iddia etmişlerdir. Eritre Denizi, Pakistan sahillerinden başlayıp Hindistan’ın tüm batı kıyısı boyunca uzanan Arap Denizi’ndedir.
OLMEKLER TÜRK MÜ İDİ?
Olmekler ya da Olmanlar, Orta Amerika’daki ilk uygarlık idi. Varlıklarına dair bol miktarda fiziksel ve dilbilimsel eser olmasına karşın, yalnızca Nahuatl dilini konuşan kabileler ve Mayalar, Olmeklerin veya Olmakların bir halk olduğu hakkında birşeyler biliyorlardı. Kesin olan bir şey varsa, o da onların Türk olduğunu bilmemiz; çünkü Olmak ya da Olman, Adem (Adam) sözcüğünün Türkçe adlarıdır. Belki de Meksika’nın ilk yerleşimcileri oldukları için kendilerini böyle çağırıyorlardı.
Olmeklerin Batı Meksika’ya gemilerle Tehuantepec Kıstağı’ndan girdikleri söylenir. İlk olarak Papaloapan ırmağının yakınlarında Veracruz kentinin doğu kıyısına yerleştiler. Nahuatl dilini konuşan insanlar, B harfini telaffuz edemiyorlardı. Papaloapan sözcüğü, muhtemelen Babalu-apan idi (Babil Geçiti).
Olmeklerin Zikharileri (Tapınak Tepeler), Sumerlerin Ziguratlarına benziyordu ve esasında aynı Zicualli ve Zacualli adı nedeniyle benzer idiler. Nahuatl kabileleri L harfini söyleyemedikleri için, bu sözcük muhtemelen Zigurat sözcüğünün diyalektik bir versiyonu olan Zicuari idi.
Kıyıya yerleştikten sonraki yüzyıllar boyunca Meksika’nın orta iç karalarına ve günümüzdeki San Luis Potosi eyaleti kadar uzaklardaki kuzeye doğru hareket ettiler. Onların izleri en sonunda Güneybatı Birleşik Devletlere kadar uzanan uzaklar yerlerde bulunabilmektedir.
Çoğalıp yayıldıkça, Olmek ya da Olman olduklarını unuttular. Hatırlayabildikleri tek şey, Amerika’ya gemilerle geldikleri idi : Nava veya Nauvak (Nahua veya Nauwak), “gemici halk”.
En sonunda, Nauvak sözcüğü Anauwak olarak değişti (artık gemici halk değildi). Bugün bile Nahuatl dilinde Anahuac sözcüğünün anlamı, “iki su arasında” demektir. Nahuatlca konuşan kabileler de ayrıca kendilerini, “Turan ya da Tulan’ın Oğulları” anlamına gelen Toltika sözcüğünden türemiş Toltek olarak adlandırırlar. İspanyollar Meksika’ya geldiklerinde, Aztekler, onların da Türk olduklarını sandıkları için İspanyolları “Tuleler” diye çağırmışlardı.Onlar ve Sumerler aynı ana tanrıçalara dua ediyorlardı.
Güney Pers ülkesinin, Afganistan’ın ve Pakistan’ın çeşitli değişik adları vardı : Sivapuri (Tanrı Shiva’nın bölgesi), Sivabhu (Kutsal Shiva Ülkesi), Sivapuni (Shiva’nın İffeti) ve Shivulba (Rahim, Köken veya Shiva’nın Mağarası). Pueblo Kızılderilileri, kendi “altdünya”larını veya köken yerini Sibapu veya Sibapuni diye adlandırırlardı; Mayalar için orası, “altdünya” ve tanrıların yeri olan Shibalba idi. Hinduların Sivabhu, Sivapuni ve Shivulba’sının, Puebloların Sibapu, Sivapuni’si ve Mayaların Shivalba’sı (Xibalba) arasındaki dilbilimsel ve işlevsel benzerlikleri, rastlantı olmak için aşırı şekilde hemen hemen aynıdır.
Tepe sözcüğü, etrafı bir köy ile çevrili dik kaya anlamında idi. Tepe, hem saldırı durumunda bir kale, hem de köyün sıklıkla ana tanrıça olan özel bir tanrısını onurlandıran dinî bir merkez olarak kullanılıyordu. Tüm Sivabhu üzerinde ve hatta Orta Doğu’da yayılmış olan yüzlerce Tepeden birkaç örnek verecek olursak : Tepe Yaya, Tepe Ya, Tepe Kilize, Tepe Liman, Tepe Catal, Tepe Godin, Tepe Cora, vb.
Orta Doğu ve Orta Asya’nın dışında olup da Tepe diye adlandırılan bu koruyucu ve kutsal tepelerden yüzlercesini bulduğumuz tek bölge, Meksika’dır. Bunlardan bazıları, Tepatitlán, Tuxtepec, Tepec, Tepic, Mazatepec, Tepetatas, Tepantita, Tepetzintla, Tepuste, Tepetlix, Tepetlalco’dur ve böyle devam etmektedir.
Antik Sivabhu’da bu tepelerin üstünde bulunan tanrılara “Muhafız Melek” anlamına gelen Yah, Yakh, Yakhu, Yaksha, Yakshi, vs. denirdi. En başta gelen Meksika Yakshi’sinin (kadın muhafız melek) şimdiki Tepeyac’ın üstünde yer alan bir tapınağı vardı. O, şimdi Guadalupe Bakiresi’dir (Virgin of Guadalupe).
En sonunda Meksika’da Olmek’lerin dışındaki kabileler de, – tabi eğer sonunda kaldıysa – Olmeklerden sonra onların uygarlığını kopyaladılar. Aztekler, bir zamanlar şimdiki Florida Adaları (Florida Cays/Keys) denilen yerde yaşadıklarını iddia etmişlerdir. Kentleri su altında kalınca, denizci bir gurup onları kurtarmış ve Meksika anakarasına bırakmıştı. Aztekler, yıllıklarında hali hazırda orada bulunan uygarlığı uyarladıklarını belirtmişlerdir.
Nahuatl’ca konuşan kabileler ve Mayalar, İspanyollara , Tamoan-chan ya da Tamuan-chan dedikleri bir halkın da Olmeklerle karıştıklarını anlatmışlardır. Bunlar Okyanusya’nın Samoa ya da Yeni Zelanda gibi bir bölgesinden gelmiş bir halk olabilirler (bkz : Garibay’ın Llave del Nahuatl adlı kitabı). “Chan” sözcüğü, “Yılanların Yeri” anlamına gelmekteydi.1950’lerde Morelos eyaletinin Tepoztlan kenti yakınlarında fena halde aşınmış bir Sumer heykelini andıran tuhaf bir kaya oluşumunu görmeye gitmiştim. Bazı insanlar, kayanın yalnızca doğal bir oluşum olduğunu düşünürler, ama ben öyle düşünmüyorum. Kayanın yanında kesinlikle Aztek tarzında olmayan ve insan eliyle yapılmış başka oluşumlar da vardır.
MAYALAR, TAMİL’Dİ
Artık, Tamillerin Amerika’ya yaptıkları kuramsal seyahate dönmeye hazır sayılırım. Tamiller muhtemelen iki tip harita kullanıyorlardı. Aşağıdaki ilk harita, dört yöne açmış taç yapraklarıyla Meru Dağını göstermektedir. Soldaki taç yaprak, Ketumal veya Chetumal denilen uzak bir ülkeye doğru yönelmiştir. Tamiller bu ülkeye ulaşabilmek amacıyla, gemileriyle Afrika’nın en güneydeki ucuna kadar inip de etrafını dolaşmaktan sakınmak için, doğuya doğru gitmek zorundaydılar. Daha önce de oralarda bulundukları için nereye gittiklerini biliyorlardı!
Mayalar, atalarının batıya doğru 150 günlük bir mesafede bulunduğunu söylemişlerdir.
Tamiller Kuzey Amerika’ya varınca, Panama Kanalı (Büyük Geçit) aracılığıyla şimdiki Karayip Denizi’ne geçtiler. Diğer tarafa geldiklerinde, güvenli Chetumal limanına demirlediler. Liman hala aynı adı taşımaktadır ve Belize’dedir Belize adı, Belisha (Tanrı Shiva) sözcüğünden türemiştir.
Sonra, Chetumal’den ayrılıp kıyı boyunca, eski yurtlarının güzelliğini anımsatan bir yer olan Konkan’a yelken açtılar. Orada çapalarını bırakıp Amerika’daki ilk yurtlarını kurdular. Elbette ki yeni yurtlarını Kankun (Cancun) diye adlandırmaları şaşırtıcı değildir. Binlerce yıl sonra bile, sadece son hecenin telaffuzu birazcık değişmiştir.
Tamiller, Yucatan’a yerleşince, Tikal ve Palenque şehirlerinde olduğu gibi, tipik zikharilerini inşa ettiler. Tikal’de taş anıtlarını, tıpkı Konkan’da yaptıkları gibi, kızılımsı renkte bir boya ile boyadılar.
İnsanlar, aşağıda Copan şehrinde görüldüğü üzere, Maya ülkesinde fil resimleri görünce, şaşkınlık geçirmektedir. Bu durum, Hindistan’daki fillerden kalma bir hatıra olabilir.Mayaların dışarıdan geldiği şeklindeki görüşüme katılmayan bazı uzmanlar, bir zamanlar Güney Meksika’da fillerin bunduğunu düşünmektedir. Gerçek şu ki, Mayalar uzun burunlu bir tanrıya (Chac) tapıyorlardı, tıpkı Tamillerin Hindistan’da fil kafalı Ganesha’ya taptığı gibi.Chak, Mayaların uzun burunlu yıldırım, şimşek, yağmur ve ekin tanrısı idi. Fil gibi hortumuyla yeryüzüne su püskürürdü. Dünyanın başka bölgelerinde Chak’a karşılık gelenler; Zeus, Dyaus, Jupiter, Ca, Jah, Ju, Jahve, Jehova Jeho, Sakh, Sagg, Sa-ga-ga, Sakko, Zagg, Zax idi. Zeus diye bilineni, sıklıkla ellerinde yılan biçiminde yıldırım ve kutsal bir kase tutmuş olarak ya da birisi kaseyi ona uzatırken resmedilmiştir. Mayaların Chak’ı da aynı şekilde resmedilmiştir.
MAYALARIN SEYLAN’LI OLDUKLARINA DAİR BİLİMSEL KANITLAR
Mayalar, Seylan’ı (Sri Lanka) dolaylı ya da dolaysız olarak teşhis eden çeşitli isimler vermişlerdir: Shilanka (Xilanca) – eski bir Seylan (Zeilan-Ka) adı.
Shikalanka (Xicalanca) – Seylan. Tamil dilinde, Shikalam.
Kültürel kahramanlarından birinin adı Itzamna idi. O, batıdaki bir ülkeden geldiğini öne sürmüştü. Isham sözcüğü, Kaplan anlamına gelir; “Altın Ülkesi”, Seylan’ın Dravitçedeki adıdır. Isham-na’daki Na eki, kişiyi ululamak içindir.
Ishbalanka (Xbalanca), bir başka kültürel kahramandır. Tamilcede, “Lanka’nın Shiva’sı” anlamına gelir. Hindistan tanrısı Shiva’nın, bugünkü Sri Lanka’da bulunan Adem Tepesi’nde ayak izini bırakmış olduğu varsayılır.
Shibalba, Mayaların yeraltı dünyası. Bu sözcük Sanskritçedeki Shivulba’dan gelir; Hindistan’da, “Tanrı Shiva – Meru Dağı’ndaki pınarbaşından gelen” anlamındadır.
Palenke (Palenque). Bu ad, Tamilce Pal-Lanka’dan türemedir; “Lanka’nın Korunma Devleti” anlamına gelir. Antik Lanka, Hindistan’ın Atlantis’i idi.
Yaxilan (Yakshilan) Maya kalıntıları, Bu ad, Sanskritçede “Seylan Yaksha’sı” anlamına gelir. Ceren, Seylan’ın bir adı. El Salvador’da bulunan bazı Maya kalıntılarına Ceren denir.
Lacandon, bir Yucatan kabilesi. Hindistan tanrısı Kubera, Kuzey Hindistan’da bir Tatar Huna veya Rakshasha kabilesi olan Lakları Seylan’a sürgüne yollamıştı; Laklar, adlarını birçok adı olan bu ülkeye vermişler ve burada Lakan ya da Lakam halkı olmuşlardır. Lacan-don’daki Don sözcüğü, Dan (Tannu veya Dannu mu?) sözcüğünden türemiştir (Antik Seylan adlarının Maya kabile ve yer adları ile karşılaştırılması için, genelağda çevrimiçi Cologne Sanskritçe Sözlüğü’ne ve Tamilce sözlüklere bakınız).
ANTİK SEYLAN’IN ÜÇ EYALETİ
Antik Seylan üç eyalete bölünmüştü : Maya, yani adanın merkezî bölümü, Ruhuna (Huna Ülkesinin Ruhu) ve üçü içinde en kuzeyde olan Pihitee. Seylanlı Mayalar etkileyici astronomik bilgileri, mimarlık harikaları, tapınakları ve sulama göletleriyle tanınıyorlardı (Kaynakça : The History of Ceylon (Seylan’ın Tarihi), yazar : William Knighton, ilk baskı : Seylan’ın Colombo şehri, 1845).
Seylan’ın kült dinlerinden birinin adı Mayon’dur Adada yaşayan birkaç yerli arasında varlığını hala sürdürmektedir. Rakshasa ve Pisaca’lı yaramaz çocukların çoğu, Tatar Hunları idi; bunlar “Meru Dağının etrafındaki Kutsal Ülke’den gelen Hunalar (Tatarlar)” anlamındaki Huna-Bhu’dan gelmişlerdi. Bu kabilelerin çoğu yamyam gibiydi, kabilerarası kavgalara alışık ve meraklı olup dinsel ayinlerinde insan kurban ederler ve savaşta kafa derisi yüzerlerdi; ayrıca Amerikan kızılderili kabilelerine atfedilen başka adetler de gözlenmiştir. Mayalar onları kültürel kahramanları Hunapu (Huna-Bhu mu?) olarak hatırlamaktadır.
Orta Amerika yerlileri, “ST” bileşimini telaffuz edebilselerdi, günümüzün Yucatan’ı, Yucasthan (Yakhuthan mı?) olurdu. Hatta bugün bile, Meksikalı Kızılderililer ve köylüler bu bileşimi söyleyemezler. Örneğin, Cómo estás? (Nasılsın?) yerine, sadece “Cómo tá?” diyebilirler.
Guatemala adı, Sanskritçede Guha (Kozmik Zeka) + Dha (Yılan Şeklinde) + Amala (Göbek Bağı) sözcüklerinden oluşan Guadhaamala’dan türemiştir; Batı Asya ve Hindistan’ı Orta Amerika’ya bağlayan Kutsal Göbek Bağıdır. Maya ülkesinde Seylanlıların ve Tamil kabile adları olan Yakkha, Maya ve Lak’ın yanı sıra, Lenca ve Rama kabileleri vardır. Mayaların alçakta kalan bölgelerine Guanacaste denir, Batılı Aydınlanmış Nagalar anlamına gelir. Olmeklerin, geride bıraktıkları yer adlarından dolayı Nahuatlca konuştukları varsayılır. Olmekler, Güneydoğu Veracruz’daki Maya ülkesini Coatzacoalcos (Yılan Tapınağı) diye adlandırmışlardı. Yılan Tapınağı, Batılı veya Amerikalı Nagaların yurdundan başka bir yer değildi.
“Kökensel açıdan, Asuralar veya Nagalar, yalnızca uygar bir halk değildi; aynı zamanda bir denizcilik gücüydü, yılanların anası Kadru, oğullarına denizin öte tarafında Nagaların yaşadığı güzel bir ülkeye taşıma hizmeti yapması için Garuda’yı (Kartal ya da Şahin) zorlamıştı. Asuralar (Nagalar), çok önemli denizcilik kaynaklarına sahip olan ve uzak sahillere kadar temeller atmış usta gemicilerdi” (Encircled Serpent (Kuyruğunu Yutan Yılan), yazar : M. Oldfield, s. 47).
Hatta günümüzde Meksika bayrağında ağzındaki bir yılanla antik Meksikalıların Orta Amerika’ya varışını temsil eden bir Kartal vardır. Bayrak ayrıca Meksika’nın şimdiki Meksiko şehrine varışını da temsil etmektedir. Meksika resimlerinden birinde : bay Subash Bose, kendi bölgesindeki tapınakta kutsal bir emanet olarak korunan Tamil Pachesi oyun tahtasını gösteriyor. Tamiller ve Meksika’dan Panama’ya kadar tüm Orta Amerika kabileleri, hep aynı Pachesi oyununu oynuyorlardı. Aşağıdaki ikinci resim: Orta Amerikalılar oyuna dilbilimsel olarak benzer olan bir ad vermişlerdi : Patolli (not : CH ve T sesleri dilbilimsel olarak benzerdir. LL sesi ise, Rönesans devri İspanyollarının Z ve J seslerini benzetebilmelerinin tek yolu idi. Bu da Patolli’nin Pachesi’den türediğini ispatlar). Ben kendim San Jose’deki Kostarika Ulusal Müzesi’nde bir Patolli oyun tahtası gördüm.
HEM MEKSİKA KIZILDERİLİLERİ HEM DE TAMİLLER AYNI İSİMDE TAMALE YİYORLARDI!
Tamiller ve Türkler, antik Meksikalılara en sevdikleri yemekleri aynı isimlerle armağan etmişlerdir : Tamale ve Corunda (not : Tamale denilen yemek, mısır ununun mısır yapraklarıyla sarılıp buğulanması ya da haşlanmasıyla yapılır; Yerken yapraklar atılır. İsteğe bağlı olarak içine kıyma, kırmızı biber ve peynir konur. Corunda ise, Tamaleye benzer; buğulamadan önce mısır yaprakları hamurun etrafına üçgen şekli vererecek şekilde katlanır ve içine et konmaz. Yerken, üzerine krema ya da acılı salsa sosu eklenir). Antik Tamiller, Tamil ya da Tamal olarak bilinirdi. En sevdikleri yemeklerden biri, bambu yaprağı ile sarma yapılmış bir tür hamur işi ya da dolma idi. Hatta Hindistan’ın Tamil Nadu eyaletinde Tamal diye adlandırılır. Meksika’nın Michoacán eyaletinde ise, Corunda denilen üçgen biçimli benzer bir tamal yenir. Türkçe karşılığı, kur-unda (yani hamur) olacaktır.
Tamil Nadulu dostum, bay Subah Bose, Hinduların sıkça kobralara, Mayaların ise çıngıraklı yılanlara taptığını bana işaret etti. Maya evlerinin aynen Tamil Nadu’dakiler gibi olduğunu söyledi.
Kuberalar bile isimlerini Kuzey Amerika’ya vermişlerdi. Orta Amerikalılar, İspanyollara Kuzey Amerika’nın Quivira (Khyber Halkının Ülkesi) olduğunu söylemişlerdi.
Çoğumuz Mayaların kutsal kitabı Chilam Balam’ı duymuşuzdur. Chilan veya Chilam, Maya rahiplerinin bir ünvanıdır. Balam, Jaguar’ın Mayaca adıdır. Sanskritçede Cheilan = Seylanlı ve Vyalam = kaplan, aslan, avcı leopardır. “Jaguar”, muhtemelen Saskritçede Kaplan gibi veya “kaplan gibi ses çıkaran” anlamındaki Higkara sözcüğünden gelmedir.
Mayalar, “Quetzalcoatl”a Kukulcan ya da Gukumats derlerdi. Bu isimler doğrudan doğruya Türkçeden türemiş gibi görünmektedir. Kuk ya da Gok, Türkçe Gog (Göğ) ve Gok (Gök) sözcüklerinden türemiştir, antik Türk kabile adlarıdır. Ulu, “yüksek yere yerleşmiş” demektir. Mats, “Mesih” anlamında Türkçe sözcük olan Masi’den türemiştir. Khan, “Kral (Han)” anlamında Türkçe sözcüktür. Bu nedenle Kukulcan = Gogulkhan (Göğün Ulu Kralı), Gukumats = Gokumasi (Ulu Gök Mesihi).
Amerika’da Dravitçe, Türkçe ve Sanskritçe sözcüklerin bulunması hiç kimseyi şaşırtmamalı dır; çünkü Aryanlar ve Hintliler (Ramanaka) birlikte dünyanın her yerine seyahat etmişlerdir. El Orígen de los Indios (Kızılderililerin Kökeni) adlı kitabında İspanyol rahip Gregorio Pérez, Karayip Kızılderililerinin, kurucu atalarının Kuru-Rumani olduğunu söylediklerini yazmıştır. Bazı Dravitler, Sanskritçenin Dravitçeden yayıldığını düşünürler; fakat benim araştırmalarım bunu göstermemektedir. Türklerin çoğu, bir zamanlar şimdikinden daha genel bir biçimde konuşulduğu için ayrıca Aramca da konuşurlardı. Türk bilimci Polat Kaya, Sanskritçe, Dravitçe, İbranice, Çince ve daha birçok dilin Türkçeden türemiş anagramlar (harflerin yeri değiştirilerek elde edilen çevrik sözcükler) olduğunu ifade etmektedir. O, ayrıca Maya dilinin de Türkçeden türeme olduğunu söylemiştir.
Bu makalede, elimde bulundurduğum kanıtların sadece ufacık bir kısmını, Mayaların Hintli ve Seylanlı kökenlerine işaret ederek sundum. Bu makaleyi, Cizvit papazı Francisco Xavier Clavigero’nun Historia Antigua de Messico (Meksika’nın Kadim Tarihi) adlı kitabının birinci cildinde yazdıklarını tekrar belirterek bitirmeye karar verdim. Clavigero, Chiapaneco Mayalarının (yani şimdiki Chiapas eyaletinde yerleşmiş Mayaların) kendisine, Nuh peygamberin bir torunu olan Votan’ın, insanları Amerika’ya götürdüğünü anlattıklarını söylemiştir. Votan, Chan (Naga ya da Yılan) kabilesindendi. Ayrıca Mayalar, Votan’ın doğudan geldiğini ve kendisiyle birlikte yedi gurup getirdiğini söylemişler. Diğer iki önder (yoksa guruplar mı?) daha önce yerleşimciler getirmişlerdi : Igh ve Imox. Votan, şimdi Palenque olarak bilinen büyük bir şehir inşa etti, ona Yılanlar Şehri anlamında “Nauchan” adını verdi. Nuh peygamber, gemisinden çıktığında, o ve halkı, Nashan (Nuh halkının Chan’ı) adını verdikleri ilk şehirlerini inşa etmişlerdi.
Votan, ana ülkeye vergilerle bağlı olan Tulan, Mayapan ve Chiquimala adında üç krallık kurdu. Tulan kalıntıları; Tula, Hidalgo ve Meksiko’nunkilerdir. Mayapan, Yucatan yarımadasının kendisidir. Chiquimala bölgesinin yerini henüz bulamadım. Muhtemelen ya Guatemala’dır ya da Maya eyaleti olan Tzequil’dir.
Hindistan ve tarihi konusunda cahil olan Beyaz Irktan birçok kişi gibi, Clavigero da onları Cartagena, Afrika, Roma ve hatta İspanya’da yerleştirmeye kalkıştı. Fakat en azından Maya yerleşimcilerinin Fenikeliler olduğunu sezinlemişti.
Eğer Hindistan ve Seylan hakkında daha bilgili olsaydı, Tamil dilinde VALAM POTAM ibaresi “Gemilerin Yeri” anlamına geldiği için, Mayaların Seylanlı olduğu olduğunu bilecekti. Valam Potan (Seylan), ticaret rüzgarlarının estiği bir yerde, Yengeç Dönencesi ile Oğlak Dönencesi arasında bulunuyordu (not : Yengeç Dönencesi, Ekvator’un 23°27’ kuzeyindeki enlem olup öğle vakti güneşin en yüksek konumda olduğu en kuzeydeki enlemdir. Oğlak Dönencesi ise, aynı özelliklere sahip en güneydeki (23°27’) enlemdir). Valum Votan ile Valam Potam arasındaki farklar önemsizdir.
BİRTAKIM FARKLI DÜŞÜNCELER
Çoğu kişi, Maya ve Tolteklerin, yalnızca, birçok Amerikan Kızılderilisinin “Plimut Tavuğu” olan Chetumal üzerinden Amerikalara giriş yapmış göçmenler olduğunu bilmez. Orada karaya çıkmış olan birkaç Birleşik Devletler Kızılderili kabilesini zikredebilirim. Onların köken öyküleri düz sözlerle böyle diyor.
Bu makalede söylediklerim göz önünde tutulursa, bizim Amerikan Kızılderililerinin kökenlerini belirlemede daha nitelikli olan kimdir acaba? Beyaz ırktan Avrupai akademisyenlerimiz mi? Yoksa Türkler, Hindular ve Amerikan Kızılderilileri mi?
Uzak mesafelere yolculuklar yapan ve Wotan, Woden, Almancada Wuotan, Yap Adasında Paathan ve Filipinler’de Batan olarak bilinen antik gemiciler hakkında çoğu mistik olmak üzere her türden spekülasyonlar yapılmıştır. Votan, tek bir kişi değildi. O aslında bir “gemiciler ulusu” idi. Antik gemiciler ulusu ve maceracıları hala bizimle birliktedir : Dravit Tamilleri!
Gene D. Matlock
Notlar :]i) Makalenin çevirisinde yer yer bazı sözcüklerin kısa veya uzun açıklamasını yapmak amacıyla, parantez içersinde eğik (italik) yazı ile öbek tarafından ilaveler yapılmıştır.
Zaman, yaklaşık olarak M. Ö. 1,500’ler. Günümüzün Maharasthra eyaletinden Batı Hindistan’a kadar uzanan beyaz kumlu güzel bir kıyı şeridi olan Konkan’ın ya da Kankon’un birkaç limanındaki Tamil gemi filosu, çapa kaldırıyor ve şimdiki Seylan ulusunun büyük adasına (günümüzdeki Sri Lanka) doğru güneye yelken açıyor.
Amaçları, göçmen yerleşimcileri orada bıraktıktan sonra gemilerle Patala’ya ya da şimdiki Meksika ve Orta Amerika’ya gitmektir. Seylan’daki kalışları sırasında, evvelce Orta Amerika’da Olmekler veya Olman uygarlığı olan Akad tipi (Sumerli) bir uygarlığın üzerine ya da yanı başına yeni bir Tamil uygarlığının inşasına başlamak için becerikli taş işçilerini, marifetli ustaları ve Maya vilayetindeki tapınak inşaatçılarını topluyorlar.
Antik Tamiller, uluslararası tüccar ve kolonicilerdi. Dünya üzerinde gittikleri her yerde, yer adları, yiyecekler, oyunlar ve tapınak binaları gibi kuşkuya yer bırakmayacak şekilde varlıklarının izlerini bıraktılar. Yaptıkları tapınak binaları genellikle zikhariler (katmanlı veya piramitsel tapınak platformları) şeklinde idi. Sıklıkla, ama daima olmamak üzere, her bir katmanda ufak girişler ya da tapınaklar yer alırdı. Tepedeki katmanda daima bir tapınak olurdu. Bunun üzerinde ise, dikdörtgen prizma şeklinde süslü bir kule bulunurdu. Ancak, bunun yanı sıra tapınağın üstünde sık sık yuvarlak kümbetler ya da döne döne çıkılan tek bir sarmal kule tepesi de yer alırdı. Zikhariler genelde ev sahibi ulusların Dravit ya da Tamil-türevli kültürlerine göre görünüm bakımından değişiklikler arz etmekteydi. Fakat bir şey asla değişmezdi : Tamil etkisinin kolayca tanınan varlığı.
]
FENİKELİLERİN GERÇEKTE KİM OLDUKLARI HAKKINDA
Bu makaleye devam etmeden önce, Fenikelilerin kim olduğunu açıklığa kavuşturmam gerekiyor. Hakkında modern insanın hiçbir şey bilmediği, yeryüzünde yerleşimler kurmuş olan bu halk hakkındaki ilk bilgileri 19’uncu yüzyıl İngiliz Şarkiyatçısı George Rawlinson tarafından yazılan Phoenicia (Fenike) adlı kitaptan öğrendim. Rawlinson, bu gözü pek denizciler hakkında önde gelen bir otorite sayılmaktaydı. Fakat o bile yanlış yolda idi. Fenikelilerin belli başlı bir anavatanının olmadığını, ama tüm Orta Doğu’daki ticaret limanlarını tuttuklarını söylemişti. Batı yarımküresinde onlara Puni deniyordu; ama genelde bu isme cevap vermiyorlardı. Üstelik, Rawlinson, Fenikelilerin Akdenizli olduğunu söylemişti. Ancak, ben Hindu tarihini incelerken, onların ayrıca Orta Asya ve Hindistan’da da bulunduklarını keşfettim. Fakat oralarda Pani diye adlandırılmışlardı. Onlar ise, Hindistan’da bile kendilerine Pani dememişlerdi.
Rig Veda’nın Tarihi adlı kısa ama aydınlatıcı kitabında Bengalli tarihçi Rajeswar Gupta şöyle demiş : “Antik zamanlarda Kızıl Deniz ve Akdeniz, Fenikelilerin ve Aryan ticaret gemilerinin Akdeniz’e giriş yaptığı bir boğaz yoluyla birbirleriyle bağlantılıydı. Bu geçit, alüvyonlarla dolup tıkanınca, Hindistan ile Avrupa arasındaki bağlantı koptu”(s.4).
Eğer Profesör Gupta, Orta Asya’daki Türk bağlantılı uluslarla daha tanışık olsaydı, Fenikelilerin ve Aryanların aynı halk olduğunu fark ederdi. Orta Doğu’daki Fenikeliler, kendilerini sahiller boyunca ufak şehir devletlerine bölmüşler ve sonunda Dravit olma bilincini kaybetmişlerdi. Hatta bugün bile Türk halkları kendilerini Ari diye çağırırlar. Türk halklarının ataları da kendilerini Pancha (Beş) Krishtayalar (İnsanlığın Orijinal Beş Irkı) diye çağırmışlardı.
Benim gibi, Profesör Gupta da Fenikelilerin Orta Asya’da doğduğunu sezinlemişti. Yunan tarihçisi Herodot, Fenikelilerin dağınık ve düzensiz şehir devletleri derlemesi olduklarından bahsetmemiş, ancak tek bir siyasi kuruluş olduğunu belirtmişti. Ben asıl Fenike’nin Anadolu (Türkiye) ve Bulgaristan olduğunu sezdim. Yunanistan, bir süreliğine Fenike’nin bir parçasıydı; fakat sonradan kaçıp kurtulmuştu. Şimdi bile Yunanlılar, Türkler gibi büyük bir deniz halkıdır. Doğruyu söylemek gerekirse, 6000 yıllık meşhur Piri Reis haritası, daha eski Türk haritalarından yapılmıştı. Mercateur haritası bir başka örnektir.
PANİ YA DA PUNİ TERİMİNİN MANASINI ANLAMAK
Eğer Paniler veya Puniler kendilerini bu isimle çağırmadılarsa, bu benzer terimler ne anlama geliyordu? Bu kuraldışılık kafamı karıştırıyordu; çünkü sözcük dünyanın nerdeyse tüm dillerinde, hatta Orta Amerika’da bile bulunmaktadır. Panama’nın adının onlardan gelmesi bir gerçektir; çünkü Panama, gemilerin geçmesini sağlayan bir geçit idi ve halen de öyledir. Pani’nin ne anlama geldiğini öğrenmek için, Malati J. Shendge tarafından yazılmış olan The Civilized Demons, the Harappans in Rig Veda (Uygar İblisler, Rig Veda’daki Harappalılar) adlı kitaba başvurdum : “Uluslararası ticarete katılmışlardı; malları ihtiyaç fazlası yerlerden getirip talebe göre temin ediyorlar, kervanları yöreden yöreye götürüyorlardı (s. 222). Kısacası, bunun anlamı “trafik, bir yerden başka bir yere hareket etmek” demektir. Aynı anlam, Nahuatl dilinde de bulunur : pan (dış mekan); pano; opano (diğer tarafa geçmek), vb. (bkz : Angel Maria Garibay tarafından yazılan Llave del Nahuatl (Nahuatl’ın Anahtarı) adlı kitap). Hatta İngilizcede “pan” öntakısı kabaca aynı şeyi kasteder : “tümünü kuşatan, her yerde olan, vb.”
SUMERLER TÜRK İDİ
Çoğu kişi, Akad ya da Sümerlerin Türk olduğunu kabullenmekte güçlük çeker. Akadlar (Sumerler), ayrıca Kadlar, Khattiler (Hattiler), vb. olarak bilinen Fenikeliler idi. Onlar, köken olarak, İncil’in Eden (Aden adlı cennet) dediği ve Akad dilinde Bozkır (Orta Asya) anlamındaki yerden gelen bir Türk (Kur, Tur, Tul, Tol, vb.) halkıydı. Tufan’dan önce Bozkır ya da Eden, bir yeryüzü cenneti olarak kabul edilirdi. Ancak Tufan nedeniyle şimdiki Altay, Tannu (Tıva, Teva veya Tuva) ve Hakasya Türk Cumhuriyetlerinin bulunduğu yerleri sular basınca, hayatta kalanlar uygarlıklarını yeni baştan kurmak zorunda kaldılar. Çoğu şimdiki Hindistan’a kaçarak Kuzeyin doğu bölümü ile güney yarımküreyi tek bir ulus halinde birleştiren Hintlilerin kendisi haline geldi.Tufan sonrası kabilelerin çoğu vahşileşmişti. Aryanlar ve Kurlar (Türkler) eski hallerine geri dönemediler. Hint mitolojisinde iyi talih, hazine ve altın tanrısı olarak bilinen Kubera adında bir Bulgar kralı (Khyber, Kheever veya İncil’deki adıyla Heber), onları Lanka’ya sürgüne yollamaya karar verdi. O ve takipçileri olan Yakhular veya Yakshalar, onların bu verimli tropikal ülkede refaha kavuşacaklarını düşünüyorlardı. Ancak orada bile kendilerini uygarlaştıramadılar. Altaylı Mayalar ve birtakım Huna (Hunların benzerleri veya Moğollar) kavimleri hariç, Rakshasalar ve Pisacalar denilen iflah olmaz göçebe kabilelerinin çoğu, bozuk ve aşağılıkça bir hayatın derinliklerinde kalmayı tercih etti.
Kubera halkına Nagalar veya Chanlar adı verildi; çünkü simgeleri yılan idi. Ramayana’ya göre yaklaşık olarak 10,000 yıl süren bir zamanda dünyayı halklaştırdılar. Kubera ve onun Yakshaları, önceden bahsettiğim Mayalarla birlikte, ne kadar Rakshasalı ve Pisacalı varsa öldürdü, kalanları ise Patala’ya götürdü.
Tarihçi Kuttikhat Purushothoma Chon, Remedy the Frauds in Hinduism (Hinduizm’deki Sahtekarlıkları Çözün) adlı kitabında Mayaların Sibiryalı kökenlerinden bahsetmiştir. “ Bizim Mahabharata adlı destanımızda Maya mimarlarından bahsedilir. Maya halkı, Siyam’da (Tayland) ve Doğu Asya’dadır. Kerala’da Mayyavad denilen bir yer vardır. Uttar Pradesh halkının dilinde Maya sözcüğü, “Ganga ki Maya” deyiminde olduğu gibi, anne anlamında kullanılır. Rus Doğu Sibiryasında, Maya adında bir ırmağın yanı sıra geniş bir alan vardır”.
Cologne Sanskritçe Sözlüğü (Cologne Sanskrit Lexicon), Maya sözcüğünün tanımını matematikçiler (ölçümçüler), askeri strateji uzmanları, büyücüler, bilgeler ve inşaatçılar şeklinde yapar. Bizim Orta Amerikalı Mayalar, bu tanıma kesinlikle uymaktadı
Malati J. Shendge, Panilerin, Asuraların, Yakshaların ve Mayaların benzer bir nedenle birbirlerinin ortakları olduklarını söylemiştir.
AMERİKALI KIZILDERİLİLERİMİZİN SİBİRYALI KÖKENİNİN DNA KANITI
Rus bilimcileri son zamanlarda Tuva (ayrıca Tannu, Tıva ve Teva olarak bilinir) sınırındaki Sibirya Hakasyası ve Altay bölgelerindeki halkın DNA‘sı aracılığıyla Mayaların ilk olarak Altay’da ortaya çıkmış olması gerektiğini keşfettiler. Sonradan Kubera takipçileri onları, büyük bir halk haline geldikleri yer olan Seylan’a götürmüştü. Güncel olarak bakıldığında, Tuvalıların DNA’sı üzerine az araştırma yapılmıştır. Hatta Rus bilimcileri Tuvalıların Amerikan Kızılderilileri ile daha yüksek bir oranda DNA eşleşmesine sahip olduklarına inanıyorlar. Geriye sadece Mayaların DNA’sını diğer Asya ülkelerinde , tabi bizim kendi Mayalarımızda, İnka Nahualarında, Maya ve Mayo klanlarında ve ayrıca aynı dili konuşan iki kabilede, yani Meksikalı Yaqui (Yakhlar mı?) ve Mayo (Maya) kabilelerinde testler yapmak kalıyor.
ASURALAR KİMDİ?
Malati J. Shendge, Asuraların İndus Vadisi’nde (Batı Hindistan’da) hüküm sürdüklerini söyler : “Bu halklar, tarım, teknoloji, mühendislik, deniz ötesi yolculuk ve ticarette iyi bilgi sahibi idiler ve nehir sularında barajlar ve sulama kanalları kurarak denetim sağlamışlardı” (The Cvilized Demons (Uygar İblisler), s. 289). Bu bağlamda Fenikeliler bile Asuralıdır.
ASURALAR VE MÜTTEFİKLERİ AÇIK YA DA KOYU TENLİ MİYDİLER?
Batı Hindistan’ın kıyı bölgesi topraklarında yaşayan Aryanların koyu tenli olduğu konusunda herhangi bir şüphe yoktur. Indica adlı kitabında Arrian şöyle demiştir : “ İndus’daki yerleşimciler, kendi görünümlerinde olup Etiyopyalılar gibi görünmezler. Güney kıyısındakiler, çok kara ve ayrıca kara saçlı oldukları için onları en çok andıranlardır; ancak o kadar düz burunlu değildirler, saçları da pek yün gibi değildir. Onlar daha çok kuzeyli halleriyle Mısırlılara büyük ölçüde benzerler”.
]
Bazı Hindu milliyetçisi guruplar, Aryan istilası denilen şeyin, beyaz olmayanları ezmek için beyaz ırkın söylediği bir yalan olduğu konusunda Hinduları ikna etmeye çalışmıştır. Ancak, neden Türklerle bağlantılı uluslarda yaşayan yüz elli milyon kişinin kendilerini Ari (Aryan) diye adlandırdıklarını açıklayamamaktadırlar. Üstelik, Krishtayalar, insanlığın tüm beş ırkının kendileri olduğunu iddia ediyorlardı.
Tarihsel dilbilim profesörü olan Dr. Polat Kaya şöyle demiştir : “ Ön-İran kültürü, Aryanlardan önceki Turan uygarlığı ve kültürüdür. İndus uygarlığı da tıpkı Sumerlerin olduğu gibi, bir Turan kültürüdür. Bu antik kültürlerle ilişkide olan Dravitler, hep birlikte onlara ve ayrıca Türklere bağlıdır. Tarihçilerin ve dilbilimcilerin Tur/Türk adını kullanmamaya şartlanmış olmalarına karşın, hepsinin dilleri bitişkendir”
Antik Fenikeliler, köken olarak Eritre Denizi’ne kıyısı olan topraklardan geldiklerini iddia etmişlerdir. Eritre Denizi, Pakistan sahillerinden başlayıp Hindistan’ın tüm batı kıyısı boyunca uzanan Arap Denizi’ndedir.
OLMEKLER TÜRK MÜ İDİ?
Olmekler ya da Olmanlar, Orta Amerika’daki ilk uygarlık idi. Varlıklarına dair bol miktarda fiziksel ve dilbilimsel eser olmasına karşın, yalnızca Nahuatl dilini konuşan kabileler ve Mayalar, Olmeklerin veya Olmakların bir halk olduğu hakkında birşeyler biliyorlardı. Kesin olan bir şey varsa, o da onların Türk olduğunu bilmemiz; çünkü Olmak ya da Olman, Adem (Adam) sözcüğünün Türkçe adlarıdır. Belki de Meksika’nın ilk yerleşimcileri oldukları için kendilerini böyle çağırıyorlardı.
Olmeklerin Batı Meksika’ya gemilerle Tehuantepec Kıstağı’ndan girdikleri söylenir. İlk olarak Papaloapan ırmağının yakınlarında Veracruz kentinin doğu kıyısına yerleştiler. Nahuatl dilini konuşan insanlar, B harfini telaffuz edemiyorlardı. Papaloapan sözcüğü, muhtemelen Babalu-apan idi (Babil Geçiti).
Olmeklerin Zikharileri (Tapınak Tepeler), Sumerlerin Ziguratlarına benziyordu ve esasında aynı Zicualli ve Zacualli adı nedeniyle benzer idiler. Nahuatl kabileleri L harfini söyleyemedikleri için, bu sözcük muhtemelen Zigurat sözcüğünün diyalektik bir versiyonu olan Zicuari idi.
Kıyıya yerleştikten sonraki yüzyıllar boyunca Meksika’nın orta iç karalarına ve günümüzdeki San Luis Potosi eyaleti kadar uzaklardaki kuzeye doğru hareket ettiler. Onların izleri en sonunda Güneybatı Birleşik Devletlere kadar uzanan uzaklar yerlerde bulunabilmektedir.
Çoğalıp yayıldıkça, Olmek ya da Olman olduklarını unuttular. Hatırlayabildikleri tek şey, Amerika’ya gemilerle geldikleri idi : Nava veya Nauvak (Nahua veya Nauwak), “gemici halk”.
En sonunda, Nauvak sözcüğü Anauwak olarak değişti (artık gemici halk değildi). Bugün bile Nahuatl dilinde Anahuac sözcüğünün anlamı, “iki su arasında” demektir. Nahuatlca konuşan kabileler de ayrıca kendilerini, “Turan ya da Tulan’ın Oğulları” anlamına gelen Toltika sözcüğünden türemiş Toltek olarak adlandırırlar. İspanyollar Meksika’ya geldiklerinde, Aztekler, onların da Türk olduklarını sandıkları için İspanyolları “Tuleler” diye çağırmışlardı.Onlar ve Sumerler aynı ana tanrıçalara dua ediyorlardı.
Güney Pers ülkesinin, Afganistan’ın ve Pakistan’ın çeşitli değişik adları vardı : Sivapuri (Tanrı Shiva’nın bölgesi), Sivabhu (Kutsal Shiva Ülkesi), Sivapuni (Shiva’nın İffeti) ve Shivulba (Rahim, Köken veya Shiva’nın Mağarası). Pueblo Kızılderilileri, kendi “altdünya”larını veya köken yerini Sibapu veya Sibapuni diye adlandırırlardı; Mayalar için orası, “altdünya” ve tanrıların yeri olan Shibalba idi. Hinduların Sivabhu, Sivapuni ve Shivulba’sının, Puebloların Sibapu, Sivapuni’si ve Mayaların Shivalba’sı (Xibalba) arasındaki dilbilimsel ve işlevsel benzerlikleri, rastlantı olmak için aşırı şekilde hemen hemen aynıdır.
Tepe sözcüğü, etrafı bir köy ile çevrili dik kaya anlamında idi. Tepe, hem saldırı durumunda bir kale, hem de köyün sıklıkla ana tanrıça olan özel bir tanrısını onurlandıran dinî bir merkez olarak kullanılıyordu. Tüm Sivabhu üzerinde ve hatta Orta Doğu’da yayılmış olan yüzlerce Tepeden birkaç örnek verecek olursak : Tepe Yaya, Tepe Ya, Tepe Kilize, Tepe Liman, Tepe Catal, Tepe Godin, Tepe Cora, vb.
Orta Doğu ve Orta Asya’nın dışında olup da Tepe diye adlandırılan bu koruyucu ve kutsal tepelerden yüzlercesini bulduğumuz tek bölge, Meksika’dır. Bunlardan bazıları, Tepatitlán, Tuxtepec, Tepec, Tepic, Mazatepec, Tepetatas, Tepantita, Tepetzintla, Tepuste, Tepetlix, Tepetlalco’dur ve böyle devam etmektedir.
Antik Sivabhu’da bu tepelerin üstünde bulunan tanrılara “Muhafız Melek” anlamına gelen Yah, Yakh, Yakhu, Yaksha, Yakshi, vs. denirdi. En başta gelen Meksika Yakshi’sinin (kadın muhafız melek) şimdiki Tepeyac’ın üstünde yer alan bir tapınağı vardı. O, şimdi Guadalupe Bakiresi’dir (Virgin of Guadalupe).
En sonunda Meksika’da Olmek’lerin dışındaki kabileler de, – tabi eğer sonunda kaldıysa – Olmeklerden sonra onların uygarlığını kopyaladılar. Aztekler, bir zamanlar şimdiki Florida Adaları (Florida Cays/Keys) denilen yerde yaşadıklarını iddia etmişlerdir. Kentleri su altında kalınca, denizci bir gurup onları kurtarmış ve Meksika anakarasına bırakmıştı. Aztekler, yıllıklarında hali hazırda orada bulunan uygarlığı uyarladıklarını belirtmişlerdir.
Nahuatl’ca konuşan kabileler ve Mayalar, İspanyollara , Tamoan-chan ya da Tamuan-chan dedikleri bir halkın da Olmeklerle karıştıklarını anlatmışlardır. Bunlar Okyanusya’nın Samoa ya da Yeni Zelanda gibi bir bölgesinden gelmiş bir halk olabilirler (bkz : Garibay’ın Llave del Nahuatl adlı kitabı). “Chan” sözcüğü, “Yılanların Yeri” anlamına gelmekteydi.1950’lerde Morelos eyaletinin Tepoztlan kenti yakınlarında fena halde aşınmış bir Sumer heykelini andıran tuhaf bir kaya oluşumunu görmeye gitmiştim. Bazı insanlar, kayanın yalnızca doğal bir oluşum olduğunu düşünürler, ama ben öyle düşünmüyorum. Kayanın yanında kesinlikle Aztek tarzında olmayan ve insan eliyle yapılmış başka oluşumlar da vardır.
MAYALAR, TAMİL’Dİ
Artık, Tamillerin Amerika’ya yaptıkları kuramsal seyahate dönmeye hazır sayılırım. Tamiller muhtemelen iki tip harita kullanıyorlardı. Aşağıdaki ilk harita, dört yöne açmış taç yapraklarıyla Meru Dağını göstermektedir. Soldaki taç yaprak, Ketumal veya Chetumal denilen uzak bir ülkeye doğru yönelmiştir. Tamiller bu ülkeye ulaşabilmek amacıyla, gemileriyle Afrika’nın en güneydeki ucuna kadar inip de etrafını dolaşmaktan sakınmak için, doğuya doğru gitmek zorundaydılar. Daha önce de oralarda bulundukları için nereye gittiklerini biliyorlardı!
Mayalar, atalarının batıya doğru 150 günlük bir mesafede bulunduğunu söylemişlerdir.
Tamiller Kuzey Amerika’ya varınca, Panama Kanalı (Büyük Geçit) aracılığıyla şimdiki Karayip Denizi’ne geçtiler. Diğer tarafa geldiklerinde, güvenli Chetumal limanına demirlediler. Liman hala aynı adı taşımaktadır ve Belize’dedir Belize adı, Belisha (Tanrı Shiva) sözcüğünden türemiştir.
Sonra, Chetumal’den ayrılıp kıyı boyunca, eski yurtlarının güzelliğini anımsatan bir yer olan Konkan’a yelken açtılar. Orada çapalarını bırakıp Amerika’daki ilk yurtlarını kurdular. Elbette ki yeni yurtlarını Kankun (Cancun) diye adlandırmaları şaşırtıcı değildir. Binlerce yıl sonra bile, sadece son hecenin telaffuzu birazcık değişmiştir.
Tamiller, Yucatan’a yerleşince, Tikal ve Palenque şehirlerinde olduğu gibi, tipik zikharilerini inşa ettiler. Tikal’de taş anıtlarını, tıpkı Konkan’da yaptıkları gibi, kızılımsı renkte bir boya ile boyadılar.
İnsanlar, aşağıda Copan şehrinde görüldüğü üzere, Maya ülkesinde fil resimleri görünce, şaşkınlık geçirmektedir. Bu durum, Hindistan’daki fillerden kalma bir hatıra olabilir.Mayaların dışarıdan geldiği şeklindeki görüşüme katılmayan bazı uzmanlar, bir zamanlar Güney Meksika’da fillerin bunduğunu düşünmektedir. Gerçek şu ki, Mayalar uzun burunlu bir tanrıya (Chac) tapıyorlardı, tıpkı Tamillerin Hindistan’da fil kafalı Ganesha’ya taptığı gibi.Chak, Mayaların uzun burunlu yıldırım, şimşek, yağmur ve ekin tanrısı idi. Fil gibi hortumuyla yeryüzüne su püskürürdü. Dünyanın başka bölgelerinde Chak’a karşılık gelenler; Zeus, Dyaus, Jupiter, Ca, Jah, Ju, Jahve, Jehova Jeho, Sakh, Sagg, Sa-ga-ga, Sakko, Zagg, Zax idi. Zeus diye bilineni, sıklıkla ellerinde yılan biçiminde yıldırım ve kutsal bir kase tutmuş olarak ya da birisi kaseyi ona uzatırken resmedilmiştir. Mayaların Chak’ı da aynı şekilde resmedilmiştir.
MAYALARIN SEYLAN’LI OLDUKLARINA DAİR BİLİMSEL KANITLAR
Mayalar, Seylan’ı (Sri Lanka) dolaylı ya da dolaysız olarak teşhis eden çeşitli isimler vermişlerdir: Shilanka (Xilanca) – eski bir Seylan (Zeilan-Ka) adı.
Shikalanka (Xicalanca) – Seylan. Tamil dilinde, Shikalam.
Kültürel kahramanlarından birinin adı Itzamna idi. O, batıdaki bir ülkeden geldiğini öne sürmüştü. Isham sözcüğü, Kaplan anlamına gelir; “Altın Ülkesi”, Seylan’ın Dravitçedeki adıdır. Isham-na’daki Na eki, kişiyi ululamak içindir.
Ishbalanka (Xbalanca), bir başka kültürel kahramandır. Tamilcede, “Lanka’nın Shiva’sı” anlamına gelir. Hindistan tanrısı Shiva’nın, bugünkü Sri Lanka’da bulunan Adem Tepesi’nde ayak izini bırakmış olduğu varsayılır.
Shibalba, Mayaların yeraltı dünyası. Bu sözcük Sanskritçedeki Shivulba’dan gelir; Hindistan’da, “Tanrı Shiva – Meru Dağı’ndaki pınarbaşından gelen” anlamındadır.
Palenke (Palenque). Bu ad, Tamilce Pal-Lanka’dan türemedir; “Lanka’nın Korunma Devleti” anlamına gelir. Antik Lanka, Hindistan’ın Atlantis’i idi.
Yaxilan (Yakshilan) Maya kalıntıları, Bu ad, Sanskritçede “Seylan Yaksha’sı” anlamına gelir. Ceren, Seylan’ın bir adı. El Salvador’da bulunan bazı Maya kalıntılarına Ceren denir.
Lacandon, bir Yucatan kabilesi. Hindistan tanrısı Kubera, Kuzey Hindistan’da bir Tatar Huna veya Rakshasha kabilesi olan Lakları Seylan’a sürgüne yollamıştı; Laklar, adlarını birçok adı olan bu ülkeye vermişler ve burada Lakan ya da Lakam halkı olmuşlardır. Lacan-don’daki Don sözcüğü, Dan (Tannu veya Dannu mu?) sözcüğünden türemiştir (Antik Seylan adlarının Maya kabile ve yer adları ile karşılaştırılması için, genelağda çevrimiçi Cologne Sanskritçe Sözlüğü’ne ve Tamilce sözlüklere bakınız).
ANTİK SEYLAN’IN ÜÇ EYALETİ
Antik Seylan üç eyalete bölünmüştü : Maya, yani adanın merkezî bölümü, Ruhuna (Huna Ülkesinin Ruhu) ve üçü içinde en kuzeyde olan Pihitee. Seylanlı Mayalar etkileyici astronomik bilgileri, mimarlık harikaları, tapınakları ve sulama göletleriyle tanınıyorlardı (Kaynakça : The History of Ceylon (Seylan’ın Tarihi), yazar : William Knighton, ilk baskı : Seylan’ın Colombo şehri, 1845).
Seylan’ın kült dinlerinden birinin adı Mayon’dur Adada yaşayan birkaç yerli arasında varlığını hala sürdürmektedir. Rakshasa ve Pisaca’lı yaramaz çocukların çoğu, Tatar Hunları idi; bunlar “Meru Dağının etrafındaki Kutsal Ülke’den gelen Hunalar (Tatarlar)” anlamındaki Huna-Bhu’dan gelmişlerdi. Bu kabilelerin çoğu yamyam gibiydi, kabilerarası kavgalara alışık ve meraklı olup dinsel ayinlerinde insan kurban ederler ve savaşta kafa derisi yüzerlerdi; ayrıca Amerikan kızılderili kabilelerine atfedilen başka adetler de gözlenmiştir. Mayalar onları kültürel kahramanları Hunapu (Huna-Bhu mu?) olarak hatırlamaktadır.
Orta Amerika yerlileri, “ST” bileşimini telaffuz edebilselerdi, günümüzün Yucatan’ı, Yucasthan (Yakhuthan mı?) olurdu. Hatta bugün bile, Meksikalı Kızılderililer ve köylüler bu bileşimi söyleyemezler. Örneğin, Cómo estás? (Nasılsın?) yerine, sadece “Cómo tá?” diyebilirler.
Guatemala adı, Sanskritçede Guha (Kozmik Zeka) + Dha (Yılan Şeklinde) + Amala (Göbek Bağı) sözcüklerinden oluşan Guadhaamala’dan türemiştir; Batı Asya ve Hindistan’ı Orta Amerika’ya bağlayan Kutsal Göbek Bağıdır. Maya ülkesinde Seylanlıların ve Tamil kabile adları olan Yakkha, Maya ve Lak’ın yanı sıra, Lenca ve Rama kabileleri vardır. Mayaların alçakta kalan bölgelerine Guanacaste denir, Batılı Aydınlanmış Nagalar anlamına gelir. Olmeklerin, geride bıraktıkları yer adlarından dolayı Nahuatlca konuştukları varsayılır. Olmekler, Güneydoğu Veracruz’daki Maya ülkesini Coatzacoalcos (Yılan Tapınağı) diye adlandırmışlardı. Yılan Tapınağı, Batılı veya Amerikalı Nagaların yurdundan başka bir yer değildi.
“Kökensel açıdan, Asuralar veya Nagalar, yalnızca uygar bir halk değildi; aynı zamanda bir denizcilik gücüydü, yılanların anası Kadru, oğullarına denizin öte tarafında Nagaların yaşadığı güzel bir ülkeye taşıma hizmeti yapması için Garuda’yı (Kartal ya da Şahin) zorlamıştı. Asuralar (Nagalar), çok önemli denizcilik kaynaklarına sahip olan ve uzak sahillere kadar temeller atmış usta gemicilerdi” (Encircled Serpent (Kuyruğunu Yutan Yılan), yazar : M. Oldfield, s. 47).
Hatta günümüzde Meksika bayrağında ağzındaki bir yılanla antik Meksikalıların Orta Amerika’ya varışını temsil eden bir Kartal vardır. Bayrak ayrıca Meksika’nın şimdiki Meksiko şehrine varışını da temsil etmektedir. Meksika resimlerinden birinde : bay Subash Bose, kendi bölgesindeki tapınakta kutsal bir emanet olarak korunan Tamil Pachesi oyun tahtasını gösteriyor. Tamiller ve Meksika’dan Panama’ya kadar tüm Orta Amerika kabileleri, hep aynı Pachesi oyununu oynuyorlardı. Aşağıdaki ikinci resim: Orta Amerikalılar oyuna dilbilimsel olarak benzer olan bir ad vermişlerdi : Patolli (not : CH ve T sesleri dilbilimsel olarak benzerdir. LL sesi ise, Rönesans devri İspanyollarının Z ve J seslerini benzetebilmelerinin tek yolu idi. Bu da Patolli’nin Pachesi’den türediğini ispatlar). Ben kendim San Jose’deki Kostarika Ulusal Müzesi’nde bir Patolli oyun tahtası gördüm.
HEM MEKSİKA KIZILDERİLİLERİ HEM DE TAMİLLER AYNI İSİMDE TAMALE YİYORLARDI!
Tamiller ve Türkler, antik Meksikalılara en sevdikleri yemekleri aynı isimlerle armağan etmişlerdir : Tamale ve Corunda (not : Tamale denilen yemek, mısır ununun mısır yapraklarıyla sarılıp buğulanması ya da haşlanmasıyla yapılır; Yerken yapraklar atılır. İsteğe bağlı olarak içine kıyma, kırmızı biber ve peynir konur. Corunda ise, Tamaleye benzer; buğulamadan önce mısır yaprakları hamurun etrafına üçgen şekli vererecek şekilde katlanır ve içine et konmaz. Yerken, üzerine krema ya da acılı salsa sosu eklenir). Antik Tamiller, Tamil ya da Tamal olarak bilinirdi. En sevdikleri yemeklerden biri, bambu yaprağı ile sarma yapılmış bir tür hamur işi ya da dolma idi. Hatta Hindistan’ın Tamil Nadu eyaletinde Tamal diye adlandırılır. Meksika’nın Michoacán eyaletinde ise, Corunda denilen üçgen biçimli benzer bir tamal yenir. Türkçe karşılığı, kur-unda (yani hamur) olacaktır.
Tamil Nadulu dostum, bay Subah Bose, Hinduların sıkça kobralara, Mayaların ise çıngıraklı yılanlara taptığını bana işaret etti. Maya evlerinin aynen Tamil Nadu’dakiler gibi olduğunu söyledi.
Kuberalar bile isimlerini Kuzey Amerika’ya vermişlerdi. Orta Amerikalılar, İspanyollara Kuzey Amerika’nın Quivira (Khyber Halkının Ülkesi) olduğunu söylemişlerdi.
Çoğumuz Mayaların kutsal kitabı Chilam Balam’ı duymuşuzdur. Chilan veya Chilam, Maya rahiplerinin bir ünvanıdır. Balam, Jaguar’ın Mayaca adıdır. Sanskritçede Cheilan = Seylanlı ve Vyalam = kaplan, aslan, avcı leopardır. “Jaguar”, muhtemelen Saskritçede Kaplan gibi veya “kaplan gibi ses çıkaran” anlamındaki Higkara sözcüğünden gelmedir.
Mayalar, “Quetzalcoatl”a Kukulcan ya da Gukumats derlerdi. Bu isimler doğrudan doğruya Türkçeden türemiş gibi görünmektedir. Kuk ya da Gok, Türkçe Gog (Göğ) ve Gok (Gök) sözcüklerinden türemiştir, antik Türk kabile adlarıdır. Ulu, “yüksek yere yerleşmiş” demektir. Mats, “Mesih” anlamında Türkçe sözcük olan Masi’den türemiştir. Khan, “Kral (Han)” anlamında Türkçe sözcüktür. Bu nedenle Kukulcan = Gogulkhan (Göğün Ulu Kralı), Gukumats = Gokumasi (Ulu Gök Mesihi).
Amerika’da Dravitçe, Türkçe ve Sanskritçe sözcüklerin bulunması hiç kimseyi şaşırtmamalı dır; çünkü Aryanlar ve Hintliler (Ramanaka) birlikte dünyanın her yerine seyahat etmişlerdir. El Orígen de los Indios (Kızılderililerin Kökeni) adlı kitabında İspanyol rahip Gregorio Pérez, Karayip Kızılderililerinin, kurucu atalarının Kuru-Rumani olduğunu söylediklerini yazmıştır. Bazı Dravitler, Sanskritçenin Dravitçeden yayıldığını düşünürler; fakat benim araştırmalarım bunu göstermemektedir. Türklerin çoğu, bir zamanlar şimdikinden daha genel bir biçimde konuşulduğu için ayrıca Aramca da konuşurlardı. Türk bilimci Polat Kaya, Sanskritçe, Dravitçe, İbranice, Çince ve daha birçok dilin Türkçeden türemiş anagramlar (harflerin yeri değiştirilerek elde edilen çevrik sözcükler) olduğunu ifade etmektedir. O, ayrıca Maya dilinin de Türkçeden türeme olduğunu söylemiştir.
Bu makalede, elimde bulundurduğum kanıtların sadece ufacık bir kısmını, Mayaların Hintli ve Seylanlı kökenlerine işaret ederek sundum. Bu makaleyi, Cizvit papazı Francisco Xavier Clavigero’nun Historia Antigua de Messico (Meksika’nın Kadim Tarihi) adlı kitabının birinci cildinde yazdıklarını tekrar belirterek bitirmeye karar verdim. Clavigero, Chiapaneco Mayalarının (yani şimdiki Chiapas eyaletinde yerleşmiş Mayaların) kendisine, Nuh peygamberin bir torunu olan Votan’ın, insanları Amerika’ya götürdüğünü anlattıklarını söylemiştir. Votan, Chan (Naga ya da Yılan) kabilesindendi. Ayrıca Mayalar, Votan’ın doğudan geldiğini ve kendisiyle birlikte yedi gurup getirdiğini söylemişler. Diğer iki önder (yoksa guruplar mı?) daha önce yerleşimciler getirmişlerdi : Igh ve Imox. Votan, şimdi Palenque olarak bilinen büyük bir şehir inşa etti, ona Yılanlar Şehri anlamında “Nauchan” adını verdi. Nuh peygamber, gemisinden çıktığında, o ve halkı, Nashan (Nuh halkının Chan’ı) adını verdikleri ilk şehirlerini inşa etmişlerdi.
Votan, ana ülkeye vergilerle bağlı olan Tulan, Mayapan ve Chiquimala adında üç krallık kurdu. Tulan kalıntıları; Tula, Hidalgo ve Meksiko’nunkilerdir. Mayapan, Yucatan yarımadasının kendisidir. Chiquimala bölgesinin yerini henüz bulamadım. Muhtemelen ya Guatemala’dır ya da Maya eyaleti olan Tzequil’dir.
Hindistan ve tarihi konusunda cahil olan Beyaz Irktan birçok kişi gibi, Clavigero da onları Cartagena, Afrika, Roma ve hatta İspanya’da yerleştirmeye kalkıştı. Fakat en azından Maya yerleşimcilerinin Fenikeliler olduğunu sezinlemişti.
Eğer Hindistan ve Seylan hakkında daha bilgili olsaydı, Tamil dilinde VALAM POTAM ibaresi “Gemilerin Yeri” anlamına geldiği için, Mayaların Seylanlı olduğu olduğunu bilecekti. Valam Potan (Seylan), ticaret rüzgarlarının estiği bir yerde, Yengeç Dönencesi ile Oğlak Dönencesi arasında bulunuyordu (not : Yengeç Dönencesi, Ekvator’un 23°27’ kuzeyindeki enlem olup öğle vakti güneşin en yüksek konumda olduğu en kuzeydeki enlemdir. Oğlak Dönencesi ise, aynı özelliklere sahip en güneydeki (23°27’) enlemdir). Valum Votan ile Valam Potam arasındaki farklar önemsizdir.
BİRTAKIM FARKLI DÜŞÜNCELER
Çoğu kişi, Maya ve Tolteklerin, yalnızca, birçok Amerikan Kızılderilisinin “Plimut Tavuğu” olan Chetumal üzerinden Amerikalara giriş yapmış göçmenler olduğunu bilmez. Orada karaya çıkmış olan birkaç Birleşik Devletler Kızılderili kabilesini zikredebilirim. Onların köken öyküleri düz sözlerle böyle diyor.
Bu makalede söylediklerim göz önünde tutulursa, bizim Amerikan Kızılderililerinin kökenlerini belirlemede daha nitelikli olan kimdir acaba? Beyaz ırktan Avrupai akademisyenlerimiz mi? Yoksa Türkler, Hindular ve Amerikan Kızılderilileri mi?
Uzak mesafelere yolculuklar yapan ve Wotan, Woden, Almancada Wuotan, Yap Adasında Paathan ve Filipinler’de Batan olarak bilinen antik gemiciler hakkında çoğu mistik olmak üzere her türden spekülasyonlar yapılmıştır. Votan, tek bir kişi değildi. O aslında bir “gemiciler ulusu” idi. Antik gemiciler ulusu ve maceracıları hala bizimle birliktedir : Dravit Tamilleri!
Gene D. Matlock
Notlar :]i) Makalenin çevirisinde yer yer bazı sözcüklerin kısa veya uzun açıklamasını yapmak amacıyla, parantez içersinde eğik (italik) yazı ile öbek tarafından ilaveler yapılmıştır.