faruk islam
Özel Üye
MEDYEN HALKI VE EYKE KAVMİ
Medyen halkı ve Eyke kavminin ayrı ayrı mı yoksa tek bir kavim mi olduğu konusunda müfessirler arasında ihtilâf vardır. Müfessirlerin bir grubu, bunların iki ayrı kavim olduğunu söylüyor ve bu görüşün lehinde, A'raf sûresinde, Medyen halkından Hz. Şuayb'ın kardeşleri olarak söz edildiğini, oysa, Eyke'liler'den bahsedilirken "kardeşleri" kelimesinin kullanılmadığını ve sadece şöyle denildiğini beyan ediyorlar: "Ve Şuayb onlara dediği zaman." Bunun aksine bazı müfessirler, Medyen ve Eyke ahalisinin aynı kavim olduğunu söylüyorlar. Bu müfessirlerin ifadesine göre A'râf ve Hûd sûrelerinde Medyen ahalisi ve Eyke halkından bahsedilirken ikisinin de aynı sıfatlara sahip olduğu kaydedilmiştir. Yine aynı müfessirler, Hz. Şuayb'ın davet ve nasihatının da aynı olduğuna, ayrıca her iki kavmin de aynı akıbete uğradıklarına dikkati çekiyorlar.
Tarihî Bulgular
Tarihî bulgular, müfessirlerin her iki grubunun da haklı olduklarını göstermektedir. Şüphesiz Medyen ile Eyke iki ayrı kabiledirler; fakat aynı ırkın iki koludurlar. Hz. İbrahim (a.s.)'in karısı veya cariyesi, Katûrâ'nm batnından doğan evlâtları, Arap ve İsrail tarihlerinde Benî Katûrâ ve Katûrâ oğulları olarak geçmiştir. Bunlardan, Medyen adıyla üne kavuşan kabile, adını Hz. İbrahim'in oğlu Medyen'den almıştır. Bu kabile önce Medyânî ve daha sonra Medyenliler olarak ün kazanmıştır. Medyenliler Hicaz'ın kuzeyinden başlayarak Filistin'in güneyine kadar ve oradan Sina yarımadasının son ucu olan Kızıldeniz'deki Akabe körfezine kadar çeşitli yerleşim merkezleri kurmuşlardı. Medyen halkının başşehri Medyen'di. Tarihçi Ebûlfidâ'ya göre bu şehir, Akabe körfezinin batı yakasındaki Eyla (Şimdiki Akabe) dan beş günlük bir mesafede idi. Katürâ oğullarından geri kalan diğer kabileler arasında Benî Dedân da az çok tanınırdı. Dedân'lılar Arabistan'ın kuzeyinde Teyma' ve Tebûk ile El-Ulâ arasına yerleştiler. Bunların başşehri Tebûk'tu ki, eski devirlerde Eyke olarak bilinirdi. Demek ki hem Medyenliler hem Eyke'liler aynı soydan, yani Benî Katûrâ'dan geliyorlardı.
İki Ayrı Kabile'ye Tek Bir Peygamber
Medyen ve Eykelilere tek bir peygamberin gönderilmesinin sebebi, herhalde ikisinin de aynı soydan gelmesi, aynı dili konuşması ve memleketlerinin de birbirine yakın olmasıydı. Pek mümkündür ki bazı bölgelerde her iki ülkenin ahâlisi birbiriyle kaynaşmış ve aralarındaki evliliklerle kan bağlarını daha da pekiştirmişlerdi. Ayrıca, Beni Katûrâ'nın başlıca geçim kaynağı ticaretti. Hem Medyenliler hem Eyke'liler ticaretle uğraştıkları için ikisi de, tüccar topluluğunun müşterek kötü alışkanlıkları, meselâ aşın kâr elde etme, başkalarını kandırma gibi diğer bazı dinî ve ahlâki bozukluklara yakalanmış olabilir. İncil'in eski nüshalarında her iki kabilenin çeşitli putlara taptığı kaydedilmiştir. Daha sonra İsrail oğulları da Mısır'ı terk ederek buraya yerleşince aynı tür şirk ve fuhşa teslim oldular (Bk: Geniti, Bölüm XXV, ayet: 1-5. Bölüm XXX, ayet: 16-17). Medyenliler ile Eykeliler, Yemen'den Suriye'ye ve Basra Körfezinden Mısır'a uzanan dünya ticaret yollarının tam üzerinde bulunuyorlardı. Bu işlek ticaret yolları üzerinde bulundukları için haydutluğa da başlamışlardı. Başka, milletlerden gelen ticaret kafilelerinden yüksek bir haraç almadan geçit vermiyorlardı. Ayrıca bu geniş ticaret yollarına hâkim olabilmek amacıyla diğer milletlerin ticaret kafilelerini daima tedirgin ve huzursuz ediyorlardı ve bu yolların emniyetini bozuyorlardı. Kur'ân-ı Kerîm'de Medyen ve Eyke’lilerin bu kötülükleri şöyle dile getirilmiştir.
"Onlar (Medyen ve Eyke ahalisi) açık bir yol üzerinde oturuyorlardı." Bu milletlerin soygunculuğuna ise A'râf sûresinde şöyle denilmiştir.
"Mü'minleri korkutup
yolundan çevirmek, onları eğri yola saptırmak için yol başlarında oturmayın." (Âyet; 86)
Bu sebeplerden dolayıdır ki, bu iki kabileye Cenâb-ı
tek bir peygamber gönderdi ve onlara aynı telkin ve talimatı iletti.
Medyenliler İle İlgili Bazı Ayrıntılar
Medyen, Hicaz'ın kuzey batısında ve Filistin'in güneyinde Kızıldeniz ve Akabe körfezine kadar uzanan bölgede yaşayan kabilenin memleketiydi. Bu memleketin hudutları bir taraftan Sina yarımadasının doğu sahiline kadar uzanıyordu. Medyenliler ticaretle uğraşıyorlardı. Eski çağlarda Kızıldeniz'in kıyılarından ve Yemen, Mekke ve Yenbû'dan geçerek Suriye'ye giden ve Irak'tan Mısır'a kadar uzanan iki ana ticaret yolunun tam kavşağında oturan Medyenliler hem ticarette ün kazanmıştı ve hem de bu durumlarını kötüye kullandıkları için Arabistan'da herkesin diline düşmüşlerdi. Bu millet
'ın azabına uğrayarak tarihe karışmasından sonra bile adı ve sanı uzun süre ortada kaldı. Özellikle ticaretle meşgul olanlar adı geçen yollardan geçerek Medyen'in kalıntılarını görür ve eski şan ve şöhretlerini hatırlarlardı.
Daha önce işaret ettiğimiz gibi, Medyen ismi, Medyân'ın değişmiş şeklidir. Medyan, Hz. İbrahim'in üçüncü karısı olan Katurâ'dan doğmuştu. Eski çağlarda ve özellikle Arabistan'da bir sülâlenin en büyüğü sülâleye ve daha sonra kabile ve millete adını verirdi. Bu kurala uyularak Arabistan'ın nüfusunun büyük bir bölümü Beni İsmail veya İsmail oğulları olarak meşhur oldu. Hz. Yakub'un evlâtlarına iman edenler ise Beni İsrail veya İsrail oğulları olarak ün kazandı. Medyenliler de Medyân'ın evlâtları olmaları bakımından Medyâni veya Medyenliler olarak meşhur oldular. Bu itikada, bu millete ilk iman ışığının Hz. Şuayb vasıtasıyla geldiğini söylememek için herhangi bir sebep yoktur. Gerçekten de İsrail oğulları gibi Medneyliler de doğru yolda idiler, yani müslümandılar. Hz. Şuayb (a.s.)'ın doğduğu zamana kadar ise imanları zayıflamış ve ahlâkları bozulmuştu. Tıpkı İsrail oğullarının dinî inanç ve ahlâkının Hz. Musa doğduğu sırada bozulduğu gibi. Hz. İbrahim (a.s.)'den sonra aradan geçen 600-700 yılda Medyenliler, müşrik ve ahlâksız kişilerle beraber yaşadıkları için hem müşrik hem ahlâksız olmuşlardı. Fakat, çok tuhaftır ki, hâlâ doğru yolda ve iman sahibi olduklarını söyleyerek iftihar ediyorlardı.
Doğru Yola Davet'in Tepkisi
"Kavminden kâfir olan bir cemaat diğerlerine, 'Eğer Şuayb'a uyarsanız o zaman en büyük zarara uğramış kimseler olursunuz dedi." (A'râf; 90)
Hz. Şuayb, Medyen ve Eyke halkını tek
'a itaat etmeye çağırınca, Medyenli kabile reislerini bir telaştır aldı. Bastıkları yerin kaymakta olduğunu sanan bu çıkarcı çevreler, Şuayb'ın telkin ettiği ahlâk kuralları, dürüstlük ve temiz alış veriş gibi şeylerin halk tarafından beğenilmesi ve benimsenmesi halinde iktidarlarının ortadan kaybolacağını düşündüler. Böyle bir durumda hileye ve sahtekârlığa dayalı işleri ve ticaretleri nasıl yürüyebilirdi? Sattıkları mallara karıştırdıkları hile durdurulursa ve mallarını satarken eksik tartmaz iseler, nasıl bol bol kâr elde edebilirlerdi? Mısır ve Irak gîbi büyük medeniyetlerin sınırında ve dünyanın belli başlı ticaret yolları üzerinde bulunurken ticaret kafilelerinin yollarını kesmez, tüccarları soymazlarsa, nasıl büyük servet ve siyasi nüfuz temin edebilirlerdi? İşte Medyenli zengin ve kabile reislerini düşündüren bunlardı. Zâten bu tür düşünceler her yozlaşmış ve manevî yönden çökmüş milletin takip ettiği yol olmuştur.
Medyenlilere Gelen Azâb
Medyen halkına
'ın azabı korkunç bir patlama ve zelzele şeklinde geldi. Medyenlilerin mahvoluşu uzun süre çevredeki milletler tarafından ibretle anıldı. Nitekim, Zebûr-u Davud'da şunlar yazılmıştır. "Ey Rabb, falan falan milletler senin aleyhinde and içmişlerdir. Onun için sen onlara, Medyen'lilere yaptığın gibi yap." (83: 5-9). Yas'iyâh peygamber (a.s.) ise bir yerde İsrail oğullarını teselli ederken şöyle diyor: "Asur'lar-dan korkmayın. Gerçi onlar sizin için Mısır'lılar gibi zalim olmaya başlamışlardır. Fakat aradan uzun bir müddet geçmeden Orduların Rabbi onları kamçılayacaktır ve onlar da Medyen'lilerin akıbetine uğrayacaktır." (Yas'iyâh: 10,21-26).
Eykelilere 'ın Azabı
"Böylece onu tekzip etliler. Bunun iterine onları karanlık günün azabı yakaladı. Bu azab, o günün büyük azabıydı." (Şuarâ; 189)
Eykelilere inen azâbın herhangi bir ayrıntısı ne Kur'ân-ı Kerim'de ne de hadis-i şeriflerde vardır. Yukarıdaki ayetlerden anladığımız kadarıyla, Eykeliler bâtıl fikirlerinde ısrar ettikleri için
'ın azabını adetâ davet etmişlerdi. Dolayısıyla,
da kendilerine önce bir bulut gönderdi. Bu bulut, bütün Eykelileri helâk edecek düzeyde yağmur yağana kadar üzerlerinde kara bir şemsiye gibi kaldı. Kur'ân-ı Kerîm'deki kayıtlardan, Medyenliler ile Eykelilere gönderilen azabın değişik mahiyette olduğu kesinlik kazanıyor. Yani, Medyenliler korkunç bir patlama ve zelzele sonunda helâk olurken, Eykeliler karanlık, kara bir bulut ve şiddetli yağmur sonucu mahvoldular. Bu sebeple, Medyenliler ile Eykelileri tek bir millet veya kabile olarak görmek ve bu azaplar arasında bir denge kurmaya çalışmak gereksizdir. Bazı müfessirler, kara bulut veya karanlık şeklinde inen azâbın ayrıntılarını vermeye çalışmışlardır. Ama, bunların kaynaklarının ne olduğunu bilmiyoruz. İbn Cerir ise Hz. Abdullah bin Abbas'ın şu sözlerini nakletmiştir. "Ulema'dan herhangi bir kimse, karanlık günün azabının ayrıntılarını size anlatmaya çalışırsa onlara itibar etmeyin."
Medyen halkı ve Eyke kavminin ayrı ayrı mı yoksa tek bir kavim mi olduğu konusunda müfessirler arasında ihtilâf vardır. Müfessirlerin bir grubu, bunların iki ayrı kavim olduğunu söylüyor ve bu görüşün lehinde, A'raf sûresinde, Medyen halkından Hz. Şuayb'ın kardeşleri olarak söz edildiğini, oysa, Eyke'liler'den bahsedilirken "kardeşleri" kelimesinin kullanılmadığını ve sadece şöyle denildiğini beyan ediyorlar: "Ve Şuayb onlara dediği zaman." Bunun aksine bazı müfessirler, Medyen ve Eyke ahalisinin aynı kavim olduğunu söylüyorlar. Bu müfessirlerin ifadesine göre A'râf ve Hûd sûrelerinde Medyen ahalisi ve Eyke halkından bahsedilirken ikisinin de aynı sıfatlara sahip olduğu kaydedilmiştir. Yine aynı müfessirler, Hz. Şuayb'ın davet ve nasihatının da aynı olduğuna, ayrıca her iki kavmin de aynı akıbete uğradıklarına dikkati çekiyorlar.
Tarihî Bulgular
Tarihî bulgular, müfessirlerin her iki grubunun da haklı olduklarını göstermektedir. Şüphesiz Medyen ile Eyke iki ayrı kabiledirler; fakat aynı ırkın iki koludurlar. Hz. İbrahim (a.s.)'in karısı veya cariyesi, Katûrâ'nm batnından doğan evlâtları, Arap ve İsrail tarihlerinde Benî Katûrâ ve Katûrâ oğulları olarak geçmiştir. Bunlardan, Medyen adıyla üne kavuşan kabile, adını Hz. İbrahim'in oğlu Medyen'den almıştır. Bu kabile önce Medyânî ve daha sonra Medyenliler olarak ün kazanmıştır. Medyenliler Hicaz'ın kuzeyinden başlayarak Filistin'in güneyine kadar ve oradan Sina yarımadasının son ucu olan Kızıldeniz'deki Akabe körfezine kadar çeşitli yerleşim merkezleri kurmuşlardı. Medyen halkının başşehri Medyen'di. Tarihçi Ebûlfidâ'ya göre bu şehir, Akabe körfezinin batı yakasındaki Eyla (Şimdiki Akabe) dan beş günlük bir mesafede idi. Katürâ oğullarından geri kalan diğer kabileler arasında Benî Dedân da az çok tanınırdı. Dedân'lılar Arabistan'ın kuzeyinde Teyma' ve Tebûk ile El-Ulâ arasına yerleştiler. Bunların başşehri Tebûk'tu ki, eski devirlerde Eyke olarak bilinirdi. Demek ki hem Medyenliler hem Eyke'liler aynı soydan, yani Benî Katûrâ'dan geliyorlardı.
İki Ayrı Kabile'ye Tek Bir Peygamber
Medyen ve Eykelilere tek bir peygamberin gönderilmesinin sebebi, herhalde ikisinin de aynı soydan gelmesi, aynı dili konuşması ve memleketlerinin de birbirine yakın olmasıydı. Pek mümkündür ki bazı bölgelerde her iki ülkenin ahâlisi birbiriyle kaynaşmış ve aralarındaki evliliklerle kan bağlarını daha da pekiştirmişlerdi. Ayrıca, Beni Katûrâ'nın başlıca geçim kaynağı ticaretti. Hem Medyenliler hem Eyke'liler ticaretle uğraştıkları için ikisi de, tüccar topluluğunun müşterek kötü alışkanlıkları, meselâ aşın kâr elde etme, başkalarını kandırma gibi diğer bazı dinî ve ahlâki bozukluklara yakalanmış olabilir. İncil'in eski nüshalarında her iki kabilenin çeşitli putlara taptığı kaydedilmiştir. Daha sonra İsrail oğulları da Mısır'ı terk ederek buraya yerleşince aynı tür şirk ve fuhşa teslim oldular (Bk: Geniti, Bölüm XXV, ayet: 1-5. Bölüm XXX, ayet: 16-17). Medyenliler ile Eykeliler, Yemen'den Suriye'ye ve Basra Körfezinden Mısır'a uzanan dünya ticaret yollarının tam üzerinde bulunuyorlardı. Bu işlek ticaret yolları üzerinde bulundukları için haydutluğa da başlamışlardı. Başka, milletlerden gelen ticaret kafilelerinden yüksek bir haraç almadan geçit vermiyorlardı. Ayrıca bu geniş ticaret yollarına hâkim olabilmek amacıyla diğer milletlerin ticaret kafilelerini daima tedirgin ve huzursuz ediyorlardı ve bu yolların emniyetini bozuyorlardı. Kur'ân-ı Kerîm'de Medyen ve Eyke’lilerin bu kötülükleri şöyle dile getirilmiştir.
"Onlar (Medyen ve Eyke ahalisi) açık bir yol üzerinde oturuyorlardı." Bu milletlerin soygunculuğuna ise A'râf sûresinde şöyle denilmiştir.
"Mü'minleri korkutup
Bu sebeplerden dolayıdır ki, bu iki kabileye Cenâb-ı
Medyenliler İle İlgili Bazı Ayrıntılar
Medyen, Hicaz'ın kuzey batısında ve Filistin'in güneyinde Kızıldeniz ve Akabe körfezine kadar uzanan bölgede yaşayan kabilenin memleketiydi. Bu memleketin hudutları bir taraftan Sina yarımadasının doğu sahiline kadar uzanıyordu. Medyenliler ticaretle uğraşıyorlardı. Eski çağlarda Kızıldeniz'in kıyılarından ve Yemen, Mekke ve Yenbû'dan geçerek Suriye'ye giden ve Irak'tan Mısır'a kadar uzanan iki ana ticaret yolunun tam kavşağında oturan Medyenliler hem ticarette ün kazanmıştı ve hem de bu durumlarını kötüye kullandıkları için Arabistan'da herkesin diline düşmüşlerdi. Bu millet
Daha önce işaret ettiğimiz gibi, Medyen ismi, Medyân'ın değişmiş şeklidir. Medyan, Hz. İbrahim'in üçüncü karısı olan Katurâ'dan doğmuştu. Eski çağlarda ve özellikle Arabistan'da bir sülâlenin en büyüğü sülâleye ve daha sonra kabile ve millete adını verirdi. Bu kurala uyularak Arabistan'ın nüfusunun büyük bir bölümü Beni İsmail veya İsmail oğulları olarak meşhur oldu. Hz. Yakub'un evlâtlarına iman edenler ise Beni İsrail veya İsrail oğulları olarak ün kazandı. Medyenliler de Medyân'ın evlâtları olmaları bakımından Medyâni veya Medyenliler olarak meşhur oldular. Bu itikada, bu millete ilk iman ışığının Hz. Şuayb vasıtasıyla geldiğini söylememek için herhangi bir sebep yoktur. Gerçekten de İsrail oğulları gibi Medneyliler de doğru yolda idiler, yani müslümandılar. Hz. Şuayb (a.s.)'ın doğduğu zamana kadar ise imanları zayıflamış ve ahlâkları bozulmuştu. Tıpkı İsrail oğullarının dinî inanç ve ahlâkının Hz. Musa doğduğu sırada bozulduğu gibi. Hz. İbrahim (a.s.)'den sonra aradan geçen 600-700 yılda Medyenliler, müşrik ve ahlâksız kişilerle beraber yaşadıkları için hem müşrik hem ahlâksız olmuşlardı. Fakat, çok tuhaftır ki, hâlâ doğru yolda ve iman sahibi olduklarını söyleyerek iftihar ediyorlardı.
Doğru Yola Davet'in Tepkisi
"Kavminden kâfir olan bir cemaat diğerlerine, 'Eğer Şuayb'a uyarsanız o zaman en büyük zarara uğramış kimseler olursunuz dedi." (A'râf; 90)
Hz. Şuayb, Medyen ve Eyke halkını tek
Medyenlilere Gelen Azâb
Medyen halkına
Eykelilere 'ın Azabı
"Böylece onu tekzip etliler. Bunun iterine onları karanlık günün azabı yakaladı. Bu azab, o günün büyük azabıydı." (Şuarâ; 189)
Eykelilere inen azâbın herhangi bir ayrıntısı ne Kur'ân-ı Kerim'de ne de hadis-i şeriflerde vardır. Yukarıdaki ayetlerden anladığımız kadarıyla, Eykeliler bâtıl fikirlerinde ısrar ettikleri için