"Mesih Benzeri" Kavramı Yanlıştır

faruk islam

Özel Üye
"Mesih Benzeri" Kavramı Yanlıştır
Bu hadisleri şöyle gözden geçiren bir kişi, bunlarda herhangi bir "Îsa'nın benzeri" (Mesih benzeri), "vaadedilen Mesih" veya "müstakbel bir Mesih'den bahsedilmediğini hemen anlayacaktır. Burada zikrolunan Hz. Îsa, yeni ve değişik bir kişi veya "peygamber" değildir. Bu yine eski ve bilinen bir peygamberdir. Hâl böyle iken, çağımızda bir kimsenin, bir babanın sulbünden ve bir annenin karnından doğup, Hz. Peygamber (a.s.)'in müjde verdiği Meryem oğlu Îsa (a.s.)'nın kendisi olduğunu iddia etmesi abestir. Yukarıda naklettiğimiz bütün hadisler, sözü edilen kişinin, bundan 2000 yıl önce babasız ve Meryem'in kamından doğan Îsa (a.s.) olduğunu apaçık göstermektedir.
Deccâl'in Ortaya Çıkışıyla İlgili Haberler
Deccâl ile ilgili Hazreti Peygamber efendimiz (a.s.)'in ne kadar hadisleri varsa, onları toptan gözden geçirdiğimizde bu kötülük simgesinin ortaya çıkma zamanının tayin edilmediği görüşüne varırız. Hz. Peygamber (a.s.)'e bu hususta Allah tarafından gelen bilginin özeti şudur: Dünyada büyük bir Deccâl doğacaktır. Onun bazı belirgin özellikleri olacaktır. Falanca yerde öldürülecektir. Fakat ortaya çıkışının kesin zaman ve yerini belirtmemiştir. Hz. Peygamber (a.s.), Deccâl'in kendi devrinde mi yoksa daha sonraki devirlerde mi doğacağı konusuna da açıklık getirmemiştir.
Bu konuyla ilgili, Hz. Peygamber (a.s.)'e ait olduğu söylenen hadislerin gerek muhtevalarındaki farklılıklar ve gerekse ifadelerdeki değişiklikler gösteriyor ki, Rasûlullah (a.s.) bu sözleri vahye göre değil kendi fikir ve görüşüne göre söylemiştir. Nitekim, Hz. Peygamber (a.s.)' in, bazen Deccâl'in Horasan'dan, bazen İsfahan'dan bazen da Suriye ile İrak’taki bir yerden çıkacağını söylediği belirtilmiştir. Ayrıca, Hz. Muhammed (a.s.)'in, Medine'de muhtemelen 2. veya 3. hicri yılda doğduğu sanılan İbn Sayyâd adlı Yahudi çocuğunun Deccâl olacağından şüphe ettiği kaydedilmiştir. Son rivâyete göre de, dokuzuncu hicri yılda Filistin'in bir Hıristiyan rahibi (Temim Dâri)'nin, gelip müslüman olduğu Hz. Peygamber (a.s.)'a bir hikâye anlattığı ifade edilmiştir. Rahib'in hikâyesi şuydu: Bir defasında kendisi bir deniz yolculuğu sırasında (muhtemelen Akdeniz'de veya Umman Denizinde) ıssız bir adaya ulaştı, ve orada garip bir adamla karşılaştı. Bu adam kendisinin Deccâl olduğunu söyledi, Hz. Peygamber (a.s.) Filistinli rahibin bu hikâyesini dinledikten sonra Deccâl ile ilgili ifadesini yalanlama gereğini duymadı. Hz. Peygamber (a.s.) sadece şunu söylemekle yetindi. "Sizin dediğinize göre Deccâl Akdeniz veya Umman denizindedir. Halbuki ben onun Doğu'da ortaya çıkacağını sanıyorum."
Hz. Peygamber (a.s.)'in Deccâl ile ilgili haberlerini inceleyecek bir kişinin ilm-i hadis ve dinî ilkelerden azıcık haberi olursa, bu buyrukların iki bölümü olduğunu hemen anlayacaktır. Birinci bölümde yer alan hadislerde Deccâl'in mutlaka geleceği, bazı belirgin özelliklere sahip olacağı ve dünyada fitne ve fesat çıkaracağı kesin ifadelerle açıklanmıştır. Bu husustaki hadislerde bir çelişki yoktur.
Hz. Peygamber (a.s.)'in hadislerinin ikinci bölümünde Deccâl'in kim olduğu, nerde ve ne zaman belireceği açıklanmıştır. Bu hadisler sadece birbiriyle tezât halinde değil, bunlarda aynı zamanda şüphe ve tereddüttü ortaya koyan kelime ve ifadeler de vardır. Meselâ, İbn Sayyâd ile ilgili olarak Hz. Peygamber (a.s.)'in Hz. Ömer'e şöyle dediği nakledilmiştir. "Eğer bu Deccâl ise bunun katili sen olmayacaksın. Ve değilse, sen sözleşmeli biri (zimmi) ni öldürmeye yetkili değilsin." Yine başka bir hadiste Rasûlullah (a.s.)'ın şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir. "Eğer o (Deccâl) ben hayatta iken gelirse ben ona hüccetle (fikir ve delillerle) karşı koyacağım. Yoksa, benden sonra Rabbim her mü'min'in hâmisi ve nasırıdır."
Demek ki, ikinci bölüm birinci bölümden hayli farklıdır. Bu itibarla, ikinci bölüm dini açıdan birincisi kadar bağlayıcı değildir. Her iki bölüme aynı önemi veren, ikisinin eşit olduğunu sanan ve hepsinin imanın bir parçası olduğunu düşünen bir kişi yanlış yoldadır. Gördüğümüz gibi, Hz. Peygamber (a.s.) Deccâl'in kişiliği, doğacağı zaman ve yer konusunda emin değildi ve bu sebeple, İbn Sayyâd hakkında şüphesini belirtmişti. Hatta Hz. Ömer bin Hattab, İbn Sayyâd'ın Deccâl olduğuna yemin bile etmişti. Fakat bu Yahudi çocuk daha sonra müslümanlığı kabul elti, Kâbe ve diğer kutsal yerlerde kaldı, ibadet elti, müslüman olarak ebediyete intikal etti ve müslümanlar onun cenâze namazını da kıldılar. O halde, İbn Sayyâd'ın halâ Deccâl olduğunu düşünmek doğru olur mu? Filistinli Rahip Temim Dari’nin öyküsü de anlatıldığı zaman hemen hemen doğru olarak kabul edilmişti. Fakat, aradan 1350 yıl geçmesine rağmen mahpus olduğu adadan çıkmayan yaratık Deccâl olabilir mi? Eğer kendisi iddia ettiği gibi Deccâl ise neden Hz. Muhammed (a.s.)'in haberleri istikametinde fitne ve fesât çıkarmadı ve başka kimseyi varlığından haberdar etmedi? Rasûlullah (a.s.), Deccâl'in kendi döneminde ortaya çıkabileceği veya kendisinden hemen sonra doğabileceği tahminini yapmıştı. Fakat, 1350 yıl geçmesine rağmen böyle bir Deccâl'in doğmadığı bir gerçek değil midir? Bu sebeple Deccâl ile ilgili Hz. Peygamber (a.s.)'in hadislerini İslâm akide ve inançlarının ayrılmaz bir parçası gibi kabul etmek ve dünyaya yaymak doğru bir hareket sayılabilir mi? Daha önce belirttiğim gibi, peygamberler pek çok şeyi vahiyle ve Allah'ın emriyle söyler ve yaparlar. Bu hususta hiçbir şüphe, tereddüt ve yanlışlığa ihtimal yoktur. Ama bazı şeyler var ki, peygamberler sadece birer insan olarak ve sadece şahsi fikirleri ile tahminlerini ortaya koyarlar. Bu gibi fikir ve tahminlerin değişme ihtimali vardır. Ama bu değişiklik peygamberlerin umumi durumunu etkilemez, onların peygamberlik sıfatına gölge düşürmez. Bu tür fikir ve tahminlerin yanlış çıkması, Peygamberlerin durumunda zerre kadar değişiklik yapmaz. Üstelik, şeriatımız da peygamberlerin bu tür söz ve hareketlerini aynen benimsememizi zorunlu kılmamıştır. Bu hususta, hurma ağaçlarının dikilmesi ile ilgili Hz. Peygamber (a.s.)'in ikazı sanırım herkesin aklındadır.
Hz. Peygamber (as)'in Buyruklarından Yolun Tayini
Hz. Peygamber efendimiz (a.s.)'in hangi söz ve hareketlerinin, kendi şahsi düşünce ve tahminine göre ve hangilerinin Allah'ın verdiği bilgiye göre olduğunu anlamak için yine Hz. Peygamber (a.s.)'in kendi açıklamalarına dikkat etmeliyiz. Bazen de diğer şartlar ve unsurlar bunu anlamamıza yardım ederler. Meselâ, Deccâl ile ilgili hadisleri incelediğimizde bizzat Hz. Peygamber (a.s.)'in kullandığı kelime ve ifadelerden, bu yaratığın kişiliği, doğacağı yer ve zaman hakkında Allah'tan herhangi bir haber almadığını anlayabiliriz. Hz. Muhammed (a.s.), İbn Sayyâd'ın Deccâl olacağından o kadar şüphelenmişti ki, Hz. Ömer (r.a.) yemin ederek kendisinin Deccâl olduğunu söyleyince O'nun sözlerini yalanlamadı. Fakat Hz. Ömer İbn Sayyâd'ı öldürme niyetinde olduğunu söyleyince, Hz. Peygamber şunları belirtti. Eğer bu o ise, sen ona hakim olamazsın, ama bu o değilse, bunu öldürmek sana bir yarar getirmeyecektir." (Müslim, İbn Sayyâd ile ilgili rivâyet). Başka bir hadisle Hz. Peygamber (a.s.) Deccâl'den bahsederken şunları buyurdular. "Eğer o benim varlığım sırasında onaya çıkarsa, ben tarafınızdan ona karşı koyacağım. Ve eğer o benim olmadığım bir zamanda ortaya çıkarsa herkes kendi başına onunla mücadele etmelidir ve Allah benden sonra, her müslümanın muhafızıdır." (Müslim, Deccâl'in hikayesi). Temim Dari, bir deniz yolculuğu sırasında Deccâl ile görüştüğüne dair hikâyesini anlatınca Hz. Muhammed (a.s.) bu hikayeyi ne yalanladı ne de teyit etli. Aksine şunları söyledi: "Ben Temim'in anlattıklarını beğendim. O'nun anlattıkları, benim size Deccâl ile ilgili anlattıklarımla mutabakat halindedir." Ayrıca şu sözleri de ilâve etti: "Fakat o (Deccâl) Suriye veya Yemen denizinde değil, doğu tarafındadır." (Müslim, Kıssat-ul Cessâse). Bütün bu hadis ve rivâyetler konuyu sanırız yeterince açıklamaktadır.1
Hz. Ammâr bin Yâsir'in Öldürülmesiyle İlgili Haber
Hz. Peygamber (a.s.)'in, Hz. Ammâr bin Yâsir ile ilgili bir sözü çok meşhurdu ve pek çok sahabe bu sözü bizzat O'nun mübarek ağzından duymuşlardı. Rasûlullah şöyle demişti. 'Seni (Ammâr'ı) âsi bir çete öldürecektir' (Müsned-i Ahmed, Buhârî, Müslim, Tirmizî, Nesâî, Taberânî, Beyhakî, Müsned-i Ebû Davut Tayalisî v.s. gibi ünlü hadis kitaplarında, Hz. Ebû Said Hudrî, Ebû Katâde Ensârî, Ümm-ü Seleme, Abdullah bin Mes'ûd Abdullah bin Amr bin el-Âs, Ebû Hureyre, Osman bin Affan, Huzeyfe, Ebû Eyyub Ensârî, Râfi', Hüzeyme bin Sâbit, Amr bin el-Âs, Ebul Yusr, Ammâr bin Yâsir ve bazı diğer sahabeler tarafından rivâyet edilmiştir. Ayrıca İbn Sa'd da Tabakât'ta bu hadisi çeşitli vesikalara dayanarak kaydetmiştir).
İbn Abd-il Berr, "İstiâb" adlı eserinde diyor ki,"Ammâr bin Yasir'in âsi bir güruh tarafından öldürüleceğine dair Hz. Peygamber (a.s.)'in buyrukları sağlam kaynak ve usûllere göre bize kadar intikal etmiştir". Nitekim, Ammâr bin Yasir'in asi bir grup tarafından öldürüldüğü bir gerçektir.
11.2.18. Kıyamet'in Gelmesiyle İlgili 10 İşaret
Müslim'de, Huzeyfe bin Useyd el-Gifari'nin rivâyetine göre, Rasûlullah (a.s.) buyurdular ki, bu alâmetler görülmeden kıyâmet olmayacaktır. Duman, Deccâl, Dâbet-ul Arz, güneşin batıdan doğması, Meryem oğlu Îsa'nın inişi, Ye'cuc ile Me'cuc'un istilâsı ve üç büyük toprak kayması hadisesi, biri doğu'da, ikincisi batıda, üçüncüsü Arap yarımadasında ve bütün insanları Mahşer’e doğru sürükleyecek, Yemen'de çıkacak büyük bir yangın. Hazreti Peygamber'in ifadesine göre, o zaman kıyamet, miadını doldurmuş hamile bir kadının, çocuğunu gece mi, gündüz mü doğuracağı belli olmadığı gibi, yakın olacaktır.ALINTIDIR
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Üst Alt