MURATS44
Özel Üye
Sevgili Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki: “Mezarlıktan daha feci bir manzara görmedim.”
Dahhak, Resulullah Efendimize: ” İnsanların en zahidi kimdir?” diye sordu.
Sevgili Peygamber Efendimiz: “İnsanların en zahidi, kabir ve kabirde çürümeyi unutmayan, dünyanın fuzuli ziynetlerini terkeden, baki âlemi fani âleme tercih eden, yarınını düşünmeyen ve kendisini yaşarken ölülerden sayandır.” diye buyurdular.
Hz. Ali, sık sık mezarlığa giderdi. Kendisine: “Hayrola. Mezarlara komşu oldun galiba. Devamlı oraya gidip geliyorsun.” dediklerinde, o: “Evet , onları sık sık ziyaret ediyorum. Çünkü onlar sizden daha iyi komşudurlar.
Dilleri ile dünyalıktan bahsetmezler. Onlar kendi hal durumları ile sadece ahireti anlatır dururlar.” diye cevap vermişti.
– Resulullah ile mezarlığa uğramıştık. Bir mezarın yanıbaşında durdu. Ağladı. Onunla birlikte bizler de ağladık. Resulullah dönüp bize: ” Niye ağlıyorsunuz?” diye sordu. Biz de: “Sen ağladın, biz de ağladık.” diye cevap verdik. Bunun üzerine Res ulullah Efendimiz bize: “Bu mezar, benim annem Amine’nin mezarıdır.
Ziyaret i için Rabbimden izin istedim. Rabbim bana izin verdi. Affı için dua etme izni istedim. Bana izin verilmedi. Bu yüzden, anne sevgisi ile ağladım.” diye buyurdular.
Hz. Osman rastladığı bir mezar başında ağlardı. Gözlerinden dökülen yaşlar sakalını ıslatırdı. Kendisine: “Cennet veya cehennemden bahsedildiği zaman ağlamazsın da mezar başında niye ağlarsın?” diye sorduklarında, o şöyle cevap vermişti: “Resul-i Ekrem “Kabir, ahiret yolunun ilk konak yeridir. İnsan buradan kurtulursa, ondan sonraki yol, onun için kolaydır.
Eğer kurtulamazsa, ondan sonraki yol, onun için çok daha zordur.” Diye buyurmuş tu. Bu yüzden her mezar gördüğümde Resulullah Efendimizin bu hadisini hatırlar, ağlarım.”
“En yoksul günümü size bildireyim mi? En yoksul günüm, mezara konduğum gündür.”
Ebû Derda (R.A.), vaktinin çoğunu mezarlıkta geçirirdi. Kendisine sebebini soranlara, o: “Öyle kimselerle düşüp kalkıyorum ki, onlar bana hep ahreti hatırlatırlar. Yanlarından ayrıldığım vakit de, arkamdan beni çekiştirmezler.” diye cevap vermiş ti.
Cafer bin Muhammed, her gece mezarlığa uğrar, onlara selam verirdi. Ve: “Size de ne oluyor ki, sözlerime cevap vermiyorsunuz/” der ve sonra da kendi kendine şöyle derdi: “Vallahi onların cevap vermelerine engel olan vardır. Yakında ben de onlar gibi olacağım.” Böylece Cafer sabaha kadar orada namaz kılar, Allah’a dua eder ve istiğfarda bulunurdu .
Ömer bin Abdülaziz, arkadaşlarından birisine şöyle dedi: “Geçtiğimiz gece, ölüleri düş ündüm. Üç günlük bir ölüyü mezarında görsen, ne kadar samimi bir arkadaşın da olsa, yine de ondan iğrenmekten kendini alamazsın.
Üstünde dolaşan kurt ve böcekleri, akan irinlerini, pis kokusunu ve bu koku arasında kurtların kendisini nasıl parçaladığını, kefeninin bozulup vücudunun nasıl pis bir hale geldiğini görüp kendisinden nefret ederdin.”
Ömer bin Abdülaziz bunları söyledikten sonra tahammül gösteremeyerek düşüp bayıldı.
Abidlerden Ebû Bekir: “Ah anneciğim, keşke beni doğurmasaydın. Çünkü oğlun, uzun bir müddet mezarda mahkum kaldıktan sonra uzun ahret yolculuğuna çıkacaktır.”demiştir.
“Mezarı çok anan, onu cennet bahçelerinden bir bahçe olarak bulur. Onu unutan ise, cehennem çukurlarından bir çukur olarak bulur.”
– Ömer bin Abdülaziz ile birlikte bir mezarlığa doğru gittik. Abdülaziz, mezarları görünce ağlamaya başladı. Bana dönüp: “Ey Meymun!.. Bunlar, atalarımın mezarlarıdır. Sanki hiç dünyaya gelmemiş , karışmamış gibidirler.
Görüyormusun, nasıl toprak altında kalmışlar. Mezarları eskimiş , kurtlar ve böcekler bedenlerini yiyip bitirmişler.” dedi. Sonra tekrar ağlamaya başladı.
Gözlerinden akan yaşlar sakalını ıslatıyordu. Tekrar bana: “Ey Meymun!.. Şu mezara girip de azabdan emin olan kimseden daha büyük nimete ulaşmış kimse düşünemem.” dedi.
– Bir keresinde bir mezarlığa uğramıştım. Ayrılmak üzere iken, arkamdan bir ses bana: “Ey Sabit!.. Ölülerin mezarlarında suskun olması beni yanıltmasın. Onların arasında öylesine üzüntülü insanlar vardır ki, inleyip dururlar.” dedi.
Denildiğine göre, Hz. Hüseyin’in kızı Fatma, kocası Hasan ‘ın cenazesine bakarak yüzünü yoldu ve: “Ümit içinde yaşarken, felaket ve musibet içinde akşamladılar. O belalar, hem büyüdü, hem de çoğaldılar.” dedi. Rivayete göre, Fatma, kocasının mezarı üzerinde bir yıl süre ile çadır kurup içinde yaşamıştı.
Bir yıl sonra çadırı söküp şehre dönmek zorunda kaldı. O sırada mezarlıktan şöyle bir ses geldi: “Aradığınızı bulabildiniz mi?” Diğer bir taraftan ise bu sese: “Hayır, ümitlerini kesip geri döndü.” diye karşılık veriliyordu .
– Firezdek’in karısı ölmüştü. Basra’nın ileri gelenleri cenaze törenine katıldılar. Cenaze törenine katılanlar arasında Hasan Basri de vardı. Hasan Basri, Firzedek’e: “Bu gün için ne gibi hazırlıklarda bulundun?” diye sordu.
Firezdek:
“Altmış sene var ki, kelime-i şahadeti dilimden düşürmedim.” dedi. Karısı defnedildikten sonra Firezdek, mezarı başında şu beyitleri söyledi: “Sen beni korumazsan, ben ölümün ötesindeki darlık ve yanmaktan daha çok korkarım.
Kıyamet günü, sert ve şiddetli olarak gelir. Şiddetle beni cehennem’e sokarsa, benim hâlim nice olur?
İnsanoğullarından kelepçeli ve yüzü kara olarak cehenneme sevk edilenler hüsrandadır.”
Bu beyitleri sonra Firezdek, ölüler hakkında şu mısraları sıraladı:
“Göz sahipleri için duruş aynıdır, dereceler arasında bir fark göze çarpmamaktadır.
Bulunduğu kabirde ikram edilip de kurtlardan emniyet huzurunu tadan kimdir?
Onlar, ancak senin bu soruna cevap verdikleri takdirde, aralarındaki farklılıkları bildirirler.
Allah’a itaat edenler, bahçelerde ağaçları gölgeleri alt ında istirahat ederler.
Fakat ateşe tapanlar ve günahkarlar da kendi çukurlarında zehirli yılanlarla uğraşıp dururlar.
Manevi akrepler, onları zehirler ve azaplarının ızdıraplarını çekerler.”
Bir mezar taş ında şu dizeler yazılıdır.
“Mezarlar sana sesleniyor…
Ey ulaşamadığı dünyayı toplayan!..
Acaba, bunu kimin için topluyorsun!
Halbuki sende öleceks in…“
Salihlerden birisi, kardeşliklerinden ölen birisini rüyasında görmüş ve: “Allah’a hamdolsun ki, rahatsın.” demiş . Adam: “O senin dediğin Elhamdülillahi rabbil âlemin (Alemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun) sözünü biz burada söyleyebilsek, bizim için, tüm dünyadan daha hayırlıdır. Beni toprağın arasına nasıl sıkıştırdıklarını bir bilsen, bana “rahatsın” kelimesini söylemezdin. Hayatta olan falanca kişi gibi ben de dirilip iki rekat namaz kılmayı ne kadar isterdim.” dedi.
Dahhak, Resulullah Efendimize: ” İnsanların en zahidi kimdir?” diye sordu.
Sevgili Peygamber Efendimiz: “İnsanların en zahidi, kabir ve kabirde çürümeyi unutmayan, dünyanın fuzuli ziynetlerini terkeden, baki âlemi fani âleme tercih eden, yarınını düşünmeyen ve kendisini yaşarken ölülerden sayandır.” diye buyurdular.
Hz. Ali, sık sık mezarlığa giderdi. Kendisine: “Hayrola. Mezarlara komşu oldun galiba. Devamlı oraya gidip geliyorsun.” dediklerinde, o: “Evet , onları sık sık ziyaret ediyorum. Çünkü onlar sizden daha iyi komşudurlar.
Dilleri ile dünyalıktan bahsetmezler. Onlar kendi hal durumları ile sadece ahireti anlatır dururlar.” diye cevap vermişti.
Hz. Ömer diyor ki:
– Resulullah ile mezarlığa uğramıştık. Bir mezarın yanıbaşında durdu. Ağladı. Onunla birlikte bizler de ağladık. Resulullah dönüp bize: ” Niye ağlıyorsunuz?” diye sordu. Biz de: “Sen ağladın, biz de ağladık.” diye cevap verdik. Bunun üzerine Res ulullah Efendimiz bize: “Bu mezar, benim annem Amine’nin mezarıdır.
Ziyaret i için Rabbimden izin istedim. Rabbim bana izin verdi. Affı için dua etme izni istedim. Bana izin verilmedi. Bu yüzden, anne sevgisi ile ağladım.” diye buyurdular.
Hz. Osman rastladığı bir mezar başında ağlardı. Gözlerinden dökülen yaşlar sakalını ıslatırdı. Kendisine: “Cennet veya cehennemden bahsedildiği zaman ağlamazsın da mezar başında niye ağlarsın?” diye sorduklarında, o şöyle cevap vermişti: “Resul-i Ekrem “Kabir, ahiret yolunun ilk konak yeridir. İnsan buradan kurtulursa, ondan sonraki yol, onun için kolaydır.
Eğer kurtulamazsa, ondan sonraki yol, onun için çok daha zordur.” Diye buyurmuş tu. Bu yüzden her mezar gördüğümde Resulullah Efendimizin bu hadisini hatırlar, ağlarım.”
Ebû Zer (R.A.) diyor ki:
“En yoksul günümü size bildireyim mi? En yoksul günüm, mezara konduğum gündür.”
Ebû Derda (R.A.), vaktinin çoğunu mezarlıkta geçirirdi. Kendisine sebebini soranlara, o: “Öyle kimselerle düşüp kalkıyorum ki, onlar bana hep ahreti hatırlatırlar. Yanlarından ayrıldığım vakit de, arkamdan beni çekiştirmezler.” diye cevap vermiş ti.
Cafer bin Muhammed, her gece mezarlığa uğrar, onlara selam verirdi. Ve: “Size de ne oluyor ki, sözlerime cevap vermiyorsunuz/” der ve sonra da kendi kendine şöyle derdi: “Vallahi onların cevap vermelerine engel olan vardır. Yakında ben de onlar gibi olacağım.” Böylece Cafer sabaha kadar orada namaz kılar, Allah’a dua eder ve istiğfarda bulunurdu .
Ömer bin Abdülaziz, arkadaşlarından birisine şöyle dedi: “Geçtiğimiz gece, ölüleri düş ündüm. Üç günlük bir ölüyü mezarında görsen, ne kadar samimi bir arkadaşın da olsa, yine de ondan iğrenmekten kendini alamazsın.
Üstünde dolaşan kurt ve böcekleri, akan irinlerini, pis kokusunu ve bu koku arasında kurtların kendisini nasıl parçaladığını, kefeninin bozulup vücudunun nasıl pis bir hale geldiğini görüp kendisinden nefret ederdin.”
Ömer bin Abdülaziz bunları söyledikten sonra tahammül gösteremeyerek düşüp bayıldı.
Abidlerden Ebû Bekir: “Ah anneciğim, keşke beni doğurmasaydın. Çünkü oğlun, uzun bir müddet mezarda mahkum kaldıktan sonra uzun ahret yolculuğuna çıkacaktır.”demiştir.
Ebû Süfyan diyor ki:
“Mezarı çok anan, onu cennet bahçelerinden bir bahçe olarak bulur. Onu unutan ise, cehennem çukurlarından bir çukur olarak bulur.”
Meymun bin Mihran diyor ki:
– Ömer bin Abdülaziz ile birlikte bir mezarlığa doğru gittik. Abdülaziz, mezarları görünce ağlamaya başladı. Bana dönüp: “Ey Meymun!.. Bunlar, atalarımın mezarlarıdır. Sanki hiç dünyaya gelmemiş , karışmamış gibidirler.
Görüyormusun, nasıl toprak altında kalmışlar. Mezarları eskimiş , kurtlar ve böcekler bedenlerini yiyip bitirmişler.” dedi. Sonra tekrar ağlamaya başladı.
Gözlerinden akan yaşlar sakalını ıslatıyordu. Tekrar bana: “Ey Meymun!.. Şu mezara girip de azabdan emin olan kimseden daha büyük nimete ulaşmış kimse düşünemem.” dedi.
Sabit Beannani diyor ki:
– Bir keresinde bir mezarlığa uğramıştım. Ayrılmak üzere iken, arkamdan bir ses bana: “Ey Sabit!.. Ölülerin mezarlarında suskun olması beni yanıltmasın. Onların arasında öylesine üzüntülü insanlar vardır ki, inleyip dururlar.” dedi.
Denildiğine göre, Hz. Hüseyin’in kızı Fatma, kocası Hasan ‘ın cenazesine bakarak yüzünü yoldu ve: “Ümit içinde yaşarken, felaket ve musibet içinde akşamladılar. O belalar, hem büyüdü, hem de çoğaldılar.” dedi. Rivayete göre, Fatma, kocasının mezarı üzerinde bir yıl süre ile çadır kurup içinde yaşamıştı.
Bir yıl sonra çadırı söküp şehre dönmek zorunda kaldı. O sırada mezarlıktan şöyle bir ses geldi: “Aradığınızı bulabildiniz mi?” Diğer bir taraftan ise bu sese: “Hayır, ümitlerini kesip geri döndü.” diye karşılık veriliyordu .
Ebû Mûsâ Teymi diyor ki:
– Firezdek’in karısı ölmüştü. Basra’nın ileri gelenleri cenaze törenine katıldılar. Cenaze törenine katılanlar arasında Hasan Basri de vardı. Hasan Basri, Firzedek’e: “Bu gün için ne gibi hazırlıklarda bulundun?” diye sordu.
Firezdek:
“Altmış sene var ki, kelime-i şahadeti dilimden düşürmedim.” dedi. Karısı defnedildikten sonra Firezdek, mezarı başında şu beyitleri söyledi: “Sen beni korumazsan, ben ölümün ötesindeki darlık ve yanmaktan daha çok korkarım.
Kıyamet günü, sert ve şiddetli olarak gelir. Şiddetle beni cehennem’e sokarsa, benim hâlim nice olur?
İnsanoğullarından kelepçeli ve yüzü kara olarak cehenneme sevk edilenler hüsrandadır.”
Bu beyitleri sonra Firezdek, ölüler hakkında şu mısraları sıraladı:
“Göz sahipleri için duruş aynıdır, dereceler arasında bir fark göze çarpmamaktadır.
Bulunduğu kabirde ikram edilip de kurtlardan emniyet huzurunu tadan kimdir?
Onlar, ancak senin bu soruna cevap verdikleri takdirde, aralarındaki farklılıkları bildirirler.
Allah’a itaat edenler, bahçelerde ağaçları gölgeleri alt ında istirahat ederler.
Fakat ateşe tapanlar ve günahkarlar da kendi çukurlarında zehirli yılanlarla uğraşıp dururlar.
Manevi akrepler, onları zehirler ve azaplarının ızdıraplarını çekerler.”
Bir mezar taş ında şu dizeler yazılıdır.
“Mezarlar sana sesleniyor…
Ey ulaşamadığı dünyayı toplayan!..
Acaba, bunu kimin için topluyorsun!
Halbuki sende öleceks in…“
Salihlerden birisi, kardeşliklerinden ölen birisini rüyasında görmüş ve: “Allah’a hamdolsun ki, rahatsın.” demiş . Adam: “O senin dediğin Elhamdülillahi rabbil âlemin (Alemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun) sözünü biz burada söyleyebilsek, bizim için, tüm dünyadan daha hayırlıdır. Beni toprağın arasına nasıl sıkıştırdıklarını bir bilsen, bana “rahatsın” kelimesini söylemezdin. Hayatta olan falanca kişi gibi ben de dirilip iki rekat namaz kılmayı ne kadar isterdim.” dedi.
KAYNAK
Kimya-i Saadet – İmam Gazali