ceylannur
Yeni Üyemiz
Mina'daki Hutbesi:
Sonra Mina'ya döndü ve halka orada son derece edebî bir konuşma (hutbe) yaptı. Bu konuşmasında onlara kurban gününün saygınlığını ve haramlığını, ALLAH katında üstünlüğünü; Mekke'nin diğer şehirlere göre bir saygınlığı bulunduğunu bildirdi. Kendilerini ALLAH'ın kitabına göre idare edenlerin sözlerini tutmalarım ve onlara itaat etmelerini emretti. İnsanlara haccın yapılış şeklini kendisinden öğrenmelerini, kendisinin yaptığı gibi yapmalarını emretti ve "Belki bu seneden sonra hac yapmayacağım." dedi.[574]
İnsanlara haccın yapılışını öğretti. Muhacirleri ve Ensâr'ı makamlarına oturttu. Kendisinden sonra, birbirlerinin boyunlarını vuran kâfirlere dönmemelerini insanlara emretti. Onlara kendisinden duyduklarını diğer insanlara ulaştırmalarını buyurdu ve sözü, işiteninden daha iyi belleyip muhafaza eden nice kimseler bulunduğunu haber verdi.[575]
Konuşmasında (hutbesinde): "Her caninin işlediği cinayet yalnız kendi aleyhinedir." buyurdu.[576]
Muhacirleri kıblenin sağına, Ensâr'ı da soluna konaklattı. Diğer insanlar da onların etrafında idiler. ALLAH, insanların kulaklarını O'na açtı. Öyle ki Mina'daki herkes kendi konakladığı yerde O'nun konuşmasını işitebildi.
O konuşmasında buyurdu ki: "Rabbinize ibadet edin, beş vakit namazınızı kılın, bir ay orucunuzu tutun, size komuta edene itaat edin. Rabbini-zin cennetine girin."[577]
O vakit insanlara veda etti. Bu yüzden onlar da bu hacca "Veda haccı" dediler.
Kendisine işte orada, şeytan taşlamadan saçlarını tıraş eden, yine şeytan taşlamadan kurban kesen kimselerin durumu soruldu, "sakıncası yoktur" cevabını verdi. Abdullah İbn Ömer diyor ki: O gün kendisine ne sorulmuş-sa: "Yapın, sakıncası yok" dediğini gördüm.[578]
İbn Abbas diyor ki: Hz. Peygamber'e (s.a.) kurban kesme, tıraş olma, şeytan taşlama, hac fiillerini öne geçirme ve geciktirme hakkında ne den-mişse "sakıncası yok" buyurdu.[579]
Üsâme b. Şerîk anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a.) ile birlikte hac yapmak üzere çıkmıştım. İnsanlar O'na geliyor, kimisi "Ey ALLAH'ın Rasûlüi Tavaf yapmadan sa'y yaptım", kimisi "Şunu önce yaptım" kimisi "Bunu geciktirdim" diyordu. Hz. Peygamber (s.a.) onlara: "Sakıncası yok, sakıncası yok. Ancak bir müslüman adamın gıybetini yapan müstesna. Çünkü o zâlimdir. İşte günaha düşen ve helak olan odur." buyuruyor du.[580]
"Tavaf yapmadan sa'y yaptım" sözü bu hadiste mahfuz değildir. Mahfuz olan şeytan taşlama, kurban kesme ve tıraş olmayı birbirinden önce yapmadır. [581]
[574] Müslim, 1218, 1297; Ebu Davud, 1970.
[575] Buharı, 73/5; Müslim, 1679.
[576] Tirmizî, 2160; İbn Mâce, 3055. Tirmizî: "Bu hadis hasen-sahîhtir" diyor.
[577] Ahmed, Müsned, 5/251; Tirmizî, 616. Senedi sahihtir. îbn Hibbân (795) ve Hâkim (1/9 ve 389), bu hadisi sahih saymış, Zehebî de ona muvafakat etmiştir.
[578] Buharı, 25/131; Müslim, 1306; Mâlik, 1/421. İbn Kudâme, el-Muğnî'âz (3/447) diyor ki: Esrem anlatıyor: Ebu Abdillah Ahmed b. Hanbel'e, kurban kesmeden önce tıraş olan adamın durumu yorulduğunda, onun şöyle dediğini işittim: Şayet adam cahilse bir şey gerekmez. Kasden yapmak, hayır. Çünkü Hz. Peygamber'e (s.a.) bir adam sordu ve "bilmiyordum" dedi... İbn Dakîk el-îd, Umdetü'l-Ahkâm şerhinde (3/79) diyor ki: Ahmed'in dediği, delil yönünden güçlüdür. O delil Hz. Peygamber'-in (s.a.): "Hac ibadetinin yapılış şeklini benden öğrenin." hadisi, hacda Peygamber'e uyma zorunluluğunu gösteriyor. Sonradan yapılması gerekenin önceden yapılmasına ruhsat veren hadisler soruyu soranın "bilmiyordum" sözüyle beraberdir. Şu halde hüküm bu duruma
mahsus demektir. Kasıt hali hacda Peygamber'e uymanın temelde vacip olduğu prensibi üzere kalmaktadır. Hem hüküm, muteber olması mümkün olan bir vasfa bağlandığı zaman onun uzaklaştırılması caiz olmaz. Kuşku yok ki, "bilmemek" sorumlu tutulmama İçin münasip bir vasıftır. Hz. Peygamber (s.a.) hükmü ona bağlamıştır. Kasıt halini bu vasfa katmak suretiyle hükmü uzaklaştırmak mümkün değildir. Çünkü eşit değillerdir. Râvinin "Her ne sorulursa..." sözüne tutunma konusuna gelince: Bu söz, sıra gözetmenin serbest olduğunu ve bunun gözetilmesi gereken bir şey olmadığını ifade etmekteyse de, buna şöyle cevap verilir: Râvinin verdiği bu haber, sorulan şeyle alakalıdır. O şey ise soran kimsenin haline nisbe-ten mutlaktır. Mutlak ise bizzat iki hâsdan birine delil olmaz. O halde kasıt halinde hüccet olarak kalmaz.
[579] Buharı, 25/130.
[580] Ebu Dâvud, 2015. Senedi sahihtir.
[581] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 2/264-265.
Sonra Mina'ya döndü ve halka orada son derece edebî bir konuşma (hutbe) yaptı. Bu konuşmasında onlara kurban gününün saygınlığını ve haramlığını, ALLAH katında üstünlüğünü; Mekke'nin diğer şehirlere göre bir saygınlığı bulunduğunu bildirdi. Kendilerini ALLAH'ın kitabına göre idare edenlerin sözlerini tutmalarım ve onlara itaat etmelerini emretti. İnsanlara haccın yapılış şeklini kendisinden öğrenmelerini, kendisinin yaptığı gibi yapmalarını emretti ve "Belki bu seneden sonra hac yapmayacağım." dedi.[574]
İnsanlara haccın yapılışını öğretti. Muhacirleri ve Ensâr'ı makamlarına oturttu. Kendisinden sonra, birbirlerinin boyunlarını vuran kâfirlere dönmemelerini insanlara emretti. Onlara kendisinden duyduklarını diğer insanlara ulaştırmalarını buyurdu ve sözü, işiteninden daha iyi belleyip muhafaza eden nice kimseler bulunduğunu haber verdi.[575]
Konuşmasında (hutbesinde): "Her caninin işlediği cinayet yalnız kendi aleyhinedir." buyurdu.[576]
Muhacirleri kıblenin sağına, Ensâr'ı da soluna konaklattı. Diğer insanlar da onların etrafında idiler. ALLAH, insanların kulaklarını O'na açtı. Öyle ki Mina'daki herkes kendi konakladığı yerde O'nun konuşmasını işitebildi.
O konuşmasında buyurdu ki: "Rabbinize ibadet edin, beş vakit namazınızı kılın, bir ay orucunuzu tutun, size komuta edene itaat edin. Rabbini-zin cennetine girin."[577]
O vakit insanlara veda etti. Bu yüzden onlar da bu hacca "Veda haccı" dediler.
Kendisine işte orada, şeytan taşlamadan saçlarını tıraş eden, yine şeytan taşlamadan kurban kesen kimselerin durumu soruldu, "sakıncası yoktur" cevabını verdi. Abdullah İbn Ömer diyor ki: O gün kendisine ne sorulmuş-sa: "Yapın, sakıncası yok" dediğini gördüm.[578]
İbn Abbas diyor ki: Hz. Peygamber'e (s.a.) kurban kesme, tıraş olma, şeytan taşlama, hac fiillerini öne geçirme ve geciktirme hakkında ne den-mişse "sakıncası yok" buyurdu.[579]
Üsâme b. Şerîk anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a.) ile birlikte hac yapmak üzere çıkmıştım. İnsanlar O'na geliyor, kimisi "Ey ALLAH'ın Rasûlüi Tavaf yapmadan sa'y yaptım", kimisi "Şunu önce yaptım" kimisi "Bunu geciktirdim" diyordu. Hz. Peygamber (s.a.) onlara: "Sakıncası yok, sakıncası yok. Ancak bir müslüman adamın gıybetini yapan müstesna. Çünkü o zâlimdir. İşte günaha düşen ve helak olan odur." buyuruyor du.[580]
"Tavaf yapmadan sa'y yaptım" sözü bu hadiste mahfuz değildir. Mahfuz olan şeytan taşlama, kurban kesme ve tıraş olmayı birbirinden önce yapmadır. [581]
[574] Müslim, 1218, 1297; Ebu Davud, 1970.
[575] Buharı, 73/5; Müslim, 1679.
[576] Tirmizî, 2160; İbn Mâce, 3055. Tirmizî: "Bu hadis hasen-sahîhtir" diyor.
[577] Ahmed, Müsned, 5/251; Tirmizî, 616. Senedi sahihtir. îbn Hibbân (795) ve Hâkim (1/9 ve 389), bu hadisi sahih saymış, Zehebî de ona muvafakat etmiştir.
[578] Buharı, 25/131; Müslim, 1306; Mâlik, 1/421. İbn Kudâme, el-Muğnî'âz (3/447) diyor ki: Esrem anlatıyor: Ebu Abdillah Ahmed b. Hanbel'e, kurban kesmeden önce tıraş olan adamın durumu yorulduğunda, onun şöyle dediğini işittim: Şayet adam cahilse bir şey gerekmez. Kasden yapmak, hayır. Çünkü Hz. Peygamber'e (s.a.) bir adam sordu ve "bilmiyordum" dedi... İbn Dakîk el-îd, Umdetü'l-Ahkâm şerhinde (3/79) diyor ki: Ahmed'in dediği, delil yönünden güçlüdür. O delil Hz. Peygamber'-in (s.a.): "Hac ibadetinin yapılış şeklini benden öğrenin." hadisi, hacda Peygamber'e uyma zorunluluğunu gösteriyor. Sonradan yapılması gerekenin önceden yapılmasına ruhsat veren hadisler soruyu soranın "bilmiyordum" sözüyle beraberdir. Şu halde hüküm bu duruma
mahsus demektir. Kasıt hali hacda Peygamber'e uymanın temelde vacip olduğu prensibi üzere kalmaktadır. Hem hüküm, muteber olması mümkün olan bir vasfa bağlandığı zaman onun uzaklaştırılması caiz olmaz. Kuşku yok ki, "bilmemek" sorumlu tutulmama İçin münasip bir vasıftır. Hz. Peygamber (s.a.) hükmü ona bağlamıştır. Kasıt halini bu vasfa katmak suretiyle hükmü uzaklaştırmak mümkün değildir. Çünkü eşit değillerdir. Râvinin "Her ne sorulursa..." sözüne tutunma konusuna gelince: Bu söz, sıra gözetmenin serbest olduğunu ve bunun gözetilmesi gereken bir şey olmadığını ifade etmekteyse de, buna şöyle cevap verilir: Râvinin verdiği bu haber, sorulan şeyle alakalıdır. O şey ise soran kimsenin haline nisbe-ten mutlaktır. Mutlak ise bizzat iki hâsdan birine delil olmaz. O halde kasıt halinde hüccet olarak kalmaz.
[579] Buharı, 25/130.
[580] Ebu Dâvud, 2015. Senedi sahihtir.
[581] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 2/264-265.