ceylannur
Yeni Üyemiz
Öğle Namazını Mekke'de mi, Mina'da mı Kıldı?
Sonra Mina'ya döndü. O gün öğle namazını nerede kıldığında ihtilâf t edilmiştir. Sahihayn'dz İbn Ömer'den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.) kurban günü ifâza tavafı yaptı. Sonra döndü. Öğleyi Mina'da kıldı.[624]
Sahih-i Müslim'de Câbir'den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.) öğleyi Mekke'de kıldı. Hz. Âişe de böyle söylemektedir.
Bu iki görüşün birini diğerine tercih konusunda ihtilâf edilmiştir: Ebu Muhammed İbn Hazm "Hz. Âişe ile Câbir'in sözü daha uygundur." demiş ve bu konuda kendisine bir cemaat tâbi olmuştur. Bu görüşü şu sebeplerden ötürü tercih etmişlerdir:
1- İki kişinin rivayetidir; bir kişinin rivayetinden daha makbuldür.
2- Hz. Âişe, Hz. Peygamber'e (s.a.) en fazla hususiyeti bulunan insandır. O'nun Hz. Peygamber'e (s.a.) yakınlığı ve hususiyeti, başkalarında bulunmayan bir ayrıcakğı vardır.
3- Câbir'in, Hz. Peygamberin (s.a.) haccını başından sonuna kadar anlatımı en tam bir anlatımdır. Olayı iyi bellemiş ve hafızasında iyi tutmuştur. Öyle ki ayrıntılarına varıncaya kadar hafızasında tutmuştur. Hatta hac ibadetiyle ilgisi bulunmayan, Hz. Peygamber'in (s.a.) Müzdelife gecesi yolda devesinden inip yol kenarında abdest bozduğuna, sonra hafif bir abdest aldığına varıncaya kadar hafızasında tutmuştur. Bu kadarını hafızasında tutan kimsenin kurban günü namazı nerede kıldığını hafızasında tutması kabule daha da elverişlidir.
4- Veda haccı mart ayında yapılmıştı. Bu ayda gece ile gündüz birbirine eşit olur. Oysa Hz. Peygamber (s.a.) Müzdelife'den Mina'ya güneş doğmadan hareket etti. Orada insanlara konuşma yaptı. Pek çok deve kesti, onları paylaştırdı. Yemesi için develerin etlerinden pişirildi. Bunlardan yedi. Şeytan taşladı. Başını tıraş ettirdi. Güzel koku süründü. Sonra Mekke'ye gidip ifâza tavafı yaptı. Zemzem suyundan ve sikâye şırasından içti. Sikâye görevi yapanların başlarında durdu. İşte bütün bu yapılan işler apaçık bir şekilde ortaya koymaktadır ki bunlar, mart ayında öğle vaktine yetişecek şekilde Mina'ya dönülmesi mümkün olacak bir zaman zarfında bitmez.
5- Bu iki hadis, olayı bizzat görüp nakledenin üslûbu üzere rivayet edilmiştir. Hac sırasında Hz. Peygamber'in (s.a.) âdeti, namazı müslüman-larla birlikte konakladığı yerde kılmaktı. İbn Ömer âdet üzere yürümüş, Câbir ile Hz. Âişe —ALLAH onlardan razı olsun— Hz. Peygamber'in (s.a.) âdeti olmayan bir işi görerek hafızalarında tutmuşlardır ki, bunun mahfuz olması daha uygundur.
Başka bir grup çeşitli sebeplerden ötürü İbn Ömer'in görüşünü tercih etmiştir:
1- Şayet öğleyi Mekke'de kılmış olsaydı; sahabîler Mina'da tek tek ve grup grup namaz kılmazlar, Hz. Peygamber'e (s.a.) nâib olan bir imamın arkasında namaz kılmaları gerekirdi. Ne herhangi kimse böyle bir şey nakletmiştir, ne de Hz. Peygamber (s.a.) onlara namaz kıldıracak bir nâib seçmiştir. Şayet dönüp de onlara namaz kıldıracağını bilmemiş olsaydı "Namaz vakti girer de ben yanınızda olmazsam falan size kıldırsın." derdi. Ne öyle, ne böyle olmuş; ne kesinlikle sahabîler orada tek tek namaz kılmışlardır. Zaten bir arada bulunduklarında namazı grup grup kılmak onların âdeti değildi. Bütün bunlardan anlaşılmıştır ki, sahabîler, âdetleri üzere Hz. Peygamber'Ie (s.a.) birlikte namaz kılmışlardır.
2- Mekke'de kılsaydı arkasında ikâmet halinde olan şehir halkından bazı kimseler bulunur, onlara namazlarım tamamlamalarını emrederdi. Onların selâmdan sonra kalkıp namazlarını tamamladıkları nakledilmemiştir. Ne o, ne bu nakledilmediğine hatta kesinlikle böyle bir şeyin olmadığı bilindiğine göre o vakit Hz. Peygamber'in (s.a.) namazı Mekke'de kılmadığı anlaşılmış demektir. Bilgisiz bazı kimselerin naklettiği, Hz. Peygamber'in (s.a.): "Ey Mekkeliler! Namazınızı tamamlayın; biz yolcuyuz!" diye buyurması, hac sırasında değil Fetih senesidir.
3- Bilinmektedir ki, Hz. Peygamber (s.a.) tavaf yapınca iki rekât tavaf namazı kıldı. Yine bilinmektedir ki, pek çok müsîüman O'nun arkasında idi, yaptığı şeylerde ve hac ibadetini yapış şekillerinde O'na uyuyorlardı. Herhalde iki rekât tavaf namazı kıldığında, arkasında O'na uyan insanlar vardı. Kimisi bu namazın, öğle namazı olduğunu sandı. Bilhassa bu namaz öğle vaktinde idiyse bu yanılgı ihtimâlinin ortadan kaldırılması imkânı yoktur. Ama Mina'da kıldığı namazda böyle bir durum sözkonusu değildir. Çünkü orada kılınan namaz farzdan başkasına ihtimâl taşımaz.
4- Haccı sırasında Mekke'nin içinde farz kıldığı bilinmemektedir. Eb-tah'da kaldığı sürece, orada müslümanlarla birlikte konakladığı yerde namazı kıldırırdı. Nerede konaklarlarsa orada kıldırirdı. Umumî] konaklama yeri dışında başka bir yerde kıldırmazdı.
5- îbn Ömer hadisi Buharî ve Müslim tarafından rivayet edilmiştir. Câbir hadisi ise Müslim'in (Buharî'den ayrı olarak) tek başına rivayet ettiği hadislerdendir. Şu halde İbn Ömer hadisi ondan daha sahihtir. Senedinde de durum böyledir. Râvileri daha hafız, daha şöhretli ve daha sağlamdır. Hatim b. İsmail nerde, Ubeydullah b. Ömer el-Umerî nerde? Cafer'in hıfzı nerde, Nâfi'in hıfzı nerde?
6- Hz. Âişe hadisi, Hz. Peygamber'in (s.a.) ne zaman tavaf yaptığı konusunda muztaribtir. Ondan üç şekilde rivayet edilmiştir: 1) Gündüz tavaf etmiştir, 2) Tavafı geceye tehir etmiştir, 3) Günün sonunda ifâza tavafı yapmıştır. Bu hadiste, İbn Ömer hadisinin aksine ifâza tavafının vakti ve namaz kılman yer iyi Zabtedilmemiştir.
7- İbn Ömer hadisinin ondan daha sahih olduğu tartışılmaz. Çünkü Hz. Âişe hadisi, Muhammed b. İshak — Abdurrahman b. Kasım — babası Kasım — Hz. Âişe senediyle rivayet edilmiştir. îbn İshak'ın rivayetini delil olarak alıp almama konusu tartışmalıdır ve bu hadiste işittiğini açıkça belirten bir ifade kullanmamış, muan'an olarak rivayet etmiştir. Ubeydul-lah'ın: "Bana Nâfî\ İbn Ömer'den rivayetle dedi ki" sözüne nasıl tercih edilebilir?
8- Hz. Âişe hadisi, Hz. Peygamber'in (s.a.) öğleyi Mekke'de kıldığını açık bir şekilde ortaya koymamaktadır. Zira metni şöyledir: "ALLAH Rasûlü (s.a.) gününün sonunda öğleyi kıldığı vakit ifâza (tavafı) yaptı, sonra Mina'ya döndü. Teşrik günlerinin geceleri boyunca orada kaldı, güneş tepeden (batıya) kayınca her cemreye yedi çakıl taşı atarak cemre taşlardı." Bu hadisin, Hz. Peygamber'in (s.a.) o gün öğle namazım Mekke'de kıldırdığını açık bir şekilde ifade etmesi nerde, İbn Ömer'in "Hz. Peygamber (s.a.) kurban günü ifâza tavafı yaptı, sonra dönüp Mina'da Öğleyi kıldırdı." sözündeki açık ifade nerde? Sahih sahiplerinin rivayetinde ittifak ettikleri hadis nerde, delil olup olmaması tartışmalı bir hadis nerde? En iyi bilen ALLAH'tır.
İbn Hazm "Ümmü Seleme o gün rahatsız iken insanların gerisinde devesi üzerinde hac yaptı. O gün Hz. Peygamberden (s.a.) izin istedi, o da ona izin verdi." diyor ve Müslim'in Sahih'inde Ümmü Seleme'nin kızı Zeynep'ten rivayet ettiği şu hadisi delil gösteriyor: Ümmü Seleme diyor ki: Hz. Peygamber'e (s.a.) rahatsız olduğumu söyledim. "Binitli olarak insanların gerisinden tavaf et.'* buyurdu. Ben de o şekilde tavaf ettim.
ALLAH Rasûlü (s.a.) o vakit Kabe'nin yan tarafına doğru namaz kılıyor ve namazda Tûr sûresini okuyordu.« [625]Bu tavafın ifâza tavafı olduğu anlaşılmaz. Çünkü Hz, Peygamber (s.a.) o tavafın iki rekât namazında Tûr sûresini okumadı ve Ümmü Seleme'nin insanların gerisinden duyabileceği bir ses tonuyla gündüz açıktan da okumadı. Ebu Muhammed, "Hz. Peygamber (s.a.) tavafı geceye tehir etti" diyenlerin hataya düştüklerini açıklamış ve bunda isabet etmiştir.
Hz. Âişe'den sahih olarak rivayet edilen bir hadise göre Hz. Peygamber (s.a.) kurban bayramının birinci günü gecesi Ümmü Seleme'yi gönderdi; Ümmü Seleme sabah namazından önce cemre taşladı, sonra gidip ifâza tavafı yaptı.[626] Bu, Ümmü Seleme'nin kurban bayramının birinci günü ALLAH Rasûlü (s.a.) Kabe'nin yan tarafına doğru namaz kılarken ve namazda Tûr sûresini okurken, insanların gerisinden tavaf etmesiyle nasıl uzlaşır? Bu imkânsızdır. Çünkü bu namaz ve kıraat sabah yahut akşam yahut da yatsı namazında idi. Bu namazın bayramın birinci günü olması, merhumun yanılgısıdır. Çünkü ALLAH Rasûlü (s.a.) o vakit kesinlikle Mekke'de değildi.
Hz. Âişe o gün bir tek tavaf ve bir tek sa'y yaptı. Bu da onun haccı ve umresi için yeterli oldu. O gün Safiyye tavaf yaptı, sonra hayız oldu. Yaptığı bu tavaf veda tavafı yerine de geçti, ayrıca veda tavafı yapma-dı.[627] Hz. Peygamber'in (s.a.) hayızdan temizlenmiş kadın hakkında sünneti şudur: Böyle bir kadın tavaftan —yahut vakfe'den— önce hayız olursa kıran haccına niyetlenir ve onun bir tavaf, bir sa'y yapması yeterli olur. Şayet ifâza tavafından sonra hayız olursa yaptığı bu tavaf veda tavafı yerine de geçer. [628]
[624] Müslim, 1308; Ebu Davud, 1998; Ahmed, 2/34. Merhum müellifin söylediği gibi hadis Buharî'de yoktur. Câbİr hadisi Müslim'dedir (1218). Hz. Âİşe hadisini ise Ebu Davud (1973) rivayet etmiştir. Ancak tbn İshak, muan'an olarak rivayet ettiği için tedlis sözkonusudur.
[625] Müslim, 1276. .
[626] Ebu Davud, 1942. Senedrzayıftır. Tafsilat için bk. el-Cevheru'n-Nakıy, 5/132-133.
[627] Buharı, 25/145; Müslim, 1211 (383); Mâlik, 1/412.
[628] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 2/283-287.
Sonra Mina'ya döndü. O gün öğle namazını nerede kıldığında ihtilâf t edilmiştir. Sahihayn'dz İbn Ömer'den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.) kurban günü ifâza tavafı yaptı. Sonra döndü. Öğleyi Mina'da kıldı.[624]
Sahih-i Müslim'de Câbir'den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.) öğleyi Mekke'de kıldı. Hz. Âişe de böyle söylemektedir.
Bu iki görüşün birini diğerine tercih konusunda ihtilâf edilmiştir: Ebu Muhammed İbn Hazm "Hz. Âişe ile Câbir'in sözü daha uygundur." demiş ve bu konuda kendisine bir cemaat tâbi olmuştur. Bu görüşü şu sebeplerden ötürü tercih etmişlerdir:
1- İki kişinin rivayetidir; bir kişinin rivayetinden daha makbuldür.
2- Hz. Âişe, Hz. Peygamber'e (s.a.) en fazla hususiyeti bulunan insandır. O'nun Hz. Peygamber'e (s.a.) yakınlığı ve hususiyeti, başkalarında bulunmayan bir ayrıcakğı vardır.
3- Câbir'in, Hz. Peygamberin (s.a.) haccını başından sonuna kadar anlatımı en tam bir anlatımdır. Olayı iyi bellemiş ve hafızasında iyi tutmuştur. Öyle ki ayrıntılarına varıncaya kadar hafızasında tutmuştur. Hatta hac ibadetiyle ilgisi bulunmayan, Hz. Peygamber'in (s.a.) Müzdelife gecesi yolda devesinden inip yol kenarında abdest bozduğuna, sonra hafif bir abdest aldığına varıncaya kadar hafızasında tutmuştur. Bu kadarını hafızasında tutan kimsenin kurban günü namazı nerede kıldığını hafızasında tutması kabule daha da elverişlidir.
4- Veda haccı mart ayında yapılmıştı. Bu ayda gece ile gündüz birbirine eşit olur. Oysa Hz. Peygamber (s.a.) Müzdelife'den Mina'ya güneş doğmadan hareket etti. Orada insanlara konuşma yaptı. Pek çok deve kesti, onları paylaştırdı. Yemesi için develerin etlerinden pişirildi. Bunlardan yedi. Şeytan taşladı. Başını tıraş ettirdi. Güzel koku süründü. Sonra Mekke'ye gidip ifâza tavafı yaptı. Zemzem suyundan ve sikâye şırasından içti. Sikâye görevi yapanların başlarında durdu. İşte bütün bu yapılan işler apaçık bir şekilde ortaya koymaktadır ki bunlar, mart ayında öğle vaktine yetişecek şekilde Mina'ya dönülmesi mümkün olacak bir zaman zarfında bitmez.
5- Bu iki hadis, olayı bizzat görüp nakledenin üslûbu üzere rivayet edilmiştir. Hac sırasında Hz. Peygamber'in (s.a.) âdeti, namazı müslüman-larla birlikte konakladığı yerde kılmaktı. İbn Ömer âdet üzere yürümüş, Câbir ile Hz. Âişe —ALLAH onlardan razı olsun— Hz. Peygamber'in (s.a.) âdeti olmayan bir işi görerek hafızalarında tutmuşlardır ki, bunun mahfuz olması daha uygundur.
Başka bir grup çeşitli sebeplerden ötürü İbn Ömer'in görüşünü tercih etmiştir:
1- Şayet öğleyi Mekke'de kılmış olsaydı; sahabîler Mina'da tek tek ve grup grup namaz kılmazlar, Hz. Peygamber'e (s.a.) nâib olan bir imamın arkasında namaz kılmaları gerekirdi. Ne herhangi kimse böyle bir şey nakletmiştir, ne de Hz. Peygamber (s.a.) onlara namaz kıldıracak bir nâib seçmiştir. Şayet dönüp de onlara namaz kıldıracağını bilmemiş olsaydı "Namaz vakti girer de ben yanınızda olmazsam falan size kıldırsın." derdi. Ne öyle, ne böyle olmuş; ne kesinlikle sahabîler orada tek tek namaz kılmışlardır. Zaten bir arada bulunduklarında namazı grup grup kılmak onların âdeti değildi. Bütün bunlardan anlaşılmıştır ki, sahabîler, âdetleri üzere Hz. Peygamber'Ie (s.a.) birlikte namaz kılmışlardır.
2- Mekke'de kılsaydı arkasında ikâmet halinde olan şehir halkından bazı kimseler bulunur, onlara namazlarım tamamlamalarını emrederdi. Onların selâmdan sonra kalkıp namazlarını tamamladıkları nakledilmemiştir. Ne o, ne bu nakledilmediğine hatta kesinlikle böyle bir şeyin olmadığı bilindiğine göre o vakit Hz. Peygamber'in (s.a.) namazı Mekke'de kılmadığı anlaşılmış demektir. Bilgisiz bazı kimselerin naklettiği, Hz. Peygamber'in (s.a.): "Ey Mekkeliler! Namazınızı tamamlayın; biz yolcuyuz!" diye buyurması, hac sırasında değil Fetih senesidir.
3- Bilinmektedir ki, Hz. Peygamber (s.a.) tavaf yapınca iki rekât tavaf namazı kıldı. Yine bilinmektedir ki, pek çok müsîüman O'nun arkasında idi, yaptığı şeylerde ve hac ibadetini yapış şekillerinde O'na uyuyorlardı. Herhalde iki rekât tavaf namazı kıldığında, arkasında O'na uyan insanlar vardı. Kimisi bu namazın, öğle namazı olduğunu sandı. Bilhassa bu namaz öğle vaktinde idiyse bu yanılgı ihtimâlinin ortadan kaldırılması imkânı yoktur. Ama Mina'da kıldığı namazda böyle bir durum sözkonusu değildir. Çünkü orada kılınan namaz farzdan başkasına ihtimâl taşımaz.
4- Haccı sırasında Mekke'nin içinde farz kıldığı bilinmemektedir. Eb-tah'da kaldığı sürece, orada müslümanlarla birlikte konakladığı yerde namazı kıldırırdı. Nerede konaklarlarsa orada kıldırirdı. Umumî] konaklama yeri dışında başka bir yerde kıldırmazdı.
5- îbn Ömer hadisi Buharî ve Müslim tarafından rivayet edilmiştir. Câbir hadisi ise Müslim'in (Buharî'den ayrı olarak) tek başına rivayet ettiği hadislerdendir. Şu halde İbn Ömer hadisi ondan daha sahihtir. Senedinde de durum böyledir. Râvileri daha hafız, daha şöhretli ve daha sağlamdır. Hatim b. İsmail nerde, Ubeydullah b. Ömer el-Umerî nerde? Cafer'in hıfzı nerde, Nâfi'in hıfzı nerde?
6- Hz. Âişe hadisi, Hz. Peygamber'in (s.a.) ne zaman tavaf yaptığı konusunda muztaribtir. Ondan üç şekilde rivayet edilmiştir: 1) Gündüz tavaf etmiştir, 2) Tavafı geceye tehir etmiştir, 3) Günün sonunda ifâza tavafı yapmıştır. Bu hadiste, İbn Ömer hadisinin aksine ifâza tavafının vakti ve namaz kılman yer iyi Zabtedilmemiştir.
7- İbn Ömer hadisinin ondan daha sahih olduğu tartışılmaz. Çünkü Hz. Âişe hadisi, Muhammed b. İshak — Abdurrahman b. Kasım — babası Kasım — Hz. Âişe senediyle rivayet edilmiştir. îbn İshak'ın rivayetini delil olarak alıp almama konusu tartışmalıdır ve bu hadiste işittiğini açıkça belirten bir ifade kullanmamış, muan'an olarak rivayet etmiştir. Ubeydul-lah'ın: "Bana Nâfî\ İbn Ömer'den rivayetle dedi ki" sözüne nasıl tercih edilebilir?
8- Hz. Âişe hadisi, Hz. Peygamber'in (s.a.) öğleyi Mekke'de kıldığını açık bir şekilde ortaya koymamaktadır. Zira metni şöyledir: "ALLAH Rasûlü (s.a.) gününün sonunda öğleyi kıldığı vakit ifâza (tavafı) yaptı, sonra Mina'ya döndü. Teşrik günlerinin geceleri boyunca orada kaldı, güneş tepeden (batıya) kayınca her cemreye yedi çakıl taşı atarak cemre taşlardı." Bu hadisin, Hz. Peygamber'in (s.a.) o gün öğle namazım Mekke'de kıldırdığını açık bir şekilde ifade etmesi nerde, İbn Ömer'in "Hz. Peygamber (s.a.) kurban günü ifâza tavafı yaptı, sonra dönüp Mina'da Öğleyi kıldırdı." sözündeki açık ifade nerde? Sahih sahiplerinin rivayetinde ittifak ettikleri hadis nerde, delil olup olmaması tartışmalı bir hadis nerde? En iyi bilen ALLAH'tır.
İbn Hazm "Ümmü Seleme o gün rahatsız iken insanların gerisinde devesi üzerinde hac yaptı. O gün Hz. Peygamberden (s.a.) izin istedi, o da ona izin verdi." diyor ve Müslim'in Sahih'inde Ümmü Seleme'nin kızı Zeynep'ten rivayet ettiği şu hadisi delil gösteriyor: Ümmü Seleme diyor ki: Hz. Peygamber'e (s.a.) rahatsız olduğumu söyledim. "Binitli olarak insanların gerisinden tavaf et.'* buyurdu. Ben de o şekilde tavaf ettim.
ALLAH Rasûlü (s.a.) o vakit Kabe'nin yan tarafına doğru namaz kılıyor ve namazda Tûr sûresini okuyordu.« [625]Bu tavafın ifâza tavafı olduğu anlaşılmaz. Çünkü Hz, Peygamber (s.a.) o tavafın iki rekât namazında Tûr sûresini okumadı ve Ümmü Seleme'nin insanların gerisinden duyabileceği bir ses tonuyla gündüz açıktan da okumadı. Ebu Muhammed, "Hz. Peygamber (s.a.) tavafı geceye tehir etti" diyenlerin hataya düştüklerini açıklamış ve bunda isabet etmiştir.
Hz. Âişe'den sahih olarak rivayet edilen bir hadise göre Hz. Peygamber (s.a.) kurban bayramının birinci günü gecesi Ümmü Seleme'yi gönderdi; Ümmü Seleme sabah namazından önce cemre taşladı, sonra gidip ifâza tavafı yaptı.[626] Bu, Ümmü Seleme'nin kurban bayramının birinci günü ALLAH Rasûlü (s.a.) Kabe'nin yan tarafına doğru namaz kılarken ve namazda Tûr sûresini okurken, insanların gerisinden tavaf etmesiyle nasıl uzlaşır? Bu imkânsızdır. Çünkü bu namaz ve kıraat sabah yahut akşam yahut da yatsı namazında idi. Bu namazın bayramın birinci günü olması, merhumun yanılgısıdır. Çünkü ALLAH Rasûlü (s.a.) o vakit kesinlikle Mekke'de değildi.
Hz. Âişe o gün bir tek tavaf ve bir tek sa'y yaptı. Bu da onun haccı ve umresi için yeterli oldu. O gün Safiyye tavaf yaptı, sonra hayız oldu. Yaptığı bu tavaf veda tavafı yerine de geçti, ayrıca veda tavafı yapma-dı.[627] Hz. Peygamber'in (s.a.) hayızdan temizlenmiş kadın hakkında sünneti şudur: Böyle bir kadın tavaftan —yahut vakfe'den— önce hayız olursa kıran haccına niyetlenir ve onun bir tavaf, bir sa'y yapması yeterli olur. Şayet ifâza tavafından sonra hayız olursa yaptığı bu tavaf veda tavafı yerine de geçer. [628]
[624] Müslim, 1308; Ebu Davud, 1998; Ahmed, 2/34. Merhum müellifin söylediği gibi hadis Buharî'de yoktur. Câbİr hadisi Müslim'dedir (1218). Hz. Âİşe hadisini ise Ebu Davud (1973) rivayet etmiştir. Ancak tbn İshak, muan'an olarak rivayet ettiği için tedlis sözkonusudur.
[625] Müslim, 1276. .
[626] Ebu Davud, 1942. Senedrzayıftır. Tafsilat için bk. el-Cevheru'n-Nakıy, 5/132-133.
[627] Buharı, 25/145; Müslim, 1211 (383); Mâlik, 1/412.
[628] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 2/283-287.