Ölüm Sonrasına Dair Bilimsel Teoriler ve ÖYD / NDE

MURATS44

Özel Üye

Ölüm Sonrasına Dair Bilimsel Teoriler ve ÖYD / NDE

Ölüme Yakın Deneyimler

"Ölüm her zaman bizimleydi, her zamanda bizimle olacak. İnsan varlığının ayrılmaz bir parçasıdır o. İnsanoğlunun ortaya çıkışından beri; insan, ölümü zihninde tartmış ve onun gizemlerini bulmaya çalışmıştır. Çünkü, ölüm sorusunun anahtarı, yaşam kapısındaki kilidinde anahtarıdır." Prof. Dr. Eizabeth Kubler ROSS

"Çok büyük, etkileyici ve özel bir ses duydum. Tanrının sesi gibi hissettim ama o olup olmadığını bilmiyorum. O ses benle konuştu ve benim bir gün araştırmacı olacağımı, kitaplar yazacağımı söyledi." P.M.H. Atwater

3000 yıllık Vedalar'dan, çağdaş düşünürlere kadar, tüm dinlerin ve felsefi akımların vazgeçilmez konusu olmuş. İnisiyatik öğretilerde deneysel olarak yaşanmaya çalışılmış olan ölüm denen geçiş olayı ve bunun ötesiyle ilgili ayrıntıları daha sonraki bir yazımıza bırakarak, bu yazımızda ağırlıklı olarak 'Ölüme Yakın Deneyimler'den söz edeceğiz. Buna, 'yarı ölüm halleri', hatta 'ölümün eşiğine kadar gidiş gelişler' de denmektedir. Uyku, şuur kaybı, baygınlık, hatta astral seyahat gibi paranormal deneyimler, 'yarı ölüm' sayılabilecek hallerdir. Bunlar, çoğunlukla; öte alemin sınırına kadar gidip gelenlerin deneyimleridir.

Ölüme yakın deneyimlerin (ÖYD) en güzel örnekleri reanimasyon çalışmasıyla ortaya çıkarılmıştır. Başta Dr. Moody, B.J.Eadie, D. Cannon, Dr. M. Morse ve P.Perry'ninkiler olmak üzere, öteki araştırmacıların bu konudaki klinik çalışmalarını konunun akışı içinde sizlere sunacağız. Ayrıca astral seyahat / projeksiyon ve benzeri paranormal deneyimler de bir bakıma ÖYD sayılabileceğinden, bunlara da satırlarımız arasında yer vermek istiyoruz. Günümüz biliminin parapsikoloji adı altında yarım yüzyılı aşkın bir zamandan beri konuya eğiliyor olmasına karşın, geçmişinin ne kadar eski olduğunu göstermek bakımından; kutsal metinlerde, ilk çağ felsefesinde ve inisiyatik öğretilerde nasıl ele alındığını özetle sunmak istiyoruz.

Ölüme Yakın Deneyimler (ÖYD ya da NDE - Near Death Experience), tıbbi anlamda kalbi durup daha sonra tekrar hayata dönen insanların geçirdiği tecrübelere verilen isimdir.

Ölüme yakın deneyimler, özellikle insanoğlunun "ölümden sonraki hayat" konusuna karşı duyduğu merak sebebiyle ilgi çekici olaylar olmuştur. Gerçek deneyimlerle spekülasyon ve şehir efsaneleri çoğu yerde birbirine karışmış olmakla beraber, gelişen tıp ve teknolojinin de yardımı ile konu üzerinde bilimsel araştırmalar da yapılmaktadır. Dr. Raymond Moody ve Dr. Kenneth Ring, ölüme yakın deneyimler alanında çalışmış önemli isimler olarak görülür. Ayrıca International Association for Near-Death Studies (IANDS, Uluslararası yakın ölüm çalışmaları topluluğu) isimli bir örgüt, bu deneyimi yaşamış insanları bir araya getirmek ve bilimsel araştırmaları destekleyici güvenilir bilgiler bulmak gibi bir misyon ile gerçekleşmiş olaylar üzerinde araştırmalar yapmaktadır.

Ölüm ölmek konusunda dünyanın en önde gelen araştırmacısı olan Dr. Külber Ross, bu konuyu bilimadamlarının araştırma alanına getirmeyi başarmış bir insandır. Bu konuyla ilgili klasik olmuş bir çok kitap yazmıştır. "On Death and Dying" adlı yapıtı, Amerikan liselerinde okunması gereken kitaplar listesindedir.Dr. Külber Ross, "ölümün kıyısından dönme deneyimi"nin ölüm anında herkesin yaşayacaklarının bir parçası olduğunu söylüyor ve şöyle anlatıyor;

«Bir tünel köprü ya da dağ geçidini aşınca sonunda ulaşıp ışıkla kucaklaşıyoruz. Bu ışık son derece parlaktır. Eğer biri, ölümün kıyısında dönecekse bu ışığı kısacık bir süre görebilir. Bundan sonra yaşama geri dönmelidir. Ama gerçekten ölünce kozayla kelebeğin( yani bedenle ruhun) arasındaki bağ kopar. Tekrar dünyadaki bedene dönemezsiniz. Ama zaten de dönmek istemezsiniz. Çünkü bu ışığı gördükten sonra kimse geri dönmek istemez.Bu ışıkta belki de insanoğlunun nasıl olması gerektiğini hissedeceksiniz.»

"Ölüm halindeki hastalarla görüşmelere başlamazdan önce ölümden sonra bir yaşam olabileceğine dair hiçbir inancım yoktu. Fakat şimdi inanıyorum. Siz ister ruh deyin ister başka bir şey insan bedeninin ölümden sonra da varlığını sürdüren bir eşi var."
Dr. Külber, ölüm deneyimin tıpkı doğum gibi olduğunu ancak bu doğumun başka bir var oluş için gerçekleştiğini anlatıyor. Dr. Külber'in çalışmaları, ispatlanamaz çalışmalardı; fakat ölmekte olan insanlar veya kısa süreliğine ölmüş insanlar üzerinde yaptığı çalışmalar, Dr. Külber'i bu inanca götürmüştür. Bulduğu şeyler, insana yaşamı kucaklamayı ve ölüm korkusundan sıyrılmayı öğretiyordu.

Ölüme Yakın Deneyimler, Geçiştirilemez

Yukarıdaki sözler Wales Üniversitesi (İngiltere) Teoloji ve Dinsel Etütler Bölümü doktora öğrencilerinden Dr. Penny Sartori'ye aittir. Çalışmalarını Swansea Morriston Hastanesi'nin yoğun bakım biriminde sürdürmekte olan Dr. Sartori'nin etütlerinin bazıları 'The Christian Parapsychologist' dergisinde yayınlanmaktadır.

Bayan Dr. Sartori'nin ölüme yakın deneyimler (ÖYD) üzerinde çalışması ilk değildir. Bu konuda Amerikalı araştırmacı Dr. Raymond Moody'in ilk sırada bulunduğunu ve bu konuda yayınlanmış kitapları olduğunu, hatta bunlardan birinin de dilimize çevrildiğini biliyoruz. Dr. Moddy'in çalışmaları 30 yıl öncesine kadar gitmektedir. Dr. Moddy, incelemelerinin sonunda görmüştü ki, ÖYD yaşadıktan sonra yaşama döndürülmüş kimseler genellikle şunları rapor etmişti:

- Tünelden geçiş,
- Sakinlik ve sükunet hissi,
- Yaşamın gözden geçirilmesi,
- Çok güzel bahçelerde yürüyüş,
- Daha önce ölmüş yakınlarla karşılaşma,
- Işıklı bir varlıkla karşılaşma,
- Telepatik iletişim,
- En son olarak, belli bir sınıra kadar ilerleyiş,
- Fizik bedene dönüş.


ÖYD etütlerinin yanı sıra, beden dışı deneyimler (BDD) üzerinde de çalışan Dr. Sartori bu tür denemelerinde bazı semboller kullandığını da açıklamalarına eklemiştir. Söz konusu semboller süjenin (yatar vaziyette iken, başucu tarafındaki duvarda ama sadece doğrulunarak (oturarak ya da ayağa kalkarak) görülebilecek şekilde duvara iliştirilmiştir. Bundan ayrı olarak, hastane personeli tarafından sembollerin görülüp, şu ya da bu nedenle süjelere bildirilmemesi konusunda da gerekli önlemler alınmıştır. Zaten, Dr. Sartori; BDD çalışmalarını genellikle (ve hastanenin nispeten) tenha ve sessiz olduğu gece saatlerinde yapmaktadır. Son beş yıldan beri BDD ve ÖYD çalışmalarıyla dikkat çekmekte olan Dr. Sartori, ÖYD'lerle ilgili anıların dikkat çekici bir şekilde hafızadan silinmediğini not etmiştir. Bu ilginç durum, süjelerle yapılan mülakatlarda da belirgin bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Konuyu derinlemesine incelememiş kuşkucuların iddialarına göre, ÖYD'lerde deneyimlenen ve rapor edilen haller oksijen yetmezliğinden dolayıdır. Dr. Sartori ise bu iddianın, gerçekle ilgisi olmayan bir 'geçiştirme' olduğunu açıklamış ve şunları da eklemiştir: "Uyuşturucu hapların ve karbondioksitin de buna neden olamayacağını burada belirtmek isterim. Bunlarla ilgili olarak ÖYD konusunda bundan önceki aleyhte tartışmalar da artık geçerliliğini yitirmiştir. Bu konuyla ilgili bilimsel görüşler gözden geçirilerek genişletilmelidir. Günümüzde bilim, şuurluluğun beyin ile sınırlı olduğunu iddia etmektedir. Ancak, gerek yıllar öncesinden beri, gerekse tarafımızdan yapılan araştırmalar göstermiştir ki beynin işlevleri durduğu zaman bile şuurluluk sürmektedir."

ÖYD'nin Belirtileri

1. Ölmüş gibi hissetmek: "Anlatması çok güç. Öyle bir andı ki; kocamın karısı değildim, çocuklarımın annesi değildim, annem ve babamın çocukları değildim. Yalnızca ve tamamen kendimdim." - Kalp rahatsızlığı sonrasında, 65 yaşında Chicago'lu bir kadının sözleri

2. Acı duymamak ve huzur: "Sanki beni dünyaya bağlayan ipler kesilmiş gibiydi. Artık ne korku hissediyordum, ne de kendi bedenimi. Doktor ve hemşirelerin benimle ilgili bir çaba içerisinde olduklarını duyabiliyordum, ama bu durum benim için hiçbir şey ifade etmiyordu." - Trafik kazası sonucu "ölen" Georgia'lı bir ev hanımının sözleri.

3. Bedenin dışına çıkmak: "Yukarıdan hastane yatağında yatmakta olan kendi bedenime bakabiliyordum. Etrafımda telaşla koşuşturan doktorlar ve hemşireler vardı. Onların odaya bir makine getirdiklerini ve yatağımın ayakucuna yakın bir yere yerleştirdiklerini görebiliyordum. Kutuya benzeyen makinenin yanlarına bağlı iki kol uzanıyordu. Sonradan anladım ki bu alet kalp durduğu zaman onu yeniden çalıştırmak için kalbe şok uygulayan o makinelerden biriydi. Bir rahip içeri girdi ve bana bir tür cenaze duası okumaya başladı. Yatağın altına doğru ilerledim ve olan biten her şeyi buradan izlemeye devam ettim. Tıpkı bir tiyatroda seyirci olmak gibiydi. Yatakta duran bedenimin arkasında bir duvar saati vardı. Hem yataktaki siluetimi hem de 11.11'i gösteren saati görebiliyordum. Daha sonra tekrar bedenimin içine girdim. Uyandığımı ve ayak ucumda bedenimi izlemiş olan kendimi aradığımı hatırlıyorum." - İlaç tedavisine reaksiyon gösterdiği için ölümden dönen Arizona'lı bir kadının sözleri.

4. Tünel deneyimi: "Fırtına patlamak üzereydi ve ben golf oynuyordum. Bir anda üzerime yıldırım düştü. Birkaç saniye havada, bedenimin üzerinde asılı kaldım. Daha sonra kendimi bir tünelin içine çekiliyormuş gibi hissettim. Etrafımda hiçbir şey göremiyordum, ama çok süratli bir şekilde ilerliyormuşum gibi hissediyordum. Kesinlikle bir tüneldeydim. Tünelin diğer ucuna yaklaştıkça büyüyen ışığı görünce bunu daha iyi anladım." - Yıldırım düşmesi sonrasında güneyli bir araba galericisinin sözleri.

5. Işık saçan insanlar: "Tünelin sonunda beni bir grup insan karşıladı. Hepsi de tıpkı fenerler gibi parıldıyorlardı. Sanki içerideki her şey ışıklıymış gibi etraf parıl parıldı. Oradaki insanların hiçbirini tanımıyordum ama hepsi de beni çok seviyormuş gibi görünüyorlardı." - Kalp rahatsızlığı sonrasında 10 yaşında bir erkek çocuğun sözleri.

6. Işıktan varlık: "Kocaman çiçeklerle dolu bir bahçede uyandığımı hatırlıyorum. Çiçeklerin büyük yıldız çiçeklerine benzediklerini söyleyebilirim. Bahçenin ortamı sıcacık ve aydınlıktı. Çok güzel bir yerdi. Biraz bahçede dolaştım. O 'varlık' da orada duruyordu. Bahçe muhteşem güzellikteydi ancak O'nun varlığının yanında tüm bu güzellikler sönük kalıyordu. O'nun tarafından sevildiğimi ve desteklendiğimi hissettim. Hayatım boyunca yaşadığım en büyülü duyguydu. Yıllar önce yaşamış olmama rağmen hálá o duyguyu hissedebiliyorum." - Çocukluk ÖYD'sini anlatan orta yaşlı bir kadının sözleri.

7. Hayatını yeniden gözden geçirmek: "Bu aydınlık varlık, etrafımı çevirdi ve bana hayatımı gösterdi. O ana kadar yaptığım her şey tekrar değerlendirebilmem için gözlerimin önünden geçiyordu. Bazı kısımlarını görmek ne kadar tatsız olsa da hayatımı baştan sona seyretmek çok güzel bir histi. Bu süreç içinde özellikle bir olayı hatırladım. Çocukken kız kardeşimin Paskalya sepetini kaçırmıştım, çünkü içinde benim istediğim bir oyuncak vardı. Hayatımı gözlemlediğim bu süreçte onun yaşamış olduğu üzüntü, kayıp ve yadsıma duygularını da hissettim. Hem incittiğim insanlar olup üzüntüyü, hem de yardım ettiklerim olup mutluluğu yaşamıştım." - 23 yaşında ÖYD yaşamış Ohio'lu bir kadının sözleri.

8. Geri dönüşe gönülsüz olmak: "Hayatım gözlerimin önünden geçtikten sonra bedenime geri dönmek istemedim. Orada çok rahattım. Etrafımı saran aydınlık saf ve kusursuz sevgiydi. O (aydınlık varlık), geri dönmek isteyip istemediğimi sordu. Ben ise ona 'Hayır' cevabını verdim. Bu cevabım üzerine O, bana dönmem gerektiğini, çünkü daha yapılacak birçok şeyin beni beklediğini söyledi. Böylece tekrar bedenime döndüm. Bunu anlatmanın başka bir yolu yok. Bir anda yatağımdaydım ve makinenin kolları elinde olduğu halde karşımda duran doktoruma bakıyordum. Bir an için hayata döndürülmüş olmaktan dolayı öfke duydum. 'Bir daha asla bana bunu yapmayın!' dedim. Bu sözlerim beni kurtarmak için oldukça çabalamış olan arkadaşım için gerçek bir şok oldu." - Meslektaşlarından biri tarafından hayata döndürülen bir kardiyolog.

9. Kişilik değişimi: "Hastanede uyandığımda ilk gördüğüm şey bir çiçekti. Ağlamaya başladım. İster inanın ister inanmayın ama fark ettim ki, ölümden döndüğüm ana kadar hiç gerçek anlamda bir çiçek görmemişim. Öldüğümde öğrendiğim en önemli şeylerden biri, her birimizin yaşayan ve çok büyük bir evrenin birer parçası olduğumuzdu. Eğer kendimize zarar vermeden başka bir kişiye ya da herhangi başka bir canlıya zarar verebileceğimizi düşünüyorsak, feci şekilde yanılıyoruz demektir." - Kalp krizi sonrasında hayatta kalan 62 yaşında bir işadamı.

Açıklanması Zor Vizyonlar

Birçok kimsenin deneyimlediği ve bir kısmını doğrudan doğruya kendim de araştırdığım açıklanması zor vizyonlardan birini çocukluğumda ben de görmüştüm: O yıllarda elbette ki, annemlerin yanındaydım ama o gün evde (evimizin sadık bekçisi 'al-satian' köpeğimizi saymazsak) tek başıma bulunuyordum. Evimizin büyük oturma odasında kendi kendime oynarken bir ara odanın açıldığı koridorda ayak sesler işitir gibi oldum.

Cesaretimi toplayarak koridora çıktığımda; koridorda, 19 yy.dan kalma giysiler içinde pek de dost görünümünde olmayan bir adamla karşılaştım: Başında Abraham Lincoln'unkine benzer bir fötr şapka vardı; doğrusunu isterseniz, Lincoln'a biraz benziyordu da… Doğrudan doğruya o da bana bakıyordu. Yanılmıyorsam, benimle koridorda karşılaşmaktan, en az benim şaşırdığım kadar o da şaşırmış görünüyordu. O sırada yanımda bulunan köpeğimizden bir tepki gelmedi. Samimi hissiyatım odur ki; sizlere betimlemeye çalıştığım vizyon ne bir ruh varlığı, ne de bir hayalet gibi bir şeydi ama ben çok eski yıllara ait bir vizyonu izliyordum o an ve o sanki beni kendisine göre gelecek olan kadim zamanlardan izliyordu.

Çok iyi tanıdığım iki arkadaşım da bana, benimkine benzer deneyimlerini aktarmıştı. Ama onlar bu deneyimlerini yetişkin yaşlarında yaşamıştı. Onlar bir defasında, Shropshire'ın Bridgnorth yöresinde arabalarıyla giderken, birden arabalarıyla birlikte kendilerini bir savaş alanının ortasında hissetmiş savaştan kaçan insanları gördüklerini sonradan betimlemeye çalışmışlardır. Anlattıklarına göre, bu savaşçılar eski Vikingler'i andırıyordu. Hatta onlardan biri (aynen benim deneyimimde bana gözlerini dikmiş bakan o Lincoln kılıklı adam gibi) dönüp, bir süre onlara bakmıştı. Evet, işte burada da; arkadaşlarım geçmişe bakarken, o zamanlardan biri de (kendine göre geleceğe) bakmaktaydı.

Bu durumla ilgili araştırmalarımdan elde ettiğim sonuca göre; o yörede Vikingler ile Saksonlar arasında bir meydan savaşı olmuştu.

Araba içindeki arkadaşlarıma dönüp de bakan savaşçı acaba savaş sonrasında sağ kalıpta, evine döndüğünde; savaş alanında, at ile ya da öküz ile çekilmeden ama önünden sesler çıkan ve kendi kendine gitmekte olan acayip bir araç gördüğünden söz etmiş midir, ne dersiniz?

Ölümün Aşamaları

Külber-Ross'a göre hasta, ölünceye kadar beş aşamadan geçiyor;
Birinci aşama, hastanın içinde bulunduğu durumu inkâr etmesi; "Ben, ölmem!"
İkinci aşama ise kızgınlık şeklinde beliriyor; "Niçin ben? Neden bir başkası değil de ben? Niçin daha bilgisiz işe yaramayan ya da yaşlı birisi ölmüyor da ben ölüyorum?"
Üçüncü aşama ise pazarlık devresidir; "Eğer dediklerinizi yaparsam, beni iyileştireceksiniz değil mi?"
3. aşamadan itibâren, artık durumu yavaş yavaş kabullenmeye başlar. Bu, dördüncü aşamadır; "Ben, ölüyorum. Gerçekten ölüyorum."
Son aşamada ise hasta, ölümü tümüyle kabullenir ve beklemeye başlar. Bu son aşama hastanın davranışlarında ilginç gelişmelerin olduğu aşamadır. Örneğin, sesler işitir daha önce ölmüş olan yakınlarının kendisini beklediklerini söyler.
Bu aşamada hastaların büyük çoğunluğunun parlak ışıklar, sonu aydınlık tüneller gördükleri, benliklerine bir huzur duygusunun egemen olduğu belirtiliyor. Bilinen bir gerçek daha var ki o da tıbben ölüp sonra hayata döndürülen kişilerin daha sonra ölümden korkmamaları..

Bir diğer ölüm uzmanı (ben böyle tanımlıyorum) Dr. Raymod Moody'dir. "Life After Life", bilim dünyasında çok ilgi çeken bir kitaptı. Psikiyatrist Dr. Moody, ölümün kıyısından dönen hastaların deneyimlerini aktarmıştı. Yaşama geri dönen hastalar, bir ışık tünelinden geçtiklerini, başka bir boyutta iyiliksever ruhsâl varlıklarla karşılaştıklarını ve bazen de yaşamların en önemli olaylarını yeniden anlatmışlardı. Dr. Moody, bu olguya "ölüme yakın deneyim" adını vermişti. Ölümün kıyısından dönenlerin çoğu, bu deneyim ardından büyük değişim sergilemişti. Anlattığına göre Dr. Suzuki de bunlardandır. Dr. Suzuki, genetik açıdan felç geçirmeye yakın bir kişi olduğunu ve 50 yaşlarında bunu yaşadığını anlatıyor. Dr. Suzuki, parlak ışıklar çeşitli pastel renkler ve parlak güzel bir ışığa doğru giden ve içine doğru çekildiğini hissettiği bir tünel gördüğünü anlatıyor.Ama ışığın kaynağına giderken henüz zamanı gelmediğini de hissetmiş. Bir saniye sonra kendini hastanene yatağında meslektaşları tarafından muayene edilirken bulmuş. Konuşmayı ve yürümeyi tekrardan öğrenmek zorunda kalmış.

Bazı Yaşanmış Deneyimler

17 Eylül 1975'te Dannion Brinkley'in yaşadığı deneyim meşhurdur. Kendisi telefonla konuşurken, düşen bir şimşeğin telefon kablosundan geçerek kulağından tüm bedenine ve sonra ayağına kadar inmesi sırasında kalbi durmuştur. Kalbi durduktan sonra hastaneye kaldırılan Brinkley kurtarılamamış ve morga kaldırılmıştır. Morgda bir anda hayata dönen Brinkley, klinik olarak tam 28 dakika ölü kalmıştır.
Brinkley, "Saved by the Light" (Işık tarafından Kurtarıldı) isimli kitabında kendisi yaşadığı deneyimi anlatmış, Hollywood tarafından yaşadığı deneyim Saved by the Light ismiyle sinemaya uyarlanmıştır. Kendisi birçok yerde konferanslar düzenlemekte ve insanlara ölümün bir son olmadığını ve ölümden korkulmaması gerektiğini anlatmaktadır.

Dannion Brinkley'nin Ölüme Yakın Deneyimi

1975 yılında, Dannion Brinkley, gökgürültülü bir fırtına esnasında telefonda konuşuyordu. Telefon kablosuna düşen bir yıldırım başına ve vücudunun diğer kısımlarına binlerce voltluk elektrik gönderir. Kalbi durur ve ölür, fakat işin aslında, bir NDE yaşamıştır. Brinkley, morgda 28 dakika sonra yeniden canlandığında, anlatacağı müthiş bir hikayesi vardı. Aşağıdakiler Paul Perry ile yazdığı kitabı "Saved By the Light"tan alınmıştır.

Sonrasında duyduğum ilk ses bir yük trenine benzeyen bir sesin kulağıma ışık hızıyla gelmesiydi. Elektrik şokları bütün vücudumdan aktı ve her hücremi pil asitinin içinde eridiğini hissettim. Ayakkabımın çivileri yerdeki çivilere yapışmıştı dolayısıyla havaya fırladığımda ayaklarım ayakkabılarımdan çıktı. Gözümün önünde tavanı gördüm ve yatağımın üzerine düşerken bir dakika için nasıl bir gücün bu kadar acıya sebep olabileceğini ve beni bu şekilde tutabileceğini tahmin edemedim. Bir saniyenin bile yarısı kadar olan bir süre bir saat gibiydi.

Korkunç bir acıdan sonra kendimi huzur ve sakinlik verici bir denge hissiyatında buldum. Daha önce hiç bilmediğim ve şu ana kadar da hiç hissetmediğim bir histi. Sanki çok güzel bir sakinlik içinde banyo yapmak gibiydi. Ne olmuş olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu, ama bu kadar huzur içinde olmama rağmen nerede olduğumu bilmek istiyordum.

Etrafıma bakmaya başladım, havada dönüyordum. Aşağımda yatağın üzerine fırlatılmış vücudum vardı. Ayakkabılarım tütüyordu ve telefon ellerimde erimişti. Sandy'nin odaya koştuğunu görüyordum. Yatağın yanında durup bana korkunç bir ifadeyle bakıyordu, tıpkı bir ebeveynin çocuğunu yüzme havuzunda ters dönmüş bir şekilde yattığını gördüğündeki ifade gibiydi.

Tommy 10 dakikadan az bir süre içerisinde geldi. Ters bir şeyler olduğunu biliyordu çünkü patlamayı telefondan duymuştu. Tommy'nin beni tutmasını ve ambulans geciktiği için küfürler ettiğini izledim..Siren sesleri duyulmaya başlamıştı. Sağlık görevlileri beni sedyeye koyup ambulansa götürürlerken üçünün tepesinde uçuşuyordum, Sandy, Tommy ve kendim

Uçuştuğum yerden, herkesten 5 metre kadar yükseklikte, yüzüme düşen yağmuru ve ambulans ekibinin arkalarının ıslandığını görebiliyordum. Gördüğüm perspektif bir televizyon ekranı gibiydi. Öfke ve acı duymadan, sedyedeki kişinin titreyip, seğirip, sıçradığını seyrettim. Ölü bedenimden ambulansın önüne doğru baktım. Bir tünelin oluştuğunu gördüm, bir hortumun gözü gibi açılıyor ve bana doğru geliyordu. Ben hiç kımıldamadım, tünel bana doğru geldi.

Çan sesleri vardı tünel bana doğru ve sonra da etrafımda spiral çizerken. Hemen sonrasında görülen hiçbirşey yoktu. Ne ağlayan Sandy, ne ambulans ekibinin ölü bedenime kalp masajı yapması, ne hastaneyle telsizden yapılan çaresiz konuşmalar.. sadece bir tünelin beni bütünüyle sarışı ve yedi çanın ardı ardına ritmik bir şekilde çalan güçlü güzel sesleri..

Karanlığa doğru baktım. Yukarıda bir ışık vardı ve ona doğru elimden geldiği kadar hızlı hareket etmeye başladım. Bacaklarımı kıpırdatmadan ışık hızıyla hareket ediyordum. İlerledikçe ışık daha da parlaklaşıyordu ta ki bütün karanlığı yok edecek ve beni tamamiyle gözalıcı bir ışık cennetinde bırakana kadar. Bu gördüğüm en parlak ışıktı, ve buna rağmen gözlerimi birazcık bile acıtmıyordu. Bu ışık, karanlık bir odadan güneşli bir odaya geçildiğinde hissedilen acının tam tersine, gözlerimi rahatlatıyordu.

Sağıma doğru baktım ve sisin arasından gümüş bir formun bir siluet şeklinde görünmeye başladığını fark ettim. Yaklaştıkça sevgi kelimesinin bütün anlamlarını içeren derin bir sevgi hissetmeye başladım. Sanki sevgilim, annem ve en yakın arkadaşımın binlerce kat fazlası gibiydi. Işık varlık yakınıma geldikçe, bu sevgi hissiyatı o kadar yoğunlaştı ki dayanamayacak kadar zevk vericiydi.

Işık varlık tam önümde durdu. Onun özüne doğru baktığımda, renk prizmaları, sanki her birinden gökkuşağının renklerini yayan binlerce minik pırlantadan oluşmuş gibiydi.

Onun varlığında kendimi çok rahat hissettim, varlığındaki samimiyet sanki hissettiğim bütün duyguları hissettiğine inanmamı sağladı. Aldığım ilk nefesten yıldırım çarpmasıyla cızırdayana kadar.. Bu varlığa bakarken kimsenin beni ondan daha fazla sevemeyeceğini, ve kimsenin bana karşı ondan daha fazla empati, sempati, cesaretlendirme, yargısızlık ve merhamet duyamayacağını hissediyordum.

Işık varlık beni içine çekti ve bunu yaptığında bütün hayatımı yeniden deneyimledim, bütün başıma gelenleri hissettim ve gördüm. Sanki bir su baskını olmuş ve beynimde kayıtlı olan bütün hatıralar dışarı taşmış gibiydi.

Hayatımı gözden geçirmeyi bitirdikten sonra bir noktaya gelmiştim, az önce tanık olduğum şeylere baktığımda tek bir sonuç çıkıyordu. Utanmıştım. Farkına vardım ki çok bencil bir hayatım olmuş, insanlara çok ender yardım etmişim. Kardeşlik sevgisiyle neredeyse hiç gülümsememiştim ve kimseye kötü durumda olduğu için 1 Dollar ( Burada tercümenin düzeltilmesi gerekiyor) vermemiştim. Hayatım kendim ve sadece kendim içindi. İnsanlara hiç önem vermemiştim.

Işık varlığa baktım ve çok derin bir üzüntü ve utanç hissettim. Bir azarlama, ruhumun kozmik bir şekilde sallanmasını bekledim. Bütün hayatımı gözden geçirdim ve gördüğüm gerçekten değersin bir insandı. Bir azarlama değil de ne hak ediyordum?

Kim olduğun Tanrının yaptığı bir farklılıktır.... Dedi varlık...Ve o fark sevgidir...

Aslında hiçbir konuşma olmuyordu, ve bu düşünce bana telepatik ( farklı bir telepati yoluyla )bir şekilde iletiliyordu. Bugüne kadar bu kelimenin manasının ne olduğundan emin değildim. Fakat söylenilen buydu.

Tekrardan bir gözden geçirme süresi yaşatıldı. İnsanlara ne kadar sevgi vermiştim? Onlardan ne kadar sevgi almıştım? Ve biraz önce gördüklerime bakılırsa, yaptığım her iyi olaya karşılık neredeyse 20 kötü olay yaratmıştım. Eğer suçluluk şişmanlık olsaydı, 230 kilo gelirdim.

Işık varlık uzaklaştığında, suçluluğun getirdiği ağırlık üzerimden kalktı. Gördüklerimde acıyı ve ıstırabı hissetmiştim fakat tüm bunlardan hayatımı değiştirebilecek bilgiyi öğrenmiştim. Varlığın mesajını başımın içinde telepati şeklinde duyabiliyordum:

...İnsanlar dünya üzerinde iyilik yaratmak için varolan güçlü spiritüel varlıklardır. Bu iyilik, genellikle cesur hareketlerle gerçekleştirilmez, insanlar arasındaki şevkatli tekil haraketlerle varolur. Önemli olan o küçük şeylerdir, küçük davranışlardır, çünkü kendiliğinden gelişen heraketler onlardır ve insanın gerçek kişiliğini gösterir...

Çok mutlu olmuştum. Artık insanlığı geliştirecek basit sırrı biliyordum. Hayatınızın sonunda hissettiğiniz sevgi ve iyi hisler yaşarken verdiğiniz sevgi ve iyi hislere eşit. Bu kadar basitti.

...Artık bu sırra sahip olduğum için hayatım daha iyi olucak... dedim Işık varlığa.

O sırada fark ettim ki geri gitmiyordum. Artık yaşayacak bir hayatım kalmamıştı. Üzerime yıldırım düşmüştü. Ölmüştüm.

Kanatsız kuşlar gibi, katedrallerle dolu bir şehre sürüklendik. Katedraller içeriden parlayan bir ışıkla dolu kristalden yapılmış gibiydiler. Korkmuştum. Bu yerin havada titreşen bir gücü vardı.. Bir öğrenme yerinde olduğumu biliyordum. Hayatımı yeniden gözden geçirmek için veya değerinin ne olduğunu anlamak için değil, bilgilendirilmek için oradaydım.

Yapıya girdiğimde, Işık Varlık artık benimle değildi. Onu görebilmek için etrafıma bakındım ve kimseyi göremedim. Odada sıralar hizalanmıştı, ve yayılan ışık her şeyin parlamasını ve sevgi gibi hissedilmesini sağlıyordu...

Hemen sonra, podyumun arkasındaki boşluk Işık varlıklarla doldu. Benim de oturmakta olduğum sıralara doğru bakıyorlardı, ve onlardan şevkatli ve bilge bir ışık saçılıyordu.

Sırada oturdum ve bekledim. Daha sonra olan şey ruhsal yolculuğumun en muhteşem kısmıydı.

Podyumun arkasında dururlarken varlıkları sayabiliyordum. Onüç tanelerdi, omuz omuza yan yana duruyorlardı ve sahneye yayılıyorlardı... Onlar hakkındaki diğer şeylerin de telepatik bir yolla farkındaydım. Her biri insanoğlunun sahip olduğu değişik duygusal ve psikolojik özellikleri temsil ediyorlardı. Mesela, varlıklardan biri kuvvetli ve tutkuluyken bir diğer artistik ve duygusaldı. Biri cesur ve enerjikti, biri sahiplenici ve sadıktı. İnsan terimlerine göre, her biri zodyağın bir burcunu simgeliyordu.

Spiritüel terimlere göre, bu varlıklar burçları da geçiyordu. Bu duyguları benim hissedebileceğim bir yoğunlukta çıkartıyorlardı.

Şu anda artık bu yerin bir öğrenme yeri olduğunu biliyordum. Burada bilgi içinde demlenip, daha önce hiç eğitilmediğim gibi eğitilmiştim. Kitaplar yoktu, ezberleme yoktu. Bu ışık varlıklarının huzurunda, bilginin kendisi olmuştum ve bilinmesi gereken her şeyi biliyordum. Her türlü soruyu sorabilir ve cevabını bilebilirdim. Sanki bilgi okyanusunda bir su damlası veya ışığın bildiği her şeyi bilen bir ışın olmak gibiydi.

Varlıklar bana birer birer geldiler. Her biri yaklaştığında, göğüslerinden video kaseti büyüklüğünde bir kutu çıkıyor ve tam suratıma yakınlaşıyordu.

Bu ilk olduğunda, bana vuracağını düşünerek ürpererek geri çekildim, ama vuruştan hemen önce, kutu açıldı ve dünyada olacak olan bir olayın küçük bir televizyon resmi gibi bir şeye dönüştü. Seyrederken, resme doğru çekildiğimi hissettim ve sonra da olayı sanki içindeymişim gibi canlı olarak yaşadım. Bu oniki kere oldu ve oniki kez gelecekte dünyayı sarsacak olayların ortasında durdum.

O sırada bunların gelecekte olacak olaylar olduğunu bilmiyordum. Tek bildiğim çok mühim olayları gördüğümdü ve bunlar sanki bana gece haberleri gibi geliyordu, yalnız bir tek farkla; ekrana doğru çekiliyordum.

[Dannion';e daha sonra kehanet niteliğindeki vizyonlar gösterilmiş ve 28 dakika sonra morgdaki bedenine geri döndürülmüştü.] [6]

Elizabeth Taylor, geçirdiği bir ameliyat sırasında tıbbi anlamda 5 dakika ölü kalmıştır. CNN'de yayınlanan "Larry King Live" isimli programda kendisi, yaşadıklarını şöyle anlatmıştır:

"Michael Todd'un (uçak kazasında kaybettiği 3. eşi) rûhuyla karşılaştım. Ben de onunla burada kalmak istediğimi söyledim; fakat o, bana dünyaya geri dönmem gerektiğini ve daha vaktimin gelmediğini söyledi. Onun aşkı ve sevgisi beni tekrar yaşama döndürdü."

20 Mayıs 2009'da Batman'da 54 yaşındaki Hasan Altun'un kalbi, hastanede 25 dakika süreyle durdu. Doktorların bu durumu bildirmesiyle hastanedeki yakınları, gözyaşlarını tutamadı. Aradan geçen 25 dakika içinde takılan geçici pille Altun, yeniden yaşama döndürüldü. Doktor Tuncer Toklu, “Hastanın tıkalı damarı için anjiyo yaptıktan sonra, birden cihazın şeridi düz oldu. Şoklarda kendine gelmeyince, kalbine geçici pil takarak çalıştırıldı. Tüm doktorlarımız, seferber olmuştu. Hasta yakınlarına öldü haberini verdikten sonra mûcize bir şekilde hasta nefes alıp-vermeye başladı” dedi. Hastanede 25 dakika kadar kalbi durduktan sonra yeniden yaşama dönen Hasan Altun, hiç bir şey hatırlamadığını söyledi. Altun, kendisine müdahale edildiği ana kadar bilincinin açık olduğunu, daha sonrasını ise hatırlamadığını belirtti. Kendine gelir gelmez başındaki doktordan sigara istediğini söyleyen Altun, “Kendimden geçtikten sonrasını hatırlamıyorum. Kendime geldiğimde başımda bekleyen doktordan sigara istedim. Doktor kızdı ve bir daha kesinlikle sigara içmemem gerektiğini söyledi. Doktorun önerisini uygulayıp, bundan sonra sigara içmeyeceğim.” dedi.[2]
Doçent Dr. Letafet Memedova Azerbaycan'ın saygın ressamlarındandır. Babası eşi ve kendisi ressam olan Memedova, Azerbaycan Devlet Pedagoji Üniversitesinde resim bölümü müdürü iken, 2001 yılında Azerî resmini tanıtmak üzere Türkiye'ye davet edildi. Halen İstanbul'da sanatını icra ederken, bir yandan da resim sanatını öğretiyor. Eşim vasıtasıyla tanışıp aile dostu olma şerefine ulaştığım Memedova'nın yaşadıklarını birinci ağızdan dinleme imkanı buldum. İşte onun ölüme gidip geliş öyküsü:

1989 yılı yazı idi. Yazlıktan Bakü merkezindeki evimize dönmüştük. Evde telaş içinde temizlik yaparken bir sancı hissettim. Kendimi iyi hissetmediğim halde işime devam ettim. (Yumurtalıklarımdaki kistlerin patladığını daha sonra öğrendim). İşimi bitirdikten sonra akşam gitmeyi planladığımız ziyaret için hazırlanmaya başladım. Eşim ailesinin evine gitmişti. Orada iken “eve dön” diyen bir ses duyduğunu söylüyor.

Gittikçe kötüleşiyordum. Banyoya gidip yüzümü yıkadım. Çıkarken kapıda ayakta duramayacağımı hissettiğim için tutundum. Sonra kendimden geçip yüz üstü düştüm. Burnum kırılmış ve bayılmışım. Bu çarpma esnasında beyin travması geçirmişim. Ama gözlerim hep açık kalmış.

Koyu karanlık içinde gözlerimi açtım. Biraz sonra aniden ortalık rengarenk ışıklarla doldu. Bir anda kendimi dünyanın dışında uzayın içinde buldum. Bedenimden ayrılan ruhumun uçtuğumu anladım. Bulunduğum yerden dünya bütün güzelliğiyle görünüyordu. Hızla dönen yıldızların, yanımdan gelip geçen meteorların seslerini duyuyordum. Sonra dünyaya yaklaştım; atmosferin içine girdim. Bir sonraki aşamada yemyeşil bir kırdaydım. Rengarenk çiçekler, kelebekler ve kuşlar gördüm. Rengarenk bir gökkuşağı çevreliyordu bulunduğum alanı. Bir ressam olmama rağmen o renkleri bu dünyada hiç görmedim ve yapamadım. O doğanın bir parçası, toprak olduğumu hissettim. Üzerimde papatyalar salınıyordu. Bütün doğanın canlı olduğunu hissettim. Bir şelale çağıldıyordu yakınımda. Sesiyle huzur veren, dinlendiren bir şelale. Tam bir cennetti bulunduğum yer. Şelalenin sesini de duyuyordum. Bütün canlıların titreşimler halinde konuştuklarını hissediyordum. Sonra çimenlerin üzerinde uçar gibi gezinmeye başladım. Bir küre gibiydi çimenlik. Aynı anda kürenin öbür tarafını da görüyordum.

Hissettiğim mutluluğu ve rahatlığı tarif etmem imkansız. Böyle bir duyguyu ne öncesinde ne de sonrasında bu dünyada hiç hissetmedim. Uzun süredir ordaymışım, orası benim yurdum imiş gibi geliyordu. Bir anda uzaktan “Letafet, Letafet” sesleri gelmeye başladı. Sonradan öğrendiğime göre eşim Cavit beni sarsıyor, bana sesleniyor ve yanaklarımı tokatlıyormuş. O sarsmalarla birlikte şiddetli bir acı içinde kendime geldim. Eşim başımda durmuş yanaklarımı tokatlıyordu.

İlk sözüm “neden beni uyandırdın, ben çok mutluydum, neden beni döndürdün?” oldu. O gerçek mutluluğu tamamen yitirmiştim ve acılar içindeydim. Geri döndüğüme çok pişmandım. Eşim bana “sen ölmüştün, gözlerin açık ama sabitti, hiçbir hayat belirtin kalmamıştı” dedi.

Beni hemen hastaneye kaldırdılar ve ameliyata aldılar. Eğer 10 dakika gecikseymişim, kan kaybından ölecekmişim. Ameliyatla patlayan kistleri almışlar, ağır bir ameliyat olmuş. Doktorlar hayatta kalabileceğime teminat veremeyeceklerini söylemişler. Ama Allah'a şükür döndüm ve hayattayım.

Bu deneyim sonrasında ölüm korkum hiç kalmadı. Zaten önceden de rüyalarımda, daha sonra olacak olayları görüyordum. Eşime ve çevremdekilere yaşadıklarımı anlattığımda bana inandılar.

Çok istediğim halde o dünyanın görünüşünün ve mutluluk içinde uçtuğum yeşilliğin resmini hiç yapamadım.

Bir Ölüme Yakın Deneyim Yaşadığını ise uzun süre sonra öğrendi.
 

MURATS44

Özel Üye
BİLGİ
Bu konu ile ilgili devam niteliğindeki ilgili diğer konulara aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.
Bu Kategorideki diğer konular:



  1. Ahiret Biletimiz Ölüm
  2. Amel Terazisi
  3. Ariflerin Cenaze, Mezar ve Kabir Ziyaretleri Hakkındaki Sözleri
  4. Boynuzsuz Hayvanın Boynuzludan Hakkını Alması
  5. BBC-2 Televizyonu, Ölümden Sonraki Yaşamı Araştırıyor
  6. Can Çekişme Anı
  7. Ey Kabir Yolcusu
  8. Halkın Mahşer Meydanında Toplanması
  9. Hesap Günü Allah'ı Görmek
  10. İnsan Ölünce Neler Oluyor
  11. Kabir Azabı Nasıl Olur; Ruh Ölür mü?
  12. Kabir Azabı ve Münker Nekir Meleklerinin Sorgulamaları
  13. Kabir Azabının Kısımları
  14. Kabir ve Ötesi (Nihat Hatipoğlu)
  15. Kabir Ziyareti ve Ölülere Dua
  16. Kabirden Mektup
  17. Kabrin Ölü ile Konuşması
  18. Kabrin ve Kabir Korkusunun Açıklanması
  19. Kevser Havuzu
  20. Kıyamet Gününün Uzunluğu
  21. Kıyamet'in Kopma Esnasındaki Sura Üfürülme Olayı
  22. Kıyametin Korkunç Halleri (Belgesel)
  23. Kıyamet'in Zorlukları ve Tehlikeleri
  24. Kul Hakkından Kurtulmak Mümkün mü?
  25. Kullar Arasındaki Davaların Görülmesi
  26. Kuranda Nakurun Sesi yahut Sura Üfleme
  27. Mahşer Alanındaki Terleme
  28. Mahşer ve Yeniden Diriliş (Belgesel)
  29. Müminin ve Kafirin Kabirleri
  30. Müminlerin Hesaba Gizli Çekilmesi
  31. Ölen Kişi, Hayattakilerden Haberdar mıdır?
  32. Ölüm, (1.Bölüm)
  33. Ölüm, (2.Bölüm)
  34. Ölüm Anında Hissedilenler
  35. Ölüm Anında Takınılması Güzel Haller
  36. Ölüm Hakkında İlginç Gerçekler
  37. Ölüm Müminin Dostudur
  38. Ölüm Rüyası (Video - Nihat Hatipoğlu)
  39. Ölüm Size Çok Yakın
  40. Ölüm Sonrasına Dair Bilimsel Teoriler ve ÖYD / NDE
  41. Ölüm ve Ötesi
  42. Ölümden Sonra Akıl ve Şuur Kaybolur mu?
  43. Ölüme Yakın Deneyimler Geçiştirilemez
  44. Ölümle Birlikte Kişinin Varacağı Yeri Görmesi
  45. Ölümle Birlikte Kula Bahşedilen Nimetler
  46. Ölümü Çocuklara Nasıl Anlatmalı?
  47. Ölümü Hatırlamak ve Onu Sıkça Anmaya Teşvik
  48. Ölümü Hatırlamayı Kalbe Yerleştirmenin Yolları
  49. Ölümün Hakikati
  50. Ölümün Afet ve Musibetleri
  51. Ölümün Şiddeti ve Kabir Suali
  52. Ölümüyle Beraber İnsanın Değişikliğe Uğraması Kaç Şekilde Olur?
  53. Sakın Ha Ölümü İstemeyiniz
  54. Sırat Köprüsü
  55. Sırat'ı İlk Geçenler
  56. Siccîn
  57. Şefaat



 
Üst Alt