ceylannur
Yeni Üyemiz
Orucun Farz Kılınışı:
Nefisleri alıştıkları şeylerden, şehevî arzulardan çekip koparmak en meşakkatli, en zor işlerden olduğundan orucun farz kılınışı, nefislerin tev-hid ve namaz üzerinde karar kılıp Kur'an'ın emirlerine ısındığı vakte, İslâm'ın ortasına, hicretten sonraya kadar gecikti. Farz oluncaya kadar çeşitli'aşamalar geçirdi.
Oruç, hicretin ikinci senesi (624 m.) farz kılındı. ALLAH Rasûlü (s.a.) vefat ettiğinde dokuz Ramazan oruç tutmuştu. İlk olarak oruç, dileyen tutar dileyen de her bir gün için bir yoksulu doyurur denilerek iki şık arasında serbest bırakılmak suretiyle farz kılındı. Sonra bu serbest bırakmadan orucun kesin bir şekilde farz kılınışına geçildi ve yemek yedirme hakkı oruç tutmaya güç yetiremeyen aşırı yaşlı erkek ve kadınlara tanındı. Bunlar oruç tutmazlar ve her bir gün için bir yoksulu doyururlar[65]' Hasta veya yolcu olan kimselerin orucu bozup sonra kaza etmelerine izin verdi. Kendilerine bir zarar gelmesinden korkan hamile yahut emzikli kadınlara da aynı izni verdi. Hamile yahut emzikli kadınlar çocuklarına bir zarar gelmesinden korkarlarsa hem kaza ederler ve hem de her bir gün için bir yoksulu doyururlar[66] Çünkü bunların oruç yemeleri bir hastalık korku-
suyla değildir. Sıhhatli oldukları halde orucu bozmaktadırlar. Bu yüzden de İslâm'ın evvelinde sıhhatli kimsenin oruç tutmamasında olduğu gibi burada da bir yoksulu doyurmak zorunlu sayılmıştır.
Oruç üç aşamadan geçmiştir:
1) Oruç tutmak veya bîr fakiri doyurmak arasında serbest bırakılma özelliği taşımak suretiyle farz kılınışı:
2) Kesin farz kılınışı: Ancak oruçlu kimse yemek yemeden uyursa ertesi geceye kadar yemesi içmesi haramdı. Ancak bu haramlık üçüncü aşamada neshedildi.[67]
3),Son Aşama: Kıyamete kadar meşru olarak kalan da bu şeklidir. [68]
[65] Buharî'nin rivayetine göre İbn Abbas, "Oruç Tutmaya gücü yetmeyenler fidye olarak bir yoksulu doyursunlar." âyeti (Bakara, 2/184) hakkında: "Bu âyet mensûh değildir. Çok yaslı kimseler -kadın olsun, erkek olsun- oruç tutmaya güç yetiremediklerinde her bir gün için bir yoksul doyursunlar." Ebu Davud (2318) ve Taberî (3/427) aynı âyetin cumhur kıraatine göre "Oruca güç vetiren kimseler fidye olarak bir yoksulu doyursunlar." şekli hakkında İbn Abbas'm şöyle dediğini rivayet ederler: "Bu âyet erkek olsun kadın oisun, oruca güç yetiren çok yaşlı kimseler için bir ruhsattır. Onlar her gün İçin bir yoksulu doyururlar. Hamile ve emzikli kadınlar da, çocuklarına bir zarar gelmesinden korktukları vakit aynı ruhsattan yararlanırlar." Bu rivayetin senedi güçlüdür. Cumhur ise "Oruca güç yeıiren kimseler..." âyetinin mensûh olduğu görüşündedir. Onlara göre başlangıçta, oruca güç yetiren kimse, oruç tutmakla oruç tutmayıp fidye vermek arasında serbest idi. Bu âyet, "Sizden kim ayma erişirse onda oruç tutsun." âyeti tarafından nesbedilmiştİr. Bu görüş İbn Ömer ve Seleme b. Ekva'dan da rivayet edilmiştir. Bk. Buharî, 30/10 Müslim, 1145.
[66] Ahmed, 4/347, 5/29; Tirmizî, 715; Ebu Davud, 2408; Nesâî, 4/180, 181; İbn Mâce, 1667; Tahavî, 1/246; Taberî, 2792. Enes b. Mâlik el-Kâ'bî'den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.) buyuruyor ki: "ALLAH Teâlâ, yolcudan namazın yansını, hamile ve emzikli kadından da orucu kaldırdı." Hadisin senedi güçlüdür. Tirmizî diyor ki: Hadis hasen-dir. Hadisi rivayet eden bu Enes b. Mâlik'İn Hz. Peygamber'den bu bir tek hadis dışında rivayette bulunduğunu bilmiyoruz. İlim adamları bu hadise göre amel etmişlerdir. Hamile ve emzikli kadınlar çocuklarına bir zarar gelmesinden korkarlarsa orucu yer, sonra kaza ederler. Âlimler bu durumda olan kadınların ayrıca yemek yedirmelerinin farz olup olmadığında ihtilâf etmişlerdir. İbn Ömer, İbn Abbas, Mücâhid, Şafiî ve Ah-med'in de içinde bulunduğu bir grup âlime göre, onlar kaza etmeleri yanında ayrıca yemek yedirirler. Hasan el-Basri, Aîâ, Nehaî, Zührî, Evzaî, Sevrî ve re'ycilere (Ebu Ha-nife ve taraftarları) göre bu durumda olan kadınlar hastada olduğu gibi orucu kaza ederler, yemek yedirmezler. Mâlik ise diyor ki: Hamile kaza eder, yemek yedirmez. Çünkü hastada olduğu gibi orucun zararı kendisine döner. Emzikli ise hem kaza eder, hem de yemek yedirir.
[67] Buharı, 30/15. Berâ b. Âzib anlatıyor: Hz. Muhammed'in (s.a.) ashabından herhangi bir kimse oruçlu olduğu zaman iftar vakti gelir de iftar etmeden önce uyuşa, o gece ye ertesi gün akşam oluncaya kadar yemek yemezdi. Kays b. Sırma el-Ensarî oruçluydu. İftar vakti girince hanımına geldi ve ona: "Yanında yiyecek bir şey var mı?" diye sordu. Kadın da: "Hayır yok. Ama şimdi gider, senin için ararım." dedi. Kays, gün boyu çalışmıştı. Göz kapakları ağırlaştı, uykuya daldı. Hanımı geldi, onu bu halde görünce: "Vah sana!" diye üzüntüsünü belirtti. Ertesi günü, gün yarı olunca Kays bayıldı. Bu durum Hz. Peygamber'e söylendi. Bunun üzerine "Oruç tuttuğunuz günlerin gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız size helâl kılındı.'' âyeti (Bakara, 2/] 87) gelince sahabîler çok sevindiler ve âvetin devamı "Beyaz iplik, siyah iplikten ayrılıncaya kadar yeyin için." şeklinde nazil oldu.
[68] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 2/42-44.
Nefisleri alıştıkları şeylerden, şehevî arzulardan çekip koparmak en meşakkatli, en zor işlerden olduğundan orucun farz kılınışı, nefislerin tev-hid ve namaz üzerinde karar kılıp Kur'an'ın emirlerine ısındığı vakte, İslâm'ın ortasına, hicretten sonraya kadar gecikti. Farz oluncaya kadar çeşitli'aşamalar geçirdi.
Oruç, hicretin ikinci senesi (624 m.) farz kılındı. ALLAH Rasûlü (s.a.) vefat ettiğinde dokuz Ramazan oruç tutmuştu. İlk olarak oruç, dileyen tutar dileyen de her bir gün için bir yoksulu doyurur denilerek iki şık arasında serbest bırakılmak suretiyle farz kılındı. Sonra bu serbest bırakmadan orucun kesin bir şekilde farz kılınışına geçildi ve yemek yedirme hakkı oruç tutmaya güç yetiremeyen aşırı yaşlı erkek ve kadınlara tanındı. Bunlar oruç tutmazlar ve her bir gün için bir yoksulu doyururlar[65]' Hasta veya yolcu olan kimselerin orucu bozup sonra kaza etmelerine izin verdi. Kendilerine bir zarar gelmesinden korkan hamile yahut emzikli kadınlara da aynı izni verdi. Hamile yahut emzikli kadınlar çocuklarına bir zarar gelmesinden korkarlarsa hem kaza ederler ve hem de her bir gün için bir yoksulu doyururlar[66] Çünkü bunların oruç yemeleri bir hastalık korku-
suyla değildir. Sıhhatli oldukları halde orucu bozmaktadırlar. Bu yüzden de İslâm'ın evvelinde sıhhatli kimsenin oruç tutmamasında olduğu gibi burada da bir yoksulu doyurmak zorunlu sayılmıştır.
Oruç üç aşamadan geçmiştir:
1) Oruç tutmak veya bîr fakiri doyurmak arasında serbest bırakılma özelliği taşımak suretiyle farz kılınışı:
2) Kesin farz kılınışı: Ancak oruçlu kimse yemek yemeden uyursa ertesi geceye kadar yemesi içmesi haramdı. Ancak bu haramlık üçüncü aşamada neshedildi.[67]
3),Son Aşama: Kıyamete kadar meşru olarak kalan da bu şeklidir. [68]
[65] Buharî'nin rivayetine göre İbn Abbas, "Oruç Tutmaya gücü yetmeyenler fidye olarak bir yoksulu doyursunlar." âyeti (Bakara, 2/184) hakkında: "Bu âyet mensûh değildir. Çok yaslı kimseler -kadın olsun, erkek olsun- oruç tutmaya güç yetiremediklerinde her bir gün için bir yoksul doyursunlar." Ebu Davud (2318) ve Taberî (3/427) aynı âyetin cumhur kıraatine göre "Oruca güç vetiren kimseler fidye olarak bir yoksulu doyursunlar." şekli hakkında İbn Abbas'm şöyle dediğini rivayet ederler: "Bu âyet erkek olsun kadın oisun, oruca güç yetiren çok yaşlı kimseler için bir ruhsattır. Onlar her gün İçin bir yoksulu doyururlar. Hamile ve emzikli kadınlar da, çocuklarına bir zarar gelmesinden korktukları vakit aynı ruhsattan yararlanırlar." Bu rivayetin senedi güçlüdür. Cumhur ise "Oruca güç yeıiren kimseler..." âyetinin mensûh olduğu görüşündedir. Onlara göre başlangıçta, oruca güç yetiren kimse, oruç tutmakla oruç tutmayıp fidye vermek arasında serbest idi. Bu âyet, "Sizden kim ayma erişirse onda oruç tutsun." âyeti tarafından nesbedilmiştİr. Bu görüş İbn Ömer ve Seleme b. Ekva'dan da rivayet edilmiştir. Bk. Buharî, 30/10 Müslim, 1145.
[66] Ahmed, 4/347, 5/29; Tirmizî, 715; Ebu Davud, 2408; Nesâî, 4/180, 181; İbn Mâce, 1667; Tahavî, 1/246; Taberî, 2792. Enes b. Mâlik el-Kâ'bî'den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.) buyuruyor ki: "ALLAH Teâlâ, yolcudan namazın yansını, hamile ve emzikli kadından da orucu kaldırdı." Hadisin senedi güçlüdür. Tirmizî diyor ki: Hadis hasen-dir. Hadisi rivayet eden bu Enes b. Mâlik'İn Hz. Peygamber'den bu bir tek hadis dışında rivayette bulunduğunu bilmiyoruz. İlim adamları bu hadise göre amel etmişlerdir. Hamile ve emzikli kadınlar çocuklarına bir zarar gelmesinden korkarlarsa orucu yer, sonra kaza ederler. Âlimler bu durumda olan kadınların ayrıca yemek yedirmelerinin farz olup olmadığında ihtilâf etmişlerdir. İbn Ömer, İbn Abbas, Mücâhid, Şafiî ve Ah-med'in de içinde bulunduğu bir grup âlime göre, onlar kaza etmeleri yanında ayrıca yemek yedirirler. Hasan el-Basri, Aîâ, Nehaî, Zührî, Evzaî, Sevrî ve re'ycilere (Ebu Ha-nife ve taraftarları) göre bu durumda olan kadınlar hastada olduğu gibi orucu kaza ederler, yemek yedirmezler. Mâlik ise diyor ki: Hamile kaza eder, yemek yedirmez. Çünkü hastada olduğu gibi orucun zararı kendisine döner. Emzikli ise hem kaza eder, hem de yemek yedirir.
[67] Buharı, 30/15. Berâ b. Âzib anlatıyor: Hz. Muhammed'in (s.a.) ashabından herhangi bir kimse oruçlu olduğu zaman iftar vakti gelir de iftar etmeden önce uyuşa, o gece ye ertesi gün akşam oluncaya kadar yemek yemezdi. Kays b. Sırma el-Ensarî oruçluydu. İftar vakti girince hanımına geldi ve ona: "Yanında yiyecek bir şey var mı?" diye sordu. Kadın da: "Hayır yok. Ama şimdi gider, senin için ararım." dedi. Kays, gün boyu çalışmıştı. Göz kapakları ağırlaştı, uykuya daldı. Hanımı geldi, onu bu halde görünce: "Vah sana!" diye üzüntüsünü belirtti. Ertesi günü, gün yarı olunca Kays bayıldı. Bu durum Hz. Peygamber'e söylendi. Bunun üzerine "Oruç tuttuğunuz günlerin gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız size helâl kılındı.'' âyeti (Bakara, 2/] 87) gelince sahabîler çok sevindiler ve âvetin devamı "Beyaz iplik, siyah iplikten ayrılıncaya kadar yeyin için." şeklinde nazil oldu.
[68] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 2/42-44.