NuSReT
Aktif Üyemiz
Arma silah anlamına gelmekte olup denizcilik terimleri arasında kullanımı yaygındır. Istılahi anlamı ise, bir şahsa bir aileye bir şehre, bir hükümdar veya devlete mahsus ve değişik anlamlar ifade eden renkli, şekilli alamet demektir.
Türkçe de arma sözcüğünün hem kelime hem de ıstılahî manası kullanılmaktadır. Fakat silah anlamında kullanılabilmesi için özellikle 3 parça silah (tüfek, kılıç, mızrak) olması ve duvarda asılı durması gerekir. Bu manadaki armanın eski Türkçe karşılığı ise ”ongun”dur. Farsça “nişan” ve Arapça “alâmet” de aynı anlama gelmektedir.
Türklerde Avrupa da yaygın olduğu şekilde bir arma usulü bulunmamakla birlikte, arma olarak kabul edilebilecek bazı nişan ve alametler vardır. Ancak Türk boylarında arma olarak hangi şekil ve nesnelerin kullanıldığına dair pek fazla malumat yoktur. Fakat arma yerine kullanıldığını söyleyebileceğimiz tuğ, bayrak ve tuğra mevcuttur.
Tuğ, adet bakımından hanın alâmeti hüviyetindeydi. Hakan yani hanların hanı, dokuz tuğ sahibiydi. Tuğ Osmanlılarda aynı hususiyeti muhafaza ederek kullanılmıştır. Padişah yedi, sadrazam beş, vezirler üç, beylerbeyi iki sancak beyleri ise bir tuğ sahibiydiler.
Kâşgarlı Mahmud’un Dîvânü Lügati’t-Türk adlı eserinde, savaşta hanın yanında çalınan kös veya davul olarak mana verdiği tuğ, genel olarak kumaş veya atkuyruğundan yapılmış bayrak anlamı taşımaktadır.
Hemen hemen bütün Türk boylarında görülen kumaştan yapılmış bayrakların üzerinde bulunan şahin, kurt başı, hilal ve ay yıldız gibi şekiller birer arma hüviyetindedir. Sultan II. Mahmud zamanında ilk olarak tanzim edilen Osmanlı Arması Sultan Abdülmecid ve Sultan II. Abdülhamid zamanlarında yeniden düzenlenerek “Osmanlı Arması” ihdâs edimlş ve kullanımı yaygınlaştırılmıştır.
Bu armalar inşa edilen bazı binalara naşk edildiği gibi 1914’de Londra’da basılan 1 kuruşluk pulların üstüne de tab edilmiştir. Sultan II. Abdülhamid zamanında son şekli almış olan Osmanlı armasının muhteviyatı şöyledir:Armanın göbeğini beyzî (oval) şeklinde olan ve “kalkan” tabir edilen bir şekil teşkil eder. Ortasında bir gül motifi vardır. Etrafına “Abdülhamid Han Melikü’Devleti’l Osmâniye el Müstenid Bi Tevfîkâti’r Rabbaniye” ibaresi yazılmıştır.
Beyzî şeklin yüzünde iki hilal, on altı yıldız, üstünde sorguçlu bir kavuk, iki yanında biri kırmızı (Türk bayrağı) biri yeşil (Hilafet sancağı) ay yıldızlı iki bayrak, bayrakların üzerinde birer mızrak ve armanın üst tarafını teşkil eden güneş şualarının ortasında padişah tuğrası bulunmaktadır.
Sol tarafta sengü, teber (balta) tabanca çiçekler küçük bir topuza asılı terazi, terazinin altında iki kitap; sağ tarafta iki teber, bir mızrak, iki kılıç, bir top ve bir kalkan bulunmaktadır.
Beyzî şeklin altında ikinci bir küçük arma iki ok, bir sadak ( ok torbası ) ve meşale vardır. Armanın en altında motiflere asılmış beş nişan bulunur.Saltanatın ilgası ve cumhuriyetin ilanı ile Osmanlı arması da kaldırılmıştır.
1927 yılında açılan bir müsabakayla “Türkiye Arması” tesisi cihetine gidilmiş, ancak birinci gelen Namık İsmail’in arması resimleştirilmemiştir.
Türkçe de arma sözcüğünün hem kelime hem de ıstılahî manası kullanılmaktadır. Fakat silah anlamında kullanılabilmesi için özellikle 3 parça silah (tüfek, kılıç, mızrak) olması ve duvarda asılı durması gerekir. Bu manadaki armanın eski Türkçe karşılığı ise ”ongun”dur. Farsça “nişan” ve Arapça “alâmet” de aynı anlama gelmektedir.
Türklerde Avrupa da yaygın olduğu şekilde bir arma usulü bulunmamakla birlikte, arma olarak kabul edilebilecek bazı nişan ve alametler vardır. Ancak Türk boylarında arma olarak hangi şekil ve nesnelerin kullanıldığına dair pek fazla malumat yoktur. Fakat arma yerine kullanıldığını söyleyebileceğimiz tuğ, bayrak ve tuğra mevcuttur.
Tuğ, adet bakımından hanın alâmeti hüviyetindeydi. Hakan yani hanların hanı, dokuz tuğ sahibiydi. Tuğ Osmanlılarda aynı hususiyeti muhafaza ederek kullanılmıştır. Padişah yedi, sadrazam beş, vezirler üç, beylerbeyi iki sancak beyleri ise bir tuğ sahibiydiler.
Kâşgarlı Mahmud’un Dîvânü Lügati’t-Türk adlı eserinde, savaşta hanın yanında çalınan kös veya davul olarak mana verdiği tuğ, genel olarak kumaş veya atkuyruğundan yapılmış bayrak anlamı taşımaktadır.
Hemen hemen bütün Türk boylarında görülen kumaştan yapılmış bayrakların üzerinde bulunan şahin, kurt başı, hilal ve ay yıldız gibi şekiller birer arma hüviyetindedir. Sultan II. Mahmud zamanında ilk olarak tanzim edilen Osmanlı Arması Sultan Abdülmecid ve Sultan II. Abdülhamid zamanlarında yeniden düzenlenerek “Osmanlı Arması” ihdâs edimlş ve kullanımı yaygınlaştırılmıştır.
Bu armalar inşa edilen bazı binalara naşk edildiği gibi 1914’de Londra’da basılan 1 kuruşluk pulların üstüne de tab edilmiştir. Sultan II. Abdülhamid zamanında son şekli almış olan Osmanlı armasının muhteviyatı şöyledir:Armanın göbeğini beyzî (oval) şeklinde olan ve “kalkan” tabir edilen bir şekil teşkil eder. Ortasında bir gül motifi vardır. Etrafına “Abdülhamid Han Melikü’Devleti’l Osmâniye el Müstenid Bi Tevfîkâti’r Rabbaniye” ibaresi yazılmıştır.
Beyzî şeklin yüzünde iki hilal, on altı yıldız, üstünde sorguçlu bir kavuk, iki yanında biri kırmızı (Türk bayrağı) biri yeşil (Hilafet sancağı) ay yıldızlı iki bayrak, bayrakların üzerinde birer mızrak ve armanın üst tarafını teşkil eden güneş şualarının ortasında padişah tuğrası bulunmaktadır.
Sol tarafta sengü, teber (balta) tabanca çiçekler küçük bir topuza asılı terazi, terazinin altında iki kitap; sağ tarafta iki teber, bir mızrak, iki kılıç, bir top ve bir kalkan bulunmaktadır.
Beyzî şeklin altında ikinci bir küçük arma iki ok, bir sadak ( ok torbası ) ve meşale vardır. Armanın en altında motiflere asılmış beş nişan bulunur.Saltanatın ilgası ve cumhuriyetin ilanı ile Osmanlı arması da kaldırılmıştır.
1927 yılında açılan bir müsabakayla “Türkiye Arması” tesisi cihetine gidilmiş, ancak birinci gelen Namık İsmail’in arması resimleştirilmemiştir.