MURATS44
Özel Üye
Dedi ki; Kalbimin kulağımda attığı demlerdi... Kulağımsa hep ayak seslerindeydi... O günler hep birbirine benzerdi. Yıllardan, aylardan ve günlerden neydi hatırlamıyor olmam bu yüzden normaldir. Her sabah şakaklarımda bir kısrak bileklerinin gücünü denerdi. Ve gece şehrin tüm saatleri odama toplanıp geçmek bilmeyen zamanı çoğaltırlardı. Yine de gözlerim uykuyu aramak için çok meşgul olurdu yakaza ürperişlerde... Çok yollar bekledim. Özledikçe ırmaklar doğuran gözlerim hiç yorulmadı ufku gözlemekten. Bir işaret, bir umuda muhtaç değildim yollara teğellemek için kara kirpiklerimi. Sonuçta bir gözlediğim vardı ve geleceğinden emin olmasam da beklemek varlığını perçinliyordu içimde. Esmer bir selam beslerdi ufkumun ferini. Susmanın kaçış olmadığı tek eylemdi belki de beklemek o demde. Sustum ve bekledim. Güneşin doğuşunu bekledim. Nasibime batışı yazılmıştı, bilemedim. Beklediğime değmediğini kimseler söyleyemez yine de. Kalbime bağladığım onca ağırlığa ve içimde çırpınan sayısız geyik sancısına yine de değdi. Yarına kaç gün kaldığını bilerek uyandım bir sabah. Beklediğimden uzundu sadece. Ama gelecek olan geçmiş gibi yazılmıştı bile deftere.
Dedi ki;
Kalbimin kulağımda attığı demlerdi... Kulağımsa hep ayak seslerindeydi... O günler hep birbirine benzerdi. Yıllardan, aylardan ve günlerden neydi hatırlamıyor olmam bu yüzden normaldir. Her sabah şakaklarımda bir kısrak bileklerinin gücünü denerdi. Ve gece şehrin tüm saatleri odama toplanıp geçmek bilmeyen zamanı çoğaltırlardı. Yine de gözlerim uykuyu aramak için çok meşgul olurdu yakaza ürperişlerde...
Çok yollar bekledim. Özledikçe ırmaklar doğuran gözlerim hiç yorulmadı ufku gözlemekten. Bir işaret, bir umuda muhtaç değildim yollara teğellemek için kara kirpiklerimi. Sonuçta bir gözlediğim vardı ve geleceğinden emin olmasam da beklemek varlığını perçinliyordu içimde. Esmer bir selam beslerdi ufkumun ferini. Susmanın kaçış olmadığı tek eylemdi belki de beklemek o demde. Sustum ve bekledim. Güneşin doğuşunu bekledim. Nasibime batışı yazılmıştı, bilemedim. Beklediğime değmediğini kimseler söyleyemez yine de. Kalbime bağladığım onca ağırlığa ve içimde çırpınan sayısız geyik sancısına yine de değdi. Yarına kaç gün kaldığını bilerek uyandım bir sabah. Beklediğimden uzundu sadece. Ama gelecek olan geçmiş gibi yazılmıştı bile deftere.
Artık kendi varlığını eşeleyen bir umut dolduruyor acımı körükleyen “güz çukurlarını”. Geceleri kendi içimde çıktığım seferlerde açılan yaralarımı sardıkça eksiliyor bir yanım. Alışmak döksün diye yapraklarını eski günlerin çok rüzgarlar eskittim kendimden yana. Şimdilik sadece serinliyorum. Her rüzgar ayrı bir yaprak türünü silkeliyor dalından bunu biliyorum. Bu yüzden hafiflemek dışında bir şey gelmiyor elimden. Dallarıma öyle öz suyu vermiş ki bu sabırlı bekleyiş, ne lodoslar ne de poyrazlar kımıldatamıyor vakitsiz tomurcuğa duran umudumu.
Bir insanın açtığı boşluğu bir başkası doldurur diye avunanlara söylemedim hiçbir gölgenin örtüşmediğini bir diğeriyle. Beni serinletmeyen rüzgarları başkasının yelkeninden almak adetim değil çünkü. Umudu birlikte yudumladığımız her kaldırım, içimde yüzümüze vuran ışık kadar is/z bıraksa düşünün kalbura dönmüş yüreğimi. Yine de kalbimin kulağımda attığı demler, yüreğime bağladığım onca ağırlığa ve içimde çırpınan sayısız geyik sancısına değdi. Yarına kaç gün kaldığını bilerek uyandım bir sabah. Beklediğimden uzundu sadece. Ama gelecek olan geçmiş gibi yazılmıştı bir kere. Özledikçe ırmaklar doğuran gözlerim hiç yorulmadı...
Dedi ki;
Kalbimin kulağımda attığı demlerdi... Kulağımsa hep ayak seslerindeydi... O günler hep birbirine benzerdi. Yıllardan, aylardan ve günlerden neydi hatırlamıyor olmam bu yüzden normaldir. Her sabah şakaklarımda bir kısrak bileklerinin gücünü denerdi. Ve gece şehrin tüm saatleri odama toplanıp geçmek bilmeyen zamanı çoğaltırlardı. Yine de gözlerim uykuyu aramak için çok meşgul olurdu yakaza ürperişlerde...
Çok yollar bekledim. Özledikçe ırmaklar doğuran gözlerim hiç yorulmadı ufku gözlemekten. Bir işaret, bir umuda muhtaç değildim yollara teğellemek için kara kirpiklerimi. Sonuçta bir gözlediğim vardı ve geleceğinden emin olmasam da beklemek varlığını perçinliyordu içimde. Esmer bir selam beslerdi ufkumun ferini. Susmanın kaçış olmadığı tek eylemdi belki de beklemek o demde. Sustum ve bekledim. Güneşin doğuşunu bekledim. Nasibime batışı yazılmıştı, bilemedim. Beklediğime değmediğini kimseler söyleyemez yine de. Kalbime bağladığım onca ağırlığa ve içimde çırpınan sayısız geyik sancısına yine de değdi. Yarına kaç gün kaldığını bilerek uyandım bir sabah. Beklediğimden uzundu sadece. Ama gelecek olan geçmiş gibi yazılmıştı bile deftere.
Artık kendi varlığını eşeleyen bir umut dolduruyor acımı körükleyen “güz çukurlarını”. Geceleri kendi içimde çıktığım seferlerde açılan yaralarımı sardıkça eksiliyor bir yanım. Alışmak döksün diye yapraklarını eski günlerin çok rüzgarlar eskittim kendimden yana. Şimdilik sadece serinliyorum. Her rüzgar ayrı bir yaprak türünü silkeliyor dalından bunu biliyorum. Bu yüzden hafiflemek dışında bir şey gelmiyor elimden. Dallarıma öyle öz suyu vermiş ki bu sabırlı bekleyiş, ne lodoslar ne de poyrazlar kımıldatamıyor vakitsiz tomurcuğa duran umudumu.
Bir insanın açtığı boşluğu bir başkası doldurur diye avunanlara söylemedim hiçbir gölgenin örtüşmediğini bir diğeriyle. Beni serinletmeyen rüzgarları başkasının yelkeninden almak adetim değil çünkü. Umudu birlikte yudumladığımız her kaldırım, içimde yüzümüze vuran ışık kadar is/z bıraksa düşünün kalbura dönmüş yüreğimi. Yine de kalbimin kulağımda attığı demler, yüreğime bağladığım onca ağırlığa ve içimde çırpınan sayısız geyik sancısına değdi. Yarına kaç gün kaldığını bilerek uyandım bir sabah. Beklediğimden uzundu sadece. Ama gelecek olan geçmiş gibi yazılmıştı bir kere. Özledikçe ırmaklar doğuran gözlerim hiç yorulmadı...