Paracas Kafatasları

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
Paracas Kafatasları
Paracas Kafatasları
Paracas Kafatasları Uzaylı ırka mı ait?

Paracas, Peru’nun güney sahillerinde çölle kaplı çıplak bir yarımada. 1928 yılında Peru’lu arkeolog Julio Tello burada kum ve kayaların altında büyük ve eski bir mezarlık keşfeder. Bu mezarlıklarda bulunan 300 den fazla kafatası şimdiye kadar dünya yüzünde görülmüş en uzun kafatasları olarak nitelendirilmiştir. Yaşları da 3000 yıl olarak tespit edilmiştir. Paracas Tarih Müzesi müdürü beş kafatasındaki saç, diş, deri ve kemik parçalarından aldığı örnekleri bir genetik laboratuvara götürmüş ve bunların nereden alındığına dair bilgi vermeden üzerlerinde genetik test yapılmasını istemiştir. Yapılan mitokondriyal DNA (mtDNA –ana sülalesi) testlerin sonucunda şimdiye kadar hiçbir insan, primat veya hayvanda rastlanmayan mutasyonlar bulunmuştur.

Böylece Paracas’da Homo Sapien (modern insan), Neandertal ve Denisova insanlarından çok uzak tamamen yeni bir insan benzeri ile karşılaşıldığı anlaşılmıştır. Paracas sakinlerinin dünya insanlarından farklı olması aralarında üreme gerçekleşmediğini de kanıtlamıştır. Bir genetik bilimcinin elinden gelen onları “Bilinen evrim ağacına oturtulabileceğinden emin değilim” diye açıklamak.

Bu keşif insanın evrim ağacının perspektifini değiştirecek kadar önemlidir. Araştırmacılar bu kafataslarının sahiplerinin orijinlerini açıklayamamışlardır.

Onlar kimdi, neyin nesiydi sorularının cevabını bulmak için her zamanki gibi akıl yürütelim. Onların 3 bin yıldan öncesi ve sonrası Dünyalıları ile genetik hiçbir bağları yok. Zaten günümüzle aradaki 3000 yıllık sürede nesillerinin, eğer kalmışlarsa, evrim geçirmiş olmaları da mümkün değil. Yani aradaki 3 bin yıllık sürede ve günümüzde oralarda az çok uzun kafalı insanlar ve/veya kalıntıları olmalıydı. Anlaşılan Paracas sakinleri nesillerini sürdürememişler ya da sürdürmek istememişler. Demek ki birden bire ortaya çıkmışlar ve ömürlerini orada tamamlamışlar.

Yapabileceğimiz tek şey onların uzaylılar olduklarını kabul ettikten sonra ihtimallere bakmak:

1. Kazadan kurtularak ya da mecburi ya da görevli olarak Dünyaya inmişler,
2. Cezalandırılma amaçlı olarak Dünyaya bırakılmışlar,
3. Uzay gemisinden indirilmişler, öldürülüp oraya gömülmüşler.
4. Dünya’ya intibak edemeyip topluca ölmüşler,
5. İntihar etmişler,
6. Nesillerini sürdürecek zaman bulamamışlar, ya da biyolojik farklılıklardan dünyalılar ile çoğalamamışlar ya da dünyalılar ile cinsel ilişkiye girmek istememişler,
7. Bir süre aralarında çoğalıp sonra topluca ölmüşler,
8. Şu ve veya bu nedenle nesillerini sürdürememişler, nesilleri sona ermiş.

Paracas
Paracas
Dünyanın diğer yerlerinde farklı kafatasları bulunmuştu ama böyle küçük bir alanda (bu olayda Peru’nun Paracas bölgesi) ilk kez kafatası farklılıkları incelendi. Bazı kafatasları oldukça farklı sanki; başka türlere aitlermiş gibi, Homo cinsinden oldukça uzak türler.

Sıradışı Paracas kafatasının kafabağlamayla deforme olmuş bir çocuk kafatası olduğu düşünülüyor. sonuçta oluşan kubbeli başın güzel olduğu kabul ediliyordu.
İnsanların çoğu, bu kafataslarının eski Nubia, Mısır ve diğer kültürlerde iyi bilinen baş bağlamaya iyi örnek olabileceğini düşündü. Fakat; anthropolojistler Peruvian kafataşı sekillerinin bağlamayla oluşan deformiteden farklı olduğunu kabul ediyor.

Bu örneklerin sadece deformasyon ya da patalojik vaka olduğuna dair varsayımları kanıtla-mak oldukça zor. Akılda tutulmalı ki cranium’un patalojik büyümesinin; istisnasız gelişiminin erken döneminde olan özürlü biri için oldukça kötü sonuçları vardır.Doğa bu konuda oldukça hoşgörüsüz. Burdaki tüm örnekler ergindi.

Peruvian ve Meksikalı kafataslarıyla ve benzer şekilde bozulmuş Mısır kafatasları arasında bir bağlantı varmıdır. ?


İnsanların kitaplarda gördüğü en eski tarih , kuzey amerikada 35000 M.Ö civarı ve çok daha sonra kuzey Amerikada’dır. Sadece modern tip anatomiye sahip insanlar peruda bulunmaktadır. Bu tür kafatasları normal şartlar altında burada bulunmamalıydı.

Paracas Kafatasları
Paracas Kafatasları
ICA , PERU VE MERİDA ; MEKSİKADAKİ KAFATASLARI

Bu kafatasları Robert Connolly tarafından dünyayı gezerken ve eski medeniyetlere ait materyal toplarken fotoğraflanmıştır. Bu yüzden bu olağandışı kafataslarının keşfi kendisinin çabalarının tesadüfi yan ürünleridir. Robert Connolly fotoğraflarını ‘ Search for Wisdom ‘ adlı CD-ROM da 1995′te yayınlanmıştır.

Kafatasları hakkında bilgi eksik ve bu, yaşları hakkında kesin bir kanıya varmayı, diğer hominidlerle ilişkilendirmeyi ve kökenlerini belirmeleyi oldukça zorlaştırıyor. Bazı kafatasları sanki tamamen başka türlere aitlermişcesine farklı. Homo cinsine hiç benzemiyor. Dikkat çeken ilk şey, tüm örneklerdeki cranium ölçüleri ve şekilleri. Resimlerde gösterilen 4 farklı grup var. Kolaylık olması açısından onları ‘Conehead’ (konikafa) , ‘Jack-to-lantern’ veya “J ? ve “M ? şeklinde adlandırdık.

Bu sınıflandırmayı kafataslarının şekillerini baz alarak yaptık ve bunu yaparken “premodern ? dediğimiz, ilk ve muhtelemen en eski tür olan kafatasını hariç.

Bu resimlerden bazıları (ilk ikisi) bir yıldan fazla bir süre önce “Compute Serve ? de yayınlandığında, insanların büyük bir çoğunluğu kafataslarının baş bağlamaya (eski Nubia, Mısır ve diğer kültürlerdeki) örnek teşkil ettiğine inandı. Fakat bu teoriyle alakalı sorun; bahsedilen kafatasların craniumum içi. Arkaya doğru uzayan tümseğe rağmen , yassılaşmış alınla birlikte normal insan kafataslarıyla aynı kapasiyete sahipler, tek fark ön ve yan deformasyonlarla birlikte oluşan şekil. “Konikafa ? tipinden ziyade yuvarlak arka şekilleriyle ilk tip kafatasına (’premodern’ )benziyorlar. Koni şeklindeki kafatasları bağlamayla deformasyonyana uğramış örneklerin arasında bulunmuyor.

İlk kafatasının kendi içinde problemler var. Kafatasının ön kısmı onun pre-Neanderthal familyasından bir bireye aitmiş gibi düşündürüyor.Fakat alt çene, modern insanlarınkinden daha sağlam olmasına rağmen modern şekil ve özelliklerine sahip.

Cranium şeklinin Erectus, Neanderthal tiplerle ya da modern insan tipinin şekliyle alakası yok. Bazı ufak Neanderthal özellikleri mevcut. Kafanın arka dibindeki artkafa tümseği ve yassılaşmış cranium dibi gibi. Fakat Homo Erectus un karakteristik özellikleri daha fazla. Cranial dip açısınun oldukça sıradışı olmasına rağmen. Bu durumun bir deforme olma olasılığını gözardı edemeyiz fakat kafatasının ön kısım açısının, büyüme sürecinde bilinen çene şekilleriyle normal insan tiplerine benzemek için yeni bir düzenlemeye ihtiyaç duymayacağı yüksek bir ihtimal. Öyle görünüyor ki cevap şu; kafatası bilinmeyen premodern insan sınıfı ya da humanoid bir tipe ait.

Moder insan kafatasıyla karşılaştırıldığında açıkça görülüyor ki, kafatası kapasitesi insan ırkıyla bağlantılı. Aslında bu fazla şaşırtıcı değil çünkü; son Neanderthal ve ilk modern insanlar (cro-Magnon) daha geniş kafatası çaplarına sahipti.( kabaca 1600 ccm-1750 ccm) Modern insanlarda bu 1450 ccm. Kafatası çapındaki azalma şaşırtıcı bir durum, fakat bu başka bir konu.

Pre-modern insan tipine Güney Amerika kıtasında rastlanması da oldukça şaşırtıcı bir durum. Ortodoks antropolojisine göre, böyle bir kafatası yok, çünkü olamaz. Kaynak kitaplara göre insanların Kuzey Amerika’da bulunduğu en eski tarih 3500 M.Ö ve çok daha sonra Güney Amerika görünmüşlerdir. Kıtaya girdigi kabul edilen tek tip modern anatomisidir. Her tür insan cinsini her iki kıtayada (Amerika) daha önceki tarihlerde yerleştiren başka kaynaklarda var. Tabi bunu yaparken anormal bulguları baz alıyorlar. Ama akademi dünyası ne olursa olsun önyargılı kanılarına yapışmış durumda. Bu daha güvenli onlar için.

Premodern kafatası ve takip eden Perunun Paracas bölgesinde bulunan diğer 3 türün biribiriyle bağlantılı olması gerekmiyor. Premodernin aslında “konikafa ? tipinin öncüsü olması gibi bir ihtimal var, fakat elimizde yeterli analiz sonuçları olmadığı için bunlar hakkında sadece spekületif fikirlere sahip olunabilir.

Konikafa tipi cranial seklinden dolayı oldukça sıradışı. Elimizde tesadüfi ya da sonradan oluşan deformite olasılığını saf dışı bırakan 3 tür var Nubian deformasyonları her birinde birbirinden oldukça farklı. Morpholoji açısından herbirinin kendine has karakteristik farklılıkları var. Şüphe yokki hepsi birbiriyle sıkı sıkı bağlantılı ya da muhtemelen tamamen farklı türlerden olmasalar bile Homo cinsinin farklı dallarından örnekler.

C1′in modern insan kafatasıyla karşılaştırıldığında küçük uyumsuzluklar var. Bunlarda kafatasını yerine yerleştiriken oluşan biçim bozukluğundan kaynaklarınıyor. C2 ve C3 incelendiğinde görülüyor ki, craniumun dip açısı normalden çok farklı değil. Genel oranlar uyuşuyor.

Paracas Kafatasları
Paracas Kafatasları
Tüm resimlerde büyük cranial bombesi belirgin. İç değerlerle minimum cranial kapasitesinin 2200 ccm olduğunu düşünebiliriz. Fakat hacim 2500 ccm kadar yükselebilir. Kafatasının şekli; türlerin yokolma tehlikesine sokmadan beyin hacmini yükseltebilir miyiz veya biyolojik bir üretim (bozulmamış) sağlayabilir miyiz sorusuna cevap sunabilir. Fakat modern insanlarda konikafa tipinin örneklerini göremediğimiz için adını koyamadığımız birşeyler bu tipin günümüz modern tip kadar yayılmasını önlemiş.

J tipi kafatası bir çok problem teşkil ediyor. Tüm açılardan moderntip kafatası ile eşdeğer( bazı oran faktörleri hariç) . Farklılıklardan biri; göz yuvaları normal insanlarınkine göre % 15 daha büyük. Daha önemli bir farklılık ise kafatası tepesinin büyüklüğü. Tahmin edilen kafatası kapasite oranı minumum 2600 ccm ile 3200 ccm arası. Örneğin (J tipinin) yaşı bilinmiyor ve bügüne kadar bu türün diğer cinslerine rastlanmamıştır.

M tipi kafatası belkide öncekilerden çok daha ilginç. M tipi kafatası tam değil. Yüz kısmının alt bölümü yok. Yüz kısmında kalan kısımlara bakıldığında karakteristik özelliklerin normal insan kafatasıyla örtüştüğü görülüyor.Diğer bir yandan, cranial kafatsı tepesi diğerlerinin içinde en geniş olanı.Ayrıca tepedeki iki çıkıntının oldukça anaormal bir görüntüsü var. Kafatası kapasitesinin rahat 3000ccm nin üstünde olduğu söylenebilir.

Hem J hem M tipi biyolojik imkansızlığa sınır koyuyor. Örnekler hakkında yapabileceğim tek açıklama doğuştan böyle olmaları. Sanki her iki türün neoteny (türlerin olgunlaşmadan önce büyüme sürecini uzatma yetisi)’si normal tip insan ırkından çok daha öte bir şekilde gelişmiş.Bu aynı zamanda bu türlerin ortalama yaşam sürecinin modern insan tipininkine göre daha fazla uzamış olabileceği anlamına geliyor.

Bu örneklerin sadece deformasyon veya patalojik bir durum olduklarını saymak yanlış olur. Anormal tipte büyüme veya şekiller, modern insanlar arasında da zaman zaman görülebiliniyor ama bu vakalar farklı bir tür. Tıp literatüründe kayda geçen en büyük kafatası kapasitesi 1980 ccm, fakat kafatası şekli normaldi.
Ayrıca akılda tutulmalı ki craniumun patholojik büyümesi istisnasız gelişimin ilk evresindeki bir birey için olumsuz sonuçlar doğuracaktır. Doğa bu konuda oldukça hoşgörüsüz. Burda örneklendirilen türlerin hepsi ergindi.

Cranial çıkıntı sınırı (ve dolayısıyla beyin hacmi) ve zeka diğerleriyle bağlantılı değil. Yukarıda bahsi geçen en büyük kafatasına sahip insan bir özürlüydü. Anotole France 1100 ccm lik kafatası kapasitesiyle başarılı bir yazardı.
 
Üst Alt