Hz. Hüseyin, hicretin gerçek, kuşatıcı anlamını yaptığı mücadele ile en güzel şekilde idrakimize sunmuştur.
Hz. Hüseyin'in hicreti hayatın her zerresini kapsamaktadır
Miladi takvime göre 29 Aralık 2008, 1 Muharrem, yani Hicri takvime göre 1430 senesine giriyoruz.
Hicri takvim, Peygamber efendimiz(SAV)'in Mekke'den Medine'ye hicretini esas almaktadır.
Allah'ın hicret müsaadesi ile Müslümanlar Mekke'deki müşriklerin zulmünden kurtulmak, İslam'ı yaşabilmek için Medine'ye göç etmişlerdir. Bu aynı zamanda İslam toplumuna giden inkılâbın da başlangıcını/temelini oluşturmuştur.
Kur'an da vaaz edilen tebliğ metodunu iki safhada ele alacak olursak, birinci safhada temel olan imanın teşekkül boyutu Mekke de oluşmuş, Medine de ise iman temeli üzerine toplum inşa edilmiştir. Bundan sonra ise İslam toplumu tebliğ sürecine girmiş ve hızla yayılmıştır.
Mücadelenin yeni şartlar ve koşullarda farklı bir mecrada sürdürülmesi açısından miladi öneminin yanında 'Hicret' kavramı, içerdiği anlam itibarı ile çok daha önem arz etmektedir. Günümüz Müslümanlarının içinde bulunduğu bireysel ve toplumsal sıkıntının en büyük nedeninin hicreti yeterince anlayamamaları/idrak edememelerinden kaynaklandığını söylersek doğru bir tespit yapmış oluruz.
HİCRETİ DİRİ TUTAN AŞKTIR
Hicret; sözlük anlamı olarak, ayrılmak, terk etmek, bir yerden bir yere göç etmek demektir. Allah (CC) Kur'an-ı Kerim'de, 'Müslüman birey'den İslam toplumuna uzanan oluşum sürecinin yolunu/yöntemini/metodunu şu şekilde göstermiştir. 'İman eden, hicret eden, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihat edenlere Allah katında en yüksek dereceler vardır. İşte kazananlar onlardır.' Ayette imandan sonra beyan edilen 'Hicret' kavramını en geniş ve kuşatıcı anlamı ile ele almamız, idrak etmemiz gerekmektedir. Burada zikredilen hicret, imanın tekâmüle ermesi ile harekete geçen aşk eylemidir. Hicret'i diri tutan aşktır. Yön tayin edilmiş, gerçekleri arama çabası/mücadelesi başlamıştır artık. Kötüden, günahlardan ayrılarak, yanlışı terk ederek, doğruya, iyiye ve güzele göç ederek hicret sürekli hareket halinde olacaktır. Hicret eylemi/yürüyüşü, şer kaleler tek tek feth edilip, esfele safilin çukurundan eşref-i mahlûkat zirvesine ulaşana kadar devam edecektir. İman eden, Rab'ini tanıyan, varlık âleminin sebep ve sonuçlarını kavrayan, bilmediklerini öğrenen insan, yaradılış hikmetinin künhüne vakıf olacak, dolayısı ile Allah'ın göstermiş olduğu, tavsiye ettiği hayat ölçüsünü esas alacak, bununu için mücadele/hicret edecektir. Hicretin sürekliliği ve derinliği O'na olan aşkın kuvvetini göstermektedir. Artık kalp, beden ve lisan ahenkli bir şekilde aynı anda aynı amaç yönünde hareket edecek, sokaktaki taşın kenara atılması, niyetlerdeki buğz ile başlayan ve mal, can ile devam eden mücadele, şehitlik ile nihai zafere, yüksek derecelere ulaşacaktır.
İşte burada Hz. Hüseyin çıkar karşımıza. Kutlu çağrı hicreti pratize eden, öncü, önder, örnek insan, peygamber varisi. Hicretin varış noktası Kerbela'da şehit olan, Kerbela da dirilen Hüseyin.
HZ. HÜSEYİN KİMDİR?
Hasan ve Hüseyin, Peygamberimizin kızı Fatma ve eşi Ali den olan gözünün nurları, torunlarıdır. 'Size benden sonra iki şey bırakıyorum, biri Kur'an, diğeri Ehl-i Beyt'imdir. Kim ki onlara sıkı sarılırsa doğruya ulaşır, kurtuluşa erer' diyen Hz. Muhammed in ehl-i beyt'i, yani Ali, yani Fatma, yani Hasan ve Hüseyin.
"...Ben azgınlık, makam, fesat ve zulüm yapmak için Medine'den ayrılmadım. Ben ceddimin ümmetini ıslah etmek, iyiliği emretmek kötülükten sakındırmak, ceddim Resulullah ve babam Ali bin Ebi Talib'in yolunda gitmek için o şehirden ayrıldım/hicret ettim..." diyen Hüseyin, Hicretin 61.yılının 10 Muharrem günü 72 yoldaşı ile geldiği Kerbela'da Muaviye'nin oğluYezid'in 30 bin askeri tarafından katledilerek şehit edilmiştir, onursuz bir hayatı yaşamaktansa, şerefli bir ölümü tercih ederek.
Allah yolunda hicri yürüyüşün rehberi, sembolü, kutup yıldızıdır Hüseyin. Hicretin nihai hedefini gösterir bize. Tıpkı ataları Âdem, İbrahim, İsmail, Yusuf, Musa, İsa ve Hz. Muhammed gibi. Hüseyin de atalarının yolundan yürümüş ve 'işte kazananlar onlardır' müjdesine nail olmuştur.
Hüseyin, hicretin hayatımızdaki gerçek, kuşatıcı anlamını yaptığı mücadele ile en güzel şekilde bizlerin idrakine sunmuştur. Hüseyin'in hicreti hayatın her zerresini kapsamaktadır.
Hicret; bilgidir, bilinçtir, aşktır, yoldur, davettir, akd'e sadakattir, teslim olmaktır, muhacir olmaktır, duruştur, yürüyüştür, eylemdir, direniştir, kıyamdır, inkılâptır, muştu'dur,
Rahmettir, berekettir, günahlardan kurtuluştur, kavuşmaktır, şehitliktir. Hicret Hüseyin'lere gebedir.
Hüseyin için hicret etmek, hicret için Hüseyin olmak gerek.
Hüseyin hicretlere, hicret Hüseyinlere hasret.
HÜSEYİN YAZICIOĞLU/yenişafak/02.01.2009
*Araştırmacı-Yazar
Hz. Hüseyin'in hicreti hayatın her zerresini kapsamaktadır
Miladi takvime göre 29 Aralık 2008, 1 Muharrem, yani Hicri takvime göre 1430 senesine giriyoruz.
Hicri takvim, Peygamber efendimiz(SAV)'in Mekke'den Medine'ye hicretini esas almaktadır.
Allah'ın hicret müsaadesi ile Müslümanlar Mekke'deki müşriklerin zulmünden kurtulmak, İslam'ı yaşabilmek için Medine'ye göç etmişlerdir. Bu aynı zamanda İslam toplumuna giden inkılâbın da başlangıcını/temelini oluşturmuştur.
Kur'an da vaaz edilen tebliğ metodunu iki safhada ele alacak olursak, birinci safhada temel olan imanın teşekkül boyutu Mekke de oluşmuş, Medine de ise iman temeli üzerine toplum inşa edilmiştir. Bundan sonra ise İslam toplumu tebliğ sürecine girmiş ve hızla yayılmıştır.
Mücadelenin yeni şartlar ve koşullarda farklı bir mecrada sürdürülmesi açısından miladi öneminin yanında 'Hicret' kavramı, içerdiği anlam itibarı ile çok daha önem arz etmektedir. Günümüz Müslümanlarının içinde bulunduğu bireysel ve toplumsal sıkıntının en büyük nedeninin hicreti yeterince anlayamamaları/idrak edememelerinden kaynaklandığını söylersek doğru bir tespit yapmış oluruz.
HİCRETİ DİRİ TUTAN AŞKTIR
Hicret; sözlük anlamı olarak, ayrılmak, terk etmek, bir yerden bir yere göç etmek demektir. Allah (CC) Kur'an-ı Kerim'de, 'Müslüman birey'den İslam toplumuna uzanan oluşum sürecinin yolunu/yöntemini/metodunu şu şekilde göstermiştir. 'İman eden, hicret eden, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihat edenlere Allah katında en yüksek dereceler vardır. İşte kazananlar onlardır.' Ayette imandan sonra beyan edilen 'Hicret' kavramını en geniş ve kuşatıcı anlamı ile ele almamız, idrak etmemiz gerekmektedir. Burada zikredilen hicret, imanın tekâmüle ermesi ile harekete geçen aşk eylemidir. Hicret'i diri tutan aşktır. Yön tayin edilmiş, gerçekleri arama çabası/mücadelesi başlamıştır artık. Kötüden, günahlardan ayrılarak, yanlışı terk ederek, doğruya, iyiye ve güzele göç ederek hicret sürekli hareket halinde olacaktır. Hicret eylemi/yürüyüşü, şer kaleler tek tek feth edilip, esfele safilin çukurundan eşref-i mahlûkat zirvesine ulaşana kadar devam edecektir. İman eden, Rab'ini tanıyan, varlık âleminin sebep ve sonuçlarını kavrayan, bilmediklerini öğrenen insan, yaradılış hikmetinin künhüne vakıf olacak, dolayısı ile Allah'ın göstermiş olduğu, tavsiye ettiği hayat ölçüsünü esas alacak, bununu için mücadele/hicret edecektir. Hicretin sürekliliği ve derinliği O'na olan aşkın kuvvetini göstermektedir. Artık kalp, beden ve lisan ahenkli bir şekilde aynı anda aynı amaç yönünde hareket edecek, sokaktaki taşın kenara atılması, niyetlerdeki buğz ile başlayan ve mal, can ile devam eden mücadele, şehitlik ile nihai zafere, yüksek derecelere ulaşacaktır.
İşte burada Hz. Hüseyin çıkar karşımıza. Kutlu çağrı hicreti pratize eden, öncü, önder, örnek insan, peygamber varisi. Hicretin varış noktası Kerbela'da şehit olan, Kerbela da dirilen Hüseyin.
HZ. HÜSEYİN KİMDİR?
Hasan ve Hüseyin, Peygamberimizin kızı Fatma ve eşi Ali den olan gözünün nurları, torunlarıdır. 'Size benden sonra iki şey bırakıyorum, biri Kur'an, diğeri Ehl-i Beyt'imdir. Kim ki onlara sıkı sarılırsa doğruya ulaşır, kurtuluşa erer' diyen Hz. Muhammed in ehl-i beyt'i, yani Ali, yani Fatma, yani Hasan ve Hüseyin.
"...Ben azgınlık, makam, fesat ve zulüm yapmak için Medine'den ayrılmadım. Ben ceddimin ümmetini ıslah etmek, iyiliği emretmek kötülükten sakındırmak, ceddim Resulullah ve babam Ali bin Ebi Talib'in yolunda gitmek için o şehirden ayrıldım/hicret ettim..." diyen Hüseyin, Hicretin 61.yılının 10 Muharrem günü 72 yoldaşı ile geldiği Kerbela'da Muaviye'nin oğluYezid'in 30 bin askeri tarafından katledilerek şehit edilmiştir, onursuz bir hayatı yaşamaktansa, şerefli bir ölümü tercih ederek.
Allah yolunda hicri yürüyüşün rehberi, sembolü, kutup yıldızıdır Hüseyin. Hicretin nihai hedefini gösterir bize. Tıpkı ataları Âdem, İbrahim, İsmail, Yusuf, Musa, İsa ve Hz. Muhammed gibi. Hüseyin de atalarının yolundan yürümüş ve 'işte kazananlar onlardır' müjdesine nail olmuştur.
Hüseyin, hicretin hayatımızdaki gerçek, kuşatıcı anlamını yaptığı mücadele ile en güzel şekilde bizlerin idrakine sunmuştur. Hüseyin'in hicreti hayatın her zerresini kapsamaktadır.
Hicret; bilgidir, bilinçtir, aşktır, yoldur, davettir, akd'e sadakattir, teslim olmaktır, muhacir olmaktır, duruştur, yürüyüştür, eylemdir, direniştir, kıyamdır, inkılâptır, muştu'dur,
Rahmettir, berekettir, günahlardan kurtuluştur, kavuşmaktır, şehitliktir. Hicret Hüseyin'lere gebedir.
Hüseyin için hicret etmek, hicret için Hüseyin olmak gerek.
Hüseyin hicretlere, hicret Hüseyinlere hasret.
HÜSEYİN YAZICIOĞLU/yenişafak/02.01.2009
*Araştırmacı-Yazar