ceylannur
Yeni Üyemiz
Sonsuz Salat ve Selam Sevgililer Sevgilisine Olsun
Ve O'nun Sahabesine Kainat Dolusunca Selam Olsun
Peygamberimiz nelerden ALLAH’a sığınırdı?
HEPİMİZİN korkuları vardır. Ürktüğümüz, olmasın diye içimizden dualarla önünü kesmeye çalıştığımız ürküntülerimiz vardır.
Bazen başarırız. Belki de takdir öyle uygun görür. Bazen bize rağmen, dualarımıza rağmen endişelerimizi aşamayız. Tabii ki bütün bu noktalarda tek sığınağımız, dualarımızda yöneleceğimiz yer ve makam yüce Rabb’imizdir. Ondan gayri kimin gücü yeter, güç yetirilemeyen şeylere.
Bu satırları okuduğumuzda hangi endişe ve korkular sakınılması gereken haklı korkulardır, hangileri ise boş endişelerdir diye düşünmüşsünüzdür. Aslında herkesin kendisine ait özel korku ve endişeleri olabilir. Bunların bir kısmı hepimiz için genel olan korkulardır. Bir kısmı ise kişiye göre değişen özel korkulardır.
* * *
Dini hayatımızla ilgili sırları belirleyen Peygamberimiz de yaşamı boyunca bazı endişelerden yüce ALLAH’a sığınmıştır. O, korkularından güvende olmaya, emin olmaya gayret ederdi. Bunu yaparken, "ALLAH’ım, falan veya filanca şeyden sana sığınırım" diyerek endişelerini sıralardı.
İşte bu haftaki yazımızda Peygamberimizin kendi sözlerinden, ALLAH’a sığındığı hususları paylaşmak istedim. Onun için de yukarıdaki satırları yazdım. Bakalım Efendimiz, nelerden ALLAH’a sığınırmış.
1- ALLAH’ım! Hazineleri senin kudretinde olan her türlü hayrı isterim ve hazineleri senin kudretinde olan her şerden sana sığınırım. (Hákim)
Peygamberimizin bu yalvarışı, az cümleyle çok şey anlattığı en güzel yakarışlardandır. Öyle ya, her türlü iyilik de, kötülük de yüce ALLAH’ın izniyle değil mi? Öyleyse bilmediğimiz her kötülükten O’na sığınmak ve sınırlarını bilmediğimiz her iyilik için de O’na yönelmek en doğru olanı değil mi? Şunu da belirtelim. ALLAH şerri yaratır, ama şerrin kullanılmasından razı olmaz. İyiliği de yaratır ama iyiliğin kullanılmasından razı olur.
2- ALLAH’ım! Kötü günden, kötü geceden, kötü saatten, kötü arkadaştan, evimin yakınındaki kötü komşudan sana sığınırım. (Tabarani)
Günün ve gecenin bizatihi kötüsü olmaz. Ama gelecek gece veya gündüzlerin hangisinin kötü şeylere gebe olduğunu sadece yüce ALLAH bilir. Peygamberimiz bu anlamda gece ve gündüzün şerrinden ALLAH’a sığınmıştır.
3- ALLAH’ım! Hilekár dosttan sana sığınırım. O (sözde) dost ki, bana dost bakışıyla bakar! Halbuki kalbiyle her an beni kontrol eder. Benim iyi bir iş yaptığımı görürse onu örter. Benim kötü bir işimi ve hatamı görürse hemen etrafa yayar.
Dostlar üç türlüymüş. Birincisi gerçek vefalı dost: İyi ve kötü günde yanınızda olur, siz yüceldiğinizde sevinir, düştüğünüzde üzülür. İkincisi, menfaat için yanınızda olan dosttur: Vefasızdır. Siz iyi olduğunuzda yanınızdadır, düştüğünüzde uzağınızdadır. Üçüncüsü ise yukarıdaki hadiste anlatılan dosttur: Hilekárdır, münafık ruhludur.
4- ALLAH’ım! Faydasız ilimden, kabul olmayan amelden, karşılık görmeyen duadan sana sığınırım. (Müslim, Zikr, 73; Ebu Davut, Vitr, 32; Nesai, Daavat, 68; Nesai, İstiaze, 13; Müsned, ibn Hibban, Hákim)
İhlas, yani takva olmazsa gerçek ilmin de, amelin de, duanın da fayda sağlaması mümkün değildir. Bir de faydasız olan ama bazılarınca ilim olarak tarif edilen sihir, kehanet ve büyücülük gibi uğraşlar vardır. Bunlardan da ALLAH’a sığınmak lazım.
5- ALLAH’ım! Fakir düşmekten, yoksulluktan, zillete düşmekten sana sığınırım. ALLAH’ım başkasına zulmetmekten ve başkası tarafından zulme uğramaktan da sana sığınırım. (Ebu Davut, Vitr, 32; Nesai, İstiaze, 14; İbn Mace, Dua, 3; Ahmed, Müsned, 2/305)
Hz. Peygamber, zengin değildi. Bazen üç ay boyunca evinde çorba pişmezdi. Yamalı elbise giydiği olurdu. Ama fakirliği övmezdi. Belki, başkasının hakkını yiyerek zengin olmak yerine fakirlik daha iyidir derdi. Bu nedenle de başkasına muhtaç olacak seviyedeki fakirlikten ALLAH’a sığınacak kadar kaçınırdı
* * *
6- ALLAH’ım! Beni -gözümü açıp kapatacak kadar- kısa bir an bile nefsimle baş başa bırakma. Bana verdiğin iyi şeyleri benden geri alma.
Ne kadar manidar değil mi! Yüce Rabbimizin gönderdiği elçi. Son peygamber. Ama içimizden biri. Bizim gibi, bize yakın, bizim endişelerimizi taşıyan biri. ALLAH’ın kulu ve elçisi. Ne kadar da açık, yalın ve temiz. Nefsinize güvenmeyin. Heva ve heveslerinize aldanmayın. Boş kuruntular peşinde koşmayın. Sonu belli olan bir hayat için kendinizi yitirmeyin. Bakın ben bile, ben Muhammed bile nefsimin kötü arzularından ALLAH’a sığınıyorum. Onun bu duayla anlattığı bu aslında. Sığınağını kaybetmiş, korkunç yıldırımların, şimşek ve afetlerin sağanağı altında sırılsıklam olmuş ve hatta ümidini yitirmiş çağımız insanına bundan daha güzel yol gösterici olabilir mi?
Evet, bazen insan, sislerin içinde yönünü kaybediyor. Duman gözünü bürüyor. Günahlar dengesini bozuyor. İşte o an "ALLAH’ım! Sana Peygamberimizin sığındığı gibi sığınırım" demekten başka çare var mı?
SORALIM ÖĞRENELİM
Soru:
Cinlerden peygamber gelmiş midir?
Cevap:
Álimlerimizin çoğunluğuna göre cinlerden peygamber gelmemiştir. İnsanlardan gelen peygamberlere uymak cinler için de farzdı. Álimlerden sadece Kelbi ve Vahidi’nin ilettikleri bir rivayette şöyle denir: Hz. Ádem’den önce cinlere onlardan Yusuf isimli bir peygamber geldi ve cinler bu peygamberi öldürdüler. (Bedrüddin Şibli, Ahkamül Cán,54). Bu konuyla ilgili Enam Suresi’nin 130. Ayeti’ne bakılabilir.
Soru:
Cennette uyku var mıdır?
Cevap:
Kesin bir bilgi olmamakla beraber "Cennette ölüm ve uyku yoktur" (Keşfül hafa, 2/2868) şeklindeki rivayetten esinlenerek cennette uyku olmadığı söylenmiştir. Çünkü uyku, yorgunluk ve bir ihtiyaçtan dolayıdır. Cennette ise böyle bir ihtiyaç olmayacaktır.
Soru:
Kocam, annem ve babama uğramamı yasaklıyor. Buna hakkı var mı?
Cevap:
Eşinizin, baba ve annenize uğramanıza engel olma hakkı yoktur. Zira akrabalarla bağı kesmek yasaklanmıştır. Kuran, baba ve anneyi iyiliği emreder. Bu emre engel olmak büyük günahlardandır.
Soru:Ölüler mezar başındaki sözlerimizi duyarlar mı?
Cevap:
Peygamberimiz, Bedir Savaşı’nda ölen müşriklerin başında durup, "Siz Rabb’inizin dediğinin doğruluğunu işte şimdi gördünüz" buyurdu. Sahabe, sizi duyuyorlar mı diye sorunca da şöyle cevap verdi: "Onlar, sizden daha az duyuyor değiller." Bundan dolayı álimler, ölülerin mezar başında konuşulanları duyduklarını söylerler. Sadece Hz. Ayşe bu rivayeti tartışır ve "Peygamberimiz kabirdekiler duyuyorlar demedi; biliyorlar dedi. Hadisi rivayet eden İbn Ömer yanlış duydu" der ve delil olarak Neml Suresi’nin 80. Ayeti’ni okur.
10 Nisan 2009
Hürriyet Gazetesi 10 Nisan 2009 tarihli nushasından alınmıştır.
Dç.Dr.Nihat Hatipoğlu