MURATS44
Özel Üye
Peygamberliğin ve Evliyalığın Hakikati
Buraya kadar anlatılanları bilmeyen, peygamberliğin hakikatinden hiçbir şey bilmiyor demektir. Bildiği, sadece peygamberlik ve evliyalığın, insan kalbinin üstünlük derecelerinden biri olduğudur. Bunu da suret ve işitme ile bilmektedir. Peygamberliğin hâsıl olmasında üç hususiyet vardır: Biri, bütün insanların uykuda iken gördüğünü, ona uyanık iken gösterirler. İkincisi, bütün insanların nefsi, kendi bedenlerinden gayrisine [dışına, haricine] tesir etmez. Onun nefsi ise, kendinden ayrı olanlara da tesir eder. Şöyle ki: insanların kurtuluşu onda olur. Yahut onda fesad olmaz. İnsanların çalışma ile elde ettikleri bilgiler, onun kalbine, bir kimseden öğrenmeksizin gelmektedir. Zeki ve kalbi temiz olan bir kimsenin de aklına, kimseden öğrenmediği ilimlerden bir kısmının gelmesi doğrudur. O hâlde, bir kimsenin kalbi daha saf ve kuvvetli olursa, bütün ilimler, yahut ilmin ekserisini, çoğunu, kendiliğinden bilebilir. Buna, ilm-i ledünni [Allah tarafından başka bir yerden öğrenmeksizin verilen ilim] denir. Nitekim Allahü Teâlâ buyurur: «... Ona tarafımızdan bir rahmet vermiş, kendisine nezdimizden (haas) bir ilim öğretmiştik» (2).
Bu üç hususiyetin kendisinde toplandığı kimse, büyük peygamberlerdendir. Yahut da, büyük evliyadandır. Eğer bu üç hususiyetten biri bulunsa, bu derece elde edilebilir. Her birinin de aralarında büyük farklar vardır. Zira, insan vardır ki, her birinden azar azar pay almıştır. Bir başkasında ise her birinden daha çok bulunur.
Bizim Peygamberimizin (sallâllahü aleyhi ve sellem) üstünlüğü, kemâli bu üç hususiyetin kemâl üzere [mükemmel, eksiksiz] kendisinde bulunması sebebiyledir. Allahü Teâlâ, insanların ona uymaları ve saadet yolunu ondan öğrenmeleri için, peygamberlik makamını anlayabilmelerini isteyince, herkese bu üç hususiyetten bir numune verdi. Rüya hâli, bir hususiyetin nümûnesidir. Doğru firaset de diğer bir hususiyettir, ilim de, doğru akıl ve düşünce de diğer bir numunedir.
İnsanın bir şeye inanması, o şeyin numunesi olmadan mümkün değildir. Numunesi olmayan bir şeyin suretini düşünemez, anlayamaz. Bunun için hiç kimse Allahü Teâlâ'nın hakikatini tamamen bilemez. Ancak, Allahü Teâlâ bilir. Bunu anlatmak uzun sürer. Meâni-i Esmâullah (3) [Allahü Teâlâ'nm isimlerinin mânâları] kitabımızda bu hususta açık deliller göstermişizdir.
Şunu da bildirelim ki, bu üç vasıftan başka, peygamberlerde ve evliyada, bizim bilmediğimiz daha başka vasıflar da olabilir. Çünkü o vasıfların bizde numunesi yoktur. O hâlde, Allahü Teâlâ'-yı kendinden başka, hiç kimse kemâl üzere bilemez dediğimiz gibi, Peygamber Efendimizi de (sallâllahü aleyhi ve sellem) kendinden ve kendisi gibi olanlardan başkası tamamen bilemez, deriz. Buradan anlaşıldı ki, insanlardan peygamberin kıymetini, değerini yine peygamber bilir. Bizim için ise, bu derece, fazla malûm değildir. Zira bizim uykumuz olmasaydı ve bir kimse bize uykuyu anlatıp, «Bir kimse yatar, hareket etmez, görmez, işitmez, konuşmaz, fakat yarın ne olacağını bilir. Halbuki, işitseydi ve görseydi, bunu bilemezdi» dese, kat'iyyen biz buna inanmazdık, insanoğlu görmediğine inanmaz! Bunun için Allahü Teâlâ, «Hattâ, ilimlerinin olmadığı şey'e inanmazlar. Onların aklına onun mânâsı ve te'vili [görünenin manası dışında yorumlama ] gelmez» (4), buyurdu. Ve yine buyurdu ki: «Ona yol bulamayınca, bu, eski bir iftira ve yalandır derler» (5).
Peygamberlerde ve evliyada, diğerlerinin hiç haberi olmadığı sıfatların bulunmasına şaşma! Onlar, ondan büyük lezzete ve kıymetli hâllere kavuşurlar. Bu, şuna benzer ki, bir kimsede şiire karşı bir zevk yoksa, bu sebepten, vezin dinleme lezzetini bulamaz; eğer bir kimse bunun mânâsını ona anlatmak istese, anlatamaz. Çünkü, onun bu branştan haberi yoktur. Bunun gibi, anadan doğma kör olan, asla renklerin mânâsını ve onları görmenin zevkini anlayamaz. O hâlde, Allahü Teâlâ'nın bazı idrak ve anlamları peygamberlik mertebesini verdikten sonra, yaratmasına şaşma. O makama kavuşmayanın bundan haberi olmaz.
KAYNAK
(1) Suyûtl, el - Câmİ'us - Saglr (ayn maddesi).
(2) 18 - Kehf: 65.
(3) Kitabin - Maksadl'l - Esna fi Esmâlllahi'l - Hüsnâ.
(4) 10 - Yûnus; 39.
(5) 46 - Ahkâf: 11.
(2) 18 - Kehf: 65.
(3) Kitabin - Maksadl'l - Esna fi Esmâlllahi'l - Hüsnâ.
(4) 10 - Yûnus; 39.
(5) 46 - Ahkâf: 11.