NuSReT
Aktif Üyemiz
Pumapunku, Bolivya’da bulunan Güney Amerika’nın en büyük gizemli taşlarıdır. Aynı zamanda "Puma Pumku" ya da "Puma Puncu" olarak da bilinen Pumapunku, Bolivya’nın Tiwanaku bölgesine yakın bir arazide yer alan büyük bir tapınağa ya da anıt grubuna aittir. İnka inanışında Pumapunku şehrini tanrı kurmuştur ve ilk insanlar bu şehirde yaşamıştır. Pumapunku, Aymara dilinde “Cougar’ın Kapısı” olarak da bilinmektedir.
Bolivya’da büyük bir ön-İnka tapınak kompleksi ya da anıt grubu olan Pumapunt şehri, garipliklerle doludur. Tiwanaku uygarlığı tarafından inşa edilmiş olan şehirde zamanında 400.000 kişi yaşamıştır. Bu insanlar, ardında hiçbir iz bırakmadan da ortadan kaybolmuştur.
Son derece düzgün ve geometrik kesilen taşlar uzmanları şaşırtmıştır. Çünkü, taşlar ancak lazer ve bilgisayarlı ekipmanlar ile bu kadar düzgün kesilebilirdi. Bu eserlerin bazıları, 800 ton ağırlığındadır. Tiwanaku medeniyetinin yazılı bir dili olmadığı şu ana kadarki tarihi bulgularla tespit edilmiştir. Yazı olmadan matematik hesabı da mümkün olmadığı için, üstün bir mühendislik gerektiren bu şehrin yapılması için söz konusu medeniyet hiçbir şekilde yeterli değildir. Arkeologlar bu taşların nasıl ve neden burada olduğunu henüz bilmemektedir.
Puma Pumku’ daki bu büyük incelikle işlenmiş taşlar, teknolojik alanda ilerlemiş bir topluluğa işaret ediyor.
Uzun, ince oyuklar ve özenle yapılmış matkap delikleri inanılmaz örnekler sunmaktadır. Diğer taşlar, metal menteşelerle birbirine tutturulmuşluğun izlerini taşımaktadır.
Çok sert bir taş olan Andesit örneği. Bu taşlar bilinmeyen bir topluluk tarafından kusursuzca işlenmiştir. Bazılarına göre belki de bu topluluk “lazer” kullandı.
Puma Pumku hakkında araştırmalar yapmış olan NASA uzay yolculuğu teknisyenlerinden Maurice Chatelain “ Uzaydan Gelen” adlı kitabında şöyle diyor ;
“ Çok eski atalarımız statik elektriği, elektriksel akımı, aküleri, yüksek akım üzerinde marangozluğu biliyorlardı. Onlar 1753 derecede eriyen platini ve ancak 19. yüzyılda keşfedilen aliminyumu kullanmışlardır.”
Puma Punku'daki piramit kalıntısını meydana getiren taşların büyüklüğü, görenleri şaşkınlığa düşürmektedir. Piramitin en alt basamaklarını oluşturan bloklardan biri 60x50 metre genişliğinde ve yaklaşık 447 ton ağırlığındadır. Kullanılan diğer taşların da ağırlıkları 100-200 ton arasında değişmektedir. Bu dev taşların, evrimcilerin öne sürdüğü gibi, kütükler üzerinde kalın iplerle çekilerek taşındığı iddia etmek mantıklı bir yorum değildir.
Evrimci arkeolojinin Puma Punku'daki açıklayamadığı bulgulardan biri de, pek çok blok taşın birleşme noktasında bulunan izlerdir. Bu izler, metal mengene izini andırmaktadır. Uzun bir süre, T şeklindeki bu izlerin sıcak kalıpların taş blokların üzerine konularak yapıldığı düşünülmüştür. Ancak daha sonra elektron mikroskobuyla yapılan incelemeler, erimiş metal izlerini ortaya çıkarmıştır. Spektrografik incelemeler ise bu izlerin, % 2.05 arsenik, % 95.15 bakır, % 0.26 demir, % 0.84 silikon ve % 1.70 nikel alaşımından oluşan bir malzemenin izleri olduğunu göstermiştir. Tüm bunlar, geçmiş toplumların inşaatlarında gelişmiş araç gereçler kullandıklarının delilidir. (Graham Hancock, Heaven's Mirror, Three River Press, New York, 1998, s. 304)
Puma Pumku’ nun varlığı klasik bilimle çatışmaktadır. Eski çağların taş ustaları eserlerini öylesine sebepsiz yapmamışlardır. Anlamak için çok daha fazla çalışmamız gerekiyor.
Bolivya’da büyük bir ön-İnka tapınak kompleksi ya da anıt grubu olan Pumapunt şehri, garipliklerle doludur. Tiwanaku uygarlığı tarafından inşa edilmiş olan şehirde zamanında 400.000 kişi yaşamıştır. Bu insanlar, ardında hiçbir iz bırakmadan da ortadan kaybolmuştur.
Son derece düzgün ve geometrik kesilen taşlar uzmanları şaşırtmıştır. Çünkü, taşlar ancak lazer ve bilgisayarlı ekipmanlar ile bu kadar düzgün kesilebilirdi. Bu eserlerin bazıları, 800 ton ağırlığındadır. Tiwanaku medeniyetinin yazılı bir dili olmadığı şu ana kadarki tarihi bulgularla tespit edilmiştir. Yazı olmadan matematik hesabı da mümkün olmadığı için, üstün bir mühendislik gerektiren bu şehrin yapılması için söz konusu medeniyet hiçbir şekilde yeterli değildir. Arkeologlar bu taşların nasıl ve neden burada olduğunu henüz bilmemektedir.
Puma Pumku’ daki bu büyük incelikle işlenmiş taşlar, teknolojik alanda ilerlemiş bir topluluğa işaret ediyor.
Uzun, ince oyuklar ve özenle yapılmış matkap delikleri inanılmaz örnekler sunmaktadır. Diğer taşlar, metal menteşelerle birbirine tutturulmuşluğun izlerini taşımaktadır.
Çok sert bir taş olan Andesit örneği. Bu taşlar bilinmeyen bir topluluk tarafından kusursuzca işlenmiştir. Bazılarına göre belki de bu topluluk “lazer” kullandı.
Puma Pumku hakkında araştırmalar yapmış olan NASA uzay yolculuğu teknisyenlerinden Maurice Chatelain “ Uzaydan Gelen” adlı kitabında şöyle diyor ;
“ Çok eski atalarımız statik elektriği, elektriksel akımı, aküleri, yüksek akım üzerinde marangozluğu biliyorlardı. Onlar 1753 derecede eriyen platini ve ancak 19. yüzyılda keşfedilen aliminyumu kullanmışlardır.”
Puma Punku'daki piramit kalıntısını meydana getiren taşların büyüklüğü, görenleri şaşkınlığa düşürmektedir. Piramitin en alt basamaklarını oluşturan bloklardan biri 60x50 metre genişliğinde ve yaklaşık 447 ton ağırlığındadır. Kullanılan diğer taşların da ağırlıkları 100-200 ton arasında değişmektedir. Bu dev taşların, evrimcilerin öne sürdüğü gibi, kütükler üzerinde kalın iplerle çekilerek taşındığı iddia etmek mantıklı bir yorum değildir.
Evrimci arkeolojinin Puma Punku'daki açıklayamadığı bulgulardan biri de, pek çok blok taşın birleşme noktasında bulunan izlerdir. Bu izler, metal mengene izini andırmaktadır. Uzun bir süre, T şeklindeki bu izlerin sıcak kalıpların taş blokların üzerine konularak yapıldığı düşünülmüştür. Ancak daha sonra elektron mikroskobuyla yapılan incelemeler, erimiş metal izlerini ortaya çıkarmıştır. Spektrografik incelemeler ise bu izlerin, % 2.05 arsenik, % 95.15 bakır, % 0.26 demir, % 0.84 silikon ve % 1.70 nikel alaşımından oluşan bir malzemenin izleri olduğunu göstermiştir. Tüm bunlar, geçmiş toplumların inşaatlarında gelişmiş araç gereçler kullandıklarının delilidir. (Graham Hancock, Heaven's Mirror, Three River Press, New York, 1998, s. 304)
Puma Pumku’ nun varlığı klasik bilimle çatışmaktadır. Eski çağların taş ustaları eserlerini öylesine sebepsiz yapmamışlardır. Anlamak için çok daha fazla çalışmamız gerekiyor.