RAMAZAN-I ŞERİF, ARINMA, EĞİTİM VE MUHASEBE AYIDIR
Müslümanlar, Yüce Rabbimize sonsuz hamd ü senalar olsun ki bizleri bu yıl da pek mübarek Ramazan ayına kavuşturdu. Kur’ân-ı Kerim'de Yüce Rabbimiz; "Ramazan ayı öyle bir aydır ki Kur’ân-ı Kerim o ay içinde indirilmiştir. Kur’ân-ı Kerim insanlara yol gösterir, O’nda doğrunun ve hak ile bâtılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri vardır. Öyleyse kim o aya ererse o ayda oruç tutsun". (Bakara Suresi, âyet 185) buyurmuştur. Değerli Kardeşlerim, Mademki Ramazan ayı Kurʼân-ı Kerim’in indirildiği aydır, öyleyse ilk yapılacak iş Kur’ân-ı Kerim'i dosdoğru bir şekilde okumasını öğrenmektir. Yine mademki Kur’ân-ı Kerim bir hidayettir, yol gösteren, rehber bir kitaptır, bizi Rabbimize ulaştıracak en emin yolu göstermektedir. Öyleyse yapacağımız ilk iş, okumasını güzelce öğrendiğimiz yüce kitabımızda şimdi Yüce Rabbimizin bizden neleri yapmamızı ve neleri terk etmemiz gerektiğini iyi öğrenmektir.
Hayatımıza Kur’ân-ı Kerim’in rehberliğinde çeki düzen vermektir. Bu mübarek ayı bir eğitim ayı, bir temizlenme ayı, bir muhasebe ayı olarak değerlendirmeliyiz. "Ben Yüce Rabbimin razı olduğu bir hayat yaşayabiliyor muyum? Biz Aile olarak Rabbimizin hoşnut olduğu bir hayatı yaşayan bir aile miyiz? Toplumumuzda yüce kitabımızın emir ve yasaklarının ne kadarı tatbik edilmektedir?" diye düşünmeli, olumlu yönlerimizi geliştirmeye, olumsuz yönlerimizi de düzeltmeye karar vermeliyiz. Bu mübarek ayı bir eğitim ayı olarak görüp başta kendimiz olmak üzere çoluk-çocuğumuzu güzelce bir eğitimden geçirmeliyiz. Değerli Kardeşlerim, Yukarıdaki âyet-i kerimede Kur’ân-ı Kerim’in "Furkan" yani hak ile bâtılı birbirinden ayıran bir kitap olduğu beyan edilmektedir. Evet, Kur’ân-ı Kerim "doğru nedir yanlış nedir, güzel nedir, çirkin nedir, iyi nedir kötü nedir?" bunun ölçülerini vermektedir. Rabbimize ne kadar hamd etsek azdır, bize öyle bir mübarek kitabı gönderdiği için. Yoksa "doğru nedir, yanlış nedir?" bilemezdik. Heva ve hevesine, tecrübemize, diğer insanların tavsiyelerine, örf ve âdetlere göre yaşar, doğru olarak onları görürdük. Öyleyse bu mübarek eğitim döneminde bize iyinin güzelin, doğrunun ilkelerini beyan eden kitabımızı bu gözle yeniden okumalıyız. Bu âyet-i kerimeyi okurken şöyle bir düşünce içimde doğmaktadır: Yüce Rabbimiz ilk önce Ramazan ayının Kur’ân'ın indirildiği bir ay olduğunu beyan etti. Sonra Kur’ân'ın nasıl bir kitap olduğunu beyan etti.
Daha sonra bu mübarek ayda oruç tutmamızı beyan etti. Demek oruçtan evvel kitabımızı bilmek, öğrenmek, rehber edinmek zikredilmiş oluyor. Öyleyse bir kere daha tekrar etmiş olalım ki bu güzel eğitim ayını en iyi şekilde değerlendirmek; hayatımızı, sözlerimizi, davranışlarımızı, siyasetimizi, kültürümüzü, edebiyatımızı, sanatımızı, ticaretimizi, hukukumuzu kitabımızın ilkelerine uygun ve uyumlu hale nasıl getirebiliriz, neler yapabiliriz? diye ciddi ciddi düşünüp kararlar alıp uygulamaya getirmek ile mümkün olacaktır. Değerli Kardeşlerim, Yüce Rabbimiz Bakara suresinin 183. âyetinde şöyle buyurmaktadır: "Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki takvaya erersiniz". Âyet-i kerimeden anladığımıza göre oruç tutmak bizi takvaya ulaştıran, bizi kötülüklerden koruyan bir ibadettir. Zira gözlerimizi harama bakmaktan, kulaklarımızı haramı dinlemekten, ayaklarımızı haram yollara gitmekten, dilimizi kötü söz söylemekten alıkoyar. Böylece Rabbimize daha çok yaklaşmış oluruz. Biz Rabbimize bir karış yaklaşacak olursak, hadis-i kutsîde geçtiği üzere Rabbimiz bize bir arşın yaklaşacağını vaat etmiştir. Biz bir arşın yaklaşırsak Rabbimiz bize bir kulaç yaklaşır. Biz Rabbimize yürüyerek gidersek O bize koşarak gelir.
Nihayetinde tutan elimiz, gören gözümüz olur. Yani bizi her türlü kötülüklerden alıkoyar. Resulullah Efendimiz (s.a.v.) de şöyle buyurmuştur: "İnsanın her (güzel) ameline kat kat sevap verilir. Bir hasene, bir iyilik, bir güzellik on mislinden yedi yüz misline kadar katlanır. Allah Tealâ ise şöyle buyurur: Ama oruç başka, oruç benim içindir, mükâfatını da ben vereceğim. Oruçlu, şehvetini ve yemesini içmesini benim için terk etmektedir". (Müslim) Hadis-i şeriften anlaşıldığına göre kul, orucu sadece Allah’ın rızasını kazanmak için tutmaktadır. Oruç içine riya karışmayan bir ibadettir. Hiç kimse başkasına gösteriş olsun diye sabahtan akşama kadar aç kalmaz. Bir şekliyle bir yerde bir şeyler yer. Böyle olunca da oruçlu gibi görünse de zaten oruçlu değildir. Ama imsaktan iftara kadar hakikaten hiçbir şey yemeden içmeden duruyorsa işte o kişi bu ibadeti halisane bir niyetle yerine getiriyor demektir. İşte bu sebeple de Rabbimiz "onun ecrini hesapsız olarak ben vereceğim" buyurmaktadır. Rabbimiz cümlemize böyle halisane oruçlar tutabilmeyi nasip eylesin. Âmin.
Değerli Kardeşlerim, Orucun değeri ve fazileti ile ilgili birçok hadis-i şerif vardır. Onlardan bazılarını hatırlatmak isterim. Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: · "Her kim faziletine inanarak ve mükâfatını Allah’tan umarak Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır". (Buhari, "Savm", 6) ·"Her kim faziletine inanarak ve mükâfatını Allah’tan umarak Ramazan gecelerini ihya ederse (teravih namazlarını kılarsa) geçmiş günahları bağışlanır". (Buhari, "Salâtü’t-teravih", 1) ·"Ramazan ayı geldiğinde cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar zincire vurulur". (Buhari, "Savm", 5; Müslim, "Sıyam", 1-5) · Cennette Reyyan denilen bir kapı vardır. Kıyamet günü oradan ancak oruçlular girecek, onlardan başka kimse girmeyecektir. (Kıyamet günü): 'Oruçlular nerede?' diye seslenilir. Onlar da kalkarlar ve o kapıdan girerler. Onlardan başkası o kapıdan giremez. Oruçlular girince o kapı kapanır ve bir daha oradan kimse giremez". (Buhari, "Savm", 4; Müslim, "Sıyam", 166) Son hadis-i şerife dikkat edecek olursak, Resulullah (s.a.v.) Efendimiz Reyyan adlı kapıdan ancak oruçluların gireceğini beyan ettikten sonra üç kere teʼyid ederek o kapıdan oruçlu olmayan hiç kimsenin giremeyeceğini de bizlere haber vermiş oluyor. Rabbimiz cümlemize cennetin Reyyan isimli kapısından girebilecek şekilde oruçlarımızı güzelce tutabilmeyi nasip eylesin. Âmin. Resulullah Efendimizin bu konu ile alâkalı daha birçok hadis-i şerifleri vardır. Değerli Kardeşlerim, Malum olduğu üzere Ramazan ayı çokça tövbe ve istiğfar etmemiz, için için gözyaşlarımızı dökerek dualar etmemiz gereken bir aydır. Zira bu mübarek ayda yapılan duaların geri çevrilmeyeceğini yine Resulullah (s.a.v.) Efendimiz bizlere müjdelemektedir: Efendimiz şöyle buyuruyor: "Ramazanın ilk gecesinde cennet kapıları açılır. Her gece sabaha kadar bir münadi şöyle seslenir: Günahlarının affedilmesi için istiğfar eden yok mu Allah Teâlâ tövbesini kabul buyursun?" Değerli Kardeşlerim, Kur’ân'ın inmeye başladığı pek mübarek bir gece olan Kadir Gecesi de Ramazan ayındadır. Kadir suresinde beyan edildiği üzere Kadir Gecesi 1.000 aydan daha değerlidir. Resulullah (s.a.v.) Efendimiz, Kadir Gecesi ile ilgili olarak şöyle buyurmuştur:
"Kim faziletine inanarak ve ecrini umarak Kadir Gecesi'ni ihya ederse geçmiş günahları bağışlanır". (Buhari, "Teravih", 2) Kadir Gecesi'nin Ramazan-ı şerifin son on gününde aramamızı bizlere haber veren sevgili peygamberimiz Ramazanın son on gününde mescitte itikâfa girer ve bu son günleri daha çok ibadet ve taatle geçirirlerdi. Bir gün Hz. Aişe annemiz Resulullah efendimize: "Ya Resulallah! Eğer Kadir Gecesi'ne denk gelirsem nasıl dua edeyim?" diye sorunca efendimiz de kendilerine şöyle dua etmelerini öğretmişlerdi: "Ey Allah'ım! Sen affedicisin, affetmeyi seversin (ne olur) beni de affeyle!" (Tirmizi) Rabbimiz bu mübarek geceyi güzelce ihya edebilmeyi cümlemize nasip eylesin. Âmin.
"Dua eden yok mu? Duasına cevap verilsin. Kendisi için bir şey isteyen yok mu? İstediği hemen karşılansın.". (Ahmed b.Hanbel, Müsned, 4/22) ·"Üç kişinin duası geri çevrilmez: 1-Adaletli karar veren hâkim 2-İftar edinceye kadar oruçlu 3-Mazlum kişi". (İbn-i Mâce, "Savm", 48) ·"Oruçlunun iftar vaktindeki duası reddedilmez". (Tirmizi, "Daavât", 128) ·Resulullah (s.a.v.) Efendimiz iftar vaktinde şu duayı çokça tekrarlardı: "Rabbim! Her şeyi kuşatan rahmetin aşkına beni affet ve bağışla". (İbn-i Mace, "Sıyam", 48) Değerli Kardeşlerim, Yukarıdaki hadis-i şerifler müjdelerle doludur. İftira yakın çoluğumuz ve çocuklarımızla soframızın başında iftarı beklerken aile reisi olarak biz bir dua edelim ailemiz âmin desin. Onlar dua etsinler biz âmin diyelim. Bu kaçırılmaz fırsat anlarını böylece değerlendirelim. Malum olduğu üzere en güzel dualardan birisi de şudur: "Ey Rabbimiz! Beni, annemi, babamı ve bütün müminleri hesap gününde ne olur bağışla!" Biz bu duayı her gün namazlarımızda, son oturuşlarda okumaktayız. Bir günlük namazımızda on üç kere tekrar etmekteyiz. Düşünelim, biz sayıları bir buçuk milyarı bulan mümin kardeşlerimiz için günde on üç kere bu duayı tekrar ediyoruz.
Doğudan-batıya, kuzeyden güneye tüm kardeşlerimiz için dua ediyoruz. Ümmetin tamamına dua ediyoruz. Yüz milyonlarca mümin kardeşlerimiz de kıldıkları namazlarında bizim için dua etmektedirler. Bu ne kadar muazzam bir durumdur! Yüz milyonlarca mümin her gün namazlarında senin bağışlanman için Rabbimize yalvarıp yakarmaktadırlar. Öyleyse değerli kardeşim, senin affedilmen için her gün dua eden kardeşlerini çok sevmelisin. Bu mübarek ayda dünyanın birçok yerinde aç ve açık halde bulunan, biçare durumda olan, nice yokluk ve yoksullukla mücadele eden, dayanılmaz acı, ıstırap ve işkenceler içinde kıvranan, Allah’ın dini yaşadıkları bölgelere hâkim olsun, oralarda Allah’ın ahkâmı uygulansın diye sıcak ve soğuk savaş veren kardeşlerin için çokça ve samimi bir şekilde dualar etmelisin. Rabbim yapacağımız dualarımızı ve tövbelerimizi kabul eylesin.
Mübarek Ramazanı hakkımızda hayırlara vesile eylesin. Sıhhat ve afiyet içinde oruçlarımızı tutup bayrama kavuşmayı hepimize nasip eylesin. Değerli Kardeşlerim, Bilindiği gibi Ramazan ayından sonra Şevval ayı gelir. Resulullah Efendimiz (s.a.v.) Şevval ayında da altı gün oruç tutmamızı bizlere tavsiye etmektedir. O (s.a.v.) şöyle buyuruyor: "Ramazan orucunu tutup ardından Şevvalden altı gün oruç tutan kimse bir seneyi oruçlu geçirmiş gibi olur". Rabbimiz bu günlere erişip bu güzel sünneti de ifa edebilmeyi bizlere nasip eylesin. Âmin.
Müslümanlar, Yüce Rabbimize sonsuz hamd ü senalar olsun ki bizleri bu yıl da pek mübarek Ramazan ayına kavuşturdu. Kur’ân-ı Kerim'de Yüce Rabbimiz; "Ramazan ayı öyle bir aydır ki Kur’ân-ı Kerim o ay içinde indirilmiştir. Kur’ân-ı Kerim insanlara yol gösterir, O’nda doğrunun ve hak ile bâtılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri vardır. Öyleyse kim o aya ererse o ayda oruç tutsun". (Bakara Suresi, âyet 185) buyurmuştur. Değerli Kardeşlerim, Mademki Ramazan ayı Kurʼân-ı Kerim’in indirildiği aydır, öyleyse ilk yapılacak iş Kur’ân-ı Kerim'i dosdoğru bir şekilde okumasını öğrenmektir. Yine mademki Kur’ân-ı Kerim bir hidayettir, yol gösteren, rehber bir kitaptır, bizi Rabbimize ulaştıracak en emin yolu göstermektedir. Öyleyse yapacağımız ilk iş, okumasını güzelce öğrendiğimiz yüce kitabımızda şimdi Yüce Rabbimizin bizden neleri yapmamızı ve neleri terk etmemiz gerektiğini iyi öğrenmektir.
Hayatımıza Kur’ân-ı Kerim’in rehberliğinde çeki düzen vermektir. Bu mübarek ayı bir eğitim ayı, bir temizlenme ayı, bir muhasebe ayı olarak değerlendirmeliyiz. "Ben Yüce Rabbimin razı olduğu bir hayat yaşayabiliyor muyum? Biz Aile olarak Rabbimizin hoşnut olduğu bir hayatı yaşayan bir aile miyiz? Toplumumuzda yüce kitabımızın emir ve yasaklarının ne kadarı tatbik edilmektedir?" diye düşünmeli, olumlu yönlerimizi geliştirmeye, olumsuz yönlerimizi de düzeltmeye karar vermeliyiz. Bu mübarek ayı bir eğitim ayı olarak görüp başta kendimiz olmak üzere çoluk-çocuğumuzu güzelce bir eğitimden geçirmeliyiz. Değerli Kardeşlerim, Yukarıdaki âyet-i kerimede Kur’ân-ı Kerim’in "Furkan" yani hak ile bâtılı birbirinden ayıran bir kitap olduğu beyan edilmektedir. Evet, Kur’ân-ı Kerim "doğru nedir yanlış nedir, güzel nedir, çirkin nedir, iyi nedir kötü nedir?" bunun ölçülerini vermektedir. Rabbimize ne kadar hamd etsek azdır, bize öyle bir mübarek kitabı gönderdiği için. Yoksa "doğru nedir, yanlış nedir?" bilemezdik. Heva ve hevesine, tecrübemize, diğer insanların tavsiyelerine, örf ve âdetlere göre yaşar, doğru olarak onları görürdük. Öyleyse bu mübarek eğitim döneminde bize iyinin güzelin, doğrunun ilkelerini beyan eden kitabımızı bu gözle yeniden okumalıyız. Bu âyet-i kerimeyi okurken şöyle bir düşünce içimde doğmaktadır: Yüce Rabbimiz ilk önce Ramazan ayının Kur’ân'ın indirildiği bir ay olduğunu beyan etti. Sonra Kur’ân'ın nasıl bir kitap olduğunu beyan etti.
Daha sonra bu mübarek ayda oruç tutmamızı beyan etti. Demek oruçtan evvel kitabımızı bilmek, öğrenmek, rehber edinmek zikredilmiş oluyor. Öyleyse bir kere daha tekrar etmiş olalım ki bu güzel eğitim ayını en iyi şekilde değerlendirmek; hayatımızı, sözlerimizi, davranışlarımızı, siyasetimizi, kültürümüzü, edebiyatımızı, sanatımızı, ticaretimizi, hukukumuzu kitabımızın ilkelerine uygun ve uyumlu hale nasıl getirebiliriz, neler yapabiliriz? diye ciddi ciddi düşünüp kararlar alıp uygulamaya getirmek ile mümkün olacaktır. Değerli Kardeşlerim, Yüce Rabbimiz Bakara suresinin 183. âyetinde şöyle buyurmaktadır: "Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki takvaya erersiniz". Âyet-i kerimeden anladığımıza göre oruç tutmak bizi takvaya ulaştıran, bizi kötülüklerden koruyan bir ibadettir. Zira gözlerimizi harama bakmaktan, kulaklarımızı haramı dinlemekten, ayaklarımızı haram yollara gitmekten, dilimizi kötü söz söylemekten alıkoyar. Böylece Rabbimize daha çok yaklaşmış oluruz. Biz Rabbimize bir karış yaklaşacak olursak, hadis-i kutsîde geçtiği üzere Rabbimiz bize bir arşın yaklaşacağını vaat etmiştir. Biz bir arşın yaklaşırsak Rabbimiz bize bir kulaç yaklaşır. Biz Rabbimize yürüyerek gidersek O bize koşarak gelir.
Nihayetinde tutan elimiz, gören gözümüz olur. Yani bizi her türlü kötülüklerden alıkoyar. Resulullah Efendimiz (s.a.v.) de şöyle buyurmuştur: "İnsanın her (güzel) ameline kat kat sevap verilir. Bir hasene, bir iyilik, bir güzellik on mislinden yedi yüz misline kadar katlanır. Allah Tealâ ise şöyle buyurur: Ama oruç başka, oruç benim içindir, mükâfatını da ben vereceğim. Oruçlu, şehvetini ve yemesini içmesini benim için terk etmektedir". (Müslim) Hadis-i şeriften anlaşıldığına göre kul, orucu sadece Allah’ın rızasını kazanmak için tutmaktadır. Oruç içine riya karışmayan bir ibadettir. Hiç kimse başkasına gösteriş olsun diye sabahtan akşama kadar aç kalmaz. Bir şekliyle bir yerde bir şeyler yer. Böyle olunca da oruçlu gibi görünse de zaten oruçlu değildir. Ama imsaktan iftara kadar hakikaten hiçbir şey yemeden içmeden duruyorsa işte o kişi bu ibadeti halisane bir niyetle yerine getiriyor demektir. İşte bu sebeple de Rabbimiz "onun ecrini hesapsız olarak ben vereceğim" buyurmaktadır. Rabbimiz cümlemize böyle halisane oruçlar tutabilmeyi nasip eylesin. Âmin.
Değerli Kardeşlerim, Orucun değeri ve fazileti ile ilgili birçok hadis-i şerif vardır. Onlardan bazılarını hatırlatmak isterim. Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: · "Her kim faziletine inanarak ve mükâfatını Allah’tan umarak Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır". (Buhari, "Savm", 6) ·"Her kim faziletine inanarak ve mükâfatını Allah’tan umarak Ramazan gecelerini ihya ederse (teravih namazlarını kılarsa) geçmiş günahları bağışlanır". (Buhari, "Salâtü’t-teravih", 1) ·"Ramazan ayı geldiğinde cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar zincire vurulur". (Buhari, "Savm", 5; Müslim, "Sıyam", 1-5) · Cennette Reyyan denilen bir kapı vardır. Kıyamet günü oradan ancak oruçlular girecek, onlardan başka kimse girmeyecektir. (Kıyamet günü): 'Oruçlular nerede?' diye seslenilir. Onlar da kalkarlar ve o kapıdan girerler. Onlardan başkası o kapıdan giremez. Oruçlular girince o kapı kapanır ve bir daha oradan kimse giremez". (Buhari, "Savm", 4; Müslim, "Sıyam", 166) Son hadis-i şerife dikkat edecek olursak, Resulullah (s.a.v.) Efendimiz Reyyan adlı kapıdan ancak oruçluların gireceğini beyan ettikten sonra üç kere teʼyid ederek o kapıdan oruçlu olmayan hiç kimsenin giremeyeceğini de bizlere haber vermiş oluyor. Rabbimiz cümlemize cennetin Reyyan isimli kapısından girebilecek şekilde oruçlarımızı güzelce tutabilmeyi nasip eylesin. Âmin. Resulullah Efendimizin bu konu ile alâkalı daha birçok hadis-i şerifleri vardır. Değerli Kardeşlerim, Malum olduğu üzere Ramazan ayı çokça tövbe ve istiğfar etmemiz, için için gözyaşlarımızı dökerek dualar etmemiz gereken bir aydır. Zira bu mübarek ayda yapılan duaların geri çevrilmeyeceğini yine Resulullah (s.a.v.) Efendimiz bizlere müjdelemektedir: Efendimiz şöyle buyuruyor: "Ramazanın ilk gecesinde cennet kapıları açılır. Her gece sabaha kadar bir münadi şöyle seslenir: Günahlarının affedilmesi için istiğfar eden yok mu Allah Teâlâ tövbesini kabul buyursun?" Değerli Kardeşlerim, Kur’ân'ın inmeye başladığı pek mübarek bir gece olan Kadir Gecesi de Ramazan ayındadır. Kadir suresinde beyan edildiği üzere Kadir Gecesi 1.000 aydan daha değerlidir. Resulullah (s.a.v.) Efendimiz, Kadir Gecesi ile ilgili olarak şöyle buyurmuştur:
"Kim faziletine inanarak ve ecrini umarak Kadir Gecesi'ni ihya ederse geçmiş günahları bağışlanır". (Buhari, "Teravih", 2) Kadir Gecesi'nin Ramazan-ı şerifin son on gününde aramamızı bizlere haber veren sevgili peygamberimiz Ramazanın son on gününde mescitte itikâfa girer ve bu son günleri daha çok ibadet ve taatle geçirirlerdi. Bir gün Hz. Aişe annemiz Resulullah efendimize: "Ya Resulallah! Eğer Kadir Gecesi'ne denk gelirsem nasıl dua edeyim?" diye sorunca efendimiz de kendilerine şöyle dua etmelerini öğretmişlerdi: "Ey Allah'ım! Sen affedicisin, affetmeyi seversin (ne olur) beni de affeyle!" (Tirmizi) Rabbimiz bu mübarek geceyi güzelce ihya edebilmeyi cümlemize nasip eylesin. Âmin.
"Dua eden yok mu? Duasına cevap verilsin. Kendisi için bir şey isteyen yok mu? İstediği hemen karşılansın.". (Ahmed b.Hanbel, Müsned, 4/22) ·"Üç kişinin duası geri çevrilmez: 1-Adaletli karar veren hâkim 2-İftar edinceye kadar oruçlu 3-Mazlum kişi". (İbn-i Mâce, "Savm", 48) ·"Oruçlunun iftar vaktindeki duası reddedilmez". (Tirmizi, "Daavât", 128) ·Resulullah (s.a.v.) Efendimiz iftar vaktinde şu duayı çokça tekrarlardı: "Rabbim! Her şeyi kuşatan rahmetin aşkına beni affet ve bağışla". (İbn-i Mace, "Sıyam", 48) Değerli Kardeşlerim, Yukarıdaki hadis-i şerifler müjdelerle doludur. İftira yakın çoluğumuz ve çocuklarımızla soframızın başında iftarı beklerken aile reisi olarak biz bir dua edelim ailemiz âmin desin. Onlar dua etsinler biz âmin diyelim. Bu kaçırılmaz fırsat anlarını böylece değerlendirelim. Malum olduğu üzere en güzel dualardan birisi de şudur: "Ey Rabbimiz! Beni, annemi, babamı ve bütün müminleri hesap gününde ne olur bağışla!" Biz bu duayı her gün namazlarımızda, son oturuşlarda okumaktayız. Bir günlük namazımızda on üç kere tekrar etmekteyiz. Düşünelim, biz sayıları bir buçuk milyarı bulan mümin kardeşlerimiz için günde on üç kere bu duayı tekrar ediyoruz.
Doğudan-batıya, kuzeyden güneye tüm kardeşlerimiz için dua ediyoruz. Ümmetin tamamına dua ediyoruz. Yüz milyonlarca mümin kardeşlerimiz de kıldıkları namazlarında bizim için dua etmektedirler. Bu ne kadar muazzam bir durumdur! Yüz milyonlarca mümin her gün namazlarında senin bağışlanman için Rabbimize yalvarıp yakarmaktadırlar. Öyleyse değerli kardeşim, senin affedilmen için her gün dua eden kardeşlerini çok sevmelisin. Bu mübarek ayda dünyanın birçok yerinde aç ve açık halde bulunan, biçare durumda olan, nice yokluk ve yoksullukla mücadele eden, dayanılmaz acı, ıstırap ve işkenceler içinde kıvranan, Allah’ın dini yaşadıkları bölgelere hâkim olsun, oralarda Allah’ın ahkâmı uygulansın diye sıcak ve soğuk savaş veren kardeşlerin için çokça ve samimi bir şekilde dualar etmelisin. Rabbim yapacağımız dualarımızı ve tövbelerimizi kabul eylesin.
Mübarek Ramazanı hakkımızda hayırlara vesile eylesin. Sıhhat ve afiyet içinde oruçlarımızı tutup bayrama kavuşmayı hepimize nasip eylesin. Değerli Kardeşlerim, Bilindiği gibi Ramazan ayından sonra Şevval ayı gelir. Resulullah Efendimiz (s.a.v.) Şevval ayında da altı gün oruç tutmamızı bizlere tavsiye etmektedir. O (s.a.v.) şöyle buyuruyor: "Ramazan orucunu tutup ardından Şevvalden altı gün oruç tutan kimse bir seneyi oruçlu geçirmiş gibi olur". Rabbimiz bu günlere erişip bu güzel sünneti de ifa edebilmeyi bizlere nasip eylesin. Âmin.
Mehmet Rüştü İZGÖER