Risale-i Kudsiyye Tercümesi 2. Cilt 217. Beyt Sayfa 135

Gûl-i Misbah

Aktif Üyemiz
Delil ola ânâ mürşid Cemale:
İde tebdil o cümle kâli hâle:
Hakk’ı vasıflanıcı ol, vasfedici olma”
Gönülden gark ede bahr-ı visale:
İdeler davet andan Zül Celale: Bused(engellerden) geçip Hakk’a gidelim,
Cemali Ba kemale syr edelim.”






Mevla Tealâ Hazretlerine kavuşmak isteyen insan, kendi başına kavuşamaz. Kavuşmanın yolları vardır. Büyük Şeyh efendi İsmet Garibullah (ks) bu beytinde bir insanın matlûbuna ulaşmasının yollarını beyan ediyor.

Mevla Tealâ ile bizim aramızda çok mesafeler vardır. O bize bizden yakın ama biz O’na çok uzağız. Mevla’ya kavuşmak nasıl olacak

Delil ola ânâ mürşid Cemale:

“Mevla’yı arayan müride, Mevla’nın Cemaline ulaştırmak için mürşid yol gösterici ola.”

Mürşid yol göstermedikçe mürid kendisini ALLAH’a ulaştıracak yolu bulamaz. Delilsiz olmuyor bu işler.

Delil: Doğru yolu gösteren, rehber olan kimsedir.

Bir insan birini arıyor olsa; bilen bir kişi de onun önüne geçip “ beni takip et” deyip gideceği yere ulaşrırsa önden gidene delil denir. İşte aynen bunun gibi mürşid de ALLAH’ın Cemali'ne kavuşturmak için delildir.

İde tebdil o cümle kâli hâle:

“O mürşid, bütün sözleri hâle tebdil ede”

Kal: Söz demektir.

Hal: Durum manasındadır. Gelip geçicidir. Bu durumun kalıcı olmasına makam denir.

Tasavvufta “Kal Ehli”, “Hal Ehli” diye iki gruptan bahsedilir. Kal Ehli, manevi hallere sahip olmayan, işin sadece lafını eden kişilerdir. Hal Ehli, gerçeği bulanlar ve marifete erenlerdir.

İnsanın mearifi bir lisanla konuşması var, bir de tatması var. Fenafillâh’tan, Bekabillâh’tan bahseder fakat, “Kal” dedir, ne zaman ki Fenafillâh, Bekabillâh onda hasıl olur o “Hal” dedir.

Mesala bir adam, milyarlardan veya trilyonlardan bahsetse fakat bu paralar onda bulunmasa kâl (söz)dür, ama bahsettiği paralar kendisinde mevcut olsa bu hâldir.

Bir ibare vardır:

“Hakk’ı vasıflanıcı ol, vasfedici olma”

Millete “oruç tut” derler, kendileri tutmaz. Millete “gönülden zikret “derler, kendileri zikretmezler.

Bir şey ki lafı ediliyor fakat yapılmıyorsa o kâldir. Ne zaman ki kişide o şey hasıl oluyor o hâldir.

Makamların sözlerini konuşmakta büyük berekettir ama asıl mesele onları hal edinmektir.

Peygamber Efendimiz (sav):

“... Artık O’nu (Kuran-ı Kerim’i) okuduğunuz zaman ağlayınız. Eğer ağlayamazsanız ağlar gibi olunuz.”

Gönülden gark ede bahr-ı visale:

“O mürşid seni gönülden vuslat deryasına daldıra.”

Kul, kendi başına deryaya dalamaz. Birisinin daldırması lazımdır ki, o da mürşiddir.

Gark: Daldırmak.

Bahr-ı visal: Vuslat deryası demektir.

Tarikatın rehberi olan, derin ilim ve çok marifet sahibidir. Bu yüksek yolda diriler ve ölüler, büyükler ve çocuklar, gençler ve ihtiyarlar, kavuşmak da müsavidir. Hepsi sevgi bağları ile veya o nimet sahibinin kalbi ile çekmesi sayesinde isteklerinin sununa varırlar.

“Bu, ALLAH-u Tealâ’nın öyle bir ihsanıdır ki, dilediğine verir. ALLAH-u Tealâ çok büyük ihsan sahibidir.” (Cuma Suresi 4. Ayeti Kerime)

Bu yüksek yola sülük etmek, girip ilerlemek, önder olan şeyhi sevmeğe bağlıdır. O, “Seyr-i Muradi” ile yani çekilerek, bu yoldan geçirilmiştir. Kuvvetle çekilerek, bu kemâlâta kavuşturulmuştur. Onun bakışları kalp hastalarına şifadır. Onun teveccühü, yani sevgisine kavuşmak manevi hastalıkları giderir.

İdeler davet andan Zül Celale:

“Ondan sonra o vuslat deryesına gark olanlar davet ederler.”

Davet: Lugatta iki manaya gelir.cÇağırmak ve dua etmek.

Zül Celal: Azamet sahibi olan Mevla, demektir.

Buna göre mısranın manası da iki türlü olur.

Birincisi: “ O vuslat deryasına gark olanlar, davet makamına ulaşır, milleti ALLAH-u Zül-Celal Hazretlerine davet ederler.”

İkincisi: “ O vuslat deryasına gark olanlar ALLAH-u Zül-Celal Hazretlerine münacatta bulunurlar.”

Zannı galibim budur. Onlara Kuarn-ı Kerim okunurken sanki Mevlla ile konuşur gibi bir hal gelir. Başlarlar gönülden Mevla’ya yalvarmaya.

“Ey Rabbimiz Sen bunları boşa yaratmadın. Seni boşuna yaratmaktan tenzih ederiz. Artık bizleri ateşin azabından koru.” (Âli İmran Suresi 191. Ayeti Kerime)

Bu sedlerden geçüp Hakk’a gidelim,
Cemali Ba kemale seyr idelim:

“Bu sed (engellerden) geçip Hakk’a gidelim, Cemali Ba kemale syr edelim.”

Kalbimize ALLAH’tan başka her ne gelirse ALLAH ile aramıza settir. Onlar bizi ALLAH’a ulaşmaya bırakmaz. Duvarlar olunca ötesini göremeyiz. Görmek için duvarın önüne geçmemiz lazım. Aile, çoluk, çocuk, rütbe, koca, mal, mülk vesaire hepsi bize settir. Bunları gönülden çıkarmamız lazım. Ya Rabbi! Bunları gönlümüzden çıkarmayı Sen ihsan eyle.

Masivaya taalluk etmek, bağlanıp kalmak salike büyük bir perdedir. Hakikat ehli imanı şöyle tarif etmiştir:

“İman ALLAH’tan gayrı kalplerin yönelip hayran olduğu tüm menfeat ve mazarratı nefyetmeğe kalbi bağlamaktır.”

İnsanın kalbi neye hayrandır Şu işim olsaydı veya bu işim olmasaydı , yani menfeatten ne varsa gelsin, mazarrattan ne varsa gitsin. Bütün bunlar insana seddir. Bu sedlerden geçmek lazım.

ALLAH’a kavuşmak isteyen insana türlü türlü tenbihler vardır ve bunun için yollar gösterilmiştir. Biz ALLAH’a kavuşmak için, O’nun rızasını kazanmak için yaratıldık. O’na ibadet etmek için yaratıldık. Hiçbir fert bundan hariç değildir.

Ya o kendi başına, kulluk yularından kafasını çıkaran yaramazlara ne demeli acaba Mevla’ya bağlı olduğuna inanmayanlara, inanmaları için ne yapacağımızı düşünmeliyiz.

İnsanın yanında kalacak olan: “ALLAH’ı bilmek ve ibadet etmektir.” Bundan gayrı her şey gidecek, hangi rütbenin sahibi olunursa olunsun, elden çıkacak. Elden çıkmayacak nedir ALLAH’ın rızasını kazanmak, onun emirleri gereğince hareket etmek, Mevla’da Fani ve Baki olmak. Bizim değer verdiğimiz şeyler bunlar olsun.

Çocuklar gibi dünyanın fincan kırıklarıyla uğraşmayalım. Çünkü dünyaya ALLAH’ta fani ve baki olmaya geldik.

Büyük Şeyh Efendi Hazretleri bir önceki beyitlerde matlubumuz olan ALLAH-u Tealâ’ya ulaşmanın yollarını beyan etmeye başlamış ve buyurmuş ki:

“ALLAH’ın Cemali’ne kavuşmak isteyen müride, bir mürşid delil ola. O mürşid delil olunca, müridin bütün sözlerini hale tebdil ede, müridi gönülden vuslat deryasına daldıra. Visal deryasına gark olan müridler de ALLAH Zül-Celal Hazretlerine münacaat etmeye başlarlar
 
Üst Alt