MURATS44
Özel Üye
Risâle-i Nur'da İlm-i Cifr ve Ebced Hesabı - 2 Said Nursî Kur'ân âyetlerinden cifr ilmi yardımıyla işaretler çıkarılmasını Kur'ân'ın bir mucizesi olarak yorumlar. Âyetlerin ifade ettiği mânâlar değişik derecelerdedir. “Her bir âyetin mânâ mertebelerinde bir zahirî, bir batınî, bir haddi, bir muttalaı vardır.” [SUP][1][/SUP]
Bu derecelerin de füruatı, işaratı, dal ve budakları vardır.[SUP][2][/SUP] Buna göre âyetler sadece zahiri mânâdan mürekkep değildir. Zahirdeki mânâsından başka bir de işârî mânâsı vardır. Cifr ilmi bu işârî mânâlara ulaşabilmek için bir araç işlevine sahiptir. Ezelî bir ilim sahibinin kelâmı olduğu için insan idraki ancak yaşadığı olaylarla âyetlere mânâ yükleyebilmekte veya itikadın derecesine göre âyetleri anlamlandırabilmektedir. Âyetlerin her asra bakan yönü olduğu için, maziden haber vermesi gibi, gelecekten haber vermesi de Kur'ân'ın mucizeliğinin ve belâgatının gereğidir.
Kur'ân-ı Kerim'in Allah kelâmı olduğunu ispatlayan özelliklerinden birisi de insanların henüz muhatap olamadığı olaylara ışık tutması ve geçmişte olmasına rağmen insanların henüz bilemediği olaylardan açıkça bahsetmesidir (Peygamber kıssaları, ilk yaratılışla ilgili bilgiler, gelecekte vuku bulacak olaylar, tarihî vakıalar gibi) Bunlar 25. Söz'de maziye ait ihbarat-ı gaybiye, istikbale ait ihbarat-ı gaybiye ve hakaik-i İlâhiyeye ve hakaik-ı kevniyeye ve umur-u uhreviyeye ait ihbarat-ı gaybiye olarak adlandırılır. Kur'ân-ı Kerim'deki âyetlerin birçoğu zahiren nazil olduğu anın olaylarına işaret etmekte, işarî olarak da başka mânâları anlatmaktadır. Ancak insanın bakış açısının ve muhatap olduğu olayların az olması bu âyetlerin tam olarak anlaşılmasını engeller. Benzer yaklaşım hadisler için de söz konusudur. Zira bazı hadisler de insanların henüz bilemediği veya yaşamadığı olaylara işaret etmektedir. Hz. Peygamber gaybaşina nazarıyla (gaybı bilmeye alışık) bazı olayları gerçekleşmeden izn-i İlâhî ile bilmekte ve hadis-i şerifinde o olaya işaret eden remizler saklamaktadır.
Kastamonu Lâhikası'nda geçen, Fil Sûresi'nin cifrî yorumu âyetlerin günümüzde cereyan eden olaylara işârî olarak bakan bir yönünün de olduğunu anlamak bakımından faydalıdır. Söz konusu mektup “işarat-ı Kur'âniye'nin bu zamanımıza tevafuk eden bir şuâı” diye başlar. Fil Sûresi, Habeş Kumandanı Ebrehe'nin Kâbe'ye saldırısını ve ebabil kuşları tarafından onun bu saldırısının geri püskürtülmesini anlatmaktadır. Bediüzzaman, Fil Sûresi'nin zahiri mânâsının Ebrehe'nin Kâbeye saldırısını anlattığını, bu sûrenin işarî mânâsının ise sonraki asırlarda Fil Vakıasına benzer olaylara işaret ettiğini söyler. Sûrenin “Onlara ateşten pişirilmiş taşlar attılar” meâlindeki âyetinin hesab-ı ebcedî ile 1359 (milâdî 1940) ettiğini söyler. Bu tarihte İkinci Dünya Savaşı cereyan etmektedir. Bediüzzaman'a göre bu âyet, dünyayı dine tercih eden ve nev-i beşeri yoldan çıkaran medeniyetçilerin başlarına semavî bombalar ve taşlar yağdırılmasına tevafuken işaret etmektedir.[SUP][3][/SUP]
Asr Sûresi'nin ilm-i cifr metoduyla yorumlanmasında da asrımıza işaret eden mânâlar görülür. Buna göre Asr Sûresi her asra baktığı gibi bu asrımıza da bakmaktadır. “Yemin olsun asra. İnsan muhakkak hüsrandadır” âyetinin cifr hesabıyla makamı 1324 etmektedir. (Milâdî 1906) Bu dönem ise Balkan ve Trablusgarb Savaşına, Birinci Dünya Savaşı'nın alt yapısının oluşmaya başladığı yıllara, şeâir-i İslâmiye'nin tahrip edildiği dönemlere rastlamaktadır. “Ancak iman eden, güzel işler yapan müstesna...” âyetinin cifri makamı 1358 etmektedir. Bu dönem de İkinci Dünya Savaşına rastlamaktadır. Bu dönem belki de insanlık tarihinin en karanlık günleridir. Bu hasaret zamanının tehlikelerinden kurtulmanın tek çaresi ise “iman etmek” ve “güzel işler” yapmaktır. Bediüzzaman'a göre hasaretin tek sebebi şükürsüzlük, küfür ve küfran, fısk ve sefahettir.[SUP][4][/SUP]
Netice-i meram: Cifr ilmi ve ebced hesabı İslâm medeniyetinde sıklıkla kullanılmış ve makbul kabul edilmiştir. Yazının başlarında da belirtildiği üzere günlük hayatın çeşitli alanlarında kullanılmış, adeta kültürel bir motif haline gelmiştir. Ulema ve mutasavvıflar arasında da âyet ve hadislerin işârî mânâlarını ortaya çıkarmak için kullanılmış olan sistemlerdir. Hadis-i Şerifler içinde de işârî mânâlar mevcuttur. Hz. Peygamber gayb aşina nazarıyla gelecekteki olaylara Allah'ın izniyle muttali olmakta ve hadis-i şerifinde o olaya işaret etmektedir. İşte cifr ilmi ve ebced hesabı bu işârî mânâyı ortaya çıkaran bir işlev görmektedir. Pek tabiîdir ki, bu hesaplama yöntemleri ilim erbabının elinde kullanıldığı sürece hakikate anahtar olabilecektir. Aksi halde Bediüzzaman'ın da belirttiği gibi sû-i istimale medar olabilecektir.
Arkadaşlar, Abdülkadir Badıllı'nınbu çalışması "Risale-i nurun kudsi kaynakları" isimli kitapta geçiyor. Risale-i nurda, Cifir ve Ebced çok kullanıldığı için ve yer yer başka kişiler tarafından itiraza maruz kaldığı için , bu çalışmayı okumanızı tavsiye ediyorum. Kısa ama güzel bir çalışmadır.
İnternette herhangi bir link bulamadığım için çalışmayı buraya kopyalıyorum.
Not: Elimde "Risale-i nurun kudsi kaynakları" kitabının ilk baskısı var. Oradan hazırladım. Daha sonra geliştirilmiş 2.Baskı çıktı. fakat bende mevcut değil. ayrıca piyasada da pek bulunmuyor. Bu çalışma güncellendimi bilemiyorum. Bu yüzden ilk baskıdaki haliyle buraya yazıyorum.
Kaynaklar
[1] Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 86
[2] İhya-ü Ulumi'd-din, 2:184, 174, 175
[3] Kastamonu Lâhikası, s. 173
[4] Kastamonu Lâhikası, s. 157
Bu derecelerin de füruatı, işaratı, dal ve budakları vardır.[SUP][2][/SUP] Buna göre âyetler sadece zahiri mânâdan mürekkep değildir. Zahirdeki mânâsından başka bir de işârî mânâsı vardır. Cifr ilmi bu işârî mânâlara ulaşabilmek için bir araç işlevine sahiptir. Ezelî bir ilim sahibinin kelâmı olduğu için insan idraki ancak yaşadığı olaylarla âyetlere mânâ yükleyebilmekte veya itikadın derecesine göre âyetleri anlamlandırabilmektedir. Âyetlerin her asra bakan yönü olduğu için, maziden haber vermesi gibi, gelecekten haber vermesi de Kur'ân'ın mucizeliğinin ve belâgatının gereğidir.
Kur'ân-ı Kerim'in Allah kelâmı olduğunu ispatlayan özelliklerinden birisi de insanların henüz muhatap olamadığı olaylara ışık tutması ve geçmişte olmasına rağmen insanların henüz bilemediği olaylardan açıkça bahsetmesidir (Peygamber kıssaları, ilk yaratılışla ilgili bilgiler, gelecekte vuku bulacak olaylar, tarihî vakıalar gibi) Bunlar 25. Söz'de maziye ait ihbarat-ı gaybiye, istikbale ait ihbarat-ı gaybiye ve hakaik-i İlâhiyeye ve hakaik-ı kevniyeye ve umur-u uhreviyeye ait ihbarat-ı gaybiye olarak adlandırılır. Kur'ân-ı Kerim'deki âyetlerin birçoğu zahiren nazil olduğu anın olaylarına işaret etmekte, işarî olarak da başka mânâları anlatmaktadır. Ancak insanın bakış açısının ve muhatap olduğu olayların az olması bu âyetlerin tam olarak anlaşılmasını engeller. Benzer yaklaşım hadisler için de söz konusudur. Zira bazı hadisler de insanların henüz bilemediği veya yaşamadığı olaylara işaret etmektedir. Hz. Peygamber gaybaşina nazarıyla (gaybı bilmeye alışık) bazı olayları gerçekleşmeden izn-i İlâhî ile bilmekte ve hadis-i şerifinde o olaya işaret eden remizler saklamaktadır.
Kastamonu Lâhikası'nda geçen, Fil Sûresi'nin cifrî yorumu âyetlerin günümüzde cereyan eden olaylara işârî olarak bakan bir yönünün de olduğunu anlamak bakımından faydalıdır. Söz konusu mektup “işarat-ı Kur'âniye'nin bu zamanımıza tevafuk eden bir şuâı” diye başlar. Fil Sûresi, Habeş Kumandanı Ebrehe'nin Kâbe'ye saldırısını ve ebabil kuşları tarafından onun bu saldırısının geri püskürtülmesini anlatmaktadır. Bediüzzaman, Fil Sûresi'nin zahiri mânâsının Ebrehe'nin Kâbeye saldırısını anlattığını, bu sûrenin işarî mânâsının ise sonraki asırlarda Fil Vakıasına benzer olaylara işaret ettiğini söyler. Sûrenin “Onlara ateşten pişirilmiş taşlar attılar” meâlindeki âyetinin hesab-ı ebcedî ile 1359 (milâdî 1940) ettiğini söyler. Bu tarihte İkinci Dünya Savaşı cereyan etmektedir. Bediüzzaman'a göre bu âyet, dünyayı dine tercih eden ve nev-i beşeri yoldan çıkaran medeniyetçilerin başlarına semavî bombalar ve taşlar yağdırılmasına tevafuken işaret etmektedir.[SUP][3][/SUP]
Asr Sûresi'nin ilm-i cifr metoduyla yorumlanmasında da asrımıza işaret eden mânâlar görülür. Buna göre Asr Sûresi her asra baktığı gibi bu asrımıza da bakmaktadır. “Yemin olsun asra. İnsan muhakkak hüsrandadır” âyetinin cifr hesabıyla makamı 1324 etmektedir. (Milâdî 1906) Bu dönem ise Balkan ve Trablusgarb Savaşına, Birinci Dünya Savaşı'nın alt yapısının oluşmaya başladığı yıllara, şeâir-i İslâmiye'nin tahrip edildiği dönemlere rastlamaktadır. “Ancak iman eden, güzel işler yapan müstesna...” âyetinin cifri makamı 1358 etmektedir. Bu dönem de İkinci Dünya Savaşına rastlamaktadır. Bu dönem belki de insanlık tarihinin en karanlık günleridir. Bu hasaret zamanının tehlikelerinden kurtulmanın tek çaresi ise “iman etmek” ve “güzel işler” yapmaktır. Bediüzzaman'a göre hasaretin tek sebebi şükürsüzlük, küfür ve küfran, fısk ve sefahettir.[SUP][4][/SUP]
Netice-i meram: Cifr ilmi ve ebced hesabı İslâm medeniyetinde sıklıkla kullanılmış ve makbul kabul edilmiştir. Yazının başlarında da belirtildiği üzere günlük hayatın çeşitli alanlarında kullanılmış, adeta kültürel bir motif haline gelmiştir. Ulema ve mutasavvıflar arasında da âyet ve hadislerin işârî mânâlarını ortaya çıkarmak için kullanılmış olan sistemlerdir. Hadis-i Şerifler içinde de işârî mânâlar mevcuttur. Hz. Peygamber gayb aşina nazarıyla gelecekteki olaylara Allah'ın izniyle muttali olmakta ve hadis-i şerifinde o olaya işaret etmektedir. İşte cifr ilmi ve ebced hesabı bu işârî mânâyı ortaya çıkaran bir işlev görmektedir. Pek tabiîdir ki, bu hesaplama yöntemleri ilim erbabının elinde kullanıldığı sürece hakikate anahtar olabilecektir. Aksi halde Bediüzzaman'ın da belirttiği gibi sû-i istimale medar olabilecektir.
Arkadaşlar, Abdülkadir Badıllı'nınbu çalışması "Risale-i nurun kudsi kaynakları" isimli kitapta geçiyor. Risale-i nurda, Cifir ve Ebced çok kullanıldığı için ve yer yer başka kişiler tarafından itiraza maruz kaldığı için , bu çalışmayı okumanızı tavsiye ediyorum. Kısa ama güzel bir çalışmadır.
İnternette herhangi bir link bulamadığım için çalışmayı buraya kopyalıyorum.
Not: Elimde "Risale-i nurun kudsi kaynakları" kitabının ilk baskısı var. Oradan hazırladım. Daha sonra geliştirilmiş 2.Baskı çıktı. fakat bende mevcut değil. ayrıca piyasada da pek bulunmuyor. Bu çalışma güncellendimi bilemiyorum. Bu yüzden ilk baskıdaki haliyle buraya yazıyorum.
Kaynaklar
[1] Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 86
[2] İhya-ü Ulumi'd-din, 2:184, 174, 175
[3] Kastamonu Lâhikası, s. 173
[4] Kastamonu Lâhikası, s. 157