MURATS44
Özel Üye
Saranın ve Cinli Hastaların Hakikatı ve İlacı
BÖLÜM 1
1- Saranın Hakikati
Sara, insanın aklının gitmesi ile hasıl olur ki; bayılan veya kendini kaybeden insan ne konuştuğunu, ne yaptığını bilmez. Bu da iki türlüdür:
1- Beyin damarlarında veya beyinde olan herhangi bir rahatsızlık sebebi iledir ki; bu tıbbîdir. Hastalığın şekli şöyledir: Hasta bayılır, ağzından köpük gelir, vücudu kasılır, bazen dilini ısırır, yüzünün rengi değişir, gözleri bir noktaya takılıp kalır. Bu hal, iki veya üç dakika, en fazla beş dakika sürer. Beyindeki rahatsızlığın fazla olması sebebi ile kasılma ve dişlerini sıkma olayı olmadan bu hastalık bir veya iki saatte sürebilir. Maalesef hastalık tıbbî olduğu halde doktorlar bu hastalığı tedavi etmekten acizdirler.
2- Bu bayılma türüne yakın bir cinnî bayılma, yani cinlerin insanın vücuduna girerek bayıltması da vardır ki, aynen beyinden gelen bir rahatsızlık gibi olur. Onu gören doktor, hastalığın beyinden olduğunu söyler. Fakat beyin filmi veya elektrosu çekildiğinde, beyinde herhangi bir şey gözükmez.
Cinlerin, insanların vücutlarına girerek başka bayıltma usulleri de vardır ki, hasta bu bayılma türünde ya ölü gibi yatar yahut da çığlıklar atar. Bunlara ilerde misaller vereceğiz. Önce saranın bazı kısmının cinlerden olduğuna Kur'an ve hadisten delil verelim:
سورة البقرة (2) ص 47.
الَّذِينَ يَأْكُلُونَ الرِّبَا لاَ يَقُومُونَ إِلاَّ كَمَا يَقُومُ الَّذِي يَتَخَبَّطُهُ الشَّيْطَانُ مِنَ الْمَسِّ ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُواْ إِنَّمَا الْبَيْعُ
مِثْلُ الرِّبَا وَأَحَلَّ اللّهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبَا فَمَن جَاءهُ مَوْعِظَةٌ مِّن رَّبِّهِ فَانتَهَىَ فَلَهُ مَا سَلَفَ وَأَمْرُهُ إِلَى اللّهِ وَمَنْ عَادَ فَأُوْلَـئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ {275}
"Faiz yiyenler, ancak şeytanın dokunup çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar." (Bakara: 275) İmam Kurtubî, "bu ayet, cinin insanı çarpıp saralattığına işarettir." buyuruyor.
Cinin insanın cesedine girmesi Allah'ın Kitab'ı, Rasulullah'ın sünneti, sahabeden bazıları ile müslümanların imamları tarafından sabit olmuş, kabul edilmiş bir gerçektir.
Ümmü Eban, binti Elvazia'dan, o da babasından rivayet ediyor; "Babam, mecnun olan oğlunu veya kız kardeşinin oğlunu Rasulüllah'ın yanına götürdü ve "Ey Allah'ın Rasulü, yanımda oğlum veya kız kardeşimin oğlu var, size dua buyurmanız için getirdim" dedi. Bir şeyin üzerine binili olarak (deve veya at) elleri de bağlı olduğu halde getirdiler. Rasulüllah, "Onu bana iyice yaklaştırın, arkası benden tarafa olsun." buyurdu, dediğini yaptım. Rasulüllah elbisesinin arkasını yukarı kaldırdı ve onu vurmağa başladı. Elini o kadar kaldırıyordu ki, koltuğunun altı gözüküyordu. Bu esnada "çık ey Allah'ın düşmanı" diyordu. Baktım çocuğun bakışları değişti, düzgün bir şekilde bakıyordu. Sonra Rasulüllah onu önüne oturttu, biraz su ile yüzünü mesh etti ve ona dua etti. Sonra ben ondan daha iyisini görmedim." (Ahmed, Ebu Davud)
Bu hadiste, ihtiyaç ve zaruret esnasında cinnî olan hastanın dövülmesine işaret vardır.
İmam-ı Ahmet'in Müsned'inde Yaleb, Mürre'den rivayet ediyor; "Rasulüllah ile bir seferde idik. Yolda bir çocuk ile oturan bir kadına rastladık. Kadın, Peygamberimize, "bu çocuğuma bir bela isabet etti, günde kaç defa oluyor bilmiyorum." dedi. Peygamberimiz, "Onu bana ver." buyurdu. Ben de onu Rasulüllah'a verdim. Çocuğun ağzını açtı ve onun ağzına üç defa nefes etti ve hakaretvari bir şekilde, "Ben Allah'ın kulu ve Rasulüyüm, sus ey Allah'ın düşmanı!" dedi. Sonra çocuğu annesine verdi ve biz sefere devam edip gittik. Sonra geri döndüğümüzde kadın üç koyun ile duruyordu. Efendimiz çocuğun durumunu sordu. Kadın, "Seni hak olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki çocuğun hiçbir şeyi kalmadı. Şimdi bu koyunları otlatıyor. Koyunların bir tanesini Rasulüllah'a hediye etti. Efendimiz de kabul buyurdular."
İbni Abbas (r.a.) rivayet ediyor: "Bir kadın oğlu ile Rasulüllah'ın yanına geldi ve "Ya Rasulüllah oğlumda cinlerden rahatsızlık var. Sabah akşam bizi rahatsız ediyor" dedi. Peygamberimiz çocuğu eli ile mesh etti ve ona dua etti. Çocuk kustu ve çocuğun ağzından bir köpek yavrusu çıktı ve kaçıp gitti."
Ata bin Ebiy Rebah'dan mervidir. "İbni Abbas bana dedi ki, "sana cennetlik bir kadın göstereyim mi?" Ben de "Evet" dedim. Şu siyah kadındır. Rasulüllah'a geldi, "Ya Rasulüllah beni sara tutuyor ve açılıyorum, bana dua et." Rasulüllah "istersen dua edeyim, Allah sana afiyet versin, istersen sabr et karşılığında cenneti kazan." Kadın, "Ben sabrediyorum, dua edin üstüm açılmasın." dedi. Efendimiz dua etti. (Müslim bi şerhi Nevevi) Bu kadının sarası cinlerdendi.
Abdurrahman b. Ebu Leyla'dan o da babasından rivayet ediyor: "Biz Rasulüllah ile beraber oturuyorduk, bir Arabi geldi ve "Ya Rasulüllah benim kardeşim rahatsız" dedi. Efendimiz "rahatsızlığı nedir?" buyurdu. "Cinlendi" dedi. Efendimiz "git onu bana getir" dedi. Gitti getirdi ve Peygamberimizin elleri arasın?, oturttu. Ben Peygamberimizin şu duayı okuduğunu işittim. Fatiha, Sûre-i Bakara'nın evvelinden dört ayet, Sûre-i Bakara'nın 163-164. ayetleri, Ayet-el Kürsi, Sûre-i Bakara'nın 285-286. ayetleri, Ali İmran'ın 18. ayeti, Araf Sûresi'nin 54. ayeti, Sûre-i Sarfat'ın 1'den 10'a kadar ayetleri, Sûre-i Haşr'ın sonu, Sûre-i Cin'in ilk üç ayeti, Ihlas, Felak ve Nas. Arabî bir şeyi kalmadı iyileşti" dedi. (Sünen-i İbni Mace)
İmam-ı Eş'ari, ehli sünnet vel cemaat makalelerinde dediler ki, "Cin saralının bedenine girer." Allah'u Teâlâ'nın da ayette buyurduğu gibi; "Faiz yiyenler ancak şeytanın dokunup çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. " (Bakara: 275)
Ahmed İbni Hanbel'in oğlu bir gün babasına, bazılarının cinin insan bedenine girdiğini inkâr ettiğini söyledi. Ahmed Ibni Hanbel, "Ey oğlum, onlar dillerinin konuştuğunu yalanlıyorlar." dedi.
Taberi tefsirinde, Sûre-i Bakara'nın 275. ayeti için "sara ve cin çarpması" demektedir.
İmam Kurtubî ise saranın cinlerden olduğunu inkâr edip doktorluk olduğunu iddia edenler delidir demektedir.
Tabakalı Ashab-ı İmam-i Ahmed'de olduğu gibi, cin saralı olan kadının dilinden Imam-ı Ahmed'in gönderdiği tehditli habere "baş üstüne Ahmed isterse Irak'ı terk ederiz" dedi. Ahmet Ibni Hanbel'in arkadaşı Ebu Bekr'in nalını ile cariyenin yanına gittiğinde ise ona,"Ben bu cariyeden çıkmıyorum, sana itaat etmiyorum. O İbni Hanbel idi ki, Allah ve Rasulüne itaat ederdi, biz de ona itaat ile emr olunduk" sözü açık bir delildir ki, cin insanın içine girer.
Yukarıda verdiğimiz delillerden de anlaşıldığı gibi, cin insanın içine girer ve onu sara tutmasına sebep olur. Cinin başka bir şekilde daha insana musallat oluşu vardır ki, bu bazen çok açık alamet ile bilinir ki, sapasağlam bir insanın bir anda aklı gider mecnun oiur. Bunu bir misal ile açıklayalım:
18-19 yaşlarında bir kızı bana getirdiler. O gün hiçbir şeyi yokken mecnun olmuş. Ne konuştuğunu nerede olduğunu bilmiyor. Üzerine okudum. Cin içinden çıkar çıkmaz kız Allah (c.c.)'ın izni ile uykudan uyanır gibi kendine geldi.
Bir başka şekli daha vardı ki, cin insanın herhangi bir uzvuna girer ve orası devamlı ağrı ve sancı içinde olur. Doktorlara giderler doktorlar senin hiçbir şeyin yok deyip gönderir. Hatta bazen insanın ayaklarına girerler ve yürümez hale sokarlar. Böyle bir kız geldi, okuyunca cin içinden çıktı ve kız yürümeye başladı.
••• Sara hakkında tabibler ne diyor?
SARA (EPİLEPSİ)
Genellikle şuur kaybı ile birlikte olan ve nöbetlerle giden bir sinir sistemi hastalığıdır. Tıpta, "epilepsi" olarak bilinir. Bir sara nöbeti beyin fonksiyonunda kısa süreli bir bozukluk olarak tarif edilebilir. Bir grup beyin hücresi ani olarak elektrik deşarjı göstermekte ve nöbet ortaya çıkmaktadır. Nöbeti başlatan asıl sebebin sinir hücreleri arası akım geçişiyle vazifeli maddelerarası (nörotransmitterler) dengesizlik olduğu sanılmaktadır.
Sara, yaygın, (büyük nöbet ve küçük nöbet) veya fokal (kısmî nöbetler) olabilir. Yaygın nöbetlerde şuur kaybı vardır. Fokal nöbetlerde şuur, sinir sisteminin bazı mesafelerinde kalabilir. Anormal elektrik deşarjı beynin belli bir bölgesindedir. Ancak komşu bölgelere yayılıp, yaygın nöbete dönüşebilir.
Saranın bir kısmının sebebi bilinmez. Bunlar bilhassa çocuklukta başlar. İbni Sina, Kanun ismindeki tıp kitabında; sara hastalığını anlatırken cinden bahsetmektedir. Burada diyor ki; hastalıklara birçok maddeler sebep olduğu gibi, cinnin hâsıl ettiği hastalıklar da vardır ve meşhurdur. Sara hastalığının bir kısmı kafa içi hastalıklarından dolayıdır (kafa yaralanmaları, beyin tümörleri ve beyin damarları hastalıkları). Diğer bir kısım vakalar beyin dışı hastalıklara bağlıdır (kan şekeri azlığı, kanda üre artışı, kalb sektesi, bazı ilâçlar ve alkol alımı). Sara vakalarının % 6 kadarında da sebep titrek ışıktır. Bunların çoğuna da televizyon seyretmek sebep olur.
Büyük nöbet (Grand Mal):
Tonik-klonik nöbet de denen bu nöbet, halk arasında sara denince akla gelen nöbettir, herhangi bir yaşta başlayabilir. Büyük nöbet birçok safhadan meydana gelir. Aura denen ilk safhada hasta kaşıntı, koku, tat, mide ağrısı gibi bir his duyar. Böylece hasta nöbet geleceğini hissedebilir. Her zaman olmayabilir.Bundan sonra tonik safha başlar, hasta şuurunu kaybeder ve ayakta ise düşer. Bu düşmenin tedbirsiz olması, yâni düşerken kendini civarındaki ateş, su, uçurum gibi tehlikelerden veya hafif kazadan korunmaya kalkmaması, çok mühim bir hususiyettir. Hastanın bütün kasları aynı anda kasılır. Bu sebeple önce, bir çığlık duyulur. Hasta nefes alıp, veremez ve morarır. Ayrıca idrar ve dışkısını kaçırabilir, dilini ısırabilir. 30 saniye sonra derin bir nefes alır ve klonik safha başlar. Bu safhada kaslar bir kasılıp bir gevşediğinden vücutta silkinti hareketleri ortaya çıkar. Çene ve dil hareketleri sonucu tükürük köpük haline gelir. Bu safha da 30 saniye sürer ve sonra gevşeme safhası başlar ve hasta derin bir uykuya dalar. Görünüş komaya benzer ama hasta her an uyandırılabilir.
Küçük nöbet (Petit Mal):
Daha çok çocukluk çağında başlar. Ancak erişkinlikte de sürebilir, büyük nöbetlere yerini bırakabilir. Nöbete kısa süreli şuur kaybı eşlik eder. Bunların bir kısmında hasta tutulduğunda dik dik anlamsızca karşıya bakar. 10-15 saniye sürer ve gözden kaçabilir. 6-12 yaşında başlar. Bir kısmı daha nâdirdir ve kollarda ani hareketle belirli kısa süreli şuur kaybıyla kendini gösterir. Daha çok delikanlılık döneminde görülür. En az görülen tipinde hasta aniden şuursuz olarak yere düşer; fakat, hemen şuur yerine gelir geri kalkar. Bu da 2-6 yaşlarında başlar.
Fokal (Parsiyel) nöbetler:
Genellikle hastalığın yeri, beynin temporal lobudur. Koku, tat, işitme, görme halusinasyonları, hafıza bozukluğu gibi belirtiler olur. Genellikle ruhi değişiklikler eşlik eder. Nöbet sırasında şuur genellikle bozulur ama kaybolmaz, irâde dışı ağız hareketleri, yalanma, yutkunma sık görülür. Psikiyatrik hastalıkları taklit eder görünümünde olabilir.
Fokal nöbetlerin bir kısmı da adım adım ilerler tarzdadır (Jacksonian Epilepsi). Bunda deşarj bir yerde başlamakta ve komşu yerlere yayılmaktadır. Meselâ, bu nöbet bir el parmağından başlar ve omuzda sona erer; hasta son vaziyette asker selâmı verir gibidir. Bu nöbette şuur kaybı olabilir de olmayabilir de. Bu hastaların bir kısmında nöbetin olduğu kısım felçli kalır (Tedd felci).
Teşhis: Kesin teşhis, nöbetin görülmesi ile konur. Ancak bu her zaman mümkün olmaz. Nöbetin tarifi yardımcı olabilir. Byin eletrosu (Bkz. Elekroense falografi) teşhis koydurursa da bazen nöbetler arasında normal olabilir. Teşhisten sonra sebebin ne olduğu önemlidir. Genç erişkinlerde aniden başlayan tipi, genellikle beyin tümörüne bağlıdır. Yaşlılarda ise beyin damarları hastalığına bağlıdır. Ayırım için kafa filmleri ve bilgisayarlı kesitli beyin tomografisi (ÇAT, BBT) gibi tetkikler yapılır.
Tedavi: Sosyal, psikolojik tedavi ve ilâçlarla yapılır. Çocuksa okula devam etmelidir. Erişkinler, ağır işlerde çalışmaktan kaçınmalıdır. Adlî açıdan hastalar araç kullanamaz. Nöbeti teşvik eden faktörlere (meselâ bir kısmında televizyon seyretmek bir kısmında ruhî sıkıntı tetik çekebilir) dikkat etmelidir. Nöbet sırasında hasta yaralanmaktan korunmalı ve genel olarak ateşli, keskin, sivri ve sert cisimlerden uzak tutulmalıdır.
Başlıca sara ilâçları; fenitoin, fenobartial, karba-mazepin, süksinitin ve diazepam gibi ilâçlardır. Hiltit veya şeytan tersi adındaki zamkı, sara hastası koklarsa iyi olur. Asa foetide denilen bu zamk, esmer, pis kokulu reçine olup, antspasmodik olarak, yâni sinirleri teskin edici olarak Avrupa'da.toz, hap ve ihtikan şeklinde adele ve sinir gerginliğini gidermek için kullanılmaktadır.
Status epileptikus (Bitmeyen nöbet): Hiçbir iyileşme zamanı olmayan devamlı birnöbettir. Çabuk kontrol edilmezse hasta ölebilir. Tedavisi Gcil olup, öncelikle solunum yolları açık tutulur. En iyi ilâcı klonazepam'dır. (Sağlık ansiklopedisi)
2- Cin Çarpan İnsanda Uykuda Olan Rahatsızlıklar
1. Uzun zaman sağa sola döner uyuyamaz, iyice dinlendikten sonra uyur.
2. Sebepsiz yere devamlı üzülür ve gece boyu devamlı sıkılır.
3. Bazı insanları görür onlardan çok sıkılır, korkar bir yerden yardım bekler yardım da göremez.
4. Çok korkunç rüyalar görür.
5. Rüyasında kedi, köpek, kurt, tilki, aslan, inek, fare gibi hayvanlar görür.
6. Dişlerini sıkar.
7. Uykuda çok ağlar veya güler veya çığlık atar.
8. Uykuda ah vah eder.
9. Uykuda şuursuz olur, kalkıp yürür.
10. Yüksek bir yerden düşüyormuş gibi olur.
11. Kendisini kabirde, pis yerlerde, korkunç yollarda görür.
12. Garip insanlar görür, siyah, çok kısa boylu, çok uzun boylu.
13. Çizgi gibi çok garip şeyler görür.
3. Cin Çarpan İnsanda Uyanık İken Olan Rahatsızlıklar
1. Sebepsiz yere başı ağrır.
2. ibadet etmekte, Allah'ı zikr etmekte çok zorlanır.
3. Beyin yorgunluğu.
4. Kasılma ve sinirlenmek.
5. Tembellik
6. Herhangi bir uzvunda doktorların sebep bulamadığı bir ağrı ve sancı.
4- Cin Çarpması (Bedenin içine Girmesi)
1. Cin bedenin tamamına girer. Bedende ağrı, sancı ve titreme olur.
2. Herhangi bir uzva girer. Kol, ayak ve dil gibi.
3. Uzun zamandır cesettedir.
4. Gelir, vurur ve gider, daima cesedde kalmaz.
Bu uykuda ve uyanık iken olan sebeplerin hiç birisi olmadan cinin varlığını, cesedde olduğunu şu şekilde anlarız.
Hastanın kulağına okumaya başlayınca cin içeride ise açık alametler gözükmeye başlar. Hastanın bayılması, çığlık atması, titremesi, elini gözlerine kapatması gibi.
5. HASTAYI TEDAVİ ETME PROGRAMI
1. TEDAVİ EDECEK KİŞİNİN SIFATLARI
1. Ehli sünnet akidesi olan, itikadında yanlışlık olmayan ve ehli sünnet akidesini iyi bilen birisi olması.
2. Yaşantısına da ona göre olması.
3. Allah (c.c.)'ın ayetlerinin cinlere tesir edeceğine inanması.
4. Cin ve şeytanın hallerini bilmesi.
5. Şeytanın insanı nereden vuracağını iyi bilmek. Hastanın içindeki, cin'e "çık bunun içinden" dediğinde, "sana itaat ediyorum ve senin kerametin olarak çıkıyorum" dediğinde, "Allah'a ve Rasulüne itaat etmiş olduğun halde çık" demek.
6. Okuyanın evli olması iyidir.
7. Allah (c.c)'dan korkmak ve takva sahibi olmak, ayak kayması olunca hemen tevbe ile telafi edip bir daha o hataya düşmemek.
8. Haramlardan son derece sakınmak.
9. Allah (c.c.)'ı çok zikredenlerden olmak. (Kâmil bir şeyhden vird almış ise onu ara vermeden yapmak.) Rasulüllah (s.a.v.)'in gösterdiği ölçüler ile ki, bu bir kale misalidir. O kaleye girince Allah (c.c.)'ın izni ile düşmandan emin olunur.
10. Halis niyetli olup, Allah (c.c.) için yapıp, şöhret ve mal sevgisinden uzak olmak.
11. insan, Allah (c.c.)'a yakın, şeytandan uzak olursa, edep, ahlak ve zikrini ziyade ederse, Allah (c.c.)'ın izni ile şeytanını mağlub eder, dolayısı ile hastanın şeytanına da da tesiri olur. insan bunlardan aciz olur, zikr, ahlak, ilim sahibi olmazsa zaten kendi nefsine ve şeytanına mağlub olur, kendi şeytanına mağlub olan başkasına nasıl galib olur?
12. Kâmil bir veliden izin alırsa iyi olur.
2. Hasta
1. hasta huzurda olacak, arkasından kendi olmadan okunma olmaz. eğer kadın ise beraberinde mahremi veya başka kadınlar olacak, güzel kapanmış olacak, açılmamaya çok dikkat edecek.
2. hasta allah (c.c.)'ı çok zikir edecek, beş vakit namazlarını kılacak, şarkı türkü dinlemeyecek, televizyon seyretmeyecek. diğer haramlardan da elinden geldiği kadar kaçacak.
3. okunma esnasında, evde resim (canlı resmi) olmayacak. hasta deli veya baygın değilse abdestli olacak.
4. üzerinde ayet ve Resulüllah (s.a.v.)'den gelen dualar haricinde karalamasyon muskaları yakacak.
5. okuma usulü şu şekilde yapılacak?
Peygamberimiz (s.a.v.)'in ilerde anlattığımız bir hastayı okuduğu tertip üzere okuyacak ki, o da şöyledir.
hafif sesle;
1. Fatiha,
سورة الفاتحة (1) ص 1
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ {1} الْحَمْدُ للّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ {2} الرَّحْمـنِ الرَّحِيمِ {3} مَالِكِ يَوْمِ الدِّينِ {4}
إِيَّاكَ نَعْبُدُ وإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ {5} اهدِنَــــا الصِّرَاطَ المُستَقِيمَ {6} صِرَاطَ الَّذِينَ أَنعَمتَ
عَلَيهِمْ غَيرِ المَغضُوبِ عَلَيهِمْ وَلاَ الضَّالِّينَ{7}
2. Sûre-i Bakara'nın ilk dört ayeti,
سورة البقرة (2) ص 2.
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ
الم {1} ذَلِكَ الْكِتَابُ لاَ رَيْبَ فِيهِ هُدًى لِّلْمُتَّقِينَ {2} الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاةَ
وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ {3} والَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ وَبِالآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ{4}
3. sûre-i bakara'nın 163-164. ayetleri,
وَإِلَـهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ لاَّ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ {163} إِنَّ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَاخْتِلاَفِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَالْفُلْكِ الَّتِي تَجْرِي فِي الْبَحْرِ بِمَا يَنفَعُ النَّاسَ وَمَا أَنزَلَ اللّهُ مِنَ السَّمَاءِ مِن مَّاء فَأَحْيَا بِهِ الأرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ فِيهَا مِن كُلِّ دَآبَّةٍ وَتَصْرِيفِ الرِّيَاحِ وَالسَّحَابِ الْمُسَخِّرِ بَيْنَ السَّمَاء وَالأَرْضِ لآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ {164}
4. Ayet-el kürsi,
اللّهُ لاَ إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لاَ تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ مَن ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلاَّ بِإِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِّنْ عِلْمِهِ إِلاَّ بِمَا شَاء وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَلاَ يَؤُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ {255}
5. Sûre-i Bakara'nın 285-286. ayetleri,
آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مِن رَّبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آمَنَ بِاللّهِ وَمَلآئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِ وَقَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ {285} لاَ يُكَلِّفُ اللّهُ نَفْساً إِلاَّ وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا رَبَّنَا وَلاَ تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْراً كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلاَ تُحَمِّلْنَا مَا لاَ طَاقَةَ لَنَا بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا أَنتَ مَوْلاَنَا فَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ {286}
6. Ali İmran'ın 18. ayeti,
سورة آل عمران (3) ص 52
شَهِدَ اللّهُ أَنَّهُ لاَ إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ وَالْمَلاَئِكَةُ وَأُوْلُواْ الْعِلْمِ قَآئِمَاً بِالْقِسْطِ لاَ إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ {18}
7. Araf sûresi'nin 54. ayeti,
سورة الأعراف (7) ص 157
إِنَّ رَبَّكُمُ اللّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ يُغْشِي اللَّيْلَ النَّهَارَ يَطْلُبُهُ حَثِيثاً وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ وَالنُّجُومَ مُسَخَّرَاتٍ بِأَمْرِهِ أَلاَ لَهُ الْخَلْقُ وَالأَمْرُ تَبَارَكَ اللّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ {54}
8. Sûre-i Mü'minun'un son üç ayeti
سورة المؤمنون (23) ص 349
فَتَعَالَى اللَّهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْكَرِيمِ {116} وَمَن يَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَهاً آخَرَ لَا بُرْهَانَ لَهُ بِهِ فَإِنَّمَا حِسَابُهُ عِندَ رَبِّهِ إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْكَافِرُونَ {117} وَقُل رَّبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ{118}
9. Saffat 1'den 10'a kadar,
سورة الصافات (37) ص 446
وَالصَّافَّاتِ صَفّاً {1} فَالزَّاجِرَاتِ زَجْراً {2} فَالتَّالِيَاتِ ذِكْراً {3} إِنَّ إِلَهَكُمْ لَوَاحِدٌ {4} رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَرَبُّ الْمَشَارِقِ {5} إِنَّا زَيَّنَّا السَّمَاء الدُّنْيَا بِزِينَةٍ الْكَوَاكِبِ {6} وَحِفْظاً مِّن كُلِّ شَيْطَانٍ مَّارِدٍ {7} لَا يَسَّمَّعُونَ إِلَى الْمَلَإِ الْأَعْلَى وَيُقْذَفُونَ مِن كُلِّ جَانِبٍ {8} دُحُوراً وَلَهُمْ عَذَابٌ وَاصِبٌ {9} إِلَّا مَنْ خَطِفَ الْخَطْفَةَ فَأَتْبَعَهُ شِهَابٌ ثَاقِبٌ {10}
10. Sûre-i Haşr'ın sonu,
سورة الحشر (59) ص 548
لَوْ أَنزَلْنَا هَذَا الْقُرْآنَ عَلَى جَبَلٍ لَّرَأَيْتَهُ خَاشِعاً مُّتَصَدِّعاً مِّنْ خَشْيَةِ اللَّهِ وَتِلْكَ الْأَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ{21} هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ هُوَ الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ {22} هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ الْمَلِكُ الْقُدُّوسُ السَّلَامُ الْمُؤْمِنُ الْمُهَيْمِنُ الْعَزِيزُ الْجَبَّارُ الْمُتَكَبِّرُ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ{23} هُوَ اللَّهُ الْخَالِقُ الْبَارِئُ الْمُصَوِّرُ لَهُ الْأَسْمَاء الْحُسْنَى يُسَبِّحُ لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ {24}
11. Sûre-i Cin'in ilk üç ayeti,
سورة الجن (72) ص 572
قُلْ أُوحِيَ إِلَيَّ أَنَّهُ اسْتَمَعَ نَفَرٌ مِّنَ الْجِنِّ فَقَالُوا إِنَّا سَمِعْنَا قُرْآناً عَجَباً {1} يَهْدِي إِلَى الرُّشْدِ فَآمَنَّا بِهِ وَلَن نُّشْرِكَ بِرَبِّنَا أَحَداً {2} وَأَنَّهُ تَعَالَى جَدُّ رَبِّنَا مَا اتَّخَذَ صَاحِبَةً وَلَا وَلَداً {3}
12. İhlas, Felak ve Nas sûreleri okuyup, hastanın sağ kulağına üflenir.
سورة الإخلاص (112) ص 604
قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ {1} اللَّهُ الصَّمَدُ {2} لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ {3} وَلَمْ يَكُن لَّهُ كُفُواً أَحَدٌ {4}
سورة الفلق (113) ص 604
قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ {1} مِن شَرِّ مَا خَلَقَ {2} وَمِن شَرِّ غَاسِقٍ إِذَا وَقَبَ {3} وَمِن شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي
الْعُقَدِ {4} وَمِن شَرِّ حَاسِدٍ إِذَا حَسَدَ {5}
سورة الناس (114) ص 604
قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ {1} مَلِكِ النَّاسِ {2} إِلَهِ النَّاسِ {3} مِن شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ {4} الَّذِي يُوَسْوِسُ فِي صُدُورِ النَّاسِ {5} مِنَ الْجِنَّةِ وَ النَّاسِ {6}
BÖLÜM 1
1- Saranın Hakikati
Sara, insanın aklının gitmesi ile hasıl olur ki; bayılan veya kendini kaybeden insan ne konuştuğunu, ne yaptığını bilmez. Bu da iki türlüdür:
1- Beyin damarlarında veya beyinde olan herhangi bir rahatsızlık sebebi iledir ki; bu tıbbîdir. Hastalığın şekli şöyledir: Hasta bayılır, ağzından köpük gelir, vücudu kasılır, bazen dilini ısırır, yüzünün rengi değişir, gözleri bir noktaya takılıp kalır. Bu hal, iki veya üç dakika, en fazla beş dakika sürer. Beyindeki rahatsızlığın fazla olması sebebi ile kasılma ve dişlerini sıkma olayı olmadan bu hastalık bir veya iki saatte sürebilir. Maalesef hastalık tıbbî olduğu halde doktorlar bu hastalığı tedavi etmekten acizdirler.
2- Bu bayılma türüne yakın bir cinnî bayılma, yani cinlerin insanın vücuduna girerek bayıltması da vardır ki, aynen beyinden gelen bir rahatsızlık gibi olur. Onu gören doktor, hastalığın beyinden olduğunu söyler. Fakat beyin filmi veya elektrosu çekildiğinde, beyinde herhangi bir şey gözükmez.
Cinlerin, insanların vücutlarına girerek başka bayıltma usulleri de vardır ki, hasta bu bayılma türünde ya ölü gibi yatar yahut da çığlıklar atar. Bunlara ilerde misaller vereceğiz. Önce saranın bazı kısmının cinlerden olduğuna Kur'an ve hadisten delil verelim:
سورة البقرة (2) ص 47.
الَّذِينَ يَأْكُلُونَ الرِّبَا لاَ يَقُومُونَ إِلاَّ كَمَا يَقُومُ الَّذِي يَتَخَبَّطُهُ الشَّيْطَانُ مِنَ الْمَسِّ ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُواْ إِنَّمَا الْبَيْعُ
مِثْلُ الرِّبَا وَأَحَلَّ اللّهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبَا فَمَن جَاءهُ مَوْعِظَةٌ مِّن رَّبِّهِ فَانتَهَىَ فَلَهُ مَا سَلَفَ وَأَمْرُهُ إِلَى اللّهِ وَمَنْ عَادَ فَأُوْلَـئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ {275}
"Faiz yiyenler, ancak şeytanın dokunup çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar." (Bakara: 275) İmam Kurtubî, "bu ayet, cinin insanı çarpıp saralattığına işarettir." buyuruyor.
Cinin insanın cesedine girmesi Allah'ın Kitab'ı, Rasulullah'ın sünneti, sahabeden bazıları ile müslümanların imamları tarafından sabit olmuş, kabul edilmiş bir gerçektir.
Ümmü Eban, binti Elvazia'dan, o da babasından rivayet ediyor; "Babam, mecnun olan oğlunu veya kız kardeşinin oğlunu Rasulüllah'ın yanına götürdü ve "Ey Allah'ın Rasulü, yanımda oğlum veya kız kardeşimin oğlu var, size dua buyurmanız için getirdim" dedi. Bir şeyin üzerine binili olarak (deve veya at) elleri de bağlı olduğu halde getirdiler. Rasulüllah, "Onu bana iyice yaklaştırın, arkası benden tarafa olsun." buyurdu, dediğini yaptım. Rasulüllah elbisesinin arkasını yukarı kaldırdı ve onu vurmağa başladı. Elini o kadar kaldırıyordu ki, koltuğunun altı gözüküyordu. Bu esnada "çık ey Allah'ın düşmanı" diyordu. Baktım çocuğun bakışları değişti, düzgün bir şekilde bakıyordu. Sonra Rasulüllah onu önüne oturttu, biraz su ile yüzünü mesh etti ve ona dua etti. Sonra ben ondan daha iyisini görmedim." (Ahmed, Ebu Davud)
Bu hadiste, ihtiyaç ve zaruret esnasında cinnî olan hastanın dövülmesine işaret vardır.
İmam-ı Ahmet'in Müsned'inde Yaleb, Mürre'den rivayet ediyor; "Rasulüllah ile bir seferde idik. Yolda bir çocuk ile oturan bir kadına rastladık. Kadın, Peygamberimize, "bu çocuğuma bir bela isabet etti, günde kaç defa oluyor bilmiyorum." dedi. Peygamberimiz, "Onu bana ver." buyurdu. Ben de onu Rasulüllah'a verdim. Çocuğun ağzını açtı ve onun ağzına üç defa nefes etti ve hakaretvari bir şekilde, "Ben Allah'ın kulu ve Rasulüyüm, sus ey Allah'ın düşmanı!" dedi. Sonra çocuğu annesine verdi ve biz sefere devam edip gittik. Sonra geri döndüğümüzde kadın üç koyun ile duruyordu. Efendimiz çocuğun durumunu sordu. Kadın, "Seni hak olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki çocuğun hiçbir şeyi kalmadı. Şimdi bu koyunları otlatıyor. Koyunların bir tanesini Rasulüllah'a hediye etti. Efendimiz de kabul buyurdular."
İbni Abbas (r.a.) rivayet ediyor: "Bir kadın oğlu ile Rasulüllah'ın yanına geldi ve "Ya Rasulüllah oğlumda cinlerden rahatsızlık var. Sabah akşam bizi rahatsız ediyor" dedi. Peygamberimiz çocuğu eli ile mesh etti ve ona dua etti. Çocuk kustu ve çocuğun ağzından bir köpek yavrusu çıktı ve kaçıp gitti."
Ata bin Ebiy Rebah'dan mervidir. "İbni Abbas bana dedi ki, "sana cennetlik bir kadın göstereyim mi?" Ben de "Evet" dedim. Şu siyah kadındır. Rasulüllah'a geldi, "Ya Rasulüllah beni sara tutuyor ve açılıyorum, bana dua et." Rasulüllah "istersen dua edeyim, Allah sana afiyet versin, istersen sabr et karşılığında cenneti kazan." Kadın, "Ben sabrediyorum, dua edin üstüm açılmasın." dedi. Efendimiz dua etti. (Müslim bi şerhi Nevevi) Bu kadının sarası cinlerdendi.
Abdurrahman b. Ebu Leyla'dan o da babasından rivayet ediyor: "Biz Rasulüllah ile beraber oturuyorduk, bir Arabi geldi ve "Ya Rasulüllah benim kardeşim rahatsız" dedi. Efendimiz "rahatsızlığı nedir?" buyurdu. "Cinlendi" dedi. Efendimiz "git onu bana getir" dedi. Gitti getirdi ve Peygamberimizin elleri arasın?, oturttu. Ben Peygamberimizin şu duayı okuduğunu işittim. Fatiha, Sûre-i Bakara'nın evvelinden dört ayet, Sûre-i Bakara'nın 163-164. ayetleri, Ayet-el Kürsi, Sûre-i Bakara'nın 285-286. ayetleri, Ali İmran'ın 18. ayeti, Araf Sûresi'nin 54. ayeti, Sûre-i Sarfat'ın 1'den 10'a kadar ayetleri, Sûre-i Haşr'ın sonu, Sûre-i Cin'in ilk üç ayeti, Ihlas, Felak ve Nas. Arabî bir şeyi kalmadı iyileşti" dedi. (Sünen-i İbni Mace)
İmam-ı Eş'ari, ehli sünnet vel cemaat makalelerinde dediler ki, "Cin saralının bedenine girer." Allah'u Teâlâ'nın da ayette buyurduğu gibi; "Faiz yiyenler ancak şeytanın dokunup çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. " (Bakara: 275)
Ahmed İbni Hanbel'in oğlu bir gün babasına, bazılarının cinin insan bedenine girdiğini inkâr ettiğini söyledi. Ahmed Ibni Hanbel, "Ey oğlum, onlar dillerinin konuştuğunu yalanlıyorlar." dedi.
Taberi tefsirinde, Sûre-i Bakara'nın 275. ayeti için "sara ve cin çarpması" demektedir.
İmam Kurtubî ise saranın cinlerden olduğunu inkâr edip doktorluk olduğunu iddia edenler delidir demektedir.
Tabakalı Ashab-ı İmam-i Ahmed'de olduğu gibi, cin saralı olan kadının dilinden Imam-ı Ahmed'in gönderdiği tehditli habere "baş üstüne Ahmed isterse Irak'ı terk ederiz" dedi. Ahmet Ibni Hanbel'in arkadaşı Ebu Bekr'in nalını ile cariyenin yanına gittiğinde ise ona,"Ben bu cariyeden çıkmıyorum, sana itaat etmiyorum. O İbni Hanbel idi ki, Allah ve Rasulüne itaat ederdi, biz de ona itaat ile emr olunduk" sözü açık bir delildir ki, cin insanın içine girer.
Yukarıda verdiğimiz delillerden de anlaşıldığı gibi, cin insanın içine girer ve onu sara tutmasına sebep olur. Cinin başka bir şekilde daha insana musallat oluşu vardır ki, bu bazen çok açık alamet ile bilinir ki, sapasağlam bir insanın bir anda aklı gider mecnun oiur. Bunu bir misal ile açıklayalım:
18-19 yaşlarında bir kızı bana getirdiler. O gün hiçbir şeyi yokken mecnun olmuş. Ne konuştuğunu nerede olduğunu bilmiyor. Üzerine okudum. Cin içinden çıkar çıkmaz kız Allah (c.c.)'ın izni ile uykudan uyanır gibi kendine geldi.
Bir başka şekli daha vardı ki, cin insanın herhangi bir uzvuna girer ve orası devamlı ağrı ve sancı içinde olur. Doktorlara giderler doktorlar senin hiçbir şeyin yok deyip gönderir. Hatta bazen insanın ayaklarına girerler ve yürümez hale sokarlar. Böyle bir kız geldi, okuyunca cin içinden çıktı ve kız yürümeye başladı.
••• Sara hakkında tabibler ne diyor?
SARA (EPİLEPSİ)
Genellikle şuur kaybı ile birlikte olan ve nöbetlerle giden bir sinir sistemi hastalığıdır. Tıpta, "epilepsi" olarak bilinir. Bir sara nöbeti beyin fonksiyonunda kısa süreli bir bozukluk olarak tarif edilebilir. Bir grup beyin hücresi ani olarak elektrik deşarjı göstermekte ve nöbet ortaya çıkmaktadır. Nöbeti başlatan asıl sebebin sinir hücreleri arası akım geçişiyle vazifeli maddelerarası (nörotransmitterler) dengesizlik olduğu sanılmaktadır.
Sara, yaygın, (büyük nöbet ve küçük nöbet) veya fokal (kısmî nöbetler) olabilir. Yaygın nöbetlerde şuur kaybı vardır. Fokal nöbetlerde şuur, sinir sisteminin bazı mesafelerinde kalabilir. Anormal elektrik deşarjı beynin belli bir bölgesindedir. Ancak komşu bölgelere yayılıp, yaygın nöbete dönüşebilir.
Saranın bir kısmının sebebi bilinmez. Bunlar bilhassa çocuklukta başlar. İbni Sina, Kanun ismindeki tıp kitabında; sara hastalığını anlatırken cinden bahsetmektedir. Burada diyor ki; hastalıklara birçok maddeler sebep olduğu gibi, cinnin hâsıl ettiği hastalıklar da vardır ve meşhurdur. Sara hastalığının bir kısmı kafa içi hastalıklarından dolayıdır (kafa yaralanmaları, beyin tümörleri ve beyin damarları hastalıkları). Diğer bir kısım vakalar beyin dışı hastalıklara bağlıdır (kan şekeri azlığı, kanda üre artışı, kalb sektesi, bazı ilâçlar ve alkol alımı). Sara vakalarının % 6 kadarında da sebep titrek ışıktır. Bunların çoğuna da televizyon seyretmek sebep olur.
Büyük nöbet (Grand Mal):
Tonik-klonik nöbet de denen bu nöbet, halk arasında sara denince akla gelen nöbettir, herhangi bir yaşta başlayabilir. Büyük nöbet birçok safhadan meydana gelir. Aura denen ilk safhada hasta kaşıntı, koku, tat, mide ağrısı gibi bir his duyar. Böylece hasta nöbet geleceğini hissedebilir. Her zaman olmayabilir.Bundan sonra tonik safha başlar, hasta şuurunu kaybeder ve ayakta ise düşer. Bu düşmenin tedbirsiz olması, yâni düşerken kendini civarındaki ateş, su, uçurum gibi tehlikelerden veya hafif kazadan korunmaya kalkmaması, çok mühim bir hususiyettir. Hastanın bütün kasları aynı anda kasılır. Bu sebeple önce, bir çığlık duyulur. Hasta nefes alıp, veremez ve morarır. Ayrıca idrar ve dışkısını kaçırabilir, dilini ısırabilir. 30 saniye sonra derin bir nefes alır ve klonik safha başlar. Bu safhada kaslar bir kasılıp bir gevşediğinden vücutta silkinti hareketleri ortaya çıkar. Çene ve dil hareketleri sonucu tükürük köpük haline gelir. Bu safha da 30 saniye sürer ve sonra gevşeme safhası başlar ve hasta derin bir uykuya dalar. Görünüş komaya benzer ama hasta her an uyandırılabilir.
Küçük nöbet (Petit Mal):
Daha çok çocukluk çağında başlar. Ancak erişkinlikte de sürebilir, büyük nöbetlere yerini bırakabilir. Nöbete kısa süreli şuur kaybı eşlik eder. Bunların bir kısmında hasta tutulduğunda dik dik anlamsızca karşıya bakar. 10-15 saniye sürer ve gözden kaçabilir. 6-12 yaşında başlar. Bir kısmı daha nâdirdir ve kollarda ani hareketle belirli kısa süreli şuur kaybıyla kendini gösterir. Daha çok delikanlılık döneminde görülür. En az görülen tipinde hasta aniden şuursuz olarak yere düşer; fakat, hemen şuur yerine gelir geri kalkar. Bu da 2-6 yaşlarında başlar.
Fokal (Parsiyel) nöbetler:
Genellikle hastalığın yeri, beynin temporal lobudur. Koku, tat, işitme, görme halusinasyonları, hafıza bozukluğu gibi belirtiler olur. Genellikle ruhi değişiklikler eşlik eder. Nöbet sırasında şuur genellikle bozulur ama kaybolmaz, irâde dışı ağız hareketleri, yalanma, yutkunma sık görülür. Psikiyatrik hastalıkları taklit eder görünümünde olabilir.
Fokal nöbetlerin bir kısmı da adım adım ilerler tarzdadır (Jacksonian Epilepsi). Bunda deşarj bir yerde başlamakta ve komşu yerlere yayılmaktadır. Meselâ, bu nöbet bir el parmağından başlar ve omuzda sona erer; hasta son vaziyette asker selâmı verir gibidir. Bu nöbette şuur kaybı olabilir de olmayabilir de. Bu hastaların bir kısmında nöbetin olduğu kısım felçli kalır (Tedd felci).
Teşhis: Kesin teşhis, nöbetin görülmesi ile konur. Ancak bu her zaman mümkün olmaz. Nöbetin tarifi yardımcı olabilir. Byin eletrosu (Bkz. Elekroense falografi) teşhis koydurursa da bazen nöbetler arasında normal olabilir. Teşhisten sonra sebebin ne olduğu önemlidir. Genç erişkinlerde aniden başlayan tipi, genellikle beyin tümörüne bağlıdır. Yaşlılarda ise beyin damarları hastalığına bağlıdır. Ayırım için kafa filmleri ve bilgisayarlı kesitli beyin tomografisi (ÇAT, BBT) gibi tetkikler yapılır.
Tedavi: Sosyal, psikolojik tedavi ve ilâçlarla yapılır. Çocuksa okula devam etmelidir. Erişkinler, ağır işlerde çalışmaktan kaçınmalıdır. Adlî açıdan hastalar araç kullanamaz. Nöbeti teşvik eden faktörlere (meselâ bir kısmında televizyon seyretmek bir kısmında ruhî sıkıntı tetik çekebilir) dikkat etmelidir. Nöbet sırasında hasta yaralanmaktan korunmalı ve genel olarak ateşli, keskin, sivri ve sert cisimlerden uzak tutulmalıdır.
Başlıca sara ilâçları; fenitoin, fenobartial, karba-mazepin, süksinitin ve diazepam gibi ilâçlardır. Hiltit veya şeytan tersi adındaki zamkı, sara hastası koklarsa iyi olur. Asa foetide denilen bu zamk, esmer, pis kokulu reçine olup, antspasmodik olarak, yâni sinirleri teskin edici olarak Avrupa'da.toz, hap ve ihtikan şeklinde adele ve sinir gerginliğini gidermek için kullanılmaktadır.
Status epileptikus (Bitmeyen nöbet): Hiçbir iyileşme zamanı olmayan devamlı birnöbettir. Çabuk kontrol edilmezse hasta ölebilir. Tedavisi Gcil olup, öncelikle solunum yolları açık tutulur. En iyi ilâcı klonazepam'dır. (Sağlık ansiklopedisi)
2- Cin Çarpan İnsanda Uykuda Olan Rahatsızlıklar
1. Uzun zaman sağa sola döner uyuyamaz, iyice dinlendikten sonra uyur.
2. Sebepsiz yere devamlı üzülür ve gece boyu devamlı sıkılır.
3. Bazı insanları görür onlardan çok sıkılır, korkar bir yerden yardım bekler yardım da göremez.
4. Çok korkunç rüyalar görür.
5. Rüyasında kedi, köpek, kurt, tilki, aslan, inek, fare gibi hayvanlar görür.
6. Dişlerini sıkar.
7. Uykuda çok ağlar veya güler veya çığlık atar.
8. Uykuda ah vah eder.
9. Uykuda şuursuz olur, kalkıp yürür.
10. Yüksek bir yerden düşüyormuş gibi olur.
11. Kendisini kabirde, pis yerlerde, korkunç yollarda görür.
12. Garip insanlar görür, siyah, çok kısa boylu, çok uzun boylu.
13. Çizgi gibi çok garip şeyler görür.
3. Cin Çarpan İnsanda Uyanık İken Olan Rahatsızlıklar
1. Sebepsiz yere başı ağrır.
2. ibadet etmekte, Allah'ı zikr etmekte çok zorlanır.
3. Beyin yorgunluğu.
4. Kasılma ve sinirlenmek.
5. Tembellik
6. Herhangi bir uzvunda doktorların sebep bulamadığı bir ağrı ve sancı.
4- Cin Çarpması (Bedenin içine Girmesi)
1. Cin bedenin tamamına girer. Bedende ağrı, sancı ve titreme olur.
2. Herhangi bir uzva girer. Kol, ayak ve dil gibi.
3. Uzun zamandır cesettedir.
4. Gelir, vurur ve gider, daima cesedde kalmaz.
Bu uykuda ve uyanık iken olan sebeplerin hiç birisi olmadan cinin varlığını, cesedde olduğunu şu şekilde anlarız.
Hastanın kulağına okumaya başlayınca cin içeride ise açık alametler gözükmeye başlar. Hastanın bayılması, çığlık atması, titremesi, elini gözlerine kapatması gibi.
5. HASTAYI TEDAVİ ETME PROGRAMI
1. TEDAVİ EDECEK KİŞİNİN SIFATLARI
1. Ehli sünnet akidesi olan, itikadında yanlışlık olmayan ve ehli sünnet akidesini iyi bilen birisi olması.
2. Yaşantısına da ona göre olması.
3. Allah (c.c.)'ın ayetlerinin cinlere tesir edeceğine inanması.
4. Cin ve şeytanın hallerini bilmesi.
5. Şeytanın insanı nereden vuracağını iyi bilmek. Hastanın içindeki, cin'e "çık bunun içinden" dediğinde, "sana itaat ediyorum ve senin kerametin olarak çıkıyorum" dediğinde, "Allah'a ve Rasulüne itaat etmiş olduğun halde çık" demek.
6. Okuyanın evli olması iyidir.
7. Allah (c.c)'dan korkmak ve takva sahibi olmak, ayak kayması olunca hemen tevbe ile telafi edip bir daha o hataya düşmemek.
8. Haramlardan son derece sakınmak.
9. Allah (c.c.)'ı çok zikredenlerden olmak. (Kâmil bir şeyhden vird almış ise onu ara vermeden yapmak.) Rasulüllah (s.a.v.)'in gösterdiği ölçüler ile ki, bu bir kale misalidir. O kaleye girince Allah (c.c.)'ın izni ile düşmandan emin olunur.
10. Halis niyetli olup, Allah (c.c.) için yapıp, şöhret ve mal sevgisinden uzak olmak.
11. insan, Allah (c.c.)'a yakın, şeytandan uzak olursa, edep, ahlak ve zikrini ziyade ederse, Allah (c.c.)'ın izni ile şeytanını mağlub eder, dolayısı ile hastanın şeytanına da da tesiri olur. insan bunlardan aciz olur, zikr, ahlak, ilim sahibi olmazsa zaten kendi nefsine ve şeytanına mağlub olur, kendi şeytanına mağlub olan başkasına nasıl galib olur?
12. Kâmil bir veliden izin alırsa iyi olur.
2. Hasta
1. hasta huzurda olacak, arkasından kendi olmadan okunma olmaz. eğer kadın ise beraberinde mahremi veya başka kadınlar olacak, güzel kapanmış olacak, açılmamaya çok dikkat edecek.
2. hasta allah (c.c.)'ı çok zikir edecek, beş vakit namazlarını kılacak, şarkı türkü dinlemeyecek, televizyon seyretmeyecek. diğer haramlardan da elinden geldiği kadar kaçacak.
3. okunma esnasında, evde resim (canlı resmi) olmayacak. hasta deli veya baygın değilse abdestli olacak.
4. üzerinde ayet ve Resulüllah (s.a.v.)'den gelen dualar haricinde karalamasyon muskaları yakacak.
5. okuma usulü şu şekilde yapılacak?
Peygamberimiz (s.a.v.)'in ilerde anlattığımız bir hastayı okuduğu tertip üzere okuyacak ki, o da şöyledir.
hafif sesle;
1. Fatiha,
سورة الفاتحة (1) ص 1
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ {1} الْحَمْدُ للّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ {2} الرَّحْمـنِ الرَّحِيمِ {3} مَالِكِ يَوْمِ الدِّينِ {4}
إِيَّاكَ نَعْبُدُ وإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ {5} اهدِنَــــا الصِّرَاطَ المُستَقِيمَ {6} صِرَاطَ الَّذِينَ أَنعَمتَ
عَلَيهِمْ غَيرِ المَغضُوبِ عَلَيهِمْ وَلاَ الضَّالِّينَ{7}
2. Sûre-i Bakara'nın ilk dört ayeti,
سورة البقرة (2) ص 2.
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ
الم {1} ذَلِكَ الْكِتَابُ لاَ رَيْبَ فِيهِ هُدًى لِّلْمُتَّقِينَ {2} الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاةَ
وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ {3} والَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ وَبِالآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ{4}
3. sûre-i bakara'nın 163-164. ayetleri,
وَإِلَـهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ لاَّ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ {163} إِنَّ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَاخْتِلاَفِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَالْفُلْكِ الَّتِي تَجْرِي فِي الْبَحْرِ بِمَا يَنفَعُ النَّاسَ وَمَا أَنزَلَ اللّهُ مِنَ السَّمَاءِ مِن مَّاء فَأَحْيَا بِهِ الأرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ فِيهَا مِن كُلِّ دَآبَّةٍ وَتَصْرِيفِ الرِّيَاحِ وَالسَّحَابِ الْمُسَخِّرِ بَيْنَ السَّمَاء وَالأَرْضِ لآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ {164}
4. Ayet-el kürsi,
اللّهُ لاَ إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لاَ تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ مَن ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلاَّ بِإِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِّنْ عِلْمِهِ إِلاَّ بِمَا شَاء وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَلاَ يَؤُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ {255}
5. Sûre-i Bakara'nın 285-286. ayetleri,
آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مِن رَّبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آمَنَ بِاللّهِ وَمَلآئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِ وَقَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ {285} لاَ يُكَلِّفُ اللّهُ نَفْساً إِلاَّ وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا رَبَّنَا وَلاَ تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْراً كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلاَ تُحَمِّلْنَا مَا لاَ طَاقَةَ لَنَا بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا أَنتَ مَوْلاَنَا فَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ {286}
6. Ali İmran'ın 18. ayeti,
سورة آل عمران (3) ص 52
شَهِدَ اللّهُ أَنَّهُ لاَ إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ وَالْمَلاَئِكَةُ وَأُوْلُواْ الْعِلْمِ قَآئِمَاً بِالْقِسْطِ لاَ إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ {18}
7. Araf sûresi'nin 54. ayeti,
سورة الأعراف (7) ص 157
إِنَّ رَبَّكُمُ اللّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ يُغْشِي اللَّيْلَ النَّهَارَ يَطْلُبُهُ حَثِيثاً وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ وَالنُّجُومَ مُسَخَّرَاتٍ بِأَمْرِهِ أَلاَ لَهُ الْخَلْقُ وَالأَمْرُ تَبَارَكَ اللّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ {54}
8. Sûre-i Mü'minun'un son üç ayeti
سورة المؤمنون (23) ص 349
فَتَعَالَى اللَّهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْكَرِيمِ {116} وَمَن يَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَهاً آخَرَ لَا بُرْهَانَ لَهُ بِهِ فَإِنَّمَا حِسَابُهُ عِندَ رَبِّهِ إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْكَافِرُونَ {117} وَقُل رَّبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ{118}
9. Saffat 1'den 10'a kadar,
سورة الصافات (37) ص 446
وَالصَّافَّاتِ صَفّاً {1} فَالزَّاجِرَاتِ زَجْراً {2} فَالتَّالِيَاتِ ذِكْراً {3} إِنَّ إِلَهَكُمْ لَوَاحِدٌ {4} رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَرَبُّ الْمَشَارِقِ {5} إِنَّا زَيَّنَّا السَّمَاء الدُّنْيَا بِزِينَةٍ الْكَوَاكِبِ {6} وَحِفْظاً مِّن كُلِّ شَيْطَانٍ مَّارِدٍ {7} لَا يَسَّمَّعُونَ إِلَى الْمَلَإِ الْأَعْلَى وَيُقْذَفُونَ مِن كُلِّ جَانِبٍ {8} دُحُوراً وَلَهُمْ عَذَابٌ وَاصِبٌ {9} إِلَّا مَنْ خَطِفَ الْخَطْفَةَ فَأَتْبَعَهُ شِهَابٌ ثَاقِبٌ {10}
10. Sûre-i Haşr'ın sonu,
سورة الحشر (59) ص 548
لَوْ أَنزَلْنَا هَذَا الْقُرْآنَ عَلَى جَبَلٍ لَّرَأَيْتَهُ خَاشِعاً مُّتَصَدِّعاً مِّنْ خَشْيَةِ اللَّهِ وَتِلْكَ الْأَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ{21} هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ هُوَ الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ {22} هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ الْمَلِكُ الْقُدُّوسُ السَّلَامُ الْمُؤْمِنُ الْمُهَيْمِنُ الْعَزِيزُ الْجَبَّارُ الْمُتَكَبِّرُ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ{23} هُوَ اللَّهُ الْخَالِقُ الْبَارِئُ الْمُصَوِّرُ لَهُ الْأَسْمَاء الْحُسْنَى يُسَبِّحُ لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ {24}
11. Sûre-i Cin'in ilk üç ayeti,
سورة الجن (72) ص 572
قُلْ أُوحِيَ إِلَيَّ أَنَّهُ اسْتَمَعَ نَفَرٌ مِّنَ الْجِنِّ فَقَالُوا إِنَّا سَمِعْنَا قُرْآناً عَجَباً {1} يَهْدِي إِلَى الرُّشْدِ فَآمَنَّا بِهِ وَلَن نُّشْرِكَ بِرَبِّنَا أَحَداً {2} وَأَنَّهُ تَعَالَى جَدُّ رَبِّنَا مَا اتَّخَذَ صَاحِبَةً وَلَا وَلَداً {3}
12. İhlas, Felak ve Nas sûreleri okuyup, hastanın sağ kulağına üflenir.
سورة الإخلاص (112) ص 604
قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ {1} اللَّهُ الصَّمَدُ {2} لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ {3} وَلَمْ يَكُن لَّهُ كُفُواً أَحَدٌ {4}
سورة الفلق (113) ص 604
قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ {1} مِن شَرِّ مَا خَلَقَ {2} وَمِن شَرِّ غَاسِقٍ إِذَا وَقَبَ {3} وَمِن شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي
الْعُقَدِ {4} وَمِن شَرِّ حَاسِدٍ إِذَا حَسَدَ {5}
سورة الناس (114) ص 604
قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ {1} مَلِكِ النَّاسِ {2} إِلَهِ النَّاسِ {3} مِن شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ {4} الَّذِي يُوَسْوِسُ فِي صُدُورِ النَّاسِ {5} مِنَ الْجِنَّةِ وَ النَّاسِ {6}