Sende bu evlat acısı, bende de bu kuyruk acısı varken biz artık dost olamayız!'
Zamanın birinde, bir oduncu ormanda odun keserken çalı arasında bir yılana rastlamış.
Elindeki baltayı kaldırıp yılanın başını vurmak üzereyken bir an gözgöze gelmiş.
Yaradana olan aşkı -yılan bile olsa- yaratılana yansımış ve yılana vurmaya kıyamamış.
Yılanda duygulanmış ve dile gelmiş.
''Ey insanoglu, sen bana kıyamadın, bende sana iyilik edecegim'' demiş.
Bir kör kuyuya dalmış ve kaybolmuş.
Biraz sonra agzında bir altın lira ile dönmüş ve ''Bundan böyle ömür boyu sana hergün bir altın lira verecegim!'' demiş.
Oduncu altını bozdurmuş ve evinde ogün şenlik olmuş.
Aileside dahil hiç kimseye olanı biteni anlatmamış.
Herkes sadece oduncunun çok çalıştıgı için durumunun düzeldigini zannetmiş.
Oduncu yıllar boyu hergün o kör kuyunun başına gitmiş, yılan ile buluşmuş ve altınını almış.
Birgün oduncu agır hastalanmış.
Kuyunun başına gidemez olmuş.
Birkaç gün geçince bolluga alışmış evinde darlık başlamış.
Oduncu oglunu yanına çagırmış ve yılanın sırrını anlatmış.
''Kör kuyunun başına git ve oglum oldugunu söyle; yılan sana altın verecek!'' demiş.
Oglu inanmamış ama gitmiş.
Yılan önce saklanmış, sonra ortaya çıkmış.
Onun oduncunun oglu olduguna iyice kanaat getirince de kuyuya inip bir altın getirmiş.
Oglan önce inanmadıgı hikayenin gerçek oldugunu görünce hırsa kapılmış, ''Kimbilir daha ne kadar altın var kuyunun içinde!'' diye düşünmüş.
Hırsla yılanı öldürmek için bir hamle yapmış, ıskalamış ama yılanın kuyrugunu koparmış.
Yılan da can havliyle dönüp oglanı sokmuş ve öldürmüş.
Akşam yaklaşıp da oglu gelmeyince oduncu iyice endişelenmiş.
Hasta yatagından sürünerek bile olsa kalkmış.
Kuyunun başına gitmiş ki oglu cansız yatıyor.
Yılanda o anda görünmüş; kuyrugu yok ve kanlar içinde.
Oduncu durumu anlamış ve çok üzülmüş.
Canının parçası oglu yerde cansız, yıllardır velinimeti olan yılanda yaralı...
''Hatalı olan oglum olmalı!'' demiş ve yılandan özür dilemiş.
''Tekrar dost olalım!'' demiş.
Yılan ise acı acı gülümsemiş:
''ÇOk isterdim ama sende bu evlat acısı, bende de bu kuyruk acısı varken biz artık dost olamayız!'' demiş.
Zamanın birinde, bir oduncu ormanda odun keserken çalı arasında bir yılana rastlamış.
Elindeki baltayı kaldırıp yılanın başını vurmak üzereyken bir an gözgöze gelmiş.
Yaradana olan aşkı -yılan bile olsa- yaratılana yansımış ve yılana vurmaya kıyamamış.
Yılanda duygulanmış ve dile gelmiş.
''Ey insanoglu, sen bana kıyamadın, bende sana iyilik edecegim'' demiş.
Bir kör kuyuya dalmış ve kaybolmuş.
Biraz sonra agzında bir altın lira ile dönmüş ve ''Bundan böyle ömür boyu sana hergün bir altın lira verecegim!'' demiş.
Oduncu altını bozdurmuş ve evinde ogün şenlik olmuş.
Aileside dahil hiç kimseye olanı biteni anlatmamış.
Herkes sadece oduncunun çok çalıştıgı için durumunun düzeldigini zannetmiş.
Oduncu yıllar boyu hergün o kör kuyunun başına gitmiş, yılan ile buluşmuş ve altınını almış.
Birgün oduncu agır hastalanmış.
Kuyunun başına gidemez olmuş.
Birkaç gün geçince bolluga alışmış evinde darlık başlamış.
Oduncu oglunu yanına çagırmış ve yılanın sırrını anlatmış.
''Kör kuyunun başına git ve oglum oldugunu söyle; yılan sana altın verecek!'' demiş.
Oglu inanmamış ama gitmiş.
Yılan önce saklanmış, sonra ortaya çıkmış.
Onun oduncunun oglu olduguna iyice kanaat getirince de kuyuya inip bir altın getirmiş.
Oglan önce inanmadıgı hikayenin gerçek oldugunu görünce hırsa kapılmış, ''Kimbilir daha ne kadar altın var kuyunun içinde!'' diye düşünmüş.
Hırsla yılanı öldürmek için bir hamle yapmış, ıskalamış ama yılanın kuyrugunu koparmış.
Yılan da can havliyle dönüp oglanı sokmuş ve öldürmüş.
Akşam yaklaşıp da oglu gelmeyince oduncu iyice endişelenmiş.
Hasta yatagından sürünerek bile olsa kalkmış.
Kuyunun başına gitmiş ki oglu cansız yatıyor.
Yılanda o anda görünmüş; kuyrugu yok ve kanlar içinde.
Oduncu durumu anlamış ve çok üzülmüş.
Canının parçası oglu yerde cansız, yıllardır velinimeti olan yılanda yaralı...
''Hatalı olan oglum olmalı!'' demiş ve yılandan özür dilemiş.
''Tekrar dost olalım!'' demiş.
Yılan ise acı acı gülümsemiş:
''ÇOk isterdim ama sende bu evlat acısı, bende de bu kuyruk acısı varken biz artık dost olamayız!'' demiş.