ceylannur
Yeni Üyemiz
Bir düşün…
Çok değil sadece birkaç dakika…
Şöyle sıyrıl şu günlük ve gündelik işlerden, şu gölgeler ve sahteler dünyasından.
Sonra düşün bir an…
Adam gibi düşün, ama ‘düşünen adam’ gibi değil.
İnsanca, mü’mince düşün…
Şimdi seni sevenler var ya…
Şu seni seviyorum diyenler…
Rüzgâr gibi peşinden koşturanlar var ya…
Onlar neredeydi bir zamanlar?
Bir düşün…
Onlar seni, ancak sen var olduktan, yani sen yaratıldıktan sonra bildiler ve çok sonra sevdiler. Öyle değil mi?
Seni seviyorum diyenler için; önce senin ve sonra da sevgi denen şeyin var olması gerekliydi. Öyle değil mi?
Eğer sen olmasaydın ve yaratılmasaydın kim bilecekti seni? Kim haberdar olacaktı senden?
Nasıl sevebilir, nasıl “Seni seviyorum” diyebilirdi, şimdi çevrende dönüp duran insanlar.
Seni, yani henüz olmayanı, yok olanı kim bilebilir, kim sevebilirdi ki?
Hatırlamaya çalış!
Sınırlı da olsa, hayal ve hafızanın izini sür. Seni götürebildiği yere kadar git.
Hatırlamaya çalış!
Bir yerde durman gerekir ama işte tam orada dur:
Sen yoktun, dünya da yoktu, hiçbir şey yoktu bir zamanlar. Ama her şeyi bir Bilen, seni bir Bilen vardı. O bir olan ALLAH’tı (cc). Ve sadece O vardı.
O en sevgili, O en şefkatli ve O en merhametli Rabbin vardı. O’ndan başka hiçbir şey yoktu.
İşte O bütün Âlemlerin Rabbi’dir. Kur’ân bize O’nu şöyle tanıtır:
“O, göklerin, yerin ve bunlar arasındaki her şeyin Rabbi’dir.” (Şuarâ Sûresi, 24)
O’nun rahmeti ve sevgisi her şeyin önündedir ve üstündedir.
Evet, seni sevenler de yoktu bir zamanlar. Ne annen, ne baban ve ne de en yakınların. Hiçbir şey yoktu. Ve sen bu uzun yolculuğun hiçbirinin farkında bile değilken, sadece Rabbin için yok, yoktu. Dilediği vakit, saat geldiğinde seni yokluktan varlığa, karanlıktan aydınlığa çıkardı.
Rabbin seni, sen yokken de biliyordu ve O’nun sonsuz ilminde hep vardın. Seni sen yokken sadece O biliyor, O seviyordu. Ve sevdiği için de seni var etti. O’nu bilmen ve O’nu tanıyıp sevmen için seni bu dünyaya gönderdi. Başkaları seni var olduğun için sevdiler. Anlayacağın onlar seni şartlı sevdiler.
Oysa Yüce Rabbin seni şartsız sevdi. Hatta seni sevmesi için var olman bile gerekmezdi. O seni yaratınca bilmedi. Yaratmadan önce de biliyordu. O sonsuz ilmiyle ve sonsuz kudretiyle seni yaratmayı diledi ve var etti. Unutma, sen O’nun, o sonsuz ilminde hep vardın…
Seni yaratmakla, kendini sana bildirdi, seni senden ve kendi varlığından haberdar etti.
Bu müthiş ânı kaçırma hayatından. Çıkarma hiç aklından. Hatırla zaman zaman.
Hatırla ki, yanlışlara düşmekten ve korkulara kapılmaktan kurtulasın.
Seni O’ndan başka hiç kimse böyle güzel sevmedi; sevemez de. Sevemezdi de, sevemeyecek de.
O’nun sevgisi hep en başta ve hep en önde…
Sevenler, “Seni seviyorum” diyenler, hepsi bir bir çekip gidecekler bir gün. Sadece O’nun sevgisi kalacak seninle…
Onun için dinleme içi boş sözleri, gerçek sevgiden nasipsizleri dinleme. Dinleme o palavra şarkıları, o bomboş lâfları. Dinleme…
“Sevemez kimse seni, benim sevdiğim kadar” diyenlere. Sen, “Sevemez kimse beni, Rabbimin sevdiği kadar” de…
Gerçek sevginin yolunu bil ve bul. Bulamayanlara da göster.
Ben bir aynayım. “Aynayı değil, siz aynadaki görüntünün, o tecellînin, o bir anlık cilvenin kaynağını sevin asıl,” de ve doğru adresi göster onlara… Bir ayna tut yüzlerine. Bir ışık ol karanlık bakışlara, sevgide adresi şaşırmışlara.
Rabbimin o en güzel isimlerini gör ve göster bir bir. Biteni, söneni, gideni, geçeni değil, bitmeyeni gör, batmayanı gör… Gitmeyeni, geçmeyeni ebediyen ölmeyeni, sönmeyeni bil ve bildir.
Kim sevebilir seni O’ndan başka, kim bilebilir seni O’ndan başka. Gerçek sevginin yolunu kaybedenlere, ışık parmağınla doğru adresi göster: Ve konuş: Parmağım güneşi gösterirken, parmağıma değil, güneşe bakın. Bana takılmayın.
Yanılmayın, bir zerrede, bir tecellîde boğulup aldanmayın.
Bu makamda söz senin; konuş, sözün yettiği kadar. Konuş konuşabildiğin kadar.
Melekler bile bu şahitliğine hayran kalsınlar. Ve de ki; “Sevemez kimse beni ‘Senin’ sevdiğin kadar ALLAH’ım!”
Sevemezler, sevseler de yalan severler. Yok öyle kimseler. Sende seni sevenler, hakikati halde seni değil kendilerini seviyorlar. Aldanma, inanma, yanma. Bir tek senin sevgindir bu dünyada gerçek olan Canım ALLAH’ım.
Bir tek Senin sevgin…
O sevginin bir katresi, bir zerresi bile yeter bize…
Bunu da anlamayanlara “Sözler”i aç, nurlardan şu cümleyi oku:
“…Her bir isminde mânevî çok hazine-i ihsan ve kerem bulunan bir Mahbub-u Ezelinin,
elbette bir zerre muhabbeti, kâinata bedel olabilir. Kâinat, O’nun bir cüz’î tecelli-i muhabbetine bedel olamaz.”