Sevinci Şükretmeye, Üzüntüyü Sabretmeye Dönüştürebilmek

Ayyüzlüm

Yeni Üyemiz
Sevinci Şükretmeye, Üzüntüyü Sabretmeye Dönüştürebilmek
http://www.rasulehasret.com/member.php?u=552
]Sevinci şükretmeye, üzüntüyü sabretmeye dönüştürebilmek



]La-Tahzen / Üzülme

]- Dert nerede ise deva oraya gider. Yoksulluk nerede ise nimet oraya gider. Soru nerede ise cevap oraya verilir. Gemi nerede ise su oradadır. Suyu ara, susuzluğu elde et de sular alttan da yerden de fışkırmaya başlasın.

]La-Tahzen / Üzülme

]- Kötü bir işe düşünce ibret al, üzüntüye düşme. Fayda ve zarar zamanında da gülmeye bak.Gülün yapraklarını tek tek koparsan da sana gülümser o. Bir dikenden niye gama düşersin? Diken olmasa gül olur mu?

]La-Tahzen / Üzülme

]Dudak kuruluğu suyu haber verir. Bu eziyet ve susuzluk; suya vuslatın alametidir.
]Sevinci şükretmeye, üzüntüyü sabretmeye dönüştürebilmek

]Yeryüzüne ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki biz onu yaratmadan önce o, Kitap'da bulunmasın. Doğrusu bu Allah'a kolaydır. Elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah’ın size verdiği nimetlerle şımarmayasınız diye (böyle yaptık.) Çünkü Allah, kendini beğenip övünen hiçbir kimseyi sevmez. (Hadid 22-23)

]Sevinç ve hüzün, gelgitlerle dolu duygu dünyamızın en önemli durakları. Hislerin şiddetle esip kabardığı, zaman zaman insanoğlunu kontrolden çıkaran anlardır sevinçli ve hüzünlü hallerimiz.

]Bir mümin olarak sevinç ve hüzün hallerimizde dengeli olmayı başarabiliyor muyuz acaba? Hâdiseler karşısında aşırı sevinç veya aşırı hüzne kapılarak fânî hayatın huzur ve îtidâlini muhafaza edebiliyor muyuz?

]Allah Teala, yukarıda mealini verdiğimiz Hadid suresininin 22-23. ayetinde sevinç ve hüzün hallerinde müminlerin olması gereken duruşlarına ilişkin önemli uyarılarda bulunuyor:

]“Elden çıkana üzülmemek, verilen nimetlerle şımarmamak”

]Müfessirler buradaki üzüntüden maksadın ümitsizliğe düşüren üzüntü, sevinçten maksadın da şımarıklığa ve taşkınlığa iten sevinç olduğunu belirtiyorlar.

]Hayatta karşılaşılan her şeyin takdir edilmiş olduğuna imanı olan kimseler, insan olarak üzüntü duysalar da; ne üzüntünün ızdırabına ne de sevincin gurur ve heyecanına kendilerini kaptırmazlar. Hepsinin Hakk’tan indiğini ve nice nice gizli hikmetler bulunduğunu bilerek her iki halde de gönlünü Allah Teâlâ’nın mağfiret ve hoşnutluğuna bağlarlar.

]Hiçbir kayıp karşısında sendelemez, sarsılmaz; hiçbir kazancın coşkusuna kapılıp kendini kaybetmez. Tersine olayların iç yüzünü bilmiş, kavramış bir insanın hoşnutluğu ve gönüllülüğü içinde yüce Allah'ın plânına ayak uydurur; olup biten şeylerin, aslında olması gereken şeyler olduğunun bilincinde olur.

]Bu belki de çok az kimsenin tutturabileceği yüksek bir derecedir. Fakat bu konuda müminlerden de şu kadarı isteniyor: Sıkıntıların verdiği acılar ile sevinçlerin yol açtıkları mutluluklar onları yüce Allah'a yönelme, iyi ve kötü günde O'nu hatırdan çıkarmama, hem üzüntüde hem de sevinçte ölçüyü kaçırmama çerçevesinin dışına çıkarmamalıdır.

]Nitekim sahabilerden İkrime r.a. şöyle diyor: "Herkes sevinir de, üzülür de. Bu normal bir tepkidir. Fakat sevinci şükretmeye ve üzüntüyü sabretmeye dönüştürün." Bu tutum, her Müslümanın takınabileceği İslam’a özgü bir orta yoldur.

]Bahsimizi Efendimizin uyarısıyla bitirelim:

]“İki çığlık bana yasaklandı; Sevinç anındaki çığlık ve felaket anındaki çığlık.”


]A. Yasin Demirci
]Altinoluk Dergisi

 
Son düzenleme:
Üst Alt