MustafaCİLASUN
Özel Üye
Orjinal boyutu icin tiklayin 960x638px.
Asker…
Nöbetteydi
Gecenin bir yarısında
Mütebessim bir halde sevinçliydi
Son iki gün kalmıştı çıkacağı izine
Ne umutlar, ne hayaller birikmişti kalbinde
Nihayet
Hazırlığını yaptı
Ve yola revan olmuştu
Garın mesafesi çok uzaktı, para azdı
Bir şekilde gitmeliydi gara, binmeliydi ona
Garipler için tren ne büyük umut ve sığınaktı
Yolcular
Her biri birbirine benzeyendi
Neşesiz, şevksiz, solgun ve yorgunlardı
Kim bilir beklide acıkmışlar ve aç kalanlardı
Derin bir hüzün kapladı yüreğini, boynu büküldü
Kendi evleri geldi aklına, kış ve kıyametin farkıyla
Nihayet
Gelmişti köy yoluna
Valizi yüklendi koyuldu umutlarına
Şiddetli bir ayaz vardı, kimi bacalar tütüyor
Kimi bacalar suskundu, odun, kömür olmalıydı
Kapıya geldi, biraz nefeslendi ve bir sesle irkildi
Pencereden
Görmüşlerdi, sıcaklık içine işledi
İki çocuk, refikası karşıladı, babası ağladı
Ev soğuktu, birkaç tezek olsa bile yakacak yoktu
Babası mahcubiyetinden dayanamadı ve yine ağladı
Asker, babasını teselli etmeye çalıştı, sonra hiç durmadı
Baltayı alıp
Ormanlığa doğru çıktı
Kesilmiş ağaç köklerine baktı
Gözüne kestirdiği kök için niyetlenip başladı
Zaman hayli ilerlemişti, hiç yoktan yakacak elde edildi
Merakla bekleyen eşi ve çocukları gözlerini yola dikmişlerdi
Yokluk
Başka bir şey
Rabbim kimseyi bununla
Terbiye etmesin, ruhunu incitmesin
Gönlünde derin bir hüzün ve hicranlar umutları biçmesin
Eş ve dostlara, varlık içinde yaşayanlara hassasiyet versin
Hiç kimseyi ve bir kulunu muhannete muhtaç edip, üzmesin.(Âmin)
Mustafa Cilasun