ceylannur
Yeni Üyemiz
Susmaları duyacak var......
Susmaları Duyacak Var Yarınsızlıkla özetlenen bir hikâyedesin. Aynalardan korkuyor kalbin.
Nereye sürüklesen gözlerini, Yine de şair kalıyorsun korkuların aşk yanına. Cümlelerle örülü dingin bir susuşla bağlamışsın dilini.
Harfler inadına çelimsiz. İçten içe çözülüyor ...kendine kayıtsızlığın.
Yarına umutsuzluğun dökülüyor ellerinin sıcaklığından. Küçük bir kız çözüyor yüzünün gerisinde biriken acıyı :
Susacak var!
Sen yaranı unutmak için yazıyorsun; Sen hatırlamak için yaralanıyorsun her defasında.
Söyle bunun neresi yalan usta?
İçin boş, gemiler boş ve gemiler nereye gitse içinden yol bularak, Boşluğunca büyüyen suskunluğuna çarpıyor.
Hadi yine sus usta.
Çünkü susmaları duyacak var;
Başkalarının cümlelerini kendi yalnızlığına ağlatırken, Başka kimsesizlikleri ortak ediyorsun içine.
Paylaştırıyorsun İstanbul notalı hayatını başka yüzlere.
Herkese kahraman dururken denizi çalkantılı gözlerin, Çocukluğunda kalan seni kimselere vermiyorsun.
Usta!
Aslında bütün sevmelerin herkesi çırılçıplak bırakan yalnızlığını çoğaltmak için. İyi geliyor yalnızlık sana.
İyi geliyorsun yalnızlığa. Kalabalıklığını aldatışın bundan.
Penceresizliğin şairliğinden bakıyor hayata. Cümlelerinle kolaçan ederken sefersizliğini, gemiler demirliyor gözlerinin rengine.
;Eylül oluyorsun , mevsim ayrılıklarının bütününe. Geçmiş ama geçmemiş suretler gelip oturuyor yaralarının üstüne Ve biliyorsun usta, bütün ayrılıklar tuz niyetine sende.
Karşılıklı ihanetleri yazarken ve aslında unutmaya gönüllüyken, O satırları, hangimizin acısı kanımızda biriken şiirin intiharı diye merakı peydahlıyorsun; Bol kahkahalı kanamalar arasından.
Ama o bol kahkahalı kanamalar senin aşka en son saklanma biçimin.
Usta! Aşkı yaza yaza silebildinse kalbin neden hala ağrılı uçurumlarda aşk üzere ağlıyor?
Tutunup durduğun şiirlerde cadde boyu savrulan rüzgarlara niye satıyorlar yaralarını, Seni tanımak için?
Usta! Hiçbir gidiş aşk kadar suçüstü yakalanmıyor kalbe.
Kahramanlığının onardığın omuz başlarından başlıyorsun aşka asılmaya.
Yollarının dönüş biletlerini yakmışlığın duruyor gidişlerinin ardında kalan kül yığınlarında.
Yabancılığına uyandırıyorsun kendini her aşkla.
Biliyor musun usta, korkularımı benden azat etmeyen bu hikayede ayrılık duruyor yüzün.
Aşinayım sana gözbebeklerinde uçurumlaşan şair bakışlarından.
Kentlerin yıkıldığı geceden başlasaydın delirmeye cinnetlerin sana aşk sunar mıydı yine?
Usta!
Ucuca eklesen sende biriken intiharları, kaç hayat eder yorgunluğun?
Kendine perdesin. Gri kentler ortasında çığlık çığlığasın.
Sol yanında ağza alınmayacak suskuların boşluğu.
Yasını mırıldanıyor şiirin :
Susacak var!
Harladı kirpiklerinde yaşlanan gözyaşların avuçlarında kalan kelimelerin devrikliğini.
Sustun, şiir oldu yalnızlığın.
Konuştun, uykusuzluğu yandı harflerin.
Hadi konuş/sana usta!
Konuşsana altında martı leşlerini sakladığın yastığına yüzün gömerek.
Hadi susarak konuşsana aşkın mecaza çarpıp kentlerde kaybolan karanlığını.
Susmaları duyacak var.
Susmaları Duyacak Var Yarınsızlıkla özetlenen bir hikâyedesin. Aynalardan korkuyor kalbin.
Nereye sürüklesen gözlerini, Yine de şair kalıyorsun korkuların aşk yanına. Cümlelerle örülü dingin bir susuşla bağlamışsın dilini.
Harfler inadına çelimsiz. İçten içe çözülüyor ...kendine kayıtsızlığın.
Yarına umutsuzluğun dökülüyor ellerinin sıcaklığından. Küçük bir kız çözüyor yüzünün gerisinde biriken acıyı :
Susacak var!
Sen yaranı unutmak için yazıyorsun; Sen hatırlamak için yaralanıyorsun her defasında.
Söyle bunun neresi yalan usta?
İçin boş, gemiler boş ve gemiler nereye gitse içinden yol bularak, Boşluğunca büyüyen suskunluğuna çarpıyor.
Hadi yine sus usta.
Çünkü susmaları duyacak var;
Başkalarının cümlelerini kendi yalnızlığına ağlatırken, Başka kimsesizlikleri ortak ediyorsun içine.
Paylaştırıyorsun İstanbul notalı hayatını başka yüzlere.
Herkese kahraman dururken denizi çalkantılı gözlerin, Çocukluğunda kalan seni kimselere vermiyorsun.
Usta!
Aslında bütün sevmelerin herkesi çırılçıplak bırakan yalnızlığını çoğaltmak için. İyi geliyor yalnızlık sana.
İyi geliyorsun yalnızlığa. Kalabalıklığını aldatışın bundan.
Penceresizliğin şairliğinden bakıyor hayata. Cümlelerinle kolaçan ederken sefersizliğini, gemiler demirliyor gözlerinin rengine.
;Eylül oluyorsun , mevsim ayrılıklarının bütününe. Geçmiş ama geçmemiş suretler gelip oturuyor yaralarının üstüne Ve biliyorsun usta, bütün ayrılıklar tuz niyetine sende.
Karşılıklı ihanetleri yazarken ve aslında unutmaya gönüllüyken, O satırları, hangimizin acısı kanımızda biriken şiirin intiharı diye merakı peydahlıyorsun; Bol kahkahalı kanamalar arasından.
Ama o bol kahkahalı kanamalar senin aşka en son saklanma biçimin.
Usta! Aşkı yaza yaza silebildinse kalbin neden hala ağrılı uçurumlarda aşk üzere ağlıyor?
Tutunup durduğun şiirlerde cadde boyu savrulan rüzgarlara niye satıyorlar yaralarını, Seni tanımak için?
Usta! Hiçbir gidiş aşk kadar suçüstü yakalanmıyor kalbe.
Kahramanlığının onardığın omuz başlarından başlıyorsun aşka asılmaya.
Yollarının dönüş biletlerini yakmışlığın duruyor gidişlerinin ardında kalan kül yığınlarında.
Yabancılığına uyandırıyorsun kendini her aşkla.
Biliyor musun usta, korkularımı benden azat etmeyen bu hikayede ayrılık duruyor yüzün.
Aşinayım sana gözbebeklerinde uçurumlaşan şair bakışlarından.
Kentlerin yıkıldığı geceden başlasaydın delirmeye cinnetlerin sana aşk sunar mıydı yine?
Usta!
Ucuca eklesen sende biriken intiharları, kaç hayat eder yorgunluğun?
Kendine perdesin. Gri kentler ortasında çığlık çığlığasın.
Sol yanında ağza alınmayacak suskuların boşluğu.
Yasını mırıldanıyor şiirin :
Susacak var!
Harladı kirpiklerinde yaşlanan gözyaşların avuçlarında kalan kelimelerin devrikliğini.
Sustun, şiir oldu yalnızlığın.
Konuştun, uykusuzluğu yandı harflerin.
Hadi konuş/sana usta!
Konuşsana altında martı leşlerini sakladığın yastığına yüzün gömerek.
Hadi susarak konuşsana aşkın mecaza çarpıp kentlerde kaybolan karanlığını.
Susmaları duyacak var.