harekat
Özel Üye
Akan nehirlerin kıvrımları tesadüf mü?
Kıvrım kıvrım akan nehirlerin bu kıvrımları tesadüfî midir? Yoksa bunlar bir nizamı mı göstermektedir?
Nehir kıvrımlarını inceleyen jeologlar bazı temel prensiplere ulaşmışlardır:
i) Hiçbir nehir, genişliğinin 10 katından fazla bir mesafeyi düz gitmemektedir.
ii) Kıvrımın eğrilik yarıçapı her zaman nehrin o noktadaki genişliğinin 2-3 katıdır.
iii) Kıvrımların dalga boyu ortalama genişliğin 7-10 katıdır.
Birbirinden çok farklı yüzeylerde farklı yatak şartlarına ve büyüklüklerine sahip nehirlerde şaşırtıcı benzerlikler bulunabilmektedir. Kıvrımlar tesadüfî şekilde oluşmamakta, aksine, tepedeki bir A noktasından aşağıdaki bir B noktasına ulaşmada en az iş yapacak dönme enerjisi kullanılmaktadır…
(Prof.Dr. M.Sami POLATÖZ)
Ağaç ve beton
Tabiattan yemyeşil bir perde, harika bir tablo. Rengârenk yapraklar; rüzgârın her dokunuşuyla, tefekkür etmenin neşvesiyle kendinden geçen bir âlim gibi coşuyor. Ağaçların dallarında kuşlar cıvıldıyor, ormanın kenarındaki yaşlı çınar ihtişamıyla göz dolduruyor ve âdeta ormana gözcülük ediyor. İnsanlar başlarını kaldırdıklarında, içleri huzurla doluyor. Kâinat kitabının bitkiler sahifesinden şirin bir orman, neşe kaynağı oluyor insanlara ve ev sahipliği ediyor onca canlıya.
Perde değişiyor! Ağaçların yerini beton yığınları doldurmuş. Bacalardan yükselen kesif bir duman, şehrin havasını esir almış âdeta. Ağaçlarda, hayatta kalma mücadelesi veren boynu bükük birkaç kuş şarkı söylemez olmuş. İnsanlar öksürüyor ve mutsuz.
Siz bu iki tablodan hangisinde yer almak isterdiniz?
Dünya ve insandaki su oranı
Kuvvetli tahminlere göre dünyanın %70′inin sularla kaplı ve buna karşın insan organizmasının %65-70′i ise sudan oluşmaktadır. Dünyayı da canlı grubundan sayarsak bu oranın tesadüf olması uzak bir ihtimal. Ayrıca bu oran bize suyun canlı için ne kadar mucizevi olduğunu anlatır.
Az bilinen coğrafi bilgiler
- Hortumlar o kadar güçlüdür ki kurbağa, balık ve kuşları yutup sonra bunların yağmur gibi düşmesine yol açabilir. 1978’de İngiltere’de kaz, 1994 yılında Avustralya’da oluşan şiddetli bir fırtına sonucu yüzlerce tatlı su balığı yağmıştır.5000 metre yükseklikte basınç azalması nedeniyle su 70 °C’de kaynar.
- Richter ölçeğine göre 8,6 büyüklüğünde ki bir deprem, 100 hidrojen bombasının gücüne eşittir.
- Havanın insan üzerine yaptığı itme kuvveti ( basınç ) hissedilemez, çünkü insan vücudu da havayı aynı kuvvetle dışarı doğru itmektedir.
- Kalorifer peteği gibi ısıtıcıların pencerelerin altına konulmasının nedeni, dışarıdan gelen soğuk havayı ısıtmasıdır.
- Sabun yapımında zeytin, hurma, yer fıstığı, ayçiçeği, soya yağı, pamuk çekirdeği ile sığır ve koyun iç yağları kullanılır.
- 462°C’ lik yüzey ısısı ile Venüs en sıcak gezegendir.
- Irmaklar her yıl yaklaşık 2 milyar madensel tuzu denizlere taşımaktadır.
- Bir ton şeker elde etmek için 40–50 ton, bir ton kâğıt üretebilmek için 170 ton, bir ton çelik elde etmek için ( soğutma suyu olarak ) 300 bin ton, bir ton deriyi işlemek için 10 ton kullanma suyuna ihtiyaç vardır.
- Her yıl 1 milyar ton Afrika toprağı Atlas Okyanusunu geçerek Amerika kıtasına ulaşır.
- Dünyada toplam 231 ülke bulunmaktadır. 58 ülke ile Afrika ülke sayısının en fazla olduğu kıta iken, 13 ülke ile Güney Amerika ülke sayısının en az olduğu kıtadır.
Kabe’nin coğrafi sırları
Kâbe, Eski Dünya’nın (Avrupa, Asya ve Afrika) merkezinde bir konumda yer alıyor ve bu üç kıtaya hemen hemen aynı uzaklıkta bulunuyor. Ama siz en iyisi elinize bir Dünya haritası alıp, Kuzey Amerika’dan Avustralya’ya, Kuzeydoğu Asya’dan Güney Amerika’ya doğru birer çizgi çekiniz ve bu çizgilerin kesiştiği yere bakınız. Kâbe’nin Dünya karalarının merkezinde kalan bir konumda yer aldığını görürsünüz…
Enlem ve boylamların gösterdiği kutup noktaları ile pusulanın gösterdiği manyetik kutup noktaları neden birbirinden farklı yerlerdedir? Dünya’nın ekliptik olarak 27o 27′lık eğime sahip olduğunu biliriz. Dünya’nın başı böyle eğdirilmeseydi tek bir mevsimi, mesela hep yazı yahut kışı yaşayacaktık. Günler, buna göre uzar ya da kısalır. Işte bu eğim, kutupların yerini de değiştirmiş olur. Gerçekte; enlem ve boylamları çizerken Dünya’nın bu eğimini, yani mıknatısların sürekli yöneldiği manyetik kutupları dikkate alırsak, yeni bir Ekvator çıkar. O zaman “0″ (sıfır) no’lu en büyük enlem olan Ekvator, bu yeni haliyle, Mekke kentinden geçecektir. Bu da Kâbe’nin, Dünya’nın ortasında bulunduğu gerçeğinin başka bir teyidi sayılabilir…
Dünya’nın manyetik kuzey ve güney kutuplarına göre çizilen yeni ekvator çizgisinin, yani Kâbe’den geçen Ekvator çizgisi üzerinde, birisi Kâbe’ye göre doğu, diğeri ise batıda iki adet manyetik kutuplar bulunmaktadır. Batı kutbunu esrarengiz olayları ile “Bermuda” üçgeni teşkil ederken, doğusunu ise Japonya’da bir körfez bölgesi teşkil eder. Bu körfez de Bermuda gibi kaybolmaları ile meşhur olmuştur. Kâbe’nin bu iki noktanın tam ortasında yer alması da Kâbe’nin yerinin özel olarak seçildiğini düşündürmektedir…
Kuran’da iki doğu ve iki batı
O, hem iki doğunun, hem iki batının Rabbi’dir. (Rahmân, 17)
Kur’ân-ı Kerim’de yukarıdaki âyette iki doğu ve iki batıdan bahsedilmektedir. Ayette doğu (meşârik) ve batıların (megârib) çoğul olarak kullanılmış olması, 14 asır boyunca Kur’ân tefsircilerini oldukça zorlamıştır. Çünkü, meşârik ve megârib kelimeleri çoğuldur; “doğular ve batılar” mânâsına gelmektedir. Bundan dolayı, âyetlerdeki iki doğu, iki batı veya doğular ve batıların mânâsını Güneş’in doğuş ve batışıyla irtibatlandırmak ve yorumlamak daha isabetli olabilir. Yukarıdaki âyette “iki doğu ve iki batı” ile dünyanın Kuzey ve Güney Yarımküresi’ndeki “dönenceler”, “doğular ve batılar” ile de, bu dönenceler arasındaki kuşakta, Güneş’in sürekli olarak farklı açılarla doğması kastedilmiş olabilir.