TALÂK SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU VE TEFSİRİ
Talâk Sûresi Konusu
Sûrede boşamanın nasıl yapılacağı, boşanmada şâhitlik, boşanan kadının yeniden evlenebilmesi için beklemesi gereken süre, nafaka ve barınma hakkı ve çocuğun emzirilmesi ile alakalı düzenlemeler yapılır. Toplumların sağlam temeller üzerine oturması ve bekası için ailenin ehemmiyetine dikkat çekilir. Allah’ın emrine uygun hareket etmeyen fert ve toplumların hazin âkıbetlerine temas edilerek, kurtuluş için iman ve sâlih amelin şart olduğu te’yîden bildirilir.
Talâk Sûresi Nuzül Sebebi
Mushaftaki sıralamada altmış beşinci, iniş sırasına göre doksan dokuzuncu sûredir. İnsan sûresinden sonra, Beyyine sûresinden önce Medine’de nâzil olmuştur.
Talâk Sûresi Hakkında
Talâk sûresi Medine’de nâzil olmuştur. 12 âyettir. İsmini, birinci âyette bahsedilen talâk (boşama) hükmünden alır. Mushaf tertîbine göre 65, iniş sırasına göre ise 100. sûredir.
Talâk Suresi Fazileti
Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: “Her kim Talak Suresini (vird olarak)okursa, Allah’ın peygamberinin sünneti üzere vefat eder.”(1)
Talak Suresini 3 defa okuyan, hanımı ile güzel geçinir. Aynı durumda okuyan kadın ise beyi ile güzel geçinir.
Kötü kadının şerrinden korunmak için 7 kere okunur.
Her türlü hastalık, sihir ve büyü, borç ve fakirlikten kurtulmaya da bi-iznillah fayda verir.
Geçim sıkıntısından kurtulmak isteyen bir kişi, şunları yapmalıdır; Günahlarını affetmesi için Allah’u Teala’ya tövbe istiğfar eder, sadaka verir ve bir Cuma gecesi seher vakti kalkarak 100 defa istiğfar edip sabah namazını kıldıktan sonra işrak vaktine kadar bir kere Besmele ile beraber Talak Suresinin 7. ayetini okumaya devam etmelidir.
Talak Suresini, yedi defa okuyan kimse eşinden gelecek kötülüklerden emin olur, borçlu ise Allah u teala hazretleri ona rızık kapıları açar ve borcundan kurtulur, ummadığı yerden gelecek imkanlar ile zengin olur.Talak suresi Kuranı kerimin 559. sayfasındadır.12 ayettir.
Talak Suresi “2 ve 3.ayetini” okuyanın bütün problemleri hallolur Bu dua Talak Suresinin 2 ve 3 ayetidir.
Abdullah b.Mesud(r.a) bu ayetin fazileti ile ilgili şöyle söylemiştir. ‘Kur’an’da problemleri en güzel,en çabuk çözüm getiren ayettir.”
Hz.Peygamber Efendimiz(s.a.v) buyurdu ki;“Eğer ümmetim bu ayetle amel etseydi.Allah rızklarını ayaklarına getirirdi”
TALÂK SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU VE TEFSİRİ
1: Ey Peygamber! Eşlerinizi boşayacağınız zaman, iddetlerini dikkate alarak onları boşayın; iddet günlerini de iyice hesap edin. Rabbiniz olan Allah’a gönülden saygı besleyip O’na karşı gelmekten sakının. Boşanmış eşleri, zinâ ve hırsızlık gibi apaçık bir hayâsızlık yapmadıkça, iddet süresince kocalarıyla birlikte yaşadıkları evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkıp gitmesinler. Bunlar, Allah’ın belirlediği sınırlardır. Kim Allah’ın belirlediği sınırları çiğnerse, gerçekten kendisine yazık etmiş olur. Bilemezsin, belki de Allah bundan sonra yeni bir durum meydana getiriverir.
2: Bekleme sürelerinin sonuna vardıklarında, onları ya meşrû ölçüler içinde ve haklarına riâyet ederek nikâhınız altında tutun ya da onlardan meşrû ölçüler içinde ve haklarına riâyet ederek ayrılın. İçinizden adâlet sahibi iki kişiyi de şâhit tutun. Ey şâhitler! Siz de şâhitliği Allah için dürüst ve dikkatli bir şekilde yapın. Allah’a ve âhiret gününe inananlara verilen öğüt budur. Kim Allah’a gönülden saygı besleyip O’na karşı gelmekten sakınırsa, Allah zorluklar karşısında ona bir çıkış kapısı açar.
3: Onu hiç ummadığı yerden rızıklandırır. Kim Allah’a güvenip dayanırsa Allah ona yeter. Allah buyruğunu mutlaka gerçekleştirir. Allah, her şey için belli bir ölçü koymuştur.
Allah Teâlâ, diğer peygamberlere “Ya İbrâhim!”, “Ya Mûsâ!”, “Ya İsa!” gibi isimleriyle hitap ederken, Peygamberimiz (s.a.s.)’e “Ey Nebî!”, “Ey Rasûl!” şeklinde hitap buyurur. Bununla hem Allah Resûlü (s.a.s.)’in kendi katındaki derecesinin yüksekliğini haber verir, hem de mü’minlere Peygamberlerine nasıl saygılı bir hitapta bulunacaklarını öğretir.
Âyet-i kerîmede önce Efendimiz (s.a.s.)’e hitap edildiği halde, hemen peşinden çoğul sîgasıyla “boşadığınız zaman” buyrularak hitap bütün mü’minlere çevrilir. Çünkü bahsedilen husus, sadece Resûlullah (s.a.s.)’i değil, böyle bir problem yaşayan herkesi alakadar etmektedir.
اَلطَّلَاقُ (talâk) lügatte “serbest bırakmak, bir bağı çözmek, bağlı bulunanı salıvermek” mânalarına gelir. Dinî mânada ise nikâh bağını çözüp kadını serbest bırakmaktır; daha açık bir ifadeyle “boşamak”tır. İslâm, boşanmayı helâllerin Allah’a en az hoş geleni olarak kabul etmekle beraber, çeşitli sebeplerle şiddetli geçimsizlik yaşayan eşlere, bir çıkış yolu olarak meşrû kılmış ve onun şartlarını da beyân etmiştir. Nitekim Bakara sûresi 226-242. âyetlerde bu hususa genişçe yer verilir. Ayrıca Ahzâb sûresi 49. âyette de meselenin bir yönüne temas edilir. Talâk sûresindeki bu âyet-i kerîmelerde ise boşanma ile alakalı şu hükümler yer alır:
Birincisi; kadınlarını boşamak isteyen erkekler, onları âdetten temizlendikten sonra temizlik sürelerinin başında, henüz onlarla cinsî münasebette bulunmadan önce boşamalıdırlar. (bk. Buhârî, Talâk 2; Müslim, Talâk 1) Bekleme süresini dikkatlice saymalı, iyice hesap etmelidirler. Bu üç hayız veya üç temizlenme müddetidir. Bu müddet içinde -ric’î talâkta- koca karısına yeni bir nikâh ve mehir gerekmeksizin dönebilir. Bu süre dolduktan sonra boşanma kesinleşir.
İkincisi; henüz bekleme süreleri tamamlanmadan o kadınları, kendileriyle birlikte oturdukları evlerinden çıkarmamalıdırlar. Kadınlar da evi terk edip gitmemelidir. Ancak kötü bir iş, çirkin bir davranış, zinâ veya hırsızlık gibi büyük bir günah, öldürmeye kastetme veya ana-babaya hakaret gibi fahiş bir hata söz konusu olursa evden çıkarılırlar. Bunlar Allah’ın belirlediği sınırlar olup bunlara riâyet etmek gerekir. “Bilemezsin, belki de Allah bundan sonra yeni bir durum meydana getiriverir” (Talâk 65/1) buyruğuna göre; bu süre içinde pişmanlık belirebilir. Akl-ı selim hâkim olabilir. Yuva yıkmanın acı sonuçları daha yakından hissedilerek nefretin yerini sevgi alabilir. Böylece evlilik daha sağlam bir şekilde yeniden tesis edilebilir.
Üçüncüsü; kadınlarının bekleme süreleri tamamlanmaya yaklaşan kocalar, ya eşlerine güzellikle, meşrû çerçeve içinde ve haklarına riâyet ederek dönüp evliliği devam ettirirler. Ya da meşrû çerçeve içinde ve güzellikle onlardan ayrılırlar. Onları askıda bırakmaya hakları yoktur.
Dördüncüsü; hanımlarına döndüklerini veya onlardan ayrıldıklarını iki adil şâhitle tespit etmelidirler. Şâhitlik için çağrılan kişiler de, Allah için şâhitliği dürüst yapmalıdırlar. Dört mezhep imamı görüş birliği içinde şâhit tutmanın vacip değil, mendup olduğunu söylemiş; bunu çıkacak anlaşmazlıkların çözümünde hikmetli bir tavsiye olarak kabul etmişlerdir.
Beşincisi; boşanma ile alakalı verilen bu öğütleri yerine getirmede Allah’tan korkmalıdır. Allah’tan korkarak bu şekilde davranan bir kimse için Allah elbette bir çıkış yolu nasip eder. Dolayısıyla buradan, Allah’tan korkmadan bu hususlarda dilediği gibi davranan bir kimsenin önüne, Allah’ın birçok zorluklar çıkaracağı ve onun bir çıkış yolu bulamayacağı anlaşılabilir.
Resûlullah (s.a.s.) bir gün:
“–Ben bir âyet biliyorum. Şâyet insanları onu tutsalardı hepsine yeterdi” buyurmuştu.
Ashâb-ı kirâm (r.a.):
“–Ey Allah’ın Rasûlü, bu hangi âyettir?” dediler.
Resûl-i Ekrem (s.a.s.):
“...Kim Allah’a gönülden saygı besleyip O’na karşı gelmekten sakınırsa, Allah zorluklar karşısında ona bir çıkış kapısı açar” (Talâk 65/2) âyetini tilâvet buyurdu. (İbn Mâce, Zühd 24)
Diğer taraftan Allah, kendi emrine uygun davranan kullarını ummadıkları yerden rızıklandırma sözü vermektedir. Bu söz mühimdir. Çünkü boşadığı kadını bekleme süresi boyunca evinde tutması, onun nafakasını vermesi, ayrılırken kalan mehrini tamamlaması ve gücü yetiyorsa ona bir şeyler vermesi, elbette kocaya mali bir yük getirecektir. Karısını boşayan bir erkeğin ondan hoşnut olmadığı da bir gerçektir. Bu bakımdan hâlâ onun için birtakım harcamalar yapması kocanın zoruna gidebilir. Özellikle maddi yönden sıkışık olan bir kimse için bu çok daha zordur. Fakat Allah’tan korkan bir kimse tüm bunlara katlanmalıdır. Çünkü, onun kalbi dar olabilirse de, Allah’ın rızk veren eli dar değildir. Kim O’nun emrine uyup, mal harcamak durumunda kalırsa, Allah o kimseye hiç tahmin edemeyeceği bir yerden karşılığını verir. Çünkü O, ne dilerse onu yapma, yerine getirme gücüne sahiptir. Hiçbir güç, O’nun, muradını yerine getirmesine engel olamaz.
Her hususta Allah Teâlâ’ya güvenip dayanmanın ne türlü hayırlı sonuçlara vesile olduğunu Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle haber verir:
“Eğer siz gereği gibi Allah’a güvenip dayansanız, Allah Teâlâ, sabahları boş kursakla çıkıp akşamları dolu kursakla dönen kuşları doyurduğu gibi sizi de rızıklandırır.” (Tirmizî, Zühd 33; İbn Mâce, Zühd 14)
Âyetlerde belirtilen bir diğer nokta şudur:
Allah, her şey için belli bir ölçü koymuştur. O göklere, yere, tüm varlıklara bir ölçü koyduğu gibi, insanların yapacakları işlere de bir ölçü getirmiştir. Allah’ın nizamında ölçüsüz hiçbir şey yoktur. Aynı şekilde Yüce Rabbimiz boşamaya, bekleme süresine, kadına geri dönmeye, üzüntüye, sevince, rızka ve her şeye bir ölçü koymuştur. Nitekim kadınların bekleme sürelerini de âdetli, âdetsiz, hamile olup olmadıklarına göre bir ölçüye göre takdir etmiştir. Bunu haber vermek üzere şöyle buyuruyor: