TEGÂBUN SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU VE TEFSİRİ
Teğabün Sûresi Konusu
Allah Teâlâ’nın şânının yüceliği, kâinatın tek yaratıcısı, tek hâkimi, ilim ve kudret sahibi olduğu hatırlatılır. Resûlullah (s.a.s.)’i ve âhireti inkâr eden kâfirlere, Allah’ın ölüleri mutlaka dirilteceği, iyileri cennetle mükâfatlandıracağı, kötüleri ise cezalandıracağı bildirilir. İnsanın mal, evlat ve kadın sevgisi yüzünden Allah yolundan geri kalmaması, mümkün olduğu ölçüde Allah’a karşı gelmekten sakınıp dinî vazîfelerini yapması, özellikle malını, servetini Allah için harcamaya ehemmiyet vermesi öğütlenir.
Teğabün Sûresi Nuzül
Mushaftaki sıralamada altmış dördüncü, iniş sırasına göre yüz sekizinci sûredir. Tahrîm sûresinden sonra, Saf sûresinden önce Medine’de nâzil olmuştur.
Teğabün Sûresi Hakkında
Teğâbün sûresi Medine’de nâzil olmuştur. 18 âyettir. İsmini, 9. âyette geçen ve “aldanma, aldatma, kar-zarar” mânasına gelen اَلتَّغَابُنُ (teğâbün) kelimesinden alır. اَلْمُسَبِّحَاتُ (Müsebbihât) sûrelerinden beşincisidir. Mushaf tertîbine göre 64, iniş sırasına göre ise 107. sûredir.
Teğabün Sûresi Fazileti
Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: “Her kim Teğabün Suresini okursa, ansızın ölmekten kurtulur.”(Ebu Suud Efendi, Ebû Suud Tefsiri (İrşâdü Aklis-Selim), 8/259)
Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) uyumadan önce Müsebbihat (İsra, Hadid, Haşr, Cuma, Saff, Teğabün ve A’la) Surelerini okurdu.(Ebu Davud, Edeb, 17; Tirmizi, Fedailül-Kur’an, 21)
Eşyanın muhafazası için okunur.
Şerrinden korkulan kimsenin yanına girmeden okunursa, bi-iznillah o kişiye iyilikten başka bir şey yapmayacaktır.
TEGÂBUN SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU VE TEFSİRİ
1. Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah’ı tesbih etmektedir. Tüm varlığın mutlak mülkiyeti ve hâkimiyeti O’nundur. Bütün övgüler de O’na aittir. O’nun her şeye gücü yeter.
2. Sizi yoktan yaratan O’dur. Böyle iken kiminiz kâfir oluyor, kiminiz mü’min. Allah, yaptığınız her şeyi hakkiyle görmektedir.
3. O, gökleri ve yeri gerçek bir gâye, hikmet ve şaşmaz bir kanuna göre yarattı. Size belli bir şekil verdi ve şeklinizi de güzel yaptı. Sonunda dönüş yalnız O’nadır.
4. O, göklerde ve yerde ne varsa hepsini bilir. Sizin gizlediklerinizi de, açığa vurduklarınızı da bilir. Allah, göğüslerde saklı tutulan bütün gizlilikleri bilir.
Allah Teâlâ sonsuz bir kuvvet ve kudret sahibidir. Kâinatın yegâne hâkimidir. Göklerde ve yerde olan her şey O’na boyun eğmiş, O’nun emrine teslim olmuş, O’nu tesbih etmektedir. Her bir varlık Cenâb-ı Hakk’ın her türlü zaaf, ayıp ve noksanlardan pak ve uzak olduğuna şâhitlik etmektedir. Eğer O’nun zât, sıfat ve fiillerinde en küçük bir noksanlık olsaydı, böylesine mükemmel bir nizama sahip olan kâinatın ayakta kalması mümkün olmazdı. İnsanı yoktan yaratan, ona en güzel şekli ve özellikleri veren de O’dur. O’nun ilmi gökleri, yeri ve her şeyi kuşatmıştır. İnsanın gönlünün derinliklerinde olan en ince düşünceler bile O’nun bilgisi dâhilindedir. Dolayısıyla hiç kimsenin yaptığı bir şeyi inkâr etmesi veya Allah’tan gizlemesi mümkün değildir.
Şu misâl, Yüce Rabbimize haber verilen sıfatlarıyla birlikte kâmil mânada iman etmenin kulun kalbinde nasıl bir tesir icrâ ettiğinin açık göstergesidir:
Bir gece vaktiydi. Hz. Ömer, mûtâdı olduğu üzere Medine sokaklarını gezmekteydi ki, ansızın durakladı. Önünden geçmekte olduğu evden dışarıya kadar taşan bir tartışma sesi dikkatini çekmişti. Bir ana, kızına:
“–Kızım, yarın satacağımız süte biraz su karıştır!” demekteydi. Kız ise:
“–Anacığım, halîfe süte su karıştırılmasını yasak etmedi mi?” dedi. Ana, kızının sözlerine sert çıkarak:
“–Kızım, gecenin bu saatinde halîfe süte su kattığımızı nereden bilecek?!.” dedi. Ancak gönlü Allah sevgisi ve korkusu ile dipdiri olan kız, anasının süte su katma hîlesini yine kabullenmedi:
“–Anacığım! Diyelim ki halîfe görmüyor, peki Allah da mı görmüyor? Bu hîleyi insanlardan gizlemek kolay, ama her şeyi görüp bilen kâinatın yaratıcısı Allah’tan gizlemek mümkün mü?..” dedi.
Rabbânî hakîkatlerle dolu temiz bir vicdan ve diri bir kalbe sahip olan bu kızın, derûnî bir Allah korkusu içinde annesine verdiği cevap, Ömer (r.a.)’ı son derece duygulandırdı. Mü’minlerin Emîri, onu sıradan bir sütçü kadının kızı değil, gönlündeki takvâsı ile müstesnâ bir nasip bildi ve oğluna gelin olarak aldı. Beşinci halîfe olarak zikredilen meşhur Ömer b. Abdülazîz, işte bu temiz silsileden doğdu. (bk. İbnü’l-Cevzî, Sıfatü’s-Safve, II, 203-204)
Hâsılı gerek göklerin ve yerin, gerek insanın böyle itina ile yaratılmasının hikmeti, fani dünya hayatı değil, şüphesiz ki âhiret hayatıdır. Sonunda herkes Allah’ın huzuruna varıp yaptıklarının hesabını verecektir.
O hâlde, Allah’ın bu sınırsız kuvvet ve kudretini hesaba katmayıp inkâra devam eden ey zâlimler:
5. Daha önceki kâfirlerin başlarına gelen ibret verici hâdiselerin bilgisi size ulaşmadı mı? Onlar yaptıklarının cezasını dünyada tattıkları gibi, âhirette de kendilerini can yakıcı bir azap beklemektedir.
6. Çünkü, Peygamberleri onlara apaçık deliller getirmiş, onlar da: “Bizim gibi ölümlü bir insan mı bize yol gösterecek?” diyerek inkâr edip yüz çevirmişlerdi. Oysa onların iman ve itaatine Allah’ın ihtiyacı yoktu. Çünkü Allah, sınırsız zenginlik ve servet sahibidir; hiçbir şeye muhtaç değildir. Her türlü övgüye lâyık olan da yalnız O’dur.
7. İnkâr edenler, öldükten sonra bir daha diriltilmeyeceklerini iddia etmektedirler. De ki: “Evet, Rabbime yemin olsun ki siz kesinlikle diriltileceksiniz. Sonra dünyada yaptıklarınız size tek tek haber verilecek. Bu ise Allah için pek kolaydır.
İnkar edenlerin, geçmiş ümmetlerin hallerinden ibret almaları gerekir. Çünkü onlar da peygamberlerin insan cinsinden olmasını kabullenememişler, kendileri gibi bir insanın yol göstericiliğini reddetmişler, inkâra saplanıp gerçeği kabulden yüz çevirmişlerdi. Böyle olunca da, peygamberlerin haber verdiği âhiret hayatını yalanlamışlardı. Bu yüzden hem dünyada felaketlere uğrayıp helak edilmişler, hem de can yakıcı ebedî azaba müstahak olmuşlardı. Aynı durum, Hz. Muhammed (s.a.s.)’in tebliğde bulunduğu kıyâmete kadar gelecek tüm insanlar için de geçerlidir. Onun kendileri gibi bir insan olduğunu bahane ederek imandan yüz çevirenler, önceki helak edilmiş milletlerle aynı feci âkıbeti paylaşacaklardır.
Öyleyse:
8. Ey insanlar, Allah’a, Rasûlü’ne ve ona indirdiğimiz Kur’an’a iman edin! Allah, yaptığınız her şeyden hakkiyle haberdardır.
9. Gün gelecek, Allah sizi o büyük toplantı gününde bir araya getirecektir. O gün, kayıp ve kazançların ortaya çıktığı gündür. Kim Allah’a iman eder ve sâlih ameller işlerse, Allah onun günahlarını örter ve onu, ebediyen kalmak üzere, içinden ırmaklar akan cennetlere yerleştirir. En büyük başarı ve kurtuluş işte budur!