lübabe
Aktif Üyemiz
Tesettür Emrinin Neresindeyiz?
Geçtiğimiz günlerde gazeteleri karıştırırken bir haber dikkatimi çekti. Haberde, beş yıldızlı bir otelde tesettürlü giyim üzerine yapılan defilenin çok ses getirdiği ifâde ediliyordu. Pahalı mankenlerin makyajlı, -güya- tesettürlü(!) boy boy fotoğrafları haberi tamamlıyordu. Fotoğraflara acı acı baktım. Çünkü resimler hiçbir şekliyle İslam ölçülerine göre tesettürlü bir hanımı tarif etmiyordu. Fakat bu resimler, moda rüzgârı sayesinde tesettür ismini siper ederek nicelerini bir yaprak gibi peşinde koşturuyordu. Bu garâbet ne kadar üzücüydü. İşte bir yansıma:
Geçenlerde çocuklarımı evimin yakınındaki parkta dolaştırıyordum. Genç bir kız dikkatimi çekti. Altında oldukça dar uzun bir etek, üzerinde uzun kollu dar bir penye ve uçları ensesine sıkıca bağlanmış başörtülü genç bir kızdı bu. Gazetelerden taklit ettiği -güya- tesettürü(!) ile elinde sigarası, yanındaki şımarık gence lâubali ve gevrek kahkahalar atarak bir şeyler anlatıyordu.
Cemiyetimizde hassas ruhlu insanları üzen bu gibi hadiselere, günümüzde -maalesef- daha nicelerini eklemek mümkündür. Tesettürün bu kadar yıpratılması, dejenere edilmesi ve basitleştirilmesi ve rûhânî vasfının iptal edilmesi, belki de toplumumuza bu konuyu tam ve doğru bir şekilde anlatamayışımızın neticesidir.
Tesettür ki, "bir müslümanın, dinimizce örtülmesi gereken yerleri yine dinin belirlediği şekilde örtmesi" demektir. Ve tesettür, İslam'ın en mühim emirlerinden biridir. O, müslüman hanımın iffetini, ve daha önemlisi şahsiyet ve vakârını korumayı amaçlar. Bu sebeple bedenin tesettürünü, rûhun ve kalbin tesettüründen ayrı düşünenler çok büyük bir hatâya düşerler.
Öncelikle şunu iyi bilmelidir ki:
Tesettür, Allâh'ın Emridir.
Tesettürün, Rabbimiz ve Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- katında ne kadar önemli bir emir olduğunu âyetler ve hadîs-i şerifler ışığında hatırlamanın faydalı olacağını düşünüyorum:
"Ey Ademoğulları! Size çirkin yerlerinizi örtecek bir giysi, bir de giyip süsleneceğiniz bir giysi indirdik. Takva örtüsü ise daha hayırlıdır."
(el-A'raf, 26)
Bu âyet-i kerîmenin de dikkat çektiği üzere giysi, takvâ ile meczolunmalıdır.
Mü'min kadınlara da söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Zînet yerlerini açmasınlar. Bunlardan kendiliğinden görünen kısmı müstesnâdır. Baş örtülerini yakalarının üstüne koysunlar… Gizleyecekleri zinetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar. Ey mü'minler! Hepiniz Allâh'a tövbe edin. Böylece korktuğunuzdan emin, umduğunuza nail olasınız."
(en-Nûr, 31)
Kadınların ev dışında veya yabancı erkeklerin yanında, normal ev içi elbisesinin üstüne bir dış elbise daha giymeleri gerekir. Bu husustaki âyet-i kerîmede şöyle buyurulur:
"Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle. Bu onların tanınıp, kendilerine sarkıntılık edilmemesi için daha uygundur. Allâh çok bağışlayıcı ve çok esirgeyicidir."
(el-Ahzâb, 59)
Allâh Rasûlü'nün Îkazları
Örtünme ile ilgili bu âyetler inzâl oldukça, Allâh Rasûlü -sallallâhu aleyhi ve sellem- de en yakınlarından başlayarak bu âyetlerde kastedilen örtünmenin şeklini tarif ve tebliğ etmiş; kendi hanımlarını, kızlarını ve bütün müminlerin hanımlarını Allâh'ın murâdına uygun örtünme hususunda yetiştirmiştir. Bu hususta pek çok fiilî örnek bulunmakla beraber, biz burada birkaç tanesiyle yetinmek istiyoruz.
Hazret-i Âişe'nin rivâyetine göre, birgün Hazret-i Ebû Bekir'in kızı (Hazret-i Âişe'nin kızkardeşi) Esmâ, ince bir elbise ile Allâh Rasûlü'nün huzuruna girmişti. Rasûlullâh (s.a.s) yüzünü başka tarafa çevirdi ve şöyle buyurdu:
"-Ey Esmâ! Şüphesiz kadın erginlik çağına ulaşınca, onun şu ve şu yerlerinden başkasının görünmesi uygun değildir." Hazret-i Peygamber bunu söylerken, yüzüne ve avuçlarına işaret etmişti." (Ebu Davûd, Libâs, 31)
Temimoğulları kabilesinden birtakım kadınlar, Hazret-i Âişe'yi ziyarete gelmişlerdi. Üstlerinde ince giysiler vardı. Hazret-i Âişe, onlara ikaz mâhiyetinde şöyle dedi:
"-Eğer sizler mü'minler iseniz, bunlar inanmış hanımların giysileri değildir. Eğer mü'min değilseniz o zaman durum değişir."
Yine bir gün onun huzuruna, ince başörtülü bir gelin getirilmişti. Bunun üzerine O şöyle dedi:
"-Nûr Sûresine inanan bir kadın böyle örtünmez." (El-Kurtubî, El-Cami', XIV, 157)
* * *
Peygamberimiz, ashâb-ı kirâmdan birine Mısır'da dokunmuş keten bir kumaş vermiş ve yarısından kendine gömlek diktirmesini, diğer yarısından ise hanımının giysi yapmasını istemiştir. Ancak daha sonra şöyle buyurmuştur:
"-Hanımına git ve söyle: Altına bir gömlek diksin. Çünkü vücut şeklinin ortaya çıkmasından korkarım." (El Kurtubî, El Cami', XIV,156)
Hazret-i Peygamber, müslüman kadınların ibadetlerini îfâ ederken dikkat etmesi gereken bir hususa da: "Allâh Teâlâ ergin kadının namazını başörtüsüz kabul etmez." (İbn Mâce, Tahâre, 132; Tirmizî, Salât, 160; Ahmed b. Hanbel, IV, 151) buyurarak dikkat çekmişlerdir.
Yine ümmetinin iffet, hayâ ve namusunu korumaya yönelik, Allâh Rasûlü'nün şu hadîs-i şerifleri, bilhassa bugünler çok ikaz edicidir:
"Ümmetimin son dönemlerinde giyimli, fakat çıplak birtakım kadınlar olacaktır. Bunların başlarının üstü deve hörgücü gibi bulunacaktır. Ancak onlar cennete giremez, cennetin kokusunu bile alamazlar." (Ebu Davud Libas 125, Cennet 52)
"Bir kadın koku sürünerek dışarı çıkar ve koku ulaşsın diye bir topluluğun yanına uğrarsa, zinaya bir adım atmış olur." (Tirmizi, Edeb, 35; Nesâî, Zîne, 35)
"Kadınlardan erkeklere benzeyenlerle; erkeklerden kadınlara benzeyenler bizden değildir." (Buhârî, Libas, 61)
Âyet-i kerîmeler ve hadîs-i şerîfler, gayet açık ve net bir şekilde Müslüman kadının giyim tarzını beyân etmektedir.
Bu âyet ve hadislerin ışığı altında zihinlerimizde ve kalblerimizde tesettür şeklimizi tekrar muhasebe etmeliyiz. Biz, tesettür anlayışımız ile bu emirlerin neresinde bulunuyoruz? Acaba bilerek veya bilmeden hatâ mı işliyoruz? Rabbimizin ve Peygamber Efendimizin çizdiği sınırları zorluyor muyuz? [/LEFT
Hazret-i Âişe'nin rivâyetine göre, birgün Hazret-i Ebû Bekir'in kızı (Hazret-i Âişe'nin kızkardeşi) Esmâ, ince bir elbise ile Allâh Rasûlü'nün huzuruna girmişti. Rasûlullâh (s.a.s) yüzünü başka tarafa çevirdi ve şöyle buyurdu:
"-Ey Esmâ! Şüphesiz kadın erginlik çağına ulaşınca, onun şu ve şu yerlerinden başkasının görünmesi uygun değildir." Hazret-i Peygamber bunu söylerken, yüzüne ve avuçlarına işaret etmişti." (Ebu Davûd, Libâs, 31)
Temimoğulları kabilesinden birtakım kadınlar, Hazret-i Âişe'yi ziyarete gelmişlerdi. Üstlerinde ince giysiler vardı. Hazret-i Âişe, onlara ikaz mâhiyetinde şöyle dedi:
"-Eğer sizler mü'minler iseniz, bunlar inanmış hanımların giysileri değildir. Eğer mü'min değilseniz o zaman durum değişir."
Yine bir gün onun huzuruna, ince başörtülü bir gelin getirilmişti. Bunun üzerine O şöyle dedi:
"-Nûr Sûresine inanan bir kadın böyle örtünmez." (El-Kurtubî, El-Cami', XIV, 157)
* * *
Peygamberimiz, ashâb-ı kirâmdan birine Mısır'da dokunmuş keten bir kumaş vermiş ve yarısından kendine gömlek diktirmesini, diğer yarısından ise hanımının giysi yapmasını istemiştir. Ancak daha sonra şöyle buyurmuştur:
"-Hanımına git ve söyle: Altına bir gömlek diksin. Çünkü vücut şeklinin ortaya çıkmasından korkarım." (El Kurtubî, El Cami', XIV,156)
Hazret-i Peygamber, müslüman kadınların ibadetlerini îfâ ederken dikkat etmesi gereken bir hususa da: "Allâh Teâlâ ergin kadının namazını başörtüsüz kabul etmez." (İbn Mâce, Tahâre, 132; Tirmizî, Salât, 160; Ahmed b. Hanbel, IV, 151) buyurarak dikkat çekmişlerdir.
Yine ümmetinin iffet, hayâ ve namusunu korumaya yönelik, Allâh Rasûlü'nün şu hadîs-i şerifleri, bilhassa bugünler çok ikaz edicidir:
"Ümmetimin son dönemlerinde giyimli, fakat çıplak birtakım kadınlar olacaktır. Bunların başlarının üstü deve hörgücü gibi bulunacaktır. Ancak onlar cennete giremez, cennetin kokusunu bile alamazlar." (Ebu Davud Libas 125, Cennet 52)
"Bir kadın koku sürünerek dışarı çıkar ve koku ulaşsın diye bir topluluğun yanına uğrarsa, zinaya bir adım atmış olur." (Tirmizi, Edeb, 35; Nesâî, Zîne, 35)
"Kadınlardan erkeklere benzeyenlerle; erkeklerden kadınlara benzeyenler bizden değildir." (Buhârî, Libas, 61)
Âyet-i kerîmeler ve hadîs-i şerîfler, gayet açık ve net bir şekilde Müslüman kadının giyim tarzını beyân etmektedir.
Bu âyet ve hadislerin ışığı altında zihinlerimizde ve kalblerimizde tesettür şeklimizi tekrar muhasebe etmeliyiz. Biz, tesettür anlayışımız ile bu emirlerin neresinde bulunuyoruz? Acaba bilerek veya bilmeden hatâ mı işliyoruz? Rabbimizin ve Peygamber Efendimizin çizdiği sınırları zorluyor muyuz? [/LEFT
]
Kadınlarla İlgili Birkaç Mesele
Kadınlarla İlgili Birkaç Mesele
Bunların yanında aslında daha tafsîlatlı bir şekilde ele alınması gereken birkaç önemli hususa da temas etmek faydalı olacaktır:
İslam'ın rûhuna ters bazı fiiller, bizim âhiretimizi ziyana uğratmaktadır. Mesela:
* Tesettürlü bir hanımın "erkekler arasında" sekreter vb. olarak, İslam'a uygun olmayan işlerde çalışması,
* Yanında mahremi bulunmayan bir hanımın, yalnız başına uzun seyahatlere çıkması,
* Mahremi olmayan müslüman âilelerin aynı masada beraberce yemek yemeleri, aynı odada sohbet etmeleri,
* Dindar genç evlilerin, sokaklarda, ancak ev ortamında dolaşılabilecek görünümde gezmeleri,
* Tesettürlü bir hanımın toplum içinde sigara içmesi,
Rabbimiz hepimizi emrine itaat eden, üç günlük dünyanın fânî zevklerine aldanmayan, bu âlemdeki fânîlerin iltifatlarına kanmayıp, rızasını kazanan ve ebedî olarak cennet elbiseleri ile mükafatlanan kullarından eylesin.
Âmin…