Allah u Teâlâ(cc) bir âyet-i kerimede şöyle buyuruyor:
"Rahman olan Allah'ın kulları, yeryüzünde tevazu ve vakar ile yürürler. Cahiller kendilerine laf atıp sataştıklarında aldırmadan; "selâmetle" deyip geçerler:" (Furkan, 63) Kâmil olan bir mü'minin sıfatı yumuşak ve mütevâzi olmaktır. Nitekim Resûlullah efendimiz[savl şöyle buyuruyor:
"Mü'min mütevâzıdır. Tıpkı, bağlandığında boyun eğen, bir taş üzerine çekilse çöken bir deve gibi mülayimdir."
Hz. Cüneyd'den naklolunduğuna göre; bir kimse gelip Hz. Cüneyd'i davet eyledi. O da hemen kalkıp onunla beraber yürüyerek davete icabet etti. Davet edenin evine vardıklarında adam Cüneyd'e şöyle dedi: Şu an evimde birşeyim yoktur sen iyisi mi bir vakti iki eyle (öğünleri birleştir). Cüneyd Hz. bunun üzerine evine döndü. Aynı kimse bir saat sonra yine geldi ve yine Cüneyd'i davet etti. O da evvelki yaptığı gibi onun davetini kabul etti ve kalkıp tekrar evine gittiler. Adam eve varınca Cüneyd hazretlerine, sen tekrar evine git. Çünkü şu an seni ağırlayacak bir kolaylığa sahip değilim.
Şeyh hazretleri tekrar evine döndü. Bu davet tam dört kere tekerrür etti ve Şeyh hazretleri hepsine de öfkelenmeden icabet etti. Dördüncü davette, adam dayanamayarak sordu: "Ya Şeyh! Seni dört kere davet ettim ve dördünde de terbiyesizliğe varacak derecede reddedip gerisin geri tekrar evine gönderdim. Ve sen bana asla kızmadın. Bunun sebeb-i hikmeti nedir?" Şeyh hazretleri şöyle dedi:
"Ey kardeşim! Ben yirmi senedir nefsimi zillet altında bırakarak riyazette kaldım. Tâ ki nefsim benim katımda köpek derecesine indi. Hem öyle köpek ki; onu hırpalarlar, kovarlar o yine gelir. Sonra yine hırpalarlar, önüne bir kemik parçası atıldığında yine gelir. Ve buna razı olur. Eğer sen beni elli kere kovsan ve ellibirinci defa davet etsen ben sana yine gelirim" buyurdu.
Ey kardeşim! işte bu anlatılanları iyi anla ve tevâzuun ne demek olduğunu öğren. Nefsine kıymet vermeyenler ve tevazu sahibi olanlar ne güzel bir makamdadırlar.
Beyazıd hazretleri şöyle buyuruyor:
"Bir insanın mütekebbir (kibirli) olması kadar şer birşey yoktur." Bu sözü söyledikten sonra Beyazıd hazretlerine "Tevazu nasıl elde edilir?" diye soruldu. O da cevaben;
"Bir insanın nefsine kıymet vermediği zaman mütevazı olması mümkündür" buyurdu.
Ey kardeşim! Şunu iyi bil ki kendi nefsini üstün görüp kıymetli olduğunu gerek sözleriyle ve gerekse haliyle izhar eden bir kimse kesinlikle mütekebbirdir. Ve hatta bunların katında tevazu bile bir tekebbür vesilesidir. Ama tevhid ehlinin katında bu böyle değildir. Tevhid ehli nefislerini görmedikleri gibi kendilerini de görmezler. Onlar herşeyde Hakk'ı görürler. Onun için kendilerinde olan tevazuu dahi Allah'tan bilirler. Ve ondan zuhur ettiğine kani olurlar, işte gerçek tevazu budur.
Allah en iyisini bilir.
"Rahman olan Allah'ın kulları, yeryüzünde tevazu ve vakar ile yürürler. Cahiller kendilerine laf atıp sataştıklarında aldırmadan; "selâmetle" deyip geçerler:" (Furkan, 63) Kâmil olan bir mü'minin sıfatı yumuşak ve mütevâzi olmaktır. Nitekim Resûlullah efendimiz[savl şöyle buyuruyor:
"Mü'min mütevâzıdır. Tıpkı, bağlandığında boyun eğen, bir taş üzerine çekilse çöken bir deve gibi mülayimdir."
Hz. Cüneyd'den naklolunduğuna göre; bir kimse gelip Hz. Cüneyd'i davet eyledi. O da hemen kalkıp onunla beraber yürüyerek davete icabet etti. Davet edenin evine vardıklarında adam Cüneyd'e şöyle dedi: Şu an evimde birşeyim yoktur sen iyisi mi bir vakti iki eyle (öğünleri birleştir). Cüneyd Hz. bunun üzerine evine döndü. Aynı kimse bir saat sonra yine geldi ve yine Cüneyd'i davet etti. O da evvelki yaptığı gibi onun davetini kabul etti ve kalkıp tekrar evine gittiler. Adam eve varınca Cüneyd hazretlerine, sen tekrar evine git. Çünkü şu an seni ağırlayacak bir kolaylığa sahip değilim.
Şeyh hazretleri tekrar evine döndü. Bu davet tam dört kere tekerrür etti ve Şeyh hazretleri hepsine de öfkelenmeden icabet etti. Dördüncü davette, adam dayanamayarak sordu: "Ya Şeyh! Seni dört kere davet ettim ve dördünde de terbiyesizliğe varacak derecede reddedip gerisin geri tekrar evine gönderdim. Ve sen bana asla kızmadın. Bunun sebeb-i hikmeti nedir?" Şeyh hazretleri şöyle dedi:
"Ey kardeşim! Ben yirmi senedir nefsimi zillet altında bırakarak riyazette kaldım. Tâ ki nefsim benim katımda köpek derecesine indi. Hem öyle köpek ki; onu hırpalarlar, kovarlar o yine gelir. Sonra yine hırpalarlar, önüne bir kemik parçası atıldığında yine gelir. Ve buna razı olur. Eğer sen beni elli kere kovsan ve ellibirinci defa davet etsen ben sana yine gelirim" buyurdu.
Ey kardeşim! işte bu anlatılanları iyi anla ve tevâzuun ne demek olduğunu öğren. Nefsine kıymet vermeyenler ve tevazu sahibi olanlar ne güzel bir makamdadırlar.
Beyazıd hazretleri şöyle buyuruyor:
"Bir insanın mütekebbir (kibirli) olması kadar şer birşey yoktur." Bu sözü söyledikten sonra Beyazıd hazretlerine "Tevazu nasıl elde edilir?" diye soruldu. O da cevaben;
"Bir insanın nefsine kıymet vermediği zaman mütevazı olması mümkündür" buyurdu.
Ey kardeşim! Şunu iyi bil ki kendi nefsini üstün görüp kıymetli olduğunu gerek sözleriyle ve gerekse haliyle izhar eden bir kimse kesinlikle mütekebbirdir. Ve hatta bunların katında tevazu bile bir tekebbür vesilesidir. Ama tevhid ehlinin katında bu böyle değildir. Tevhid ehli nefislerini görmedikleri gibi kendilerini de görmezler. Onlar herşeyde Hakk'ı görürler. Onun için kendilerinde olan tevazuu dahi Allah'tan bilirler. Ve ondan zuhur ettiğine kani olurlar, işte gerçek tevazu budur.
Allah en iyisini bilir.