TÛR SURESİ OKUNUŞU VE MEALİ
Tûr Sûresi Hakkında
Tûr sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 49 âyettir. İsminin 1. âyette geçip dağ mânasına gelen ve hususiyle Hz. Mûsâ’nın Allah Teâlâ ile konuştuğu dağın adı olarak bilinen اَلطُّورُ (Tûr) kelimesinden alır. Mushaf tertibine göre 52, iniş sırasına göre 76. sûredir.
Tûr Sûresi Konusu
Kur'an-ı Kerîm'in elliikinci suresi. Kırkdokuz ayet, üçyüzoniki kelime ve binbeşyüz harften ibarettir. Basralılar kırksekiz, Hicazlılar ise kırkyedi ayet olduğu görüşündedirler. Mekkî surelerden olup, Secde suresinden sonra nâzil olmuştur. Adını, ilk ayetini oluşturan ve Musa (a.s)'ın Allah Teâlâ'dan vahiy aldığı Medyen'deki bir dağın adı olan Tûr kelimesinden almıştır.
Surenin üslûbundan nâzil olduğu zamanın, İslâm'a karşı itirazların yapıldığı, Peygamber (s.a.s)'e karşı yoğun iftira kampanyalarının yürütüldüğü, ancak işkence ile yıldırma gayretlerinin henüz yoğun bir hal almadığı bir dönem olduğu anlaşılmaktadır.
Ahirette tekrar dirilmenin mutlaka vuku bulacağı, bir önceki sure olan Zâriyât suresinde delillendirilerek ortaya konmuş idi. Bundan dolayı deliller tekrar zikredilmeden, bir kaç gerçeğe ve varlığa kasem edilerek, ahiretin varlığı bütün çıplaklığı ile gözler önüne serilmektedir: "Tûr dağına, açılmış sayfalar üzerine yazılmış kitaba, ma'mur olan ve, tavan gibi yükseltilmiş semaya, kabarıp taşan denize yemin olsun ki, Rabbinin azabı mutlaka gerçekleşecektir" (1-7).
Allah Teâlâ'nın azabının inkârcılar için gerçekleşeceği kat'i bir şekilde beyan edildikten sonra, Allah'ın güç ve kudretinin her şeyin üstünde olduğu ve O'nun takdirini hiç kimsenin bozamayacağı gerçeği: "O'na karşı koyacak hiç bir kuvvet yoktur" (8) ayetiyle dile getirilmektedir.
Bunun hemen peşinden gelen ayetlerde, kıyâmet anının dehşet veren korkunçluğu tasvir edilir ve o günün kâfirler için büyük bir azap günü olacağı, dünyada yalanlayıp durdukları cehennem azabının içine sürüklenecekleri sarsıcı bir üslûpla gözler önüne serilir: "Göğün şiddetle sarsılıp çalkalandığı, dağların süratle yüdüdüğü gün. Evet, işte o gün, bâtılla oyalanan, yalanlayanların vay haline! O gün onlar cehennem ateşine sürülüp itileceklerdir" (9-13).
Cehenneme atılan inkârcılar topluluğuna, bulundukları durumun dünyada yalanlayıp durdukları şeyden başkası olmadığı ve gördükleri bu muamelenin sadece yaptıkları kötülüklerin karşılığı olduğu hatırlatılacak ve onlara; "Girin cehenneme! Sabredin veya sabretmeyin. Sizin için değişen bir şey olmayacaktır. Siz, sadece yaptıklarınızın cezasını göreceksiniz" (16) denilecektir.
Bundan sonra, müttakîlerin durumu, onlar için hazırlanan ahiret nimetleri ve bu nimetleri hak edişlerinin sebebleri dile getirilmektedir.
Tûr Sûresi Nuzül Sebebi
Mushaftaki sıralamada elli ikinci, iniş sırasına göre yetmiş altıncı sûredir. Secde sûresinden sonra, Mülk sûresinden önce Mekke’de inmiştir.
TÛR SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU VE MEALİ
Bismillâhirrahmânirrahîm
52/TÛR-1: Vet tûri.
Tur Dağı'na yemin olsun.
52/TÛR-2: Ve kitâbin mestûrin.
Satır satır yazılmış Kitab'a andolsun.
52/TÛR-3: Fî rakkın menşûrin.
(…ki o Kitab'ın) içinde yazılar sayfalarda yayılmıştır.
52/TÛR-4: Vel beytil ma’mûri.
Beyti Mamur'a (Mamur Ev'e) andolsun.
52/TÛR-5: Ves sakfil merfûi.
Yükseltilmiş tavana (yeryüzünün tavanına) andolsun.
52/TÛR-6: Vel bahril mescûri.
Dolu denize andolsun.
52/TÛR-7: İnne azâbe rabbike le vâkı’un.
Muhakkak ki Rabbinin azabı, mutlaka vuku bulacaktır.
52/TÛR-8: Mâ lehu min dâfiin.
Onu (azabı) defedecek yoktur.
52/TÛR-9: Yevme temûrus semâu mevren.
O gün gökyüzü şiddetle sarsılıp sallanır.
52/TÛR-10: Ve tesîrul cibâlu seyrâ(seyren).
Ve dağlar seyir halinde yürür (hareket eder).
52/TÛR-11: Fe veylun yevme izin lil mukezzibîne.
İşte (o) izin günü tekzip edenlerin (yalanlayanların) vay haline.
52/TÛR-12: Ellezîne hum fî havdın yel’abûn(yel’abûne).
Onlar ki, lüzumsuz şeylere dalıp oyalananlardır.
52/TÛR-13: Yevme yude’ûne ilâ nâri cehenneme de’â(de’an).
O gün cehennem ateşine sürüklenerek atılırlar.
52/TÛR-14: Hâzihin nârulletî kuntum bihâ tukezzibûn(tukezzibûne).
İşte bu tekzip etmiş (yalanlamış) olduğunuz ateştir.
52/TÛR-15: E fe sihrun hâzâ em entum lâ tubsirûn(tubsirûne).
Acaba bu bir sihir mi? Yoksa siz mi görmüyorsunuz?