faruk islam
Özel Üye
ÜMMETİMİZİN DURUMU VE KÜRESEL EMPERYALİZM 1 – İslam aleminin Kur’an’dan ve Rasulün (s) güzel örnekliğinden uzaklaşarak zillete sürüklenmesi ile önce Batı tarafından sömürgeleştirilmesi, bilahare sömürgeci devletlerce suni sınırlarla parçalanarak çok sayıda ulus devletlere bölünmek suretiyle, işbirlikçi despot yönetimlere terk edilmesi ve bu sömürünün bu güne kadar da bu işbirlikçiler eliyle sürdürülmesi söz konusu olmuştur. 2 – Muhammet Kutub’un ifadesiyle İslam ümmeti çok uzun zamandan beri “manevi anlamda bir Tih sınavından geçmekte” ve onu Tih’ten çıkaracak bir Kur’an nesline ihtiyaç duymaktadır. 3 – Bilindiği gibi, soğuk savaş dönemindeki iki kutuplu dünyada, komünizm tehdit ve düşman ilan edilerek, kapitalist dünya tarafından kuşatılmaya çalışılmıştır. 4 – Sovyetler Birliği, güneyden yeşil kuşak projesiyle kuşatılırken, İslamın ve Müslümanların bu tehdide karşı manipüle edilip kullanılması ve bu süreçte İslam’a ve Müslümanlara ılımlı yaklaşılması söz konusu olmuştur. Bu süreçte Müslümanların kaynaklara dönerek, Kur’an ve sünnete dayalı bir bilinçlenmeye yöneldiklerini ve ciddi bir uyanma, uyandırma, tevhid ve adaleti esas alan bir diriliş çabası içine girdiklerine şahit oluyoruz. Tevhidi davetin ve eğitim çabalarının giderek cemaatleşmeye dönüşmesi, giderek emperyalizme kafa tutan güçlü yapıların ortaya çıkması ve egemen zulüm ve şirk sistemlerine ve global sömürgeciliğe itiraz eden, sorgulayan, hesap soran onurlu seslerin yaygınlaşması batılı kapitalist emperyalistlerin endişelenmelerine sebep olmuştur. 5 – Komünizmin çökmesi üzerine, kapitalist emperyalizm iyice gemi azıya almıştır. Bu dönemde tek kutuplu “ yeni dünya düzenine” doğru geçilmiş ve kapitalist emperyalizmin bu yeni şartlarda kendini yeniden üreterek, “küreselleşme” adı altında takdim ettiği bu günkü duruma gelinmiştir. 6 – ABD önderliğinde kapitalist sömürgeciliğin tüm dünyayı kuşatma projesi, dünya kamu oyunu yanıltıcı propagandalar ve psikolojik savaş operasyonları eşliğinde gündeme gelmiştir. Küreselleşme, ekonomik, siyasi, kültürel ve askeri tüm cephelerde top yekun bir saldırıyla, tüm dünyayı, özellikle de İslam dünyasını kuşatmaya başlamıştır. 7 – Bu yeni sömürgecilik sürecine ve bu sürecin getirebileceği faturalara, kendi kamu oylarını ikna ve motive edebilmek için yeni bir düşmana ihtiyaç duymuşlardır. İşte bu sebeple, “batı medeniyeti”nin dünyayı kuşatıp küresel hegemonyasını kurmasının önündeki en sahici engel ve tek gerçek alternatif olarak görülen İslam’ın yeni düşman olarak ilan edilmesi öne çıkarılmıştır. Böylece düşman kuvvetlerin renginin kırmızı renkten yeşil renge çevrilmesi ve bunun cüretkarca en yetkililerin ağızlarından ifade edilmesi söz konusu olmuştur. 8 – Üstelik bu yeni durumda, eski düşmanlar da dost kuvvetler haline dönüşmüş, Rusya’nın, ezeli düşmanı NATO ile bütünleşmesi, küfrün bir bütün halinde ve top yekun, İslam’la savaşmasını gündeme getirmiştir. Eski düşmanlar, Kızıl Çin, Rusya ve ABD kendi işgalleri altındaki Müslümanları kolayca “terörist” ilan ederek ve gerçekleştirdikleri vahşetleri de, “terörizme karşı mücadele” olarak göstererek, büyük katliamlara ve soykırımlara cüretkarca imza atabilmektedirler. 9 – Pentagon danışmanlarına birbirinden farklı tezler ürettirilerek, dünya entellektüellerini bunların arkasına takma, gündemi kendi çıkar ve amaçları istikametinde belirleme ve dünya kamu oyunu şartlandırma, alıştırma, istedikleri istikamette kullanıp yönlendirme çabaları hızla yürürlüğe sokulmuştur. Her alternatifi de kendi kontrolleri altında tutmak ve sürekli ön alıp yönlendirici konumda bulunmak için sürekli yeni tezler ortaya atılmıştır. • Fukuyama’nın – “tarihin sonu”, • Hantington’un – “medeniyetler çatışması”, • Müller’in – “ medeniyetler arası uyum” tezlerinin hepsi, aynı emperyalist merkezlerin siparişleri üzerine ve küresel kapitalizmin önünü açmaya ve bu kuşatıcı, yok edici emperyalist savaşı meşru göstermeye yönelik, emperyalistlerin, yeri geldikçe istedikleri gibi ve ihtiyaçlarına göre istismar edip kullanmalarına müsait değişik enstrümanlar olarak gündeme getirilmişlerdir. 10 – Küresel kuşatmanın en temel hedefleri ve amaçları : • Birinci olarak, küresel sömürünün önünde en büyük engel ve tehdit olarak algılanan İslam’ı ve özellikle İslam alemindeki, küresel kuşatmaya itiraz eden grupları “terörist” ilan edip askeri, ekonomik ve siyasi saldırı ve baskılarla yok etmeye çalışmak. Tabiri caizse İslam ümmetinin pençelerini sökerek İslami uyanış ve dirilişin önünü kesmek. Böylece kapitalizmin ve tüm beşeri ideoloji ve sistemlerin karşısında yer alan ve tarihin alternatif olmaya zorladığı, dünya insanlığının da ihtiyacı olan Kur’an mesajının yaygınlaşmasını engellemek, insanlığın önündeki hakiki ve tek alternatifi yok etmek. Bunun için tüm İslam coğrafyasında tam bir terör estirilmekte. Filistin’den Filipinler’e, Çeçenistan’dan Keşmir’e, Afganistan’dan Endonezya, Malezya ve Yemen’e, Pakistan’dan Irak’a kadar tüm İslam coğrafyasındaki İslami cemaatlere yönelik top yekun ve küresel bir saldırı başlatılmış olup, bu vahşet, soykırım boyutlarında, acımasızca ve cüretkarca sürdürülmektedir. • İkinci olarak, dünyanın enerji haritasını tamamen hegemonya altına almak. Kanınını emdiği ve enerji başta olmak üzere tüm kaynaklarını sömürdüğü dünya enerji haritası üzerinde tarihin en kanlı ve en vahşi ABD imparatorluğunu inşa etmek. - Orta Asya, Hazar bölgesi – Güney ve güney doğu Asya – orta doğu – orta Afrika vd • Bu küresel terörün en önemli aktörlerinden olan İsrail’i güvence altına almak, onu destekleyip İslam coğrafyasında küresel terörün jandarmalığı görevini cüretkarca sürdürebilmesine yarayacak zemini hazırlamak. Böylece küresel sömürü için İsrail’i güçlendirip, ona Dünya kamu oyunda ihtiyacı olan destek ve meşruiyeti sağlayarak, İslam’a ve Müslümanlara karşı onu daha saldırgan ve daha güçlü bir konuma getirerek sürekli bir silah olarak kullanmak. Bu sebeple, Filistin’de, yaklaşık yarım yüzyılı aşkın bir zamandan beri, yine batının desteği ve koruması altında süregelen İsrail işgali ve vahşet boyutlarındaki katliamları, bu yeni süreçte, ABD’nin var olan katkısının katlanarak arttırılmasıyla zirveye tırmandırılmıştır. Artık, ABD ve İsrail diye iki ayrı terör devleti yerine, Filistin merkezli olarak,tüm İslam coğrafyasını kuşatan küresel bir terör organizasyonunun içinde bütünleşen bir ABD - İsrail ittifakından bahsedilir olmuştur. Küresel emperyalizmin amacının, İslam’ı alternatif olmaktan çıkarmak, İslam’i tevhidi dirilişi engellemek ve İslam coğrafyasının kaynaklarını talan etmek ve bu küresel sömürüye itiraz eden İslami hareketleri, cemaatleri “terörist” ilan edip yok etmek olduğu dikkate alındığında, İsrail-ABD bütünleşmesinin ve birlikte yürüttükleri Filistin merkezli vahşet politikalarının sebepleri daha da açıklık kazanmaktadır. 11 - İngiltere ve İsrail’in desteğinde Amerikan İmparatorluğunu inşa etme hedefi, bizzat kendi yayın organlarında açıklanmakta, bu imparatorluğu kurmak ve küresel sömürüyü garanti altına almak için, istismar edilmedik hiçbir değer bırakmamakta, her türlü katliamı en vahşi boyutlarda gerçekleştirmekten çekinmeyeceklerini açıkça ifade ederek dünyaya meydan okumaktadırlar. 12 - Üstelik, tüm temel insan hak ve özgürlüklerini yok ederek yüz binlerce masum insan ve çocuğu katlederek yürütülen bu küresel korsanlık, küresel terör, utanmazca ve dünya ile alay edercesine, “ sonsuz özgürlük” ya da “ yüce adalet” ve demokratikleşme kamuflajı altında sunulmaktadır. Tıpkı Kur’an’ın, “fesad çıkarmayın denildiğinde, onlar kendilerinin ‘ıslah ediciler’ olduklarını söylerler, aslında onlar fesad çıkaranların ta kendileridir, ama bunun şuurunda değildirler” dediği gibi. Batı emperyalizmi geçmişte de hep böyle yapmış, sömürgeciliğini hep bir başka görüntü altında kamufle etmeye, ya da kendince meşru göstermeye, “fesad”ını hep “ıslah çabası” gibi göstermeye ve dünya insanlığını bu gün olduğu gibi yanıltmaya, aldatmaya çalışmıştır. İlk dönemlerde, “hristiyanlaştırmak” suretiyle kurtuluşuna vesile olmak isteyen bir misyonerlik, modern dönemde ise geri kalmış halkları “çağdaşlaştırmak”, “medenileştirmek” gibi görüntü ve kamuflajların altında sömürge insanlarını kan ve göz yaşına boğup sömürenler, bu gün de aynı şeyi “insan hakları, özgürlük ve demokratikleşme” kamuflajı altında yapmaktadırlar. ALINTI | ||
|