Visal Orucunun Hükmü:

ceylannur

Yeni Üyemiz
Visal Orucunun Hükmü:



Soru: Bu meselenin hükmü nedir? Visal orucu caiz midir, haram mı­dır, mekruh mudur?

Cevap: Âlimler bu meselede ihtilâf etmiş olup ortaya üç görüş çıkmıştır:

1- Gücü yetene caizdir. Bu görüş, selefden Abdullah b. Zübeyr ve başkalarından rivayet edilmiştir. İbn Zübeyr, günlerce visal orucu tutardı. Bu görüş sahiplerinin ileri sürdükleri delil: Hz. Peygamber (s.a.)» sahabîle-ri visal orucu tutmaktan menettiği halde onlarla visal orucuna devam et­miştir. Nitekim Sahihayn'da Ebu Hureyre'den rivayet edilen hadise göre Hz. Peygamber (s.a.) visal orucunu yasaklamış ve "Ben sizin durumunuz­da değilim." buyurmuştu. Visal orucu tutan sahabîler vazgeçmemekte ısrar edince Hz. Peygamber onlarla bir gün, sonra bir gün daha visal orucu tutmuştu.[79] îşte visal orucunu yasakladıktan sonra Hz. Peygamber'in (s.a.) visal orucu tutuşu! Şayet yasaklama haramhk ifade etseydi, sahabîler vazgeçmemekte ısrar etmezler ve Hz. Peygamber de bundan sonra onların bu halini tasvib etmezdi. Yasaklamadan sonra Hz. Peygamber (s.a.) bildiği ve onayladığı halde bunu yaptıklarına göre, Hz. Peygamber'in onlara mer­hamet göstermeyi ve onlardan yükü hafifletmeyi kasdettiği anlaşılmış de­mektir. Nitekim Hz. Âişe: "ALLAH Rasûlü (s.a.) ümmete merhametinden ötürü visal orucunu yasakladı." demektedir. Bu hadisi Buharî ve Müslim rivayet etmiştir.[80]

2- Bir başka grup, visal orucu caiz değildir diyor. Bunlar arasında Mâlik, Ebu Hanife, Şafiî ve Sevrî —ALLAH onlara rahmet eylesin— yer almaktadır. îbn Abdilber, bu âlimlerden bu görüşü aktardıktan sonra: "Bun­lar visal orucunu hiç kimseye caiz görmüyorlar." demektedir. Ben derim ki: Şafiî (r.h.) visal orucunun mekruh olduğunu açık bir ifade ile belirtmiş, müntesipleri ise bu mekruhun tahrimen mi, tenzihen mi olduğu konusunda iki ayrı görüş ileri sürmüşlerdir.

Haram sayanlar, Hz. Peygamber'in (s.a.) yasaklamasını delil gösteri­yorlar. Diyorlar ki: Yasaklama (nehy) haramlığı icabettirir. Hz. Âişe'nin: "Ümmete merhametinden ötürü" demesi, yasağın haramhk ifade etmesini engellemez, aksine takviye eder. Çünkü onlara bunu haram kılması, onlara olan merhametindendir. Hatta Hz. Peygamber'in (s.a.) ümmete yasakladı­ğı diğer şeyler de bir merhamet, bir koruma, bir kollamadır. Yasakladık­tan sonra sahabilerle visal orucu tutması ise, onların bu davranışlarına ses çıkarmama değildir. Onları bundan yasakladığı halde nasıl onaylamış ola­bilir ki? Hz. Peygamber bunu onlara ibret olsun, ceza olsun diye yapmış­tır. Yasaklamasından sonra da onların visal orucu tutmaları ihtimali bu­lunduğu için yasağın caydırıcılığım pekiştirmede ve yasaklamasına sebep olan zararlı durumun ortaya çıkması suretiyle onları bundan yasaklamanın hikmetini açıklamada fayda bulunduğundan böyle bir yola başvurmuştur. Visal orucu tutmanın zararını ve bunu yasaklamanın hikmetini anladıkları zaman bu durum, onların kabullenmelerine ve orucu terketmelerine daha iyi sebep olmuştur. Zira onlar visal orucu tutma halinde kendilerinde birta­kım haller zuhur edip, ibadette bıkkınlık hissedince, ayrıca visal orucu tut­tuklarından dolayı ALLAH'ın emirlerine kuvvetle sarılma, farzları konusun­da huşu ve bunların gizli aşikâr haklarını yerine getirme gibi daha mühim, daha tercihe şâyân dinî vazifelerde taksir görünce, şiddetli açlığın buna aykırı bulunduğunu ve kula engel olduğunu hissedince, visal orucunun ya-saklanmasının hikmetini ve bu oruçta Hz. Peygamber (s.a.) için değil de kendileri için var olan zararı anlarlar. Hz. Peygamber'in (s.a.) bu ağırlıklı faydadan ötürü onların visal orucu tutmalarına ses çıkarmaması, kalbini İslâm'a ısındırmak ve İslâm'dan nefret ettirmemek amacıyla mescide kü­çük abdest bozan bedevîye[81] ses çıkarmamasından da daha büyük bir me­sele değil, namazını doğru dürüst kılmayan kimseye namaz esnasında ses çıkarmamasından da daha büyük bir mesele değil. Oysa Hz. Peygamber (s.a.) o kimsenin kıldığı bu namazın, namaz olmadığını ve onun namaz kılmamış sayılacağını, hatta bu namazın kendi dininde bâtıl bir namaz ol­duğunu haber vermiştir. O kimsenin kıldığı bu namaza ses çıkarmaması, bitirdikten sonra öğretme ve o kişinin de kabul etme faydasını gözettiği içindir. Çünkü bu öğretim ve öğrenim konusunda en yerinde bir tutumdur.

Yine Hz. Peygamber (s.a.): "Size bir şey emretiğim zaman gücünüz yettiği kadar onu yapın. Size bir şeyi yasakladığım zaman ondan kaçının." buyurmuştur[82]

Caiz görmeyenler diyorlar ki: Hadiste, visal orucunun Hz. Peygam­ber'in (s.a.) hususiyetlerinden olduğunu gösteren "Ben sizin durumunuzda değilim." cümlesi yer almaktadır. Şayet onlar için bu oruç mubah olsaydı Hz. Peygamber'in (s.a.) hususiyetlerinden olmazdı. SahıhayrC'da Ömer İbnü'l-Hattâb'dan (r.a.) rivayet edildiğine göre ALLAH Rasûlü (s.a.): "Gece şu ta­raftan (yani doğudan) yönelip geldiği, gündüz de şu taraftan (yani batıdan) arkasını dönüp gittiği ve güneş battığı vakit oruçlu, orucunu bozmuştur." buyurmuştur.[83] Sahihayrfda bunun benzeri bir hadis Abdullah b. Ebî Ev-fâ'dan rivayet edilmiştir. Görüldüğü gibi Hz. Peygamber (s.a.) oruçluyu, iftar vakti girdiğinde iftar etmese de hükmen orucunu bozmuş saymakta­dır. Bu ise visal orucunu şer'an imkânsız hale getirir.Yine bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.): "Ümmetim iftarda acele ettiği müddetçe fıtrat üzerinde —yahut hayırda— devam eder." buyurmuştur[84]

Sünen'dt Ebu Hureyre'den rivayet edilen bir hadiste: "İnsanlar iftar­da acele ettikleri müddetçe din galip olarak (aşikâre) devam eder. Yahudi­ler ve hıristiyanlar geciktirirler." buyurmuştur.[85]

Yine Sünen'de Ebu Hureyre yoluyla Hz. Peygamber'den (s.a.) şu ha­dis rivayet edilmiştir: ALLAH (c.c.) buyuruyor ki: "Benim en sevgili kulla­rım, iftarda en çok acele edenlerdir."[86] Bu ise iftarı geciktirmenin mek­ruh olmasını icabettirir. Ya terkedilmesine ne demeli?.Mekruh olduğu va­kit ibadet olmaz. Zira ibadet derecelerinin en alt basamağım müstehaplar oluşturur.

3- Üçüncü görüş, aynı zamanda en doğru olan görüş: Bir seher (sahur yemeği) vaktinden diğer seher vaktine kadar visal orucu tutmak caizdir. Ahmed ve İshak'dan bilinen görüş budur. Zira Ebu Saîd el-Hudrî hadisine göre Hz. Peygamber (s.a.): "Visal orucu tutmayın. Hanginiz visal orucu tutmak isterse seher vaktine kadar tutsun." buyurulmuştur. Bu hadisi Bu­harı rivayet etmiştir[87] Bu en mutedil ve oruçlu için en kolay bir visal orucudur. Hakikatte bu visal orucu, gecikmiş bir akşam yemeği yerine geç­mektedir. Bu orucu tutan kimse bir gün ve gecede bir defa yemek yemiş olmaktadır. Onu da seher (sahur yemeği) vakti yediği zaman gecenin evve­linden gecenin sonuna kaydırmış olmaktadır. En iyi bilen ALLAH'tır. [88]

[79] Buharî, 30/48; Müslim, 1103

[80] Buharî, 30/48; Müslim, 1105

[81] Buharî, 4/57; Müslim, 284. Enes b. Mâlik anlatıyor: Bir bedevî mescide küçük abdest bozdu. Cemaattan bazıları (dövmek için) ona doğru ayaklandılar. Bunun üzerine ALLAH Rasûlü (s.a.): "Bırakın onu, işini yanda bıraktırmayın," buyurdu. Adam işini bitirince Hz. Peygamber (s.a.) bir kova su istedi ve onu idrarın üzerine döktü... Müslim'in bir rivayetine göre, sonra ALLAH Rasûlü (s.a.) adamı çağırdı ve ona: "Şüphesiz şu mescidler gerek küçük, gerek büyük abdest bozmak için uygun yerler değillerdir. Bunlar ancak ALLAH Teâlâ'yı anmak, namaz kılmak ve Kur'an okumak İçin yapılmış yerlerdir." dedi. Bir rivayete göre de şöyle buyurdu: "Bırakın onu. İdrarının üzerine bir kova su dökün. Siz ancak kolaylaştırıcı olarak görevlendirildiniz. Zorlaştırıcı olarak gönderilmediniz."

[82] Buharî, 13/220; Müslim, 1337.

[83] Buharî, 30/43; Müslim, 1100. Abdullah b. Ebî Evfâ hadisi için bk. Buharî, 30/43; Müs­lim, 1101.

[84] Buharı, 30/45; Müslim, 1098. Hz. Peygamber buyuruyor ki: "İnsanlar İftarda acele et­tikleri müddetçe hayır İçinde olurlar." İbn Huzeyme (2061) ve İbn Hibbân (891) ise ha­disi "Ümmetim iftar etmek için yıldızların parlamasını beklemedikleri sürece sünnetim üzerinde devam etmiş olur." metniyle rivayet etmişlerdir. Senedi hasendir.

[85] Tirmizî, 700; Ahmed, 2/329; îbn Huzeyme, 2062; tbn Hibbân, 886. Senedi zayıftır.

[86] Ebu Davud, 2353; Ahmed, 2/450; İbn Mâce, 1698. Senedi hasendir. İbn Huzeyme (2060) ve îbn Hibbân (889) sahih olduğunu söylemişlerdir.

[87] Buharî, 30/50.

[88] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 2/48-51.
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
Visal Orucu Tutması:



Ramazan'a mahsus olmak üzere diğer aylarda yapmadığı ibadetler ya­pardı. Hana zaman zaman bu ayda gece ve gündüz saatlerinde ibadete daha çok vakit ayırabilmek için visal orucu[71]tutardı. Ashabını ise visal orucu tutmaktan menederdi. Kendisine: "Ama sen visal orucu tutuyor­sun?" dedikleri vakit onlara: "Ben sizin durumunuzda değilim. Ben Rabbimin katında gecelerim —olurum—. O beni yedirir ve içirir." cevabını

verdi.[72]

Âlimler, hadiste sözü edilen bu yeme - içme konusunda ihtilâf ederek iki ayrı görüş belirtmişlerdir:

1) Ağız tarafından hissedilen bir yeme--ve içmedir. Sözün hakikat mâ­nası da budur. Hakikat anlamım bırakmayı icabettiren bir sebep yoktur.

2) Bundan maksat ALLAH'ın O'nu beslediği marifetler, O'nun kalbine akıttığı münâcat zevki, ALLAH'a ibadetten gözün aydın olması, ALLAH sevgi­sinden mutluluk duyma, ALLAH'ı arzulama ve buna benzer kalplerin gıdası, ruhların mutluluğu, gözün aydınlığı, nefislerin, ruhun ve kalbin neşesi olan haller gibi en büyük, en güzel ve en faydalı gıdalarla doyuma ulaşmasıdır. Bazan bu gıda öyle bir güç verir ki bir süre cisimlerin gıdası olan şeylere gerek bırakmaz. Nitekim bir şiirde şöyle denmiştir:

"O (sevgilinin) hatırında canlanan senin hatıraların var; onu içmekten oyalar, azıktan alıkor.

Senin yüzünde onun bir nuru var, o nurla aydınlar. Onun topuklarında senin sözünden bir sürücü var. :

Yürüme yorgunluğundan şikâyet ettiği zaman onu me|mlekete gelme ruhu tehdit eder; buluşma vaktinde dirilir,"

Azıcık tecrübe ve şevki bulunan kimse, kalp ve ruhun gıdalarını alma­larıyla cismin pek çok hayvanı gıdaya ihtiyaç duymaz hale geldiğini bilir. Hele muradına ermiş, sevgilisiyle gözü aydın olmuş, sevgilisine yakın ol­manın mutluluğuna ermiş; sevgilisinin lütufları, hediyeleri ve armağanları her an kendisine ulaşan, sevgilisi lütufkâr, onun işine özen gösteren ve kendisine tam muhabbeti yanında ona en üst derecede ikramlarda bulunan mesut, bahtiyar kimse bunu elbet daha iyi bilir, anlar. Bütün bunlar şu seven kimse için en muazzam gıdalar değil midir? Peki sevgilisinden daha büyük, daha muazzam, daha güzel, daha mükemmel ve ihsanı daha muaz­zam hiçbir şeyin bulunmadığı bir âşığın kalbi sevgilisinin muhabbetiyle do­lar, onun muhabbeti kalbinin ve uzuvlarının bütün hücrelerini sarar ve sevgilinin muhabbeti muazzam bir şekilde onun benliğini kuşatırsa!.. İşte

sevgilisine karşı bu halde bulunan kimse için ya ne demeli? Sevgilisinin yanındaki bu âşığı, sevgilisi gece gündüz yedirmiş, içirmiş olmaz mı? Bun­dan dolayı Hz. Peygamber (s.a.): "Ben Rabbimin katında bulunurum. O beni yedirir ve içirir." buyurmuştur. Bu, ağızla yeme içme olsaydı Hz. Peygamber (s.a.) visal orucu tutmaktan öte oruçlu bile olmazdı. Hem bu geceleyin olsa o zaman visal orucu tutmuş olmaz ve kendisine "Ama sen vi­sal orucu tutuyorsun." diyen ashabına: "Ben sizin durumunuzda değilim." demez, "Ben visal orucu tutuyor değilim." derdi. Oysa Hz. Peygamber (s.a.), onların, kendisinin visal orucu tuttuğunu söylemelerini kabullenmiş ve aradaki farkı belirtmek suretiyle bu konuda sahabîlerin kendisine katıl­malarının önüne geçmiştir. Nitekim Sahih-i Müslim'de Abdullah İbn Ömer'­den rivayet edilen bir hadise göre ALLAH Rasûlü (s.a.) Ramazan'da visal orucu tuttu. Hemen insanlar da visal orucuna başladılar. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.) onları menetti. "Ama sen visal orucu tutuyorsun." demelerine karşı da: "Ben sizin gibi değilim; yedirilir, içirilirim." buyurdu.[73]

Bu hadisin Buharî'deki anlatımı şöyledir: ALLAH Rasûlü (s.a.) visal orucu tutmayı yasakladı. Bunun üzerine, "Ama sen visal orucu tutuyorsun." de­diler. Hz. Peygamber (s.a.): "Ben sizin gibi değilim; yedirilir, içirilirim." buyurdu.[74]

Sahihayn'da Ebu Hureyre'den rivayet edilen bir hadise göre, ALLAH Rasûlü (s.a.) visal orucu tutmayı yasakladı. Bunun üzerine müslümanlar-dan biri: "Ey ALLAH'ın Rasûlü! Sen visal orucu tutuyorsun, ama!.." dedi. ALLAH Rasûlü (s.a.): "Hanginiz benim gibidir. Gece olunca Rabbim beni yedirir, içirir." buyurdu.[75]

Yine Sahihayn'da rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.) sahabî-leri visal orucu tutmaktan menedince onlar vazgeçmemekte ısrar ettiler. Hz. Peygamber (s.a.) onlarla bir gün, sonra bir gün daha (arka arkaya iki gün) visal orucu tuttu. Sonra (üçüncü gün Şevval ayı) hilâlini gördükle­rinde Hz. Peygamber visal orucu tutmaktan vazgeçmemede ısrar edenleri cezalandırırcasına: "Hilâl daha gecikseydi (ibret olsun diye) daha da de­vam ederdim." buyurdu[76]

Bir başka metne göre: "Ay uzasaydı oruca aralıksız öyle devam eder­dim ki, gereğinden fazla incelik gösterenler bu hallerim terkederlerdi. Ben; sizin gibi değilim." yahut "Siz benim gibi değilsiniz. Ben sürdürürüm, Rab-bim beni yedirir, içirir." buyurdu.[77] Görüldüğü üzere Hz. Peygamber, visal orucu tutuyor olmakla birlikte kendisinin yedirilip içirildiğini haber vermiş ve sahabîlerî cezalandırmak, onları çaresiz bırakmak maksadıyla aralıksız orucuna (üst üste iki gün) devam etmiştir. Şayet kendisi yiyor ve içiyor olsaydı bu ne cezalandırma, ne çaresiz bırakma, hatta ne de visal orucu olurdu. ALLAH'a hamdolsun, bu durum açıktır.

ALLAH Rasûlü (s.a.) ümmete merhametinden ötürü visal orucunu ya­saklamış ve sehere (sahur yemeği vaktine) kadar visal yapmaya izin vermiş­tir. Sahih-i Buhart'dc rivayet edildiğine göre, Ebu Saîd el-Hudrî, Hz. Pey-gamber'in (s.a.) şöyle buyurduğunu işitmiştir: "Visal orucu tutmayın. Han­giniz visal orucu tutmak isterse seher vaktine kadar tutsun. [78]

[71] Visal orucu: iftar vakti girince iftar etmeyip ertesi günün orucuna niyetle ce oruca devam etme.

[72] Malik, Muvaıta, 1/301; Buharı, 30/49; Müslim, 1103 (58).

[73] Müslim, 3102.

[74] Buharı, 30/48.

[75] Yukarıda geçti. Bk. dipnot: 9.

[76] Buharî, 30/49; Müslim, 1103.

[77] Müslim, 1104 (60). -

[78] Buharî, 30/50. Bu hadise dayanarak Ahmed, İshak, İbn Münzir, İbn Huzeyme ve bir grup mâlikî âlim, sehere kadar visal yapmanın caiz olduğunu söylemiştir.

İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 2/45-48.
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
VİSAL ORUCU

1— Ramazan Ayındaki İbadetleri:




Hz. Peygamber (s.a.) Ramazan ayı gelince türlü türlü çokça ibadet ederdi. Cebrail (a.s.), Ramazan'da O'nunla karşılıklı olarak Kur'an okurdu. Cebra­il'le buluştuğu zaman Hz. Peygamber (s.a.) hayır yapmada esen rüzgârdan daha cömert olurdu. O, insanların en cömerdi idi. En cömert olduğu zaman da Ramazan ayı idi.[69]Bu ayda bol bol sadaka verir, iyilik yapar, Kur'an okur, namaz kılar, zikir çeker ve itikâfta bulunurdu. [70]

[69] Buharî, 30/7; Müslim, 2307.

[70] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 2/45.
 
Üst Alt