ceylannur
Yeni Üyemiz
Ya lel ensar, kerraten kekerrate Huneyn..
Ya Ebu Akil’e ne demeli, vefanın ve sadakatin böylesi…
Bedre çıkıyor bir kıyasıya savaşıyor ki eğer benimle cennete girme arasında perdeler, hailler şu adamların eliyle ölmekse bu cana minnet; fakat heyhat Bedirde ölümü bulamıyor. Aradığı şahadeti bulamıyor. Herkes sevinçle giderken Ebu Akil fevkalade mahzundur. Uhud ki orada çokları şahadet şerbetini içti, fakat Ebu Akil yine mahzun döner. Ahzap’ta bekler nasip olur mu diye fakat o kadehi yine sunmazlar. O kadeh çok kutsi bir kadehtir. Düşünün ki alemi islamın bütün ibadeti taat u bir yana Dr.İkbal yarım şişe kan dolduruyor bunu, başkasını değil sana Ya Resulullah. İşte o bardağın içindeki kanı arıyor Ebu Akil. Nihayet Yemame’ye kadar sürdürüyor bunu tam gününü buldum diyor. Bu gün o gün ki Kuran ayaklar altına alınıyor Bu gün o gün ki Kuranın hafızlarından 70 kişi şehit oldu.
Ebu Akil bugün de eğer sen o bardağın içindeki kutsi şeyi içemezsen talihine ağla. Eğer bu tatlı günde sen onu içemezsen talihine ağla. Ciddi savaştı. Ağır yara aldı. Ve bir kolu kopacak gibiydi, sadece kolunun bir etiyle duruyordu. Ravi hadis ibni Ömer kılı kırk yaran adam ve arkasında da halife-i ruyi zemin Hz.Ömer var. Yorumcusu. Sürüye sürüye çadıra getirdik. Ben başındayım diyor ibni Ömer. Üzerine bir bez örttük. Fakat İslam saflarında yer yer çatlamalar oluyor, sahabi feryatları duyuluyor, bir yerde Nesibe’nin feryadı duyuluyor, çocuklarını kurban etmiş sıra bende diyor, bir yerde Salim’in feryadı duyuluyor, o Salim ki Hz. Ömer hayatta olsaydı yerime onu tavsiye ederdim. Bir yerde koca Ammar’ın sesi duyuluyor: “Ben ki ALLAH Resulü önünde savaştım bu gün kaçar mıyım” diyor ve bir ses ortalığı velveleye veriyor. İbn-i Ömer diyor ki: “Ölüyor diye ben bekliyordum, Ebu Akil kılını dahi kıpırdatmayacak şekilde ölüyor diye bekliyordum. Birden çadırın önünden geçen bir sahabinin dudaklarından şu ses döküldü:
“Yalel ensar kerreten kekereten huneyn”. Ey bozguna uğrayan ensar huneyn de olduğu gibi toparlanın. Yeniden hücuma geçin. Bezin altındaki Ebu Akil birden bire hortladı diyor. Hortladı kaçıyor, gitme öleceksin dedim. “Duymuyor musun beni çağırıyorlar.” dedi. Ensar dediler “Men ensarı ilallah, Hz. Mesih Men ensarı ilallah” Allaha giden yolda yardımcılarım kimdir? Onlar “nahnu ensarullah”, ALLAHın yardımcıları bizleriz dediler. Ya lel ensar ,ya lel ensar dediler ensar yetişin yetişin yardım günüdür. Tulumbanı al yetiş imdada yangın var, Resulullahın bayrağı dalgalanıyor yangın var, devrilecek yangın var, Namı celili Muhammedi sarsıntıda yangın var. Kuran sarsıntıda yangın var. Ya lel ensar, yalel ensar kendinizi ensar yerine koyun Ya lel ensar kerreten kekerrete Huneyn. Duymuyor musun bizi çağırıyor. Kolunun kendisine iliştiğini gördü bir aralık kılıcını soluna aldı ayağıyla koluna bastı kopardı. “Ya ALLAH!” dedi. Düşman dağılıyordu. Düşman dağılıyor, o koşuyordu. Ben de arkadan onu takip ediyordum. Ama bu dev devrildi. Dr.İkbalin şişesine kan gönderiyordu. Sarsılan felç olan İslam’a kan gönderiyordu. Ölmüş yüreklere kan gönderiyordu. Yaşarmayan gözlere derman gönderiyordu. Devrildi koca şehit. Devrildi, gittim; ama kütükte doğranmış et gibi tanımak mümkün değil. Dudakları hala kıpırdıyordu ama ne mahzun, ne tasalı. Bütün bir mevsimin bulutları yüzünde teraküm etmiş gibi. Ya saflarımız dağıldıysa, ya cephe yıkıldıysa, ya Hz. Muhammed’in (Sav) ordusu bozulduysa diye bütün bulutları yüzünde teraküm etmiş gibi. Yanına sokuldum O, bir iki seslendim hiç ses vermiyordu. Ses verecek hali de yoktu. Sonra dedim ki “ebşir ya eba akil fe inna aduvvallah katl kutil” Müjdeler olsun Ebu Akil, ALLAH düşmanı öldürüldü. Bulutlar birden bire zail oldu. Tebessüm ediyordu ve parmağını kaldırıyordu. Bu demeden bunu duymadan olmasaydı bu ölüm, Eşhedü ella ilahe illallah ve eşhedü enne muhammeden abdühu ve rasulühü.O ezanlar ki şehadetleri dinin temeli, ebedi benim yurdumun üstünde inlemeli…
Ya Ebu Akil’e ne demeli, vefanın ve sadakatin böylesi…
Bedre çıkıyor bir kıyasıya savaşıyor ki eğer benimle cennete girme arasında perdeler, hailler şu adamların eliyle ölmekse bu cana minnet; fakat heyhat Bedirde ölümü bulamıyor. Aradığı şahadeti bulamıyor. Herkes sevinçle giderken Ebu Akil fevkalade mahzundur. Uhud ki orada çokları şahadet şerbetini içti, fakat Ebu Akil yine mahzun döner. Ahzap’ta bekler nasip olur mu diye fakat o kadehi yine sunmazlar. O kadeh çok kutsi bir kadehtir. Düşünün ki alemi islamın bütün ibadeti taat u bir yana Dr.İkbal yarım şişe kan dolduruyor bunu, başkasını değil sana Ya Resulullah. İşte o bardağın içindeki kanı arıyor Ebu Akil. Nihayet Yemame’ye kadar sürdürüyor bunu tam gününü buldum diyor. Bu gün o gün ki Kuran ayaklar altına alınıyor Bu gün o gün ki Kuranın hafızlarından 70 kişi şehit oldu.
Ebu Akil bugün de eğer sen o bardağın içindeki kutsi şeyi içemezsen talihine ağla. Eğer bu tatlı günde sen onu içemezsen talihine ağla. Ciddi savaştı. Ağır yara aldı. Ve bir kolu kopacak gibiydi, sadece kolunun bir etiyle duruyordu. Ravi hadis ibni Ömer kılı kırk yaran adam ve arkasında da halife-i ruyi zemin Hz.Ömer var. Yorumcusu. Sürüye sürüye çadıra getirdik. Ben başındayım diyor ibni Ömer. Üzerine bir bez örttük. Fakat İslam saflarında yer yer çatlamalar oluyor, sahabi feryatları duyuluyor, bir yerde Nesibe’nin feryadı duyuluyor, çocuklarını kurban etmiş sıra bende diyor, bir yerde Salim’in feryadı duyuluyor, o Salim ki Hz. Ömer hayatta olsaydı yerime onu tavsiye ederdim. Bir yerde koca Ammar’ın sesi duyuluyor: “Ben ki ALLAH Resulü önünde savaştım bu gün kaçar mıyım” diyor ve bir ses ortalığı velveleye veriyor. İbn-i Ömer diyor ki: “Ölüyor diye ben bekliyordum, Ebu Akil kılını dahi kıpırdatmayacak şekilde ölüyor diye bekliyordum. Birden çadırın önünden geçen bir sahabinin dudaklarından şu ses döküldü:
“Yalel ensar kerreten kekereten huneyn”. Ey bozguna uğrayan ensar huneyn de olduğu gibi toparlanın. Yeniden hücuma geçin. Bezin altındaki Ebu Akil birden bire hortladı diyor. Hortladı kaçıyor, gitme öleceksin dedim. “Duymuyor musun beni çağırıyorlar.” dedi. Ensar dediler “Men ensarı ilallah, Hz. Mesih Men ensarı ilallah” Allaha giden yolda yardımcılarım kimdir? Onlar “nahnu ensarullah”, ALLAHın yardımcıları bizleriz dediler. Ya lel ensar ,ya lel ensar dediler ensar yetişin yetişin yardım günüdür. Tulumbanı al yetiş imdada yangın var, Resulullahın bayrağı dalgalanıyor yangın var, devrilecek yangın var, Namı celili Muhammedi sarsıntıda yangın var. Kuran sarsıntıda yangın var. Ya lel ensar, yalel ensar kendinizi ensar yerine koyun Ya lel ensar kerreten kekerrete Huneyn. Duymuyor musun bizi çağırıyor. Kolunun kendisine iliştiğini gördü bir aralık kılıcını soluna aldı ayağıyla koluna bastı kopardı. “Ya ALLAH!” dedi. Düşman dağılıyordu. Düşman dağılıyor, o koşuyordu. Ben de arkadan onu takip ediyordum. Ama bu dev devrildi. Dr.İkbalin şişesine kan gönderiyordu. Sarsılan felç olan İslam’a kan gönderiyordu. Ölmüş yüreklere kan gönderiyordu. Yaşarmayan gözlere derman gönderiyordu. Devrildi koca şehit. Devrildi, gittim; ama kütükte doğranmış et gibi tanımak mümkün değil. Dudakları hala kıpırdıyordu ama ne mahzun, ne tasalı. Bütün bir mevsimin bulutları yüzünde teraküm etmiş gibi. Ya saflarımız dağıldıysa, ya cephe yıkıldıysa, ya Hz. Muhammed’in (Sav) ordusu bozulduysa diye bütün bulutları yüzünde teraküm etmiş gibi. Yanına sokuldum O, bir iki seslendim hiç ses vermiyordu. Ses verecek hali de yoktu. Sonra dedim ki “ebşir ya eba akil fe inna aduvvallah katl kutil” Müjdeler olsun Ebu Akil, ALLAH düşmanı öldürüldü. Bulutlar birden bire zail oldu. Tebessüm ediyordu ve parmağını kaldırıyordu. Bu demeden bunu duymadan olmasaydı bu ölüm, Eşhedü ella ilahe illallah ve eşhedü enne muhammeden abdühu ve rasulühü.O ezanlar ki şehadetleri dinin temeli, ebedi benim yurdumun üstünde inlemeli…