Yaratana Açılan Eller ve İmanla Coşan Gönüller

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici
Yaratana Açılan Eller ve İmanla Coşan Gönüller
Selahattin Saygın



Teslimiyetin en güzel yanı kişinin Rabbine sığınıp, aczini bilip, kibrini ayaklar altına alıp, boynunu büküp, ellerini açıp Yaratan’a yalvarmasıdır. Yalvarmak aczin ifadesidir. Yaratılan “Kul” nefsine uyarak kendini hep Kafdağı’nda görmeye, etrafına tepeden bakmaya meyillidir. İmanın lezzetini tadamayanlar firavun yoldaşı olmaya adaydırlar.
Kurtuluşun yolu Allah’a kul olmak, nefsini sığaya çekmek, Yaratan’a teslim olmak, samimiyetini ortaya koymak ve aczini bilip istemektir. Dua! inanan müminin Rabbine sığınmasıdır, Yaratanı hakkıyla bilmesidir. İnsanın değeri Yaratanını bilmesi, teslim olması, kendisine verilen aklı, emredilen yolda kullanması, hayırlı iş işlemesidir.
“Ey îmân edenler! Rükû edin, secdeye varın, Rabbinize kulluk edin, hayır işleyin ki kurtulabilesiniz.” (el Hac 77)
Mübarek belde Mekke ve çevresi biz kullar için bir imtihan vesilesidir. Eğitimli veya eğitimsiz insanların aczini burada daha çok görmek, mahşerin küçük bir provasını yaşayarak anlamaktır. Onun için ellerimizi Yaratana açarak Kâbe’de, Arafat’ta, Müzdelife’de teslim olmuş ve temiz bir kalple yalvarıyoruz Mina’da bu arınmış gönüllerle düşmana (şeytan) saldırıyoruz. Kurtuluşumuz kulluğumuz ve samimiyetimizdir. Duamız, Rabbimizin katında değerimizin yükselmesidir. Aşağıda ki Ayette de görüleceği gibi bu Allah’ın bize vadidir.
“De ki, duanız olmasa Rabbim size niye kıymet versin ki.” (Furkan s. 77)
“Ey Rabbim! Bu beldeyi, güvenli bir belde yap. Beni ve oğullarımı putlara kulluktan uzak tut. Ey Rabbim! Çünkü putlar, kendilerine tapan bir çok insanın sapmasına sebep oldular. Kim bana uyarsa şüphesiz ki, o benim dinimdendir. Kim de bana karşı gelirse şüphesiz ki Sen, af ve merhameti bol olansın. Ey Rabbimiz! Soyundan bazılarını, muharrem ve mukaddes evinin yanındaki çorak, ziraata elverişsiz vadiye, namazı kılsınlar diye yerleştirdim. Ey Rabbim! İnsanların kalplerini onlara meylettir. Onları meyvelerle rızıklandır ki, şükretsinler. Ey Rabbimiz! Hiç kuşkusuz sen bizim gizlediğimizi de, açığa vurduğumuzu da çok iyi bilirsin. Yerde ve gökte, hiç bir şey Allah’tan gizli kalmaz” (İbrahim 35-38)
Hacca giden bir mümin Hz. Âdem (a.s.)le başlayan kulluk serüvenini yerine getiriyor. Biz bu hac ibadetinde bazen Âden-Havva, bazen İbrahim-Hacer, İsmail, bazen de Hz. Muhammet (s.a.v) Efendimizin yaptığı hareketleri yaparak ibadetlerimizi tamamlıyoruz. Tevhidi anlayışta ilk Peygamberden başlayarak, son Peygamberle imanı taçlaştırmaktır.
Ey! İmanla coşan, hacca gidenden dua bekleyen mümin kardeşim hacının en büyük arzusu dualarının kabulüdür. Bu duanın içinde sen de varsın, çoluk çocuk bütün aile, bütün akrabalar, dua isteyen her kardeş, top yekun millet ve cümle ümmet, kabul olan bu dualardan nasibini inşallah alacaktır. Arafat’ta bulunan bir Müslüman’ın, Mısır’daki, Suriye’deki, Arakan’daki, Doğu Türkistan’daki, Ermeni zulmüyle Karabağ’dan sürgün edilen Müslüman’ı unutması düşünülemez. Mazlumu düşünüp dua ettiğimiz gibi, zalimleri de asla unutmadık. Bu zalimlerin kahrını da Rabbimizden bol bol istedik.
Müminin en büyük sermayesi ellerini semaya, gönlünü Yaratan’a açıp yalvarmasıdır. Hacda da en çok yaptığımız budur. Biz hacda aczimizi, muhtaç olduğumuzu, bir kefene bürünmüş temsili ölü olduğumuzu, malımızın, mülkümüzün, mevkiimizin, makamımızın, şanımızın, şöhretimizin, hatta eşimizin, çocuklarımızın ve bütün sevdiklerimizin geride kaldığını, kurtuluşumuzun Allah’ın mağfiretine bağlı olduğunu ve sevdiklerimizle beraber af ve mağfirete muhtaç olduğumuzu gözyaşları içinde O yüce makama sunarız.
“Allah hiçbir kimseyi güç yetiremeyeceği bir şekilde yükümlü tutmaz. Herkesin kazandığı iyilik kendi lehine, işlediği fenalık da kendi aleyhinedir. Ya Rabbenâ! Eğer unuttuk veya kasıtsız olarak yanlış yaptıysak bundan dolayı bizi sorumlu tutma! Ya Rabbenâ! Bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme! Ya Rabbenâ! Takat getiremeyeceğimiz şeylerle bizi yükümlü tutma! Affet bizi, lütfen bağışla kusurlarımızı, merhamet buyur bize! Sensin Mevlâmız, yardımcımız! Kâfir topluluklara karşı Sen yardım eyle bize!” (Bakara 286)
Rabbim bize kitabında kendisinden nasıl isteyeceğimizi öğretiyor. Yarattığı kulun zarar görmesini istemiyor. Yeter ki kul bu noktada duyarlı olsun, kulluğunu bilsin, Yaratana sığınsın, istikametini iyi tayin etsin, imana sarılsın, asi ve isyan içinde olmasın, zikirli, fikirli, şükürlü bir hayata sarılsın. Biz müminler emredileni yerine getirmek, hacla dinimizi kemale erdirmek için Kâbe’deyiz, Arafat’tayız, Müzdelife’değiz, Mina’dayız.
Kurtuluş Yaratana “Kulluk”ta. Bu duyguyla Rabbimize yalvarıyoruz.
 
Üst Alt