ceylannur
Yeni Üyemiz
Yazıldığı Gibi Okunmuyor Aşk / Kahraman Tazeoğlu
Yazıldığı Gibi Okunmuyor Aşk
anladım ki: herkesin kendine göre bir boşluğu var,
anladım ki her boşluk bir başkasınınki ile dolar *
usta birer katiliz hedefini şaşırmayan. birbirimizi öldürüp duruyoruz günlerdir. başka
bir gezegendeyiz. düştüğümüz yeryüzü hüzün. ayın rengi soluyor. yeni bir yangınla uyanıyor gece. aklımın duvarlarına dokunuyorum. burukluğunu soluyor nefes nefese kalbim. yerini değiştiriyorum sürekli, bir çarşaf gibi katlıyorum özenle.
peşine düşeli tam yirmi gün olmuş.
odadan odaya dolaşıyorum. uyuduğumuz yatağın kıvrımlarında. dalgın
dalgın topraklarımızı seyrediyorum…
söylesene, sevip mi özledik, özledikçe mi sevdik. ne alıngan bir tanıklık bu! günler geçiyor; kapaklanıyorum içime. bir kurt sürüsü uluyor, ısırdı ısıracak saçlarımdan! uykum geliyor, yatağa uzanıyorum çürüğe çıkarılmış bir silah sanki ismim.
kanayıp duruyorum…
sevdiğim dört kitap başucumda. uykusuzluğum tanıktır biri senin isminle başlıyor.
kimliksiz uyanıyorum geceden, odadan çıkarken yüzümü değiştiriyorum… işe giden insanlar gibi hayattan vazgeçmiş bir edayla yürüyorum caddelerde. sanki baktığın her yerdeyim. kan sızıyor yürüdüğüm yollara… ne babanın adını bilirim, ne bacama konan martıların ölüm tarihini. davacıyım artık kendimden.
son sözüm dinamit kuyusu olacak.
sakın…
beş gün oldu cam kenarında uyuyorum. nefesim buz kalıbı. çıplak tenim
ahşabı sarmalıyor, içimde kullanılmamış bir bıçak savruluyor. elimi uzatsam dikenli tel sesin. günlerimi sürüklüyor sahte bir hevesle güneş, uyudukça hastalık kuruluyor gölgemle hayat arasına. sesimi kilitliyorum çekmecelere. telefonlar çalıyor sürekli. ölmüş bir görüntü var aklımda, duvarların serinliğine ismini kazıyorum…
bedenimi uyanık tutan ne varsa sulara gömüyorum. anlıyorum ki ancak bir acı uyanık tutabilir bizi.
yazıldığı gibi okunmuyor aşk.
Yazıldığı Gibi Okunmuyor Aşk
anladım ki: herkesin kendine göre bir boşluğu var,
anladım ki her boşluk bir başkasınınki ile dolar *
usta birer katiliz hedefini şaşırmayan. birbirimizi öldürüp duruyoruz günlerdir. başka
bir gezegendeyiz. düştüğümüz yeryüzü hüzün. ayın rengi soluyor. yeni bir yangınla uyanıyor gece. aklımın duvarlarına dokunuyorum. burukluğunu soluyor nefes nefese kalbim. yerini değiştiriyorum sürekli, bir çarşaf gibi katlıyorum özenle.
peşine düşeli tam yirmi gün olmuş.
odadan odaya dolaşıyorum. uyuduğumuz yatağın kıvrımlarında. dalgın
dalgın topraklarımızı seyrediyorum…
söylesene, sevip mi özledik, özledikçe mi sevdik. ne alıngan bir tanıklık bu! günler geçiyor; kapaklanıyorum içime. bir kurt sürüsü uluyor, ısırdı ısıracak saçlarımdan! uykum geliyor, yatağa uzanıyorum çürüğe çıkarılmış bir silah sanki ismim.
kanayıp duruyorum…
sevdiğim dört kitap başucumda. uykusuzluğum tanıktır biri senin isminle başlıyor.
kimliksiz uyanıyorum geceden, odadan çıkarken yüzümü değiştiriyorum… işe giden insanlar gibi hayattan vazgeçmiş bir edayla yürüyorum caddelerde. sanki baktığın her yerdeyim. kan sızıyor yürüdüğüm yollara… ne babanın adını bilirim, ne bacama konan martıların ölüm tarihini. davacıyım artık kendimden.
son sözüm dinamit kuyusu olacak.
sakın…
beş gün oldu cam kenarında uyuyorum. nefesim buz kalıbı. çıplak tenim
ahşabı sarmalıyor, içimde kullanılmamış bir bıçak savruluyor. elimi uzatsam dikenli tel sesin. günlerimi sürüklüyor sahte bir hevesle güneş, uyudukça hastalık kuruluyor gölgemle hayat arasına. sesimi kilitliyorum çekmecelere. telefonlar çalıyor sürekli. ölmüş bir görüntü var aklımda, duvarların serinliğine ismini kazıyorum…
bedenimi uyanık tutan ne varsa sulara gömüyorum. anlıyorum ki ancak bir acı uyanık tutabilir bizi.
yazıldığı gibi okunmuyor aşk.