MURATS44
Özel Üye
Yirmi Yedinci Mektubun lâhikasından alınmış mühim parçalar
Birinci Mesele
Birinci Şuada bir iki ayetin işaretinde, Risale-i Nur'un sadık talebeleri imanla kabre gireceklerini ve ehl-i Cennet olacaklarını kudsi bir müjde ve kuvvetli bir beşaret bulunduğu gösterilmiştir. Fakat bu pek büyük meseleye ve çok kıymettar işarata tam kuvvet verecek bir delil ister diye beklerdim; çoktan beri muntazırdım. Lillahilhamd, iki emare birden kalbime geldi.
Birinci Emare: İman-ı tahkiki ilmelyakinden hakkalyakine yakınlaştıkça daha selb edilmeyeceğine ehl-i keşf ve tahkik hükmetmişler. Demişler ki: "Sekerat vaktinde, şeytan, vesvesesiyle ancak akla Şüpheler verip tereddüde düşürebllir. Bu nevi iman-ı tahkiki ise yalnız akılda durmuyor, belki hem kalbe, hem ruha, hem sırra, öyle letaife sirayet ediyor, kökleşiyor ki, şeytanın eli o yerlere yetişemiyor; öylelerin imanı zevalden mahfuz kalıyor. "
Bu iman-ı tahkikinin vüsulüne vesile olan bir yolu, velayet-i kamile ile, keşf ve şuhud ile hakikate yetişmektir. Bu yol, ehass-ı havassa mahsustur, iman-ı şuhudidir:
İkinci yol, iman-ı bilgayb cihetinde sırr-ı vahyin feyziyle bürhani ve Kurani bir tarzda akıl ve kalbin imtizacıyla hakkalyakin derecesinde bir kuvvetle zaruret ve bedahet derecesine gelen bir ilmelyakin ile hakaik-ı imaniyeyi tasdik etmektir. Bu ikinci yol, Risale-i Nur'un esası, mayesi, temeli, ruhu, hakikati olduğunu has talebeleri görüyorlar. Başkaları dahi insafla baksalar, Risale-i Nur'un, hakaik-ı imaniyeye muhalif olan yolları gayr-i mümkün ve muhal ve mümteni derecesinde gösterdiğini görecekler.
İkinci emare: Risale-i Nur'un sadık şakirdlerinin hüsn-ü akıbetlerine ve iman-ı kamil kazanmalarına o derece kesretli ve makbul ve samimi dualar oluyor ki, o duaların içinde hiçbiri kabul olmamasına akıl imkan veremiyor. Ezcümle, Risale-i Nur'un bir hadimi ve birtek şakirdi yirmi dört saatte laakal Risale-i Nur Talebelerinin hüsn-ü akıbetlerine ve saadet-i ebediyeye mazhar olmalarına, yüz defa Risale-i Nur Talebelerine ettiği duaları içinde hiç olmazsa yirmi-otuz defa selamet-i imanlarına ve hususi hüsn-ü akıbetlerine ve imanla kabre girmelerine aynı duayı en ziyade kabule medar olan şerait içinde ediyor.
Hem Risale-i Nur Talebeleri, bu zamanda her cihetten ziyade hücuma maruz İmân hususunda birbirine selamet-i İmân hakkındaki samimi, masum lisanlarıyla dualarının yekünü öyle bir kuvvettedir ki, rahmet ve hikmet, onun reddine müsaade etmez. Faraza mecmuu itibarıyle reddedilse de, tek bir tane onların içinde kabul olunsa, yine herbiri selamet-i imanla kabre gireceğine kafi geliyor. Çünkü herbir dua umuma bakar.
Said Nursi
(Risale-i Nurun kerametinin bu havalide zuhur eden çok tereşşuhatından bir iki hadise beyan ediyorum.)
Birincisi: Hatib Mehmed namında ciddi bir ihtiyar talebe İhtiyarlar Risalesini yazıyordu. Ta On Birinci Ricanın ahirlerinde merhum Abdurrahmanın vefatının tam mukabilinde kalemi
yazıp ve lisanı dahi
diyerek hüsn-ü hatimenin hatemiyle sahife-i hayatını mühürleyip Risaletü'n-Nur Talebelerinin imanla kabre gireceklerine dair olan işari beşaret-i Kur'aniyeyi vefatıyla imza etmiş. Rahmetullahi aleyhi rahmeten vasiaten, amin.
İkincisi: Sizin telifiniz olan Fihristenin tashihinde bir müstensihin noksan bıraktığı bir sahifeyi Tahsin'e dedim, "Yaz!" O da yazmaya başladı. Simsiyah mürekkepten ve temiz kalemle birden yazdığınız ikinci cilt fihristesinin makbuliyetine hüccet olarak o siyah mürekkep, güzel bir kırmızı suretini aldı. Ta yarım sahife kadar biz bu garip hadiseye taaccüb ederek bakarken, o mürekkep sim- siyaha döndü. Sahifenin öteki yarısı, aynı kalem, aynı hokka, tam siyah yazıldı.
Bir zaman Barla'da, bağlardaki köşkte, Şamlı Hafız ve Mesud, Süleyman'ın müşahedesiyle aynı hadiseyi başka şekilde gördük. Şöyle ki:
Ben sevmediğim için siyah bir mürekkebi kısmen döktüm. Birden mütebakisi, çok beğendiğim güzel bir kırmızıya tahavvül etti; Risale-i Nur katiplerini şevklendirdi, gözümüze silsile-i kerametin bir ucunu ve tereşşuhunu gösterdi.
Said Nursi
Birinci Mesele
Birinci Şuada bir iki ayetin işaretinde, Risale-i Nur'un sadık talebeleri imanla kabre gireceklerini ve ehl-i Cennet olacaklarını kudsi bir müjde ve kuvvetli bir beşaret bulunduğu gösterilmiştir. Fakat bu pek büyük meseleye ve çok kıymettar işarata tam kuvvet verecek bir delil ister diye beklerdim; çoktan beri muntazırdım. Lillahilhamd, iki emare birden kalbime geldi.
Birinci Emare: İman-ı tahkiki ilmelyakinden hakkalyakine yakınlaştıkça daha selb edilmeyeceğine ehl-i keşf ve tahkik hükmetmişler. Demişler ki: "Sekerat vaktinde, şeytan, vesvesesiyle ancak akla Şüpheler verip tereddüde düşürebllir. Bu nevi iman-ı tahkiki ise yalnız akılda durmuyor, belki hem kalbe, hem ruha, hem sırra, öyle letaife sirayet ediyor, kökleşiyor ki, şeytanın eli o yerlere yetişemiyor; öylelerin imanı zevalden mahfuz kalıyor. "
Bu iman-ı tahkikinin vüsulüne vesile olan bir yolu, velayet-i kamile ile, keşf ve şuhud ile hakikate yetişmektir. Bu yol, ehass-ı havassa mahsustur, iman-ı şuhudidir:
İkinci yol, iman-ı bilgayb cihetinde sırr-ı vahyin feyziyle bürhani ve Kurani bir tarzda akıl ve kalbin imtizacıyla hakkalyakin derecesinde bir kuvvetle zaruret ve bedahet derecesine gelen bir ilmelyakin ile hakaik-ı imaniyeyi tasdik etmektir. Bu ikinci yol, Risale-i Nur'un esası, mayesi, temeli, ruhu, hakikati olduğunu has talebeleri görüyorlar. Başkaları dahi insafla baksalar, Risale-i Nur'un, hakaik-ı imaniyeye muhalif olan yolları gayr-i mümkün ve muhal ve mümteni derecesinde gösterdiğini görecekler.
İkinci emare: Risale-i Nur'un sadık şakirdlerinin hüsn-ü akıbetlerine ve iman-ı kamil kazanmalarına o derece kesretli ve makbul ve samimi dualar oluyor ki, o duaların içinde hiçbiri kabul olmamasına akıl imkan veremiyor. Ezcümle, Risale-i Nur'un bir hadimi ve birtek şakirdi yirmi dört saatte laakal Risale-i Nur Talebelerinin hüsn-ü akıbetlerine ve saadet-i ebediyeye mazhar olmalarına, yüz defa Risale-i Nur Talebelerine ettiği duaları içinde hiç olmazsa yirmi-otuz defa selamet-i imanlarına ve hususi hüsn-ü akıbetlerine ve imanla kabre girmelerine aynı duayı en ziyade kabule medar olan şerait içinde ediyor.
Hem Risale-i Nur Talebeleri, bu zamanda her cihetten ziyade hücuma maruz İmân hususunda birbirine selamet-i İmân hakkındaki samimi, masum lisanlarıyla dualarının yekünü öyle bir kuvvettedir ki, rahmet ve hikmet, onun reddine müsaade etmez. Faraza mecmuu itibarıyle reddedilse de, tek bir tane onların içinde kabul olunsa, yine herbiri selamet-i imanla kabre gireceğine kafi geliyor. Çünkü herbir dua umuma bakar.
Said Nursi
(Risale-i Nurun kerametinin bu havalide zuhur eden çok tereşşuhatından bir iki hadise beyan ediyorum.)
Birincisi: Hatib Mehmed namında ciddi bir ihtiyar talebe İhtiyarlar Risalesini yazıyordu. Ta On Birinci Ricanın ahirlerinde merhum Abdurrahmanın vefatının tam mukabilinde kalemi
İkincisi: Sizin telifiniz olan Fihristenin tashihinde bir müstensihin noksan bıraktığı bir sahifeyi Tahsin'e dedim, "Yaz!" O da yazmaya başladı. Simsiyah mürekkepten ve temiz kalemle birden yazdığınız ikinci cilt fihristesinin makbuliyetine hüccet olarak o siyah mürekkep, güzel bir kırmızı suretini aldı. Ta yarım sahife kadar biz bu garip hadiseye taaccüb ederek bakarken, o mürekkep sim- siyaha döndü. Sahifenin öteki yarısı, aynı kalem, aynı hokka, tam siyah yazıldı.
Bir zaman Barla'da, bağlardaki köşkte, Şamlı Hafız ve Mesud, Süleyman'ın müşahedesiyle aynı hadiseyi başka şekilde gördük. Şöyle ki:
Ben sevmediğim için siyah bir mürekkebi kısmen döktüm. Birden mütebakisi, çok beğendiğim güzel bir kırmızıya tahavvül etti; Risale-i Nur katiplerini şevklendirdi, gözümüze silsile-i kerametin bir ucunu ve tereşşuhunu gösterdi.
Said Nursi