ceylannur
Yeni Üyemiz
Kahraman Tazeoğlu - Yokluğun Tasfirsiz İstanbulu
Yazıyorum
İnadına bükülüyor kelimeler kalemimin çeperinde
Sana mensup akıl dışı tümcelerde günler geçiriyorum
Sesin duyulur gibi oluyor uykudan uykuya geçitlerin bulanıklığında
Nerde olduğunu bilmediğim İstanbul sabahlarında
Olduğun yere açıyorum gözlerimi
Yine yoksun diye bitireceğim geceye
Düş kırıklığı topluyorum seni şair yapan sokaklardan
Buradan geçmiştir belkisinin işe yaramaz ihtimaliyle umuduma yürüyorum
Tabanımda izinsiz kaldırımı kalmadı İstanbul'un
Bir şehir bu kadar taşır seni ve bu kadar saklar
Yoksun..
Ayrılığın inandıkça bir yalan oluyor
Öz ve öz olsa firak lisanımıza uymazdı
Anlamazdım
Yadin dururdum terkettiğin şehirlerin girişinde
Söylediklerinin eli oluyorum oysa
Dilim haricindekilere paralel
Lugatına teğet geçiyor
Daha yakınlığım senin en uzağın
Genişliğini bilmediğin yöründeki kör dolanışın
İstanbul'un çok acılı bakışlarında sıkışıp kalıyor.
Özlüyorum...
Tamamı özlem aşkımın en yanık ayinlerinde
istanbul kuma İstanbul bedil İstanbul naçar.
Ben gibi değil mi artık içindeki ben?
Çok mu ileri gittim?
Ve ertesiz mi bıraktım bu aşkı
Sen yazarken ben yaşıyorum
Simetrik midir bu eylemler taraflarımızın algılayışında?
Ben geri çektim öfkemi
Sen de kır küskünlüğünü nifak saçan dallarını
Affedilmez kusur işlenmedi bizde
Kırgınlığım sözüneydi
Sana alındım ben
Alındın sevdiğime
Bana
bana varsilden de
Bul beni sende İstanbul'da yalnızlığım paylaşılıyor
Havalesi çok kimsesizliğimin
Sensizliğin tek elimde şahsıma yarışarak yaşaması
Zamanın geçer gibi yaptığı anlarda anıları daha çok hatırlıyorum
Gülüşünden sözlerine ellerimden gözlerine uzanan resmiyetsiz boğaz törenlerinde Harlanıyor aklın
Varlığına yeksan değil yokluğunun tasfirsiz İstanbul'u...
Yazıyorum
İnadına bükülüyor kelimeler kalemimin çeperinde
Sana mensup akıl dışı tümcelerde günler geçiriyorum
Sesin duyulur gibi oluyor uykudan uykuya geçitlerin bulanıklığında
Nerde olduğunu bilmediğim İstanbul sabahlarında
Olduğun yere açıyorum gözlerimi
Yine yoksun diye bitireceğim geceye
Düş kırıklığı topluyorum seni şair yapan sokaklardan
Buradan geçmiştir belkisinin işe yaramaz ihtimaliyle umuduma yürüyorum
Tabanımda izinsiz kaldırımı kalmadı İstanbul'un
Bir şehir bu kadar taşır seni ve bu kadar saklar
Yoksun..
Ayrılığın inandıkça bir yalan oluyor
Öz ve öz olsa firak lisanımıza uymazdı
Anlamazdım
Yadin dururdum terkettiğin şehirlerin girişinde
Söylediklerinin eli oluyorum oysa
Dilim haricindekilere paralel
Lugatına teğet geçiyor
Daha yakınlığım senin en uzağın
Genişliğini bilmediğin yöründeki kör dolanışın
İstanbul'un çok acılı bakışlarında sıkışıp kalıyor.
Özlüyorum...
Tamamı özlem aşkımın en yanık ayinlerinde
istanbul kuma İstanbul bedil İstanbul naçar.
Ben gibi değil mi artık içindeki ben?
Çok mu ileri gittim?
Ve ertesiz mi bıraktım bu aşkı
Sen yazarken ben yaşıyorum
Simetrik midir bu eylemler taraflarımızın algılayışında?
Ben geri çektim öfkemi
Sen de kır küskünlüğünü nifak saçan dallarını
Affedilmez kusur işlenmedi bizde
Kırgınlığım sözüneydi
Sana alındım ben
Alındın sevdiğime
Bana
Bul beni sende İstanbul'da yalnızlığım paylaşılıyor
Havalesi çok kimsesizliğimin
Sensizliğin tek elimde şahsıma yarışarak yaşaması
Zamanın geçer gibi yaptığı anlarda anıları daha çok hatırlıyorum
Gülüşünden sözlerine ellerimden gözlerine uzanan resmiyetsiz boğaz törenlerinde Harlanıyor aklın
Varlığına yeksan değil yokluğunun tasfirsiz İstanbul'u...