MURATS44
Özel Üye
Mekhul el-Dımeşkî hazretleri buyurdu ki: “Adamın yumuşak huylu olup olmadığı ancak cahillerin kendisine musallat olması ile meydana çıkar.” Lokmân aleyhisselâm oğluna şöyle nasihatte bulunmuştur: “Ey yavrum, eğer bir kimseyi kendine kardeş edinmek istersen, onu bir bahane ile öfkelendir ve nasıl davranacağına bak. Eğer o, öfkeli olduğu halde sana insafla davranacak olursa, kendisini kardeşliğe kabul et. Aksi halde ondan sakın!”
Muhammed bin Ka’b el-Kurazî derdi ki: “Ev eşyanızdan biri kırıldığı zaman öfkelenmeyiniz. Çünkü sizin gibi onların da eceli vardır.”
Mâlik bin Dînar derdi ki: “Bir merkep veya kediyi dövmekle öfkesini yatıştıran bir adam halîm değildir, yani yumuşak huylu sayılmaz. Adama en ağır gelen şey, sözüne aldırmamak ve kendisine değer vermemektir.”
Hazreti Hüseyin, kendisine adamın biri hakaret ettiği zaman şöyle karşılık veriyordu: “Ey kardeş, eğer sözünde doğru isen, Allah seni mükafatlandıracaktır. Eğer yalancı isen, bil ki Allah’ın intikamı, benim senden alacağım intikamdan daha şiddetlidir!”
İbnü’l-Mukanna derdi ki: “Kişinin öfkesini yenmesi, özür dilemek zilletine düşmesinden daha iyidir.” Birisi ona sormuş: “Öfke ile üzüntü arasındaki fark nedir?” diye. O da şu cevabı vermiştir: “Üzüntü, senden büyük olanın senin arzuna muhalefet etmesinden hasıl olur. Öfke ise, senden küçük olanın senin arzuna muhalefet etmesinden hâsıl olur.”
Resûl-i ekrem buyurdu ki:
“Yumuşaklık bir şeyde bulunursa onu süsler ve bir şeyden çıkarsa onu da çirkinleştirir.”
“Yumuşaklık ve mülâyemetten mahrum olanlar hayrın hepsinden mahrum kalırlar.”
“İntikama gücü yettiği halde öfkesini yenen kimsenin kalbini Allahü teâlâ iman ve güven nuru ile doldurur. Gücü yettiği halde, alçak gönüllülük göstererek güzel elbiseyi giymeyen kimseye Allahü teâlâ keramet elbisesini giydirir. Kim ki Allah için tac giyerse, Allahü teâlâ ona hükümdarlık tacı giydirir.”
***“İnfazına gücü yettiği halde öfkesini yenen kimseyi, Allahü teâlâ kıyamet günü mahlukatın huzurunda çağırır ve hurilerden dilediğini seçmekte muhayyer kılar.”***
Muhammed bin Ka’b el-Kurazî derdi ki: “Ev eşyanızdan biri kırıldığı zaman öfkelenmeyiniz. Çünkü sizin gibi onların da eceli vardır.”
Mâlik bin Dînar derdi ki: “Bir merkep veya kediyi dövmekle öfkesini yatıştıran bir adam halîm değildir, yani yumuşak huylu sayılmaz. Adama en ağır gelen şey, sözüne aldırmamak ve kendisine değer vermemektir.”
Hazreti Hüseyin, kendisine adamın biri hakaret ettiği zaman şöyle karşılık veriyordu: “Ey kardeş, eğer sözünde doğru isen, Allah seni mükafatlandıracaktır. Eğer yalancı isen, bil ki Allah’ın intikamı, benim senden alacağım intikamdan daha şiddetlidir!”
İbnü’l-Mukanna derdi ki: “Kişinin öfkesini yenmesi, özür dilemek zilletine düşmesinden daha iyidir.” Birisi ona sormuş: “Öfke ile üzüntü arasındaki fark nedir?” diye. O da şu cevabı vermiştir: “Üzüntü, senden büyük olanın senin arzuna muhalefet etmesinden hasıl olur. Öfke ise, senden küçük olanın senin arzuna muhalefet etmesinden hâsıl olur.”
Resûl-i ekrem buyurdu ki:
“Yumuşaklık bir şeyde bulunursa onu süsler ve bir şeyden çıkarsa onu da çirkinleştirir.”
“Yumuşaklık ve mülâyemetten mahrum olanlar hayrın hepsinden mahrum kalırlar.”
“İntikama gücü yettiği halde öfkesini yenen kimsenin kalbini Allahü teâlâ iman ve güven nuru ile doldurur. Gücü yettiği halde, alçak gönüllülük göstererek güzel elbiseyi giymeyen kimseye Allahü teâlâ keramet elbisesini giydirir. Kim ki Allah için tac giyerse, Allahü teâlâ ona hükümdarlık tacı giydirir.”
***“İnfazına gücü yettiği halde öfkesini yenen kimseyi, Allahü teâlâ kıyamet günü mahlukatın huzurunda çağırır ve hurilerden dilediğini seçmekte muhayyer kılar.”***