Ayyüzlüm
Yeni Üyemiz
]
]Yürek krizi nasıl aşılır?
]Sadece ekonomik kriz içinde değil, aynı zamanda bir yürek krizindeyiz; çünkü başka milletleri taklide zorlanan milletler yürek krizine girer.
]Yürek krizi en azından bir şuuraltı tortusu, bir kavram kargaşası meydana getiriyor
.
]“Eğri” ile “doğru” öyle birbirine karışıyor ki, zamanla “eğri”yi “doğru”, “anormal”i “normal” gibi görmeye başlıyoruz!
]Mesela normalde, şu başörtüsü dayatması “normal” değil
.
]Şu Ergenekon olayı normal değil
.
]Ekranlarda izlediğimiz “sanat çevreleri”nin aşk, arkadaşlık ve evlilik serüvenleri “normal” değil
.
]Medya gruplarının birbirleriyle “çıkar savaşı” yapmaları neyse de bunun için gerçekleri çarpıtarak halkı kandırmaları “normal” değil
.
]Bu kadar kısa sürede zenginleşmek kadar, bir gecede fakirleşmek de “normal” değil
.
]Yıllar boyu içinde öğütüldüğümüz “ekonomik kriz” bile “normal” değil
.
]Bunlar “doğru” da değil; ama çoğumuza “normal” ve “doğru”ymuşlar gibi geliyor
.
]Çünkü anormalliklere alışmaya başladık
.
]“Alışma”nın ardından “kanıksama” gelecek ki, yüreğimizi tümden kaybetmeden önceki “son durak” budur!
]Şimdilik sadece “yürek krizi”ndeyiz
.
]Hayata neresinden bakarsanız bakınız, toplumsal bir “yürek krizi” içinde yaşadığımızı görebilirsiniz.
]Biz bu “yürek krizi”ni aşmadan, ne siyasal krizleri, ne de ekonomik krizleri aşabileceğiz!
]•
]Peki, “yürek krizi”ni nasıl aşacağız?
]Elbette sihirli bir formül yok. Söyleyebileceklerim sıradan, aşağı yukarı herkesin bildiği şeyler
.
]Ama bilmek ile yapmak arasında büyük fark var.
]•
]Bir kere her anlamda ve her alanda duyarlı olmamız gerekir
.
]İnançlarımızın temel örgüsünü içimize iyice sindirebilecek şekilde kendimizi eğitip yetiştirmemiz gerekir
.
]Kendi olumsuzluklarımız öncelikli olmak üzere, asla “nemelazım” demeden, tüm olumsuzluklarla sürekli mücadele hâlinde bulunmamız gerekir
.
]Televizyona teslim olma alışkanlığımızı kırıp imanımızı şuur seviyesine getirecek eserlere yönelebilmemiz gerekir
.
]Ve hayata analitik (ince eleyip sık dokuyan ve hayatı özümseyen) bir gözle, dünle bugün arasında zaman zaman tarihsel karşılaştırmalar da yaparak bakıp olayları tahlile kendimizi alıştırmamız gerekir
.
]“Bu artıları kazanmak için neler yapmalıyız?” derseniz, hayat tarzımızı biraz değiştirmeye var mısınız?
]Mesela, televizyonu mümkün olduğu kadar kapalı tutup kitabı açık tutacak akşamların sayısını artırarak değişimi başlatabiliriz
.
]Kültürel sohbetlere katılabiliriz
.
]Dostlarımızı ve arkadaşlarımızı “doğru” insanlardan seçmeye çalışabiliriz
.
]Kendimize öfkesiz, kinsiz, kavgasız, sevgi dolu ve kitaplı-kültürlü bir dünya kurup çevremizi kendi dünyamıza özendirebiliriz
.
]Daha insancıl, daha hoşgörülü, sabırlı ve tutarlı davranmayı öğrenebiliriz.
]Bunları söylemek kolay, yapmak zor diyeceksiniz
.
]Elbette öyledir
.
]Ama unutmayın: Her “normal” insan hayatta karşılaşabileceği tüm zorlukların üstesinden gelebilecek kadar geniş ve gelişmiş bir donanımla dünyaya gönderilir
.
]“Zor”luklar karşısında pes edenler, kendilerinde var olan donatıyı ve yetenekleri keşfetmeyen, ya da keşfettikleri halde tembellik sebebiyle (günde beş-altı saat televizyon seyretmek gibi) geliştirmeyenlerdir
.
]Bu tipler her konuda yenilmeye ve kaybetmeye mahkumdurlar.
]Şunu bilelim: Fert olarak “yürek krizi”mizi aşmadıkça, milletten sosyal krizi, Ankara’dan ekonomik krizi aşmasını beklemeyelim.
]Beklersek, boşuna bekleriz.
]Çare, bakanları değiştirmek değil, kendimizi değiştirmektir!
]•
]Deprem korkusu, savaş korkusu, terör korkusu, domuz gribi korkusu, kene korkusu, kuş gribi korkusu, deli dana korkusu!
]Dünya git gide bir “Korku İmparatorluğu”na dönüştü.
]Sorumsuzca tahrip ettiğimiz kâinat bizden intikam alıyor.
]En azından bundan sonrasını kurtarmak lâzım: Yeni bir duruşa, yeni bir bakışa, yeni bir görüşe; kısacası yeniden dirilişe ihtiyacımız var!
]Bu da Peygamber-i Âlişan Efendimiz’i yeniden keşfetmekle mümkün olacaktır.
]Yavuz Bahadıroğlu
]Yürek krizi nasıl aşılır?
]Sadece ekonomik kriz içinde değil, aynı zamanda bir yürek krizindeyiz; çünkü başka milletleri taklide zorlanan milletler yürek krizine girer.
]Yürek krizi en azından bir şuuraltı tortusu, bir kavram kargaşası meydana getiriyor
]“Eğri” ile “doğru” öyle birbirine karışıyor ki, zamanla “eğri”yi “doğru”, “anormal”i “normal” gibi görmeye başlıyoruz!
]Mesela normalde, şu başörtüsü dayatması “normal” değil
]Şu Ergenekon olayı normal değil
]Ekranlarda izlediğimiz “sanat çevreleri”nin aşk, arkadaşlık ve evlilik serüvenleri “normal” değil
]Medya gruplarının birbirleriyle “çıkar savaşı” yapmaları neyse de bunun için gerçekleri çarpıtarak halkı kandırmaları “normal” değil
]Bu kadar kısa sürede zenginleşmek kadar, bir gecede fakirleşmek de “normal” değil
]Yıllar boyu içinde öğütüldüğümüz “ekonomik kriz” bile “normal” değil
]Bunlar “doğru” da değil; ama çoğumuza “normal” ve “doğru”ymuşlar gibi geliyor
]Çünkü anormalliklere alışmaya başladık
]“Alışma”nın ardından “kanıksama” gelecek ki, yüreğimizi tümden kaybetmeden önceki “son durak” budur!
]Şimdilik sadece “yürek krizi”ndeyiz
]Hayata neresinden bakarsanız bakınız, toplumsal bir “yürek krizi” içinde yaşadığımızı görebilirsiniz.
]Biz bu “yürek krizi”ni aşmadan, ne siyasal krizleri, ne de ekonomik krizleri aşabileceğiz!
]•
]Peki, “yürek krizi”ni nasıl aşacağız?
]Elbette sihirli bir formül yok. Söyleyebileceklerim sıradan, aşağı yukarı herkesin bildiği şeyler
]Ama bilmek ile yapmak arasında büyük fark var.
]•
]Bir kere her anlamda ve her alanda duyarlı olmamız gerekir
]İnançlarımızın temel örgüsünü içimize iyice sindirebilecek şekilde kendimizi eğitip yetiştirmemiz gerekir
]Kendi olumsuzluklarımız öncelikli olmak üzere, asla “nemelazım” demeden, tüm olumsuzluklarla sürekli mücadele hâlinde bulunmamız gerekir
]Televizyona teslim olma alışkanlığımızı kırıp imanımızı şuur seviyesine getirecek eserlere yönelebilmemiz gerekir
]Ve hayata analitik (ince eleyip sık dokuyan ve hayatı özümseyen) bir gözle, dünle bugün arasında zaman zaman tarihsel karşılaştırmalar da yaparak bakıp olayları tahlile kendimizi alıştırmamız gerekir
]“Bu artıları kazanmak için neler yapmalıyız?” derseniz, hayat tarzımızı biraz değiştirmeye var mısınız?
]Mesela, televizyonu mümkün olduğu kadar kapalı tutup kitabı açık tutacak akşamların sayısını artırarak değişimi başlatabiliriz
]Kültürel sohbetlere katılabiliriz
]Dostlarımızı ve arkadaşlarımızı “doğru” insanlardan seçmeye çalışabiliriz
]Kendimize öfkesiz, kinsiz, kavgasız, sevgi dolu ve kitaplı-kültürlü bir dünya kurup çevremizi kendi dünyamıza özendirebiliriz
]Daha insancıl, daha hoşgörülü, sabırlı ve tutarlı davranmayı öğrenebiliriz.
]Bunları söylemek kolay, yapmak zor diyeceksiniz
]Elbette öyledir
]Ama unutmayın: Her “normal” insan hayatta karşılaşabileceği tüm zorlukların üstesinden gelebilecek kadar geniş ve gelişmiş bir donanımla dünyaya gönderilir
]“Zor”luklar karşısında pes edenler, kendilerinde var olan donatıyı ve yetenekleri keşfetmeyen, ya da keşfettikleri halde tembellik sebebiyle (günde beş-altı saat televizyon seyretmek gibi) geliştirmeyenlerdir
]Bu tipler her konuda yenilmeye ve kaybetmeye mahkumdurlar.
]Şunu bilelim: Fert olarak “yürek krizi”mizi aşmadıkça, milletten sosyal krizi, Ankara’dan ekonomik krizi aşmasını beklemeyelim.
]Beklersek, boşuna bekleriz.
]Çare, bakanları değiştirmek değil, kendimizi değiştirmektir!
]•
]Deprem korkusu, savaş korkusu, terör korkusu, domuz gribi korkusu, kene korkusu, kuş gribi korkusu, deli dana korkusu!
]Dünya git gide bir “Korku İmparatorluğu”na dönüştü.
]Sorumsuzca tahrip ettiğimiz kâinat bizden intikam alıyor.
]En azından bundan sonrasını kurtarmak lâzım: Yeni bir duruşa, yeni bir bakışa, yeni bir görüşe; kısacası yeniden dirilişe ihtiyacımız var!
]Bu da Peygamber-i Âlişan Efendimiz’i yeniden keşfetmekle mümkün olacaktır.
]Yavuz Bahadıroğlu