Bir masum güzelliğin en mükemmel macerası olan ve ebedi güzelliğin gerçek yüzünü görmüş gözün geçici güzelliğin cilvelerine nasıl bir küçümsemeyle baktığını anlatan Yusuf kıssası gayb aleminden müteşabih bir sembol ile tecelliye başlayıp git gide gelişerek mealini bulmuş bir hakikatın belagatli bir anlatımı ve aynı zamanda Muhammedi güzelliğin ezeli bir simgesi ve nişanıdır.
Bu kıssa Yahudi ve Kureyş bilginlerinin peygamberimizi imtihana çekip zor durumda bırakmak istemeleri üzerine rabbimizden bir lütuf ve ihsan olarak vahiy yolu ile gelmiş olan gayb haberlerindendir.
1.BÖLÜM SAHTE KANLI GÖMLEK:
Masumiyet, Mağduriyet, Mazlumiyet Gömleği.
Her şey bir rüya ile başlamıştı. Bu rüyada 11 yıldız, güneş ve ay onun önünde secde ediyorlar ya da saygı ile yere kapanıyorlardı. Babası ishak gibi Hz. Yakub da millet-i İbrahim üzere idi. Bu rüyaya göre de Hz. Yakub’un atalarından aldığı İbrahimi gelenek oğlu Yusuf ile devam edecekti. Bu nedenle rüyanı kardeşlerine anlatma dedi belki ona zarar verirlerdi. Rüyanı kardeşlerine anlatma talimatı ile hayat derslerinin ilk ve en önemlilerinden birini veriyordu: Sır saklamak,her gördüğünü her yerde anlatmamak. Yusuf’un ataları olan peygamberler pek çok seçkin özelliklerine ilaveten “doğrulukları” ve “doğru sözlülükleri” ile üstün ve saygın bir şöhrete sahip idiler. Vahyin anlatımı ve inandırıcılığı için böyle bir artı özelliğin olması gerekir. Bu yüzden genç öncüler tıpkı o peygamberler gibi lisan-ı sıdk sahibi olmak zorundadırlar.
“Kardeşleri dediler ki: “Biz güçlü bir topluluk olduğumuz hâlde, Yûsuf ve kardeşi (Bünyamin) babamıza bizden daha sevgilidir. Doğrusu babamız açık bir yanılgı içindedir.”“Yûsuf’u öldürün veya onu bir yere atın ki babanız sadece size yönelsin. Ondan sonra (tövbe edip) salih kimseler olursunuz.” Onlardan bir sözcü, “Yûsuf’u öldürmeyin, onu bir kuyunun dibine bırakın ki geçen kervanlardan biri onu bulup alsın. Eğer yapacaksanız böyle yapın” dedi.” (Yusuf:8,9,10) Kardeşleri, anneleri çok erken vefat ettiği için küçük yaşlarında yetim kalan Yusuf ile Bünyamin’e babalarının daha fazla şefkat göstermesini, daha fazla üzerlerine titremesini anlayamayacak kadar insanlıktan, insanı duygulardan uzaklaşmışlardı. Onlar için biricik erdem güç kuvvet ve çokluktu. On kardeşin Yusuf’u kıskanmalarının temelinde babalarının sevgisini elde etme dürtüsü yatıyor gibi görünse de hasetten kararan ve katılaşan taş yürekleri onları peygamber olan babaları Yakub’u sapkınlıkla suçlayacak noktaya ve kardeşlerini öldürmeye kastedecek bir çılgınlık çizgisine kadar sürüklemişti. İşte bu şeytani kıskançlık duygusu onları kardeşleri için bir tuzak kurmaya yöneltmişti.
“ Babalarına şöyle dediler:
“Ey babamız! Yûsuf hakkında bize neden güvenmiyorsun? Hâlbuki biz onun iyiliğini isteyen kişileriz. Yarın onu bizimle beraber gönder de gezip oynasın. Şüphesiz biz onu koruruz.” (Yusuf:11,12)
Bütün bu olup bitenlerden habersiz olan masum Yusuf kötü niyetli ağabeyleri tarafından alınıp götürüldü.
Bilinmelidir ki şeytan ve ona uyanlar yapmakta oldukları kötülükleri hep sözde iyilik güzellik dürüstlük görüntüleriyle maskelerler. Müminler, mümin davetçiler ve genç öncüler bu tür sahitlikler karşısında dikkatli olmalıdır.
Yusuf’u su kuyusunun içine attılar. Sonra korkulu gözlerle ağabeylerine bakan masum Yusuf’un üzerinden çıkardıkları gömleğe kestikleri koyunun kanından sürerek uydurdukları yalanı babalarına inandırmaya kalkıştılar. Yakub aleyhisselam onların sahte gözyaşları ve kendinden emin olmayan tavırlarından düzmece cümlelerinden durumun hiç de öyle olmadığını anlamıştı. Hz. Yakub’a düşen artık güzelce sabretmekti. Doğrusu bu da ancak ve sadece Allaha güvenilip dayanılarak gerçekleştirilebilir.(12/67)
Hz. Yusuf kuyuda üç gün aç ve susuz sabırla ve umutla bekledi. 3.gün sonunda Medyenden gelip mısıra gitmekte olan bir kervanın yolu kuyunun civarlarına düştü. Kervanın sucusu kuyudan hem içi su dolu kova hem de çocukla döndüğü için sevinçliydi. Onu köle olarak satmaktan başka bir şey düşünmemişti. Mısırda köle pazarında karısının hizmetini görecek köle arayan mısır azizi onu görür görmez manevi değerini ve güzel karakterini fark edip satın aldı. Aziz, basiretli bir insandı. Takdir-i ilahi böylece Yusuf’u mısıra yerleştirmişti.
Yüce rabbimiz bu kıssayla tüm dünyevi istek arzu ve özlemlerinden sırf Allah rızası için uzak duran genç öncüleri de bu sabır ve sebatlarından dolayı işte böyle mükâfatlandıracağını ve onlara çeşitli biçimlerde yardım edeceğini müjdeliyor.
ABDULLAH YILDIZ \ YUSUF'UN ÜÇ GÖMLEĞİ (PINAR YAYINLARI) adlı eserden derlenmiştir.
Bu kıssa Yahudi ve Kureyş bilginlerinin peygamberimizi imtihana çekip zor durumda bırakmak istemeleri üzerine rabbimizden bir lütuf ve ihsan olarak vahiy yolu ile gelmiş olan gayb haberlerindendir.
1.BÖLÜM SAHTE KANLI GÖMLEK:
Masumiyet, Mağduriyet, Mazlumiyet Gömleği.
Her şey bir rüya ile başlamıştı. Bu rüyada 11 yıldız, güneş ve ay onun önünde secde ediyorlar ya da saygı ile yere kapanıyorlardı. Babası ishak gibi Hz. Yakub da millet-i İbrahim üzere idi. Bu rüyaya göre de Hz. Yakub’un atalarından aldığı İbrahimi gelenek oğlu Yusuf ile devam edecekti. Bu nedenle rüyanı kardeşlerine anlatma dedi belki ona zarar verirlerdi. Rüyanı kardeşlerine anlatma talimatı ile hayat derslerinin ilk ve en önemlilerinden birini veriyordu: Sır saklamak,her gördüğünü her yerde anlatmamak. Yusuf’un ataları olan peygamberler pek çok seçkin özelliklerine ilaveten “doğrulukları” ve “doğru sözlülükleri” ile üstün ve saygın bir şöhrete sahip idiler. Vahyin anlatımı ve inandırıcılığı için böyle bir artı özelliğin olması gerekir. Bu yüzden genç öncüler tıpkı o peygamberler gibi lisan-ı sıdk sahibi olmak zorundadırlar.
“Kardeşleri dediler ki: “Biz güçlü bir topluluk olduğumuz hâlde, Yûsuf ve kardeşi (Bünyamin) babamıza bizden daha sevgilidir. Doğrusu babamız açık bir yanılgı içindedir.”“Yûsuf’u öldürün veya onu bir yere atın ki babanız sadece size yönelsin. Ondan sonra (tövbe edip) salih kimseler olursunuz.” Onlardan bir sözcü, “Yûsuf’u öldürmeyin, onu bir kuyunun dibine bırakın ki geçen kervanlardan biri onu bulup alsın. Eğer yapacaksanız böyle yapın” dedi.” (Yusuf:8,9,10) Kardeşleri, anneleri çok erken vefat ettiği için küçük yaşlarında yetim kalan Yusuf ile Bünyamin’e babalarının daha fazla şefkat göstermesini, daha fazla üzerlerine titremesini anlayamayacak kadar insanlıktan, insanı duygulardan uzaklaşmışlardı. Onlar için biricik erdem güç kuvvet ve çokluktu. On kardeşin Yusuf’u kıskanmalarının temelinde babalarının sevgisini elde etme dürtüsü yatıyor gibi görünse de hasetten kararan ve katılaşan taş yürekleri onları peygamber olan babaları Yakub’u sapkınlıkla suçlayacak noktaya ve kardeşlerini öldürmeye kastedecek bir çılgınlık çizgisine kadar sürüklemişti. İşte bu şeytani kıskançlık duygusu onları kardeşleri için bir tuzak kurmaya yöneltmişti.
“ Babalarına şöyle dediler:
“Ey babamız! Yûsuf hakkında bize neden güvenmiyorsun? Hâlbuki biz onun iyiliğini isteyen kişileriz. Yarın onu bizimle beraber gönder de gezip oynasın. Şüphesiz biz onu koruruz.” (Yusuf:11,12)
Bütün bu olup bitenlerden habersiz olan masum Yusuf kötü niyetli ağabeyleri tarafından alınıp götürüldü.
Bilinmelidir ki şeytan ve ona uyanlar yapmakta oldukları kötülükleri hep sözde iyilik güzellik dürüstlük görüntüleriyle maskelerler. Müminler, mümin davetçiler ve genç öncüler bu tür sahitlikler karşısında dikkatli olmalıdır.
Yusuf’u su kuyusunun içine attılar. Sonra korkulu gözlerle ağabeylerine bakan masum Yusuf’un üzerinden çıkardıkları gömleğe kestikleri koyunun kanından sürerek uydurdukları yalanı babalarına inandırmaya kalkıştılar. Yakub aleyhisselam onların sahte gözyaşları ve kendinden emin olmayan tavırlarından düzmece cümlelerinden durumun hiç de öyle olmadığını anlamıştı. Hz. Yakub’a düşen artık güzelce sabretmekti. Doğrusu bu da ancak ve sadece Allaha güvenilip dayanılarak gerçekleştirilebilir.(12/67)
Hz. Yusuf kuyuda üç gün aç ve susuz sabırla ve umutla bekledi. 3.gün sonunda Medyenden gelip mısıra gitmekte olan bir kervanın yolu kuyunun civarlarına düştü. Kervanın sucusu kuyudan hem içi su dolu kova hem de çocukla döndüğü için sevinçliydi. Onu köle olarak satmaktan başka bir şey düşünmemişti. Mısırda köle pazarında karısının hizmetini görecek köle arayan mısır azizi onu görür görmez manevi değerini ve güzel karakterini fark edip satın aldı. Aziz, basiretli bir insandı. Takdir-i ilahi böylece Yusuf’u mısıra yerleştirmişti.
Yüce rabbimiz bu kıssayla tüm dünyevi istek arzu ve özlemlerinden sırf Allah rızası için uzak duran genç öncüleri de bu sabır ve sebatlarından dolayı işte böyle mükâfatlandıracağını ve onlara çeşitli biçimlerde yardım edeceğini müjdeliyor.
ABDULLAH YILDIZ \ YUSUF'UN ÜÇ GÖMLEĞİ (PINAR YAYINLARI) adlı eserden derlenmiştir.