Hasret ruzgari
Aktif Üyemiz
Ben düşünmekte iken, Barlalı Süleyman Efendi geldi, beraber bulunurken, Üstadım güzel bir gül bahçesine gitti. Ve orada bir küçük genç oturur, bana dedi; “Sen bu gence hizmet edeceksin.” dedi. Hemen uyandım. Ey kardeşlerim; Madem Üstadım; bende bir şey yok, ben yalnız tayin olduğum cevahir dükkânından herkesin ihtiyacı var olduğunu ve Kur’an’ın dellâlı olduğunu sekiz-dokuz senedir ilân ediyor; biz Risale-i Nur’ları yazmak, okumak ve dinlemek için herkesin ihtiyacı var. Onun için ey Müslümanlar, manevî yaralarınıza ilâç ararsanız Risale-i Nur’da vardır. Yazın, okuyun, imanınız o kadar teali edecektir. Hiç şüphe etmeyiniz. Mübarek iki ellerinizden öperim ve bayramınızı tebrik ederim.
El-hubb-u fillah,
Cahil ve âciz talebeniz
Hacı Osman
***
(Zeki’nin fıkrasıdır)
Ben istiyorum ki; bir an evvel bir yere çekileyim de, mesaiden hariç zamanlarımı, o ulvî ve mukaddes hazine-i hakikat ve âsâr-ı giranbaha hizmetinde devama başlayayım. Fakat bugünlük bu yüce emelimin husulünden, bizzarure ve bilmecburiye mahrum kalıyorum. Hiç olmazsa şu günlerde, o mütalâası gönüllere ve kalblere bir safa-yı sermedî ve cavidanî bahşeden kitab-ı kâinatın birer lem’ası ve birer nur-u timsali olan eserlerinizden bir-iki tanesi elimde bulunsa idi, benim için nâkabil-i tarif bir sürur ve saadet menbaı olacaktı ve ne bulunmaz bir nimet, ne ele geçmez bir define olacaktı.
Çok zaman evvel Sabri Efendi ağabeyim, yeni çıkan kudsî ve esrarlı nurlardan bir cüz’ü bari olsun göndermek fikrinde olduklarını bildiriyorlardı. Galiba müsaid vakit bulamadıklarından, yazıp gönderemediler. Hem bazı eserleri beraberimde getirmediğimden çok pişman oluyorum; onlardan başkalarını istifade ettirmek fırsatını bulamazsam, mütalâa eder, manen mücadeleye bir medar-ı kuvvet olurdu.
Netice itibariyle, madem ki şimdilik o hazinelerden istifade edemiyorum; o halde, kendimi zararlı görmekte haklıyım. İnşaallah duanız himmetiyle,
El-hubb-u fillah,
Cahil ve âciz talebeniz
Hacı Osman
***
(Zeki’nin fıkrasıdır)
Ben istiyorum ki; bir an evvel bir yere çekileyim de, mesaiden hariç zamanlarımı, o ulvî ve mukaddes hazine-i hakikat ve âsâr-ı giranbaha hizmetinde devama başlayayım. Fakat bugünlük bu yüce emelimin husulünden, bizzarure ve bilmecburiye mahrum kalıyorum. Hiç olmazsa şu günlerde, o mütalâası gönüllere ve kalblere bir safa-yı sermedî ve cavidanî bahşeden kitab-ı kâinatın birer lem’ası ve birer nur-u timsali olan eserlerinizden bir-iki tanesi elimde bulunsa idi, benim için nâkabil-i tarif bir sürur ve saadet menbaı olacaktı ve ne bulunmaz bir nimet, ne ele geçmez bir define olacaktı.
Çok zaman evvel Sabri Efendi ağabeyim, yeni çıkan kudsî ve esrarlı nurlardan bir cüz’ü bari olsun göndermek fikrinde olduklarını bildiriyorlardı. Galiba müsaid vakit bulamadıklarından, yazıp gönderemediler. Hem bazı eserleri beraberimde getirmediğimden çok pişman oluyorum; onlardan başkalarını istifade ettirmek fırsatını bulamazsam, mütalâa eder, manen mücadeleye bir medar-ı kuvvet olurdu.
Netice itibariyle, madem ki şimdilik o hazinelerden istifade edemiyorum; o halde, kendimi zararlı görmekte haklıyım. İnşaallah duanız himmetiyle,