MURATS44
Özel Üye
Kunu-ri Muharebesi, Kore Savaşı'nda Türk Tugayı'nın Çin Halk Kurtuluş Ordusu birliklerine karşı direndiği muharebedir.
26 Kasım 1950 saat 18.00'de Teğmen Hasan komutasındaki 3. Bölük silah takımı ile takviye edilmiş Üsteğmen Kamil Doğan komutasındaki keşif takımı Tokchon'a doğru hareket etti. 5 dakika sonra tugay birlikleri de yola çıktılar. 27 Kasım 1950 saat 03.00'e kadar birlikler Choyang-myon'a vardılar.
27 Kasım 1950 saat 14.30 civarında ABD Kara Kuvvetleri 9. Ko*lordusu'ndan Türk Tugayı komutanlığına Tokchon'a gitmemesi ve önceki gece kamyonlardan indiği yerin 10.000 yarda doğusunda kalarak yolu kapatması için emir geldi. Ayrıca Chongsang-ni'de bir alay büyüklüğünde Çin birliğinin göründüğü bildirildi. Ancak ne 9. Kolordunun amacı ne ABD 2. Piyade Tümeni'nin du*rumu ne de Güney Kore 2. Kolordusu'nun bozgununa ait bilgi verildi.
27 Kasım gecesi Türk Tugayı'nın takviyeli keşif takımı, Wawon'un doğusundaki savunma pozisyonunu devraldı. İlk olarak Çin Halk Gönüllü Ordusu 114. Tümeni'ne bağlı 342. Alay ile karşılaştı. Daha sonra 342. Alay ile Türk Tugayı'nın ileri karakolu arasında 28 Kasım'ın tüm gün boyunca devam eden mücadelenin sonucu 400 Türk asker öldü ya da yaralandı. 28 akşam alacakaranlık saatinde Türk Tugayı daha sağlam savunma pozisyonunu kurmak için batıya Sinnim-ni'ye doğru 5 km (3.1 mi) geri çekilmeyi denedi. Fakat Çin Halk Kurtuluş Ordusu 342. Alay, Türk Tugayı'na arkasından saldırıdı ve tamamen kuşattı. Türk Tugayı keşif takımının karargâhı ile arasındaki irtibatı kesildi.
28 Kasım 1950 akşamı Türk Tugayı'nın 1. ve 2. Taburu Choyang-myon'dan çekilmeden önce Sinnim-ni'nin güneydoğu ve kuzeybatı sırtlarında savunma mevziine geçti. 29 Kasım 1950 tarihinde 2. Tabur Sinnim-ni'de Çin Halk Kurtuluş Ordusu ile savaştı ve yarı kuşatıldı. 1. Tabur 1. ve 3. Bölükleri geceden Kaechon'a ulaşabilirdiler. Fakat Sinnim-ni'de savunma mevziinde kalan 2. Bölük Alay birlikleri tarafından ku*şatıldı.
29 Kasım 1950 saat 10:00'da ABD Kara Kuvvetleri 2. Tümeni'ne bağlı 38. Piyade Alayı Komutanı'nın emrinde bir piyade taburu ve bir tank böklüğü Kaechon'a yardıma geldi.
Türk birliğinin direnişi sayesinde Birleşmiş Milletler Kuvvetleri'nin çevrilmesi ve cephenin çökmesini engellenmiştir. Yan ve gerilerini koruma görevi verilen Türk Tugayı, görevini yerine getirmiş ve müttefik kuvvetlere geri çekilmek için gereken 3 günü kazandırmış, kendisi de zayiat vermesine rağmen kuşatmayı yararak imhadan kurtulmuştur. Bu muharebede tugayın toplam zayiatı 767 subay, astsubay ve erdir. (218 ölü, 455 yaralı ve 94 kayıp)Bu savaş hakkında net olarak şunu söyleyebiliriz. Türk askeri olmasaydı bugün Güney Kore diye bir ülke olmayacaktı. Bu durumu özellikle konu ile ilgili ikinci bloğu okuyunca daha iyi anlayacaksınız.
Türk Birlikleri kısa bir intibak eğitiminden sonra cepheye sürülmüş, 2. Amerikan Tümeninin doğusuna, bozguna uğrayıp çekilen 2. Güney Kore Kolordusunun açtığı yeri doldurmak için görevlendirilmişti. Bu görevin zorluğunu ABD’li General S.L.A. Marshall’ın şu cümlesiyle anlatmak açıklayıcı olacak: “Bir aspirin tüpünün kapağı ile büyük bir fıçının ağzı kapatılmak istenmiştir.”
Kunuri, Kuzey Kore’nin başkenti Pyonyang’ın daha kuzeyinde bir yerdir. BM ordusu Kuzey Kore ordusunu püskürtmüş, Kuzey Kore topraklarını da koministlerden temizlemek üzeredir. Fakat hesap edilmeyen Çin’in 1 milyonluk askeri ani bir baskın ile savaşa dahil olmasıdır.
Çin destekli Kuzey Kore ordusu karşı taarruza geçmiş, tüm BM askerleri genelde emir almadan ve haber vermeden geri çekilmeye başlamıştır. Bundan sonraki süreçte dikkat çeken bir husus, bu geri çekilmelerde Türk tugayına haber verilmemesi ya da en son haber verilmesinden dolayı, ancak emirle çekilen Türk Tugayının birkaç kez resmen yok olmaya terk edilmesidir.
İşte emirsiz ve habersiz ilk çekilmede mevzilerini koruyan Türk Tugayı kalabalık Çin ordusu tarafından Kunuri’de çift çembere alınmıştır. BM ana karargahı iletişimin de koptuğu Türk Birliklerinden ümidini kesmiş, haritalarda Türk Tugayının olduğu bölgeye tamamen imha oldular diye büyük bir çarpı işareti koymuşlardır. Durum öyle vahimdir ki Japon ve Amerikan radyoları Türk Tugayının tamamen imha olduğunu duyurmaya başlamıştır bile.
Pek Sank Ki, ilk düşman saldırısını şöyle anlatıyor: ”Düşman davul ve zurna çalarak hayvanlar gibi uluma sesleri çıkararak ani ve yoğun bir saldırıya geçti.Sayılarının çokluğu, taburumuzun bulunduğu yere doğru bir insan seli yaratması karşısında dondum kaldım.”
Türk subaylarının hiç telaşa kapılmadan tüm askerleri savunma durumuna geçirdiğini, süngü taktırdığını anlatıyor. Tüm Türk askerlerinin sözleşmiş gibi koyunlarından birer küçük paket çıkarıp öpüp öpüp alınlarına götürdüğünü, bunun sonradan Kuran olduğunu öğrendiğini söylüyor. Allah Allah! Sesleri arasında süngü hücumuna kalkan Mehmetçiğin 10 dakika kadar süren bir boğuşmaya girdiğini savaş alanının düşman ölü ve yaralıları ile dolduğunu, kalanların kaçmaya başladığını, ve bu durum karşısındaki şaşkınlığını anlatıyor. Yüzlerce ölü ve yaralı Çin askerine karşı ilk saldırıda sadece 1 şehit ve 3 yaralı verilmiştir.
İlk saldırı püskürtülmüş, herkes sevince boğulmuştur. Ancak aldıkları haberle sarsılmışlar, kurtulma ümitlerini kaybetmişlerdi. Habere göre Çin ordusu BM ordusunu yarmış, Türk Tugayını çift çembere almışlardır.
Pek Sang, Türk askerini ilk kez bir saldırıda görmüş, ve şu gözlemlerini aktarmıştır: “Türk askerinin üstünlüğü açık bir şekilde görülmüştü. Fakat tanıdığım kadarı ile bu insancıl, cana yakın insanlar nasıl oluyor da böyle bir saldırıya geçebiliyor, kısa bir sürede sayıca üstün düşmanı yok edebiliyordu. Bu ne yüreklilik bu ne görkemdi!”
Pek Sank Ki, sonraki bölümlerde birçok çatışmadan sonra şöyle diyor: “Şu gerçeği belirteyim. Türk askerinin uzaktan yakından birçok taarruzuna tanık oldum. Bütün hücumlarda düşmanı püskürttüler, yendiler, hiçbir zaman geri çekilmediler. Bu başarının sırrı neydi? Bu yumuşak başlı insanlar nasıl birden aslan kesiliyorlardı!”
Bu başarının sırrını yine kendi başka bir yerde açıklamaya çalışıyor. Türk askerinin başarısını iki şeye bağlıyor. Birincisi Türk Subayları hücumda hiç geri kalmıyorlardı. İleri fırlayıp tek başına saldıran subaylar gördüğünü, işte Türk askerinin burada devreye girdiğini, subayını korumak isteyen erlerin daha ileriye atıldığını anlatıyor. İkincisi olarak da düşmana saldıracakları zaman Allah Allah sesleri ile savaş alanını etki altına alıyorlar diyor. (Pek Sang Ki’nin Budist olduğunu hatırlatayım.)
Pek Sang Ki, ilk saldırıdan sonra Binbaşı Uluünlü’nün emir eri Ali ile bir çukurda beklerken birden iki Çinlinin saldırısına uğramışlar, Ali ile Çinlileri etkisiz hale getirmelerini tüm heyecanı ile anlatmış. Türk askeri düşman çemberi içinde iken bir de kurtarma harekatı düzenlemiştir. Bir gün önce askerleri ile esir düşen ABD’li Albay Gumby, Çinlilerin hiç beklemediği bir anda ani bir baskınla kurtarılmıştır. Bu durum ABD’liler tarafında hiç unutulmayacaktır.
Yok olduğu sanılan Türk askerleri iki yarma harekatı ile çemberden kurtulmuşlar, ana karargahlarına varmışlardır. Bu durum tüm BM askerleri arasında ve dünyada büyük yankı bulmuş, övgüler ile karşılaşmıştı. BM Başkomutanı Mac Arthur durumu öğrenince çok şaşırmış, “Kutup Yıldızı” adını verdiği Mehmetçiklere çok sevinmişti. Yabancı basın ve radyolar sürekli Türk Zaferinden bahsediyordu. Türk askerinin başarılı çemberden kurtulma harekatının BM askerlerini kurtardığını anlatıyorlardı.
Bu zaferin önemi de bundan kaynaklanıyor. Bizimkiler sonradan öğrendiklerine göre, düşman ordusu BM ordusunu yarıp hızla çembere alıp yok etmeyi planlamış, ancak geride Türk birliğinin yok edilememesi bunu engellemişti. Özellikle ABD’lilerden oluşan 8. Ordu bu sayede kurtulmuştu.
Kunuri Savaşlarında Türk Tugayı 741 şehit, 2068 yaralı, 163 kayıp, 244 esir ve 298 diğer olmak üzere toplam 3514 kayıp vermiştir.Çin kayıplarının sadece ölü olarak en az 5 bin civarında olduğu belirtiliyor.
Kunuri zaferini İngiliz General Martin şöyle anlatıyor: ”… Türkler 10 karşı birle aslanlar gibi savaştılar. Türkler uzun süre bu şekilde düşmanla çarpışırken ve ölürken İngiliz ve Amerikalılar geri çekiliyorlardı. Mermisi kalmayan Türk askeri süngüyle yumrukla büyük bir zafer kazandı.”
Sovyetler, Amerikalılara “ sizi bu sefer Türkler kurtardı” şeklinde yayınlar yapıyor, Türk askerinin başarısını onaylıyorlardı. Zaferden birkaç hafta sonra Türk tugayı için madalya töreni düzenlenmiş, tüm Türk askerleri adına seçilen 15 kişiye madalya verilmiştir. Türk askerlerine BM askerlerince “Number One” adı takılmış, Türk askerlerini gördükleri yerlerde herkes “Number One” diye onları selamlamışlardır.
Pek Sang Ki’nin verdiği ilgi çekici bir gözlem ile yazımızı bitirelim. “Türk subay ve askerleri verilen emirleri gözü kapalı, geciktirmeden ve tam olarak yerine getiriyorlardı. Çok iyi askerdiler. Yalnız verilen iki emre ne subaylar ne de erler kesinlikle uymamışlardır. Birincisi, Ramazan aylarındaki oruç tutmama emrine uymadılar. İkincisi, esirlere sorgulardan önce kesinlikle su ve yiyecek vermeme emrine uymadılar. Bu yüzden çoğu zaman Amerikalılar ile ararları bozuluyordu. Türkler anlaşılmaz insanlar. Ölüyor, öldürüyor veya kendi elleri ile besleyerek yaşatıyorlardı.”
Kuzey Kore’nin, 25 Haziran 1950 günü baskın şeklindeki taarruzuyla Kore Savaşı başlamıştı.
Güney Kore birliklerini önüne katan Kuzey Kore Ordusu, kısa süre sonra Güney Kore’yi baştan başa işgal etmiş, sadece Kore Yarımadası’nın güneydoğu ucunda Puson bölgesinde küçük bir alan kalmıştı.
Bu safhadan sonra devreye giren Amerika Birleşik Devletleri, bir yandan Pasifik’teki kuvvetlerini Puson’da toplarken, bir yanda da Birleşmiş Milletler’i Kuzey Kore’ye karşı koymak ve Güney Kore’ye yardım etmek için çağrıda bulunmuştu.
Yeterli takviyelerini yapan ABD birlikleri, kısa süre sonra Puson bölgesinden karşı bir taarruza kalkmışlar ve bu sefer Kuzey Kore birliklerini önlerine katarak kuzeye doğru itmeye başlamışlardı.
Bu harekât sırasında Kuzey ve Güney Kore arasında hudut olan 38 nci Paralal de geçilmiş ve Kuzey Kore topraklarına girilmişti.
Kuzey Kore topraklarında bu ilerleme sürerken, ABD ve BM’in yardım talebine olumlu yanıt veren Türkiye, Tugay gücünde bir birliği Kore’ye göndermişti.
Tugay, Puson’a çıktıktan ve Taegu’da kısa bir süre teşkilâtlandıktan sonra önce Taejon- Suwon- Seul yoluyla Munson’a , oradan da Kuzey Kore başkenti Pyongyang yoluyla Kunuri bölgesine gönderilmişti.
Tugay’ın Kunuri bölgesine gitmesiyle, Komünist Çin ordularının baskın şeklindeki taarruzları başlamış; bu sırada Tugay’a Doğu’dan Tokchon istikametinden gelen düşman kuvvetlerine karşı tıkama görevi verilmişti.
Üstün düşman kuvvetleri karşısında muharebe ederek Batı’ya doğru çekilen Türk Tugayı, bu görevi sırasında daha kuzeyde bulunan Birleşmiş Milleler ordularının başarıyla Güney’e geri çekilmesini örtmüş ve imha edilmesini önlemişti.
Amerikalı General Marshall’in, “The River and Gauntlet” adlı eserinde yazdığı gibi, “ Türk Tugayı, 8 nci Ordu’ya üç altın gün kazandırmış” tı.
Kunuri Muharebeleri’nin ilk günleri, başarı haberlerinin aksine, felâket haberleriyle doluydu.
Kunuri bölgesindeki Türk Tugayı ile ilgili ilk haber, İngiliz BBC radyosu tarafından 27 Kasım 1950 günü 13 00 ajansında verilmiş ve “Türk Tugayı’nın düşman tarafından tamamen imha edildiği” bildirilmişti.
İlk günlerdeki birbirini tutmayan ve gerçekten uzak haberlerden sonra, Türk Tugayı’nın başarısını veren ilk ajans, Sovyet TASS Ajansı oldu. Ajansta, Amerikalılara hitaben, “Bu sefer sizi Türkler kurtardı” deniyordu.
Federal Alman “Abent Post” gazetesinin manşeti: “ Kore muharebelerinin sürprizi Çinliler değil, Türkler oldular. Türklerin muharebelerde gösterdiği kahramanlığı anlatacak bir kelime bulmak şu anda mümkün değildir “ şeklindeydi.
İspanyol “Ariba” gazetesi ise, “ Türk askeri süngü takarak en güç vaziyetlere karşı koyuyor. Bir avuç cesur Türk piyadesi, çok zor durumda bulunulduğu bir sırada nasıl harp edileceğini dünyaya öğretmiştir “ diye yazıyordu.
Chicago Tribune gazetesi de şunları yazıyordu: “ Türkiye Kore Savaşı’na yardım hususunda Birleşmiş Milletler’in talebine olumlu cevap veren nadir milletlerden biridir. Kendi kudretine nispetle, çok daha büyük milletlerden daha üstün şekilde bu harbe iştirak etmiştir. Türkler, bizim en iyi müttefikimiz olarak kabul edilebilir. Birleşik Amerika, muvaffakıyetle savaşabilecek bu müttefikine minnettardır. “
8 Aralık 1950 Tarihli Time Dergisi, Kunuri Muharebeleri ile ilgili olarak verdiği haberlerde 48 saat dinlenmeden savaşan Türk Tugayı’nın kahramanlıklarını okurlarına duyurdu.
10 Aralık’taki sayısında Miniapolis Tribune ise, Türk askerinin fedakârlığının Amerikalılar tarafından hiçbir zaman unutulmayacağını belirtti.
Dallas News; Orta Doğu’da kendisini savunabilecek tek ordunun Türk Ordusu olduğu kanısındaydı.
Kabil’de yayımlanan Enis Gazetesi, Türklerin atalarını aratmayacak özelliklere sahip olduğu vurgulayarak, bunun son örneğinin Kore olduğu belirtti.
Libre Belgique Gazetesi Türk kahramanlığını överek, Türklerin 700 yıl sonra Asya boylarında tekrarladığı başarıları okuyucularıyla paylaştı.
25 Aralık 1950 tarihli El Kabes Gazetesi, bin yıl İslam aleminin bayraktarlığını yapan Türklerin, şimdi de hür devletlerin bayraktarlığını yaptığını ifade etti.
İngiliz Savunma Bakanı E. Shinwell’in Avam Kamarası’ndaki demeci şöyleydi:
“Kore’deki Türk Tugayı, son savaşlar esnasında diğer Birleşmiş Milletler kuvvetlerine oranla en güç koşullar altında savaşmış ve buna rağmen vazifesini en parlak bir şekilde ve tam bir başarı ile yapmıştır. Binlerce Birleşmiş Milletler askerinin muhakkak bir çemberden kurtuluşlarını Türk askerinin kahramanlına borçluyuz. Kore’deki Türk askerleri, Türk milletinin kahramanlık, gelenek ve savaş öykülerine yeni ve unutulmaz bir şeref sayfası daha eklemiştir.”
8 nci Ordu Komutanı General Walker’ın demeci, şüphesiz çok ayrı bir anlam taşımaktadır:
“2 nci Tümenle beraber hareket eden Türk savaş birliği, gösterdiği kahramanca cesaretiyle dört gün devam eden geciktirme muharebeleri sayesinde ordunun sarılmasına ve parçalanmasına mani olmuştur.
28 Kasım 1950 gecesi Türk savaş birliği, bir Tümen olduğu tahmin edilen komünist kuvvetler tarafından Wawon civarında sarılmıştır.
Türkler cesaretle savaşmışlar ve göğüs göğse yaptıkları muharebelerde süngü ile iki yüz düşman öldürmüşlerdir.
İki günlük muharebeden sonra, düşmanın bu kesimdeki kuvvetleri altı Tümeni bulduğu halde, hatlarımıza girmeye muvaffak olamamışlardır.
Türk savaş birliği, 2 nci Tümen’le birlikte, 8 nci Ordu’nun çevrilmesini önlemek için lâzım gelen zamanı temin etmiştir.”
Muharebeler
Türk Tugayı'nın Tokchon'a doğru ileri hareketi
26 Kasım 1950 saat 18.00'de Teğmen Hasan komutasındaki 3. Bölük silah takımı ile takviye edilmiş Üsteğmen Kamil Doğan komutasındaki keşif takımı Tokchon'a doğru hareket etti. 5 dakika sonra tugay birlikleri de yola çıktılar. 27 Kasım 1950 saat 03.00'e kadar birlikler Choyang-myon'a vardılar.
27 Kasım 1950 saat 14.30 civarında ABD Kara Kuvvetleri 9. Ko*lordusu'ndan Türk Tugayı komutanlığına Tokchon'a gitmemesi ve önceki gece kamyonlardan indiği yerin 10.000 yarda doğusunda kalarak yolu kapatması için emir geldi. Ayrıca Chongsang-ni'de bir alay büyüklüğünde Çin birliğinin göründüğü bildirildi. Ancak ne 9. Kolordunun amacı ne ABD 2. Piyade Tümeni'nin du*rumu ne de Güney Kore 2. Kolordusu'nun bozgununa ait bilgi verildi.
Wawon Muharebesi
27 Kasım gecesi Türk Tugayı'nın takviyeli keşif takımı, Wawon'un doğusundaki savunma pozisyonunu devraldı. İlk olarak Çin Halk Gönüllü Ordusu 114. Tümeni'ne bağlı 342. Alay ile karşılaştı. Daha sonra 342. Alay ile Türk Tugayı'nın ileri karakolu arasında 28 Kasım'ın tüm gün boyunca devam eden mücadelenin sonucu 400 Türk asker öldü ya da yaralandı. 28 akşam alacakaranlık saatinde Türk Tugayı daha sağlam savunma pozisyonunu kurmak için batıya Sinnim-ni'ye doğru 5 km (3.1 mi) geri çekilmeyi denedi. Fakat Çin Halk Kurtuluş Ordusu 342. Alay, Türk Tugayı'na arkasından saldırıdı ve tamamen kuşattı. Türk Tugayı keşif takımının karargâhı ile arasındaki irtibatı kesildi.
Sinnim-ni Muharebesi
28 Kasım 1950 akşamı Türk Tugayı'nın 1. ve 2. Taburu Choyang-myon'dan çekilmeden önce Sinnim-ni'nin güneydoğu ve kuzeybatı sırtlarında savunma mevziine geçti. 29 Kasım 1950 tarihinde 2. Tabur Sinnim-ni'de Çin Halk Kurtuluş Ordusu ile savaştı ve yarı kuşatıldı. 1. Tabur 1. ve 3. Bölükleri geceden Kaechon'a ulaşabilirdiler. Fakat Sinnim-ni'de savunma mevziinde kalan 2. Bölük Alay birlikleri tarafından ku*şatıldı.
29 Kasım 1950 saat 10:00'da ABD Kara Kuvvetleri 2. Tümeni'ne bağlı 38. Piyade Alayı Komutanı'nın emrinde bir piyade taburu ve bir tank böklüğü Kaechon'a yardıma geldi.
Sunchon Boğazına taarruz
Türk birliğinin direnişi sayesinde Birleşmiş Milletler Kuvvetleri'nin çevrilmesi ve cephenin çökmesini engellenmiştir. Yan ve gerilerini koruma görevi verilen Türk Tugayı, görevini yerine getirmiş ve müttefik kuvvetlere geri çekilmek için gereken 3 günü kazandırmış, kendisi de zayiat vermesine rağmen kuşatmayı yararak imhadan kurtulmuştur. Bu muharebede tugayın toplam zayiatı 767 subay, astsubay ve erdir. (218 ölü, 455 yaralı ve 94 kayıp)Bu savaş hakkında net olarak şunu söyleyebiliriz. Türk askeri olmasaydı bugün Güney Kore diye bir ülke olmayacaktı. Bu durumu özellikle konu ile ilgili ikinci bloğu okuyunca daha iyi anlayacaksınız.
Türk Birlikleri kısa bir intibak eğitiminden sonra cepheye sürülmüş, 2. Amerikan Tümeninin doğusuna, bozguna uğrayıp çekilen 2. Güney Kore Kolordusunun açtığı yeri doldurmak için görevlendirilmişti. Bu görevin zorluğunu ABD’li General S.L.A. Marshall’ın şu cümlesiyle anlatmak açıklayıcı olacak: “Bir aspirin tüpünün kapağı ile büyük bir fıçının ağzı kapatılmak istenmiştir.”
Kunuri, Kuzey Kore’nin başkenti Pyonyang’ın daha kuzeyinde bir yerdir. BM ordusu Kuzey Kore ordusunu püskürtmüş, Kuzey Kore topraklarını da koministlerden temizlemek üzeredir. Fakat hesap edilmeyen Çin’in 1 milyonluk askeri ani bir baskın ile savaşa dahil olmasıdır.
Çin destekli Kuzey Kore ordusu karşı taarruza geçmiş, tüm BM askerleri genelde emir almadan ve haber vermeden geri çekilmeye başlamıştır. Bundan sonraki süreçte dikkat çeken bir husus, bu geri çekilmelerde Türk tugayına haber verilmemesi ya da en son haber verilmesinden dolayı, ancak emirle çekilen Türk Tugayının birkaç kez resmen yok olmaya terk edilmesidir.
İşte emirsiz ve habersiz ilk çekilmede mevzilerini koruyan Türk Tugayı kalabalık Çin ordusu tarafından Kunuri’de çift çembere alınmıştır. BM ana karargahı iletişimin de koptuğu Türk Birliklerinden ümidini kesmiş, haritalarda Türk Tugayının olduğu bölgeye tamamen imha oldular diye büyük bir çarpı işareti koymuşlardır. Durum öyle vahimdir ki Japon ve Amerikan radyoları Türk Tugayının tamamen imha olduğunu duyurmaya başlamıştır bile.
Pek Sank Ki, ilk düşman saldırısını şöyle anlatıyor: ”Düşman davul ve zurna çalarak hayvanlar gibi uluma sesleri çıkararak ani ve yoğun bir saldırıya geçti.Sayılarının çokluğu, taburumuzun bulunduğu yere doğru bir insan seli yaratması karşısında dondum kaldım.”
Türk subaylarının hiç telaşa kapılmadan tüm askerleri savunma durumuna geçirdiğini, süngü taktırdığını anlatıyor. Tüm Türk askerlerinin sözleşmiş gibi koyunlarından birer küçük paket çıkarıp öpüp öpüp alınlarına götürdüğünü, bunun sonradan Kuran olduğunu öğrendiğini söylüyor. Allah Allah! Sesleri arasında süngü hücumuna kalkan Mehmetçiğin 10 dakika kadar süren bir boğuşmaya girdiğini savaş alanının düşman ölü ve yaralıları ile dolduğunu, kalanların kaçmaya başladığını, ve bu durum karşısındaki şaşkınlığını anlatıyor. Yüzlerce ölü ve yaralı Çin askerine karşı ilk saldırıda sadece 1 şehit ve 3 yaralı verilmiştir.
İlk saldırı püskürtülmüş, herkes sevince boğulmuştur. Ancak aldıkları haberle sarsılmışlar, kurtulma ümitlerini kaybetmişlerdi. Habere göre Çin ordusu BM ordusunu yarmış, Türk Tugayını çift çembere almışlardır.
Pek Sang, Türk askerini ilk kez bir saldırıda görmüş, ve şu gözlemlerini aktarmıştır: “Türk askerinin üstünlüğü açık bir şekilde görülmüştü. Fakat tanıdığım kadarı ile bu insancıl, cana yakın insanlar nasıl oluyor da böyle bir saldırıya geçebiliyor, kısa bir sürede sayıca üstün düşmanı yok edebiliyordu. Bu ne yüreklilik bu ne görkemdi!”
Pek Sank Ki, sonraki bölümlerde birçok çatışmadan sonra şöyle diyor: “Şu gerçeği belirteyim. Türk askerinin uzaktan yakından birçok taarruzuna tanık oldum. Bütün hücumlarda düşmanı püskürttüler, yendiler, hiçbir zaman geri çekilmediler. Bu başarının sırrı neydi? Bu yumuşak başlı insanlar nasıl birden aslan kesiliyorlardı!”
Bu başarının sırrını yine kendi başka bir yerde açıklamaya çalışıyor. Türk askerinin başarısını iki şeye bağlıyor. Birincisi Türk Subayları hücumda hiç geri kalmıyorlardı. İleri fırlayıp tek başına saldıran subaylar gördüğünü, işte Türk askerinin burada devreye girdiğini, subayını korumak isteyen erlerin daha ileriye atıldığını anlatıyor. İkincisi olarak da düşmana saldıracakları zaman Allah Allah sesleri ile savaş alanını etki altına alıyorlar diyor. (Pek Sang Ki’nin Budist olduğunu hatırlatayım.)
Pek Sang Ki, ilk saldırıdan sonra Binbaşı Uluünlü’nün emir eri Ali ile bir çukurda beklerken birden iki Çinlinin saldırısına uğramışlar, Ali ile Çinlileri etkisiz hale getirmelerini tüm heyecanı ile anlatmış. Türk askeri düşman çemberi içinde iken bir de kurtarma harekatı düzenlemiştir. Bir gün önce askerleri ile esir düşen ABD’li Albay Gumby, Çinlilerin hiç beklemediği bir anda ani bir baskınla kurtarılmıştır. Bu durum ABD’liler tarafında hiç unutulmayacaktır.
Yok olduğu sanılan Türk askerleri iki yarma harekatı ile çemberden kurtulmuşlar, ana karargahlarına varmışlardır. Bu durum tüm BM askerleri arasında ve dünyada büyük yankı bulmuş, övgüler ile karşılaşmıştı. BM Başkomutanı Mac Arthur durumu öğrenince çok şaşırmış, “Kutup Yıldızı” adını verdiği Mehmetçiklere çok sevinmişti. Yabancı basın ve radyolar sürekli Türk Zaferinden bahsediyordu. Türk askerinin başarılı çemberden kurtulma harekatının BM askerlerini kurtardığını anlatıyorlardı.
Bu zaferin önemi de bundan kaynaklanıyor. Bizimkiler sonradan öğrendiklerine göre, düşman ordusu BM ordusunu yarıp hızla çembere alıp yok etmeyi planlamış, ancak geride Türk birliğinin yok edilememesi bunu engellemişti. Özellikle ABD’lilerden oluşan 8. Ordu bu sayede kurtulmuştu.
Kunuri Savaşlarında Türk Tugayı 741 şehit, 2068 yaralı, 163 kayıp, 244 esir ve 298 diğer olmak üzere toplam 3514 kayıp vermiştir.Çin kayıplarının sadece ölü olarak en az 5 bin civarında olduğu belirtiliyor.
Kunuri zaferini İngiliz General Martin şöyle anlatıyor: ”… Türkler 10 karşı birle aslanlar gibi savaştılar. Türkler uzun süre bu şekilde düşmanla çarpışırken ve ölürken İngiliz ve Amerikalılar geri çekiliyorlardı. Mermisi kalmayan Türk askeri süngüyle yumrukla büyük bir zafer kazandı.”
Sovyetler, Amerikalılara “ sizi bu sefer Türkler kurtardı” şeklinde yayınlar yapıyor, Türk askerinin başarısını onaylıyorlardı. Zaferden birkaç hafta sonra Türk tugayı için madalya töreni düzenlenmiş, tüm Türk askerleri adına seçilen 15 kişiye madalya verilmiştir. Türk askerlerine BM askerlerince “Number One” adı takılmış, Türk askerlerini gördükleri yerlerde herkes “Number One” diye onları selamlamışlardır.
Pek Sang Ki’nin verdiği ilgi çekici bir gözlem ile yazımızı bitirelim. “Türk subay ve askerleri verilen emirleri gözü kapalı, geciktirmeden ve tam olarak yerine getiriyorlardı. Çok iyi askerdiler. Yalnız verilen iki emre ne subaylar ne de erler kesinlikle uymamışlardır. Birincisi, Ramazan aylarındaki oruç tutmama emrine uymadılar. İkincisi, esirlere sorgulardan önce kesinlikle su ve yiyecek vermeme emrine uymadılar. Bu yüzden çoğu zaman Amerikalılar ile ararları bozuluyordu. Türkler anlaşılmaz insanlar. Ölüyor, öldürüyor veya kendi elleri ile besleyerek yaşatıyorlardı.”
Kore savaşında Türk askerleri
Kore savaşının son tanıkları
Kunuri’nin Yankıları ve Sonrası
Kuzey Kore’nin, 25 Haziran 1950 günü baskın şeklindeki taarruzuyla Kore Savaşı başlamıştı.
Güney Kore birliklerini önüne katan Kuzey Kore Ordusu, kısa süre sonra Güney Kore’yi baştan başa işgal etmiş, sadece Kore Yarımadası’nın güneydoğu ucunda Puson bölgesinde küçük bir alan kalmıştı.
Bu safhadan sonra devreye giren Amerika Birleşik Devletleri, bir yandan Pasifik’teki kuvvetlerini Puson’da toplarken, bir yanda da Birleşmiş Milletler’i Kuzey Kore’ye karşı koymak ve Güney Kore’ye yardım etmek için çağrıda bulunmuştu.
Yeterli takviyelerini yapan ABD birlikleri, kısa süre sonra Puson bölgesinden karşı bir taarruza kalkmışlar ve bu sefer Kuzey Kore birliklerini önlerine katarak kuzeye doğru itmeye başlamışlardı.
Bu harekât sırasında Kuzey ve Güney Kore arasında hudut olan 38 nci Paralal de geçilmiş ve Kuzey Kore topraklarına girilmişti.
Kuzey Kore topraklarında bu ilerleme sürerken, ABD ve BM’in yardım talebine olumlu yanıt veren Türkiye, Tugay gücünde bir birliği Kore’ye göndermişti.
Tugay, Puson’a çıktıktan ve Taegu’da kısa bir süre teşkilâtlandıktan sonra önce Taejon- Suwon- Seul yoluyla Munson’a , oradan da Kuzey Kore başkenti Pyongyang yoluyla Kunuri bölgesine gönderilmişti.
Tugay’ın Kunuri bölgesine gitmesiyle, Komünist Çin ordularının baskın şeklindeki taarruzları başlamış; bu sırada Tugay’a Doğu’dan Tokchon istikametinden gelen düşman kuvvetlerine karşı tıkama görevi verilmişti.
Üstün düşman kuvvetleri karşısında muharebe ederek Batı’ya doğru çekilen Türk Tugayı, bu görevi sırasında daha kuzeyde bulunan Birleşmiş Milleler ordularının başarıyla Güney’e geri çekilmesini örtmüş ve imha edilmesini önlemişti.
Amerikalı General Marshall’in, “The River and Gauntlet” adlı eserinde yazdığı gibi, “ Türk Tugayı, 8 nci Ordu’ya üç altın gün kazandırmış” tı.
Kunuri Muharebeleri’nin ilk günleri, başarı haberlerinin aksine, felâket haberleriyle doluydu.
Kunuri bölgesindeki Türk Tugayı ile ilgili ilk haber, İngiliz BBC radyosu tarafından 27 Kasım 1950 günü 13 00 ajansında verilmiş ve “Türk Tugayı’nın düşman tarafından tamamen imha edildiği” bildirilmişti.
İlk günlerdeki birbirini tutmayan ve gerçekten uzak haberlerden sonra, Türk Tugayı’nın başarısını veren ilk ajans, Sovyet TASS Ajansı oldu. Ajansta, Amerikalılara hitaben, “Bu sefer sizi Türkler kurtardı” deniyordu.
Federal Alman “Abent Post” gazetesinin manşeti: “ Kore muharebelerinin sürprizi Çinliler değil, Türkler oldular. Türklerin muharebelerde gösterdiği kahramanlığı anlatacak bir kelime bulmak şu anda mümkün değildir “ şeklindeydi.
İspanyol “Ariba” gazetesi ise, “ Türk askeri süngü takarak en güç vaziyetlere karşı koyuyor. Bir avuç cesur Türk piyadesi, çok zor durumda bulunulduğu bir sırada nasıl harp edileceğini dünyaya öğretmiştir “ diye yazıyordu.
Chicago Tribune gazetesi de şunları yazıyordu: “ Türkiye Kore Savaşı’na yardım hususunda Birleşmiş Milletler’in talebine olumlu cevap veren nadir milletlerden biridir. Kendi kudretine nispetle, çok daha büyük milletlerden daha üstün şekilde bu harbe iştirak etmiştir. Türkler, bizim en iyi müttefikimiz olarak kabul edilebilir. Birleşik Amerika, muvaffakıyetle savaşabilecek bu müttefikine minnettardır. “
8 Aralık 1950 Tarihli Time Dergisi, Kunuri Muharebeleri ile ilgili olarak verdiği haberlerde 48 saat dinlenmeden savaşan Türk Tugayı’nın kahramanlıklarını okurlarına duyurdu.
10 Aralık’taki sayısında Miniapolis Tribune ise, Türk askerinin fedakârlığının Amerikalılar tarafından hiçbir zaman unutulmayacağını belirtti.
Dallas News; Orta Doğu’da kendisini savunabilecek tek ordunun Türk Ordusu olduğu kanısındaydı.
Kabil’de yayımlanan Enis Gazetesi, Türklerin atalarını aratmayacak özelliklere sahip olduğu vurgulayarak, bunun son örneğinin Kore olduğu belirtti.
Libre Belgique Gazetesi Türk kahramanlığını överek, Türklerin 700 yıl sonra Asya boylarında tekrarladığı başarıları okuyucularıyla paylaştı.
25 Aralık 1950 tarihli El Kabes Gazetesi, bin yıl İslam aleminin bayraktarlığını yapan Türklerin, şimdi de hür devletlerin bayraktarlığını yaptığını ifade etti.
İngiliz Savunma Bakanı E. Shinwell’in Avam Kamarası’ndaki demeci şöyleydi:
“Kore’deki Türk Tugayı, son savaşlar esnasında diğer Birleşmiş Milletler kuvvetlerine oranla en güç koşullar altında savaşmış ve buna rağmen vazifesini en parlak bir şekilde ve tam bir başarı ile yapmıştır. Binlerce Birleşmiş Milletler askerinin muhakkak bir çemberden kurtuluşlarını Türk askerinin kahramanlına borçluyuz. Kore’deki Türk askerleri, Türk milletinin kahramanlık, gelenek ve savaş öykülerine yeni ve unutulmaz bir şeref sayfası daha eklemiştir.”
8 nci Ordu Komutanı General Walker’ın demeci, şüphesiz çok ayrı bir anlam taşımaktadır:
“2 nci Tümenle beraber hareket eden Türk savaş birliği, gösterdiği kahramanca cesaretiyle dört gün devam eden geciktirme muharebeleri sayesinde ordunun sarılmasına ve parçalanmasına mani olmuştur.
28 Kasım 1950 gecesi Türk savaş birliği, bir Tümen olduğu tahmin edilen komünist kuvvetler tarafından Wawon civarında sarılmıştır.
Türkler cesaretle savaşmışlar ve göğüs göğse yaptıkları muharebelerde süngü ile iki yüz düşman öldürmüşlerdir.
İki günlük muharebeden sonra, düşmanın bu kesimdeki kuvvetleri altı Tümeni bulduğu halde, hatlarımıza girmeye muvaffak olamamışlardır.
Türk savaş birliği, 2 nci Tümen’le birlikte, 8 nci Ordu’nun çevrilmesini önlemek için lâzım gelen zamanı temin etmiştir.”