NECÂSETDEN TAHÂRET İbni Âbidîn (Nemâzın şartları) başında diyor ki: (Bedende, elbisede ve nemâz kılacak yerde necâset, pislik bulunmamakdır. Başörtüsü, başlık, sarık, mest ve na’lın da elbiseden sayılır. Boyuna sarılı atkının sarkan kısmı, nemâz kılan ile birlikde hareket etdiği için, elbise sayılır ve burası temiz olmazsa, nemâz kabûl olmaz. Yaygının, basdığı ve başını koyduğu yeri temiz olunca, başka yerinde necâset bulunursa, nemâz kabûl olur. Çünki yaygı, atkı gibi bedene bitişik değildir. Kucağa oturan üstü necâsetli çocuk, kedi, kuş, ağzı akan köpek bozmaz. Çünki, bunların kendileri durmakdadır. Fekat insan, bunları kucağında, omuzunda, başka yerinde tutarsa, taşımış olur ve nemâzı bozulur. Salyası akmıyan yırtıcı hayvanın ve kedi gibi temiz hayvanların ve çocuğun üstleri temizse, bunları taşımakla, üstünde tutmakla nemâzı bozulmaz. Çünki, bunların içindeki necâsetleri, hâsıl oldukları yerde kapalıdır. Nemâz kılan insanın kendi necâseti, kanı da hâsıl olduğu yerde kapalıdır. Cebde kanlı yumurta taşımak da böyledir. Yumurtadaki kan, hâsıl olduğu yerde kapalı olduğu için nemâzı bozmaz. Fekat, kapalı şişe içinde idrâr taşıyanın nemâzı câiz olmaz. Çünki şişe, bevlin meydâna geldiği yer değildir. (Halebî-i kebîr)de de böyle yazılıdır. [Bundan anlaşılıyor ki, cebindeki şişede, dirhemden fazla kan, ispirto veyâ kapalı kutuda kanlı mendil, necs bez varken nemâz kılmak câiz değildir.] İki ayağın basdığı ve secde etdiği yerin temiz olması lâzımdır. Secde etdiği bez küçük olsa bile, başka tarafları pis ise, nemâz câiz olur. Necâset üstüne örtülü bez, cam, [naylon] üstünde nemâz kabûl olur. Secdede, etekleri kuru necâsete değerse, zararı olmaz. Bir ayağı altında necâset olup, bunu kaldırıp, tek ayak üstünde kılınca, basdığı yer temiz ise, kabûl olur. Ellerin ve dizlerin konduğu yerin temiz olması şart değil diyenler çokdur. Eli üstüne secde ederse, elini koyduğu yerin temiz olması lâzımdır.)
Katı, şekl almış necâset, insan derisinde, elbisesinde ise veyâ bevl, kan gibi akıcı necâset, mest üzerinde olsa da, ancak yıkamakla temizlenir. Kan, şerâb, ispirto, bevl gibi sıvı necâsetden biri bulaşmış toprak, katı necâset demekdir. Katı necâset, kemer, çanta, mest, ayakkabı üzerinde olunca, uğmakla, silmekle temizlenir.
Emici olmıyan, düz parlak şeyler, meselâ cam, ayna, kemik, tırnak, bıçak, yağlı boyalı eşyâ, vernikli eşyâ üzerindeki katı veyâ akıcı her necâset, el ile, toprak ile veyâ herhangi temiz şey ile silip, üç sıfatı, (renk, koku, tat) gidince temiz olur. Kanlı bıçak, kelle ateşe tutup kanı gidince temiz olur. Necâset akan toprak, rüzgârla kuruyup, üç sıfatı gidince, temiz olup burada nemâz kılınır. Fekat, teyemmüm edilemez. Toprakdaki yaygı, hasır, elbise ve insanın derisi kuruyunca temiz olmaz. Bunlara necâset sürülünce, nemâz için yıkamak lâzımdır. Yere döşenmiş olan tuğla, fayans, toprağa dikili otlar, ağaçlar, kayalar, toprak gibi kuruyunca temiz olur.
Kurumuş menî, oğmakla, bulunduğu yer ve deri temiz olur. Menî yaş ise ve kan kuru da, yaş da olsa, elbiseyi ve deriyi yıkamak lâzımdır. Necâsetin şekline ve bulaşdığı yerlere göre, temizleme çeşidi otuzu aşmakdadır.
Necâsetli yağ, leşin ve necs hayvanın, domuzun yağı, sabun yapılınca temiz olur. Bütün kimyevî değişmeler böyledir. Necs su ile yapılmış fırında ekmek pişirilebilir. Necs toprakla yapılan küp gibi şeyler, fırından çıkınca temiz olur.
Deride, elbisede, nemâz kılınan yerde, (Dirhem mikdârı) veyâ dahâ çok kaba necâset yok ise, nemâz sahîh olur ise de, dirhem mikdârı bulunursa, tahrîmen mekrûh olur ve yıkamak vâcib olur. Dirhemden çok ise, yıkamak farzdır. Az ise, sünnetdir. Şerâbın damlasını da yıkamak farzdır diyen de vardır. Diğer üç mezhebde kaba necâsetlerin hepsinin zerresini bile yıkamak farzdır. [Mâlikî mezhebinde, ikinci kavle göre, necâset nemâza mâni’ değildir. Temizlemek sünnetdir. Şâfi’îde, istincâdan sonra kalan necâsetin afv olduğu (Ma’füvât)da yazılıdır.]
Katı, şekl almış necâset, insan derisinde, elbisesinde ise veyâ bevl, kan gibi akıcı necâset, mest üzerinde olsa da, ancak yıkamakla temizlenir. Kan, şerâb, ispirto, bevl gibi sıvı necâsetden biri bulaşmış toprak, katı necâset demekdir. Katı necâset, kemer, çanta, mest, ayakkabı üzerinde olunca, uğmakla, silmekle temizlenir.
Emici olmıyan, düz parlak şeyler, meselâ cam, ayna, kemik, tırnak, bıçak, yağlı boyalı eşyâ, vernikli eşyâ üzerindeki katı veyâ akıcı her necâset, el ile, toprak ile veyâ herhangi temiz şey ile silip, üç sıfatı, (renk, koku, tat) gidince temiz olur. Kanlı bıçak, kelle ateşe tutup kanı gidince temiz olur. Necâset akan toprak, rüzgârla kuruyup, üç sıfatı gidince, temiz olup burada nemâz kılınır. Fekat, teyemmüm edilemez. Toprakdaki yaygı, hasır, elbise ve insanın derisi kuruyunca temiz olmaz. Bunlara necâset sürülünce, nemâz için yıkamak lâzımdır. Yere döşenmiş olan tuğla, fayans, toprağa dikili otlar, ağaçlar, kayalar, toprak gibi kuruyunca temiz olur.
Kurumuş menî, oğmakla, bulunduğu yer ve deri temiz olur. Menî yaş ise ve kan kuru da, yaş da olsa, elbiseyi ve deriyi yıkamak lâzımdır. Necâsetin şekline ve bulaşdığı yerlere göre, temizleme çeşidi otuzu aşmakdadır.
Necâsetli yağ, leşin ve necs hayvanın, domuzun yağı, sabun yapılınca temiz olur. Bütün kimyevî değişmeler böyledir. Necs su ile yapılmış fırında ekmek pişirilebilir. Necs toprakla yapılan küp gibi şeyler, fırından çıkınca temiz olur.
Deride, elbisede, nemâz kılınan yerde, (Dirhem mikdârı) veyâ dahâ çok kaba necâset yok ise, nemâz sahîh olur ise de, dirhem mikdârı bulunursa, tahrîmen mekrûh olur ve yıkamak vâcib olur. Dirhemden çok ise, yıkamak farzdır. Az ise, sünnetdir. Şerâbın damlasını da yıkamak farzdır diyen de vardır. Diğer üç mezhebde kaba necâsetlerin hepsinin zerresini bile yıkamak farzdır. [Mâlikî mezhebinde, ikinci kavle göre, necâset nemâza mâni’ değildir. Temizlemek sünnetdir. Şâfi’îde, istincâdan sonra kalan necâsetin afv olduğu (Ma’füvât)da yazılıdır.]