İSLÂMİYYETDE TALÂK (Talâk) kelimesi, lügatde, bağlı birşeyi çözmek demekdir. Zevceyi boşamakda kullanılır. Ya’nî, nikâh bağını çözmekdir. Boşanmak için konulmuş olan kelimeleri erkeğin zevcesine karşı söylemesi ile talâk hâsıl olur. Bu kelimelerden birini söyler söylemez hâsıl olan ayırmağa (Talâk-ı bâin) denir. İddet zemânı geçdikden sonra hâsıl olan talâka, (Talâk-ı ric’î) denir. Talâk olması için, önce sahîh olan nikâhın bulunması lâzımdır. İslâm nikâhı bulunmıyan iki eş arasında talâk olmaz. Fâsid nikâhla evli olanın talâk vermesi sahîh olmaz. Ric’î olsun, bâin olsun, üçden az olarak boşanmış kadın, iddet zemânında iken ve birinin irtidâd etmesi ile olan feshde iddet zemânında iken, tekrâr talâk verilebilir. Fekat ebedî feshde, meselâ üvey oğlunu şehvetle öpen kadın ayrılınca, tekrâr talâk yapılamaz. (Ni’met-i islâm)da diyor ki, (Zevc, vaty olunmuş zevcesinin yanında iken, ona hitâben, (Sen benden boş ol), (Ben seni boşadım), (Sen boşsun benden) gibi, (Sarîh) açık olan, ya’nî yalnız boşamakda kullanılan bir sözü, şaka olarak veyâ şaşırarak da söylediği anda, yanında değil ise, mektûb veyâ vekîli ile bildirince, ma’nâsını bilmese dahî, bir talâk-ı ric’î vâkı’ olur. (Babanın evine git!), (Benden git, murâdına er), (Örtün!), (Başını ört!), (Sen hürsün!), (Kendine koca ara!), (Cehenneme git!), (Sen bana hınzır gibisin), (Senin zevcin değilim), (Ben senden ayrıyım), (Sen benden bâinsin) gibi, başka yerlerde de kullanılan sözü, boşamak niyyeti ile söyleyince, veyâ (Sen bana harâmsın) deyince, bir talâk-ı bâin vâkı’ olur. Böyle, birkaç ma’nâda kullanılan kelimelere, (Kinâye) denir. Boşamak kelimesi sarîhdir. Bırakmak, terk etmek kelimeleri, kinâye iseler de, boşamak için kullanılmaları âdet olduğundan sarîhdirler. Zevcesinin babasına, (Ben senin kızını istemem, kime ister ise varsın) dese ve zevcesi gezmek için izn istedikde, (Ben seni ip ile bağlamadım. Boşsun, git) dese veyâ (Aramızda nikâh yokdur) veyâ (Senden geçdim) veyâ (İstediğin yere gidersin. Bana avret olmazsın) veyâ (Sana dört yol açıkdır. Hangi yolu ister isen anı tut) veyâ (Var yıkıl git) veyâ (Artık ben seni istemem. Babanın evine git!), yâhud (Seni boşamak istiyorum) gibi şeyler söylese, boşamak niyyet etmedikce, talâk olmaz. (Şart olsun), (Dilediğini yap!) sözleri, boşamak ma’nasına kullanılan yerlerde, zevcesine böyle söyleyince, niyyet etmese dahî, bir bâin talâk olur. Zevcesine, anam, kızım, kardeşim demekle talâk olmaz. (Şimdiden sonra anam yâhud kız kardeşim ol) demek, bir talâk-ı bâin olur.
Vaty olunmuş zevceye sarîh sözle yapılan talâk, niyyet etse dahî, çirkinlik, çokluk bildiren kelime eklenmedikce bâin olmaz. Ric’î talâkda zevc, iddet zemânı içinde, söz ile veyâ fi’len, eski nikâha rücû’ edebilir. Ya’nî, zevce istemese dahî, nikâh yapmadan evliliğe devâm eder. Şâhid lâzım olmaz ise de, iki âdil şâhide haber vermesi, müstehab olur. Ric’î talâk iddeti zemânında zevc, zevcesinin odasına girebilir. Zevce süslenebilir. Bâin talâk iddetinde, zevcesinin odasına giremez. Zevce süslenemez. Yeniden nikâh lâzımdır.
Ric’î veyâ bâin talâkda, aded söylemedikce veyâ parmakları ile işâret etmedikce, bir talâk vâkı’ olur. Üç veyâ fazla sayı söylerse, üç talâk ile boşamış olur. (Bedenimdeki kıllar adedince) veyâ (Denizdeki balıklar adedince) yâhud (Gökdeki yıldızlar kadar) deyince, talâk-ı selâse olur. Avucunun kılı kadar veyâ balık bulunmıyan havuzu göstererek, (Şu havuzdaki balıklar adedince benden boş ol!) derse, bir talâk-ı ric’î olur).
Talâk veren erkeğin âkıl, bâlig ve uyanık olması lâzımdır. Kölenin, serhoşun, kâfirin, hastanın ve tehdîd edilen kimsenin sözü ile veyâ mektûbu ile talâk vâkı’ olur. Mektûb zevcenin eline vardığı ânda, boş olur. Delinin, çocuğun, bunağın, baygının, uyuyanın ve hastalıkla ve kızarak dalgın olanın söylemesi ile talâk olmaz. Kızarak dalgın olmak, söylediğini bilmemek demekdir. Bu da iki dürlü olur: Ma’nâsını bilmeden, kasd ve arzû etmeden söyleyince, talâk vâkı’ olmaz. Ma’nâsını bilerek ve istiyerek söyleyip, sonra söylediğini bilmemek, hâtırlamamakdır.
Vaty olunmuş zevceye sarîh sözle yapılan talâk, niyyet etse dahî, çirkinlik, çokluk bildiren kelime eklenmedikce bâin olmaz. Ric’î talâkda zevc, iddet zemânı içinde, söz ile veyâ fi’len, eski nikâha rücû’ edebilir. Ya’nî, zevce istemese dahî, nikâh yapmadan evliliğe devâm eder. Şâhid lâzım olmaz ise de, iki âdil şâhide haber vermesi, müstehab olur. Ric’î talâk iddeti zemânında zevc, zevcesinin odasına girebilir. Zevce süslenebilir. Bâin talâk iddetinde, zevcesinin odasına giremez. Zevce süslenemez. Yeniden nikâh lâzımdır.
Ric’î veyâ bâin talâkda, aded söylemedikce veyâ parmakları ile işâret etmedikce, bir talâk vâkı’ olur. Üç veyâ fazla sayı söylerse, üç talâk ile boşamış olur. (Bedenimdeki kıllar adedince) veyâ (Denizdeki balıklar adedince) yâhud (Gökdeki yıldızlar kadar) deyince, talâk-ı selâse olur. Avucunun kılı kadar veyâ balık bulunmıyan havuzu göstererek, (Şu havuzdaki balıklar adedince benden boş ol!) derse, bir talâk-ı ric’î olur).
Talâk veren erkeğin âkıl, bâlig ve uyanık olması lâzımdır. Kölenin, serhoşun, kâfirin, hastanın ve tehdîd edilen kimsenin sözü ile veyâ mektûbu ile talâk vâkı’ olur. Mektûb zevcenin eline vardığı ânda, boş olur. Delinin, çocuğun, bunağın, baygının, uyuyanın ve hastalıkla ve kızarak dalgın olanın söylemesi ile talâk olmaz. Kızarak dalgın olmak, söylediğini bilmemek demekdir. Bu da iki dürlü olur: Ma’nâsını bilmeden, kasd ve arzû etmeden söyleyince, talâk vâkı’ olmaz. Ma’nâsını bilerek ve istiyerek söyleyip, sonra söylediğini bilmemek, hâtırlamamakdır.