YİMESİ ve KULLANMASI HARÂM OLAN ŞEYLER
(Berîka)da, mi’de âfetlerinde diyor ki, (Yimesi, içmesi harâm olan şeyler şunlardır:
1 — (Harâm-ı li-aynihi) denilen, kendileri harâm olan şeylerdir. Leş, hınzır eti, şerâb böyledir. Çok içince serhoş yapan sıvıların, azını içmek de harâmdır. Mahmasa hâlinde olan, ya’nî açlıkdan ölmek üzere olan ve ikrâh edilen, ya’nî öldürmekle korkutulan kimseden başkalarının bunları yimeleri, içmeleri harâmdır.
2 — Kendileri harâm olmayıp, Dâr-ül-harbdeki kâfirlerden dahî gasb, sirkat, rüşvet yolu ile alınan veyâ Dâr-ül-islâmda kâfirden dahî fâsid akd, ya’nî şartlarına uymadan yapılan sözleşme ile satın alınan şey. Bu şey, mülk olur ise de, mülk-i habîsdir. Kullanması harâmdır. Geri vermek, alınmış olan bulunmazsa, fakîrlere sadaka olarak vermek lâzımdır.
3 — Doydukdan sonra yimek harâmdır.
4 — Toprak, çamur gibi zararlı şey yimek.
5 — Zehrli şeyler. Bakır çalığı, zehr karışdırılmış yemek. Zehrli ot, kokmuş et. Kurdlanmış et, meyve, peynir de böyledir.
6 — Alışkanlık yapan uyuşdurucu maddeler. Esrâr otu, afyon, morfin, benzin böyledir. Bunların ilâc olarak, tabîbin izn verdiği kadar kullanılması câizdir.
7 — Necâset. İdrâr, damardan çıkıp akan kan, pislik böyledir.
8 — Temiz, fekat iğrenç olan şeylerdir. Sümük, kurbağa, sinek, yengeç, midye gibi şeylerdir.)
(Redd-ül-muhtâr) beşinci cild, ikiyüzonbeşinci sahîfede buyuruyor ki, açlığı giderecek kadar yimek ve avret yerini örtecek ve soğukdan, sıcakdan korunacak kadar giyinmek farzdır. Bunlara, (Nafaka) denir. Nafaka parasını kazanmak için çalışmak da farzdır. Halâlden bulmazsa, ölüm korkusu olunca, harâmdan da almak câiz olur. Ölmiyecek kadar şerâb, yoksa bevl içebilir. Ölmiyecek kadar leş, başkasının malını yiyebilir. [Üçüncü kısmda, altıncı maddeye bakınız!]. (Bezzâziyye) ve (Hulâsa)da diyor ki, (Birisi, aç olup yimek için leş dahî bulamayana, kolumdan kes de, yiyerek ölümden kurtul dese, kesmesi câiz olmaz. Zarûret hâlinde de, insan eti halâl olmaz). [Bu sözden, ölüm tehlükesi olana insan kanı verilemiyeceği ve insan organı takılamıyacağı anlaşılmamalıdır. Bu söz, insan etini yimeği yasaklamakdadır. Libya hükûmeti Evkaf idâresinin çıkardığı (El-Hedyül-islâmî) adındaki Mecellenin 1393 Hicrî ve 1973 Mîlâdî senesi ikinci sayısında, Libya Müftîsi şeyh Tâhir-üz-Zâvî, fetvâsında diyor ki, (Hadîs-i şerîfde, Allahü teâlânın her hastalık için ilâc yaratdığı bildirildi. Başka bir hadîs-i şerîfde, (Ey Allahın kulları! Hasta olunca, tedâvî etdiriniz! Çünki Allahü teâlâ, hastalık gönderince, ilâcını da gönderir) buyuruldu. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, hastaların karantinaya alınmaları, perhîz yapmaları ve temizlenmeleri gibi birçok tedâvî yolları göstermişdir. Tıb ilmini öğrenmek ve tedâvî yapmak, farz-ı kifâyedir. Tıb ilmi, din bilgisinden önce gelmekdedir. Yeni ölen birinin kalbini ve başka organlarını diri insana takmak câizdir. Bu iş ölüye hakâret olmaz. Müslimânın kendini koruması lâzım olduğu gibi, din kardeşlerini koruması da lâzımdır. Düşman saldırınca ona karşı koymak, ya’nî cihâd etmek bunun için farzdır. Dirinin veyâ ölünün, diri için bir uzvunu vermesi, dirinin canını vermesinden, dahâ kolaydır. Zarûret olunca, bir çok yasaklar mubâh olmakdadır. Ölünün de bir yerini kesmek harâmdır. İnsana ölünce de kıymet vermek, saygı göstermek vâcibdir. Fekat, zarûret olunca, bu harâmlık kalkar. Müslimân mütehassıs tabîbler bir hastanın ölümden kurtulması için, kan, diriden veyâ ölüden organ naklinden başka çâre olmadığını bildirdikleri zemân, bunu yapmak câiz olur. Din ayrılığı gözetilmez).]
(Berîka)da, mi’de âfetlerinde diyor ki, (Yimesi, içmesi harâm olan şeyler şunlardır:
1 — (Harâm-ı li-aynihi) denilen, kendileri harâm olan şeylerdir. Leş, hınzır eti, şerâb böyledir. Çok içince serhoş yapan sıvıların, azını içmek de harâmdır. Mahmasa hâlinde olan, ya’nî açlıkdan ölmek üzere olan ve ikrâh edilen, ya’nî öldürmekle korkutulan kimseden başkalarının bunları yimeleri, içmeleri harâmdır.
2 — Kendileri harâm olmayıp, Dâr-ül-harbdeki kâfirlerden dahî gasb, sirkat, rüşvet yolu ile alınan veyâ Dâr-ül-islâmda kâfirden dahî fâsid akd, ya’nî şartlarına uymadan yapılan sözleşme ile satın alınan şey. Bu şey, mülk olur ise de, mülk-i habîsdir. Kullanması harâmdır. Geri vermek, alınmış olan bulunmazsa, fakîrlere sadaka olarak vermek lâzımdır.
3 — Doydukdan sonra yimek harâmdır.
4 — Toprak, çamur gibi zararlı şey yimek.
5 — Zehrli şeyler. Bakır çalığı, zehr karışdırılmış yemek. Zehrli ot, kokmuş et. Kurdlanmış et, meyve, peynir de böyledir.
6 — Alışkanlık yapan uyuşdurucu maddeler. Esrâr otu, afyon, morfin, benzin böyledir. Bunların ilâc olarak, tabîbin izn verdiği kadar kullanılması câizdir.
7 — Necâset. İdrâr, damardan çıkıp akan kan, pislik böyledir.
8 — Temiz, fekat iğrenç olan şeylerdir. Sümük, kurbağa, sinek, yengeç, midye gibi şeylerdir.)
(Redd-ül-muhtâr) beşinci cild, ikiyüzonbeşinci sahîfede buyuruyor ki, açlığı giderecek kadar yimek ve avret yerini örtecek ve soğukdan, sıcakdan korunacak kadar giyinmek farzdır. Bunlara, (Nafaka) denir. Nafaka parasını kazanmak için çalışmak da farzdır. Halâlden bulmazsa, ölüm korkusu olunca, harâmdan da almak câiz olur. Ölmiyecek kadar şerâb, yoksa bevl içebilir. Ölmiyecek kadar leş, başkasının malını yiyebilir. [Üçüncü kısmda, altıncı maddeye bakınız!]. (Bezzâziyye) ve (Hulâsa)da diyor ki, (Birisi, aç olup yimek için leş dahî bulamayana, kolumdan kes de, yiyerek ölümden kurtul dese, kesmesi câiz olmaz. Zarûret hâlinde de, insan eti halâl olmaz). [Bu sözden, ölüm tehlükesi olana insan kanı verilemiyeceği ve insan organı takılamıyacağı anlaşılmamalıdır. Bu söz, insan etini yimeği yasaklamakdadır. Libya hükûmeti Evkaf idâresinin çıkardığı (El-Hedyül-islâmî) adındaki Mecellenin 1393 Hicrî ve 1973 Mîlâdî senesi ikinci sayısında, Libya Müftîsi şeyh Tâhir-üz-Zâvî, fetvâsında diyor ki, (Hadîs-i şerîfde, Allahü teâlânın her hastalık için ilâc yaratdığı bildirildi. Başka bir hadîs-i şerîfde, (Ey Allahın kulları! Hasta olunca, tedâvî etdiriniz! Çünki Allahü teâlâ, hastalık gönderince, ilâcını da gönderir) buyuruldu. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, hastaların karantinaya alınmaları, perhîz yapmaları ve temizlenmeleri gibi birçok tedâvî yolları göstermişdir. Tıb ilmini öğrenmek ve tedâvî yapmak, farz-ı kifâyedir. Tıb ilmi, din bilgisinden önce gelmekdedir. Yeni ölen birinin kalbini ve başka organlarını diri insana takmak câizdir. Bu iş ölüye hakâret olmaz. Müslimânın kendini koruması lâzım olduğu gibi, din kardeşlerini koruması da lâzımdır. Düşman saldırınca ona karşı koymak, ya’nî cihâd etmek bunun için farzdır. Dirinin veyâ ölünün, diri için bir uzvunu vermesi, dirinin canını vermesinden, dahâ kolaydır. Zarûret olunca, bir çok yasaklar mubâh olmakdadır. Ölünün de bir yerini kesmek harâmdır. İnsana ölünce de kıymet vermek, saygı göstermek vâcibdir. Fekat, zarûret olunca, bu harâmlık kalkar. Müslimân mütehassıs tabîbler bir hastanın ölümden kurtulması için, kan, diriden veyâ ölüden organ naklinden başka çâre olmadığını bildirdikleri zemân, bunu yapmak câiz olur. Din ayrılığı gözetilmez).]